Küçük yaşta ilim tahsiline başlayan Abbas Vesim Efendi, Bursalı Tabib-i Sultani Ali Efendi ile babası Ömer Şifai Efendiden tıp, Yanyalı Esad Efendiden hikmet ve Farsça, Ahmed Mısriden astronomi ve astroloji, Katibzade Mehmed Refi Efendiden tıp ve talik yazı, ayrıca Latince ve Fransızca öğrendi. Bazı İtalyanca tıp metinlerini Türkçeye tercüme ettirerek, Avrupadaki gelişmeleri takib etti. Bir ara tahsil maksadıyla Hicaz, Şam ve Mısıra gitti. Bir çok ilmi araştırmalarda bulunup tıb alanındaki bilgisini geliştirdi. İstanbula dönüşünde Sultan Selim Camii civarında eczahane ve muayenehane açtı. İstanbulda kırk sene müddetle doktorluk yapıp, hem insanlara hizmet etti hem de tıb alanındaki bilgisini arttırdı. Aynı zamanda tasavvufa yönelip Nakşibendiyye yolu büyüklerinden Mehmed Emin Tokadi hazretlerinden tasavvuf bilgilerini öğrendi ve tatbik etti.
Eserleri
Osmanlı tababetini (doktorluğunu) olgunluğa götürmekte büyük hizmeti olan Abbas Vesim Efendinin şahsi tecrübeleri ve verem hakkında en son keşiflere yakın araştırma ve incelemeleri vardır. Tıbbı iyice anlayabilmek için fizik, mekanik ve tecrübi kimyayı bilmenin gerekli olduğunu savunurdu. Bu konuda Tıbb-ı Cedid-i Kimyevi adlı bir eser yazdı. Ayrıca deontolojinin (tıp tarihi ve tıp ahlakı) gelişmesine ve uygulama şekline yön verdi. İbn-i Sina gibi eski tabiplerin eserlerinden ve kendi hocalarından öğrendiği bilgilerle, İstanbula gelen bazı batılı tabiplerin eserlerinden istifade ederek Düstur-ül-Vesim fi Tıbb-il-Cedid vel-Kadim adlı eserini yazdı. Doğu ve batı tıbbını karşılaştıran ve mükemmel bir külliyat olan bu eser tıb tarihimiz bakımından önemlidir. İki cild ve 2083 sayfadan ibaret olan bu eserin birinci bölümünde baştan sona kadar organ hastalıkları, ikinci bölümünde kadın ve çocuk hastalıkları, üçüncü bölümünde şişler ve ülserler, dördüncü bölümünde basit ve bileşik ilaçlar anlatılmaktadır. 1748 yılında yazdığı bu eserin üç nüshasından biri Bayezid, ikisi de Ragıp Paşa Kütüphanesindedir.Abbas Vesim Efendinin ikinci önemli eseri Uluğ Bey Zicinin Türkçe şerhi olan Nehc-ül-Büluğ fi Şerh-i Zic-i Uluğdur. Açık Türkçe ile yazılmış olan bu eser, bütün tatbikata ait misalleri, İstanbul arz (enlem) ve tulüne (boylam) göre tertib etmiştir. Eski Türk takvimini incelemiş ve metinde olmayan İbrani ve Rumi takvimlerini ilave etmiştir. Bir derecenin sinüsünü bulmakta, Uluğ Beyin tarif ettiği Gıyasüddin Cemşide ait usulü çok güzel izah etmiştir. Bu eserin yazma nüshaları Bayezid Kütüphanesi 4646 ve Kandilli Rasadhanesi Kütüphanesi 247/1 numarada kayıtlıdır. Ayrıca astronomi ile ilgili Risale-i Rüyet-i Hilal adlı eseriyle şiirlerinin toplandığı Divan’ı ve Risalet-ül-Vefk adlı eseri yanında Macar Georgiostan tercüme ettiği Vesilet-ül-Metalib fi İlm-it-Terakib adlı bir farmakoloji kitabı vardır.
ABBÂS VESİM EFENDİ
On sekizinci asır hekim, hattat ve astronomi alimlerinden. İsmi Abbas Vesim bin Abdurrahman bin Abdullah’dır. Zamanında Kambur Vesim Efendi ve Derviş Abbas Tabib isimleriyle meşhur oldu. On yedinci asrın sonlarında doğan ve küçük yaşta ilim tahsiline başlayan Abbas Vesim, Bursalı Tabib-i sultani Ali Efendi ile onun hocası tabib Ömer Şifai Efendi’den tıb; Yanyalı Es’ad Efendi’den hikmet ve Farsça; Ahmed Mısri’den astronomi ve astroloji; hekimbaşı, kazasker ve ta’lik üstadı Katibzade Mehmed Refii Efendi’den tıb ve ta’lik yazı öğrendi. Galata’da oturan batılı hekimlerle münasebet kurarak Latince ve Fransızca öğrendi. Bazı İtalyanca tıb metinlerini Türkçe’ye tercüme ettirerek Avrupa’daki gelişmeleri takib etti. Abbas Vesim Efendi’nin zekasının kuvvetini, kabiliyetini ve açık fikirli olmasını bütün hocaları takdir ederdi. Bir ara tahsil maksadıyla Hicaz, Şam ve Mısır’a gitti. Bir çok ilmi araştırmalarda bulundu ve tıb alanındaki bilgisini geliştirdi. İstanbul’a dönüşünde, Sultan Selim Camii civarında bir eczahane ve muayenehane açtı. Düstur el-Vesim adlı eserinin sonunda belirttiği gibi, İstanbul’da kırk sene tabiblik yapması, bilgisinin artmasına sebeb oldu.Abbas Vesim Efendi aynı zamanda tasavvuf yolunda da ilim ve edeb öğrendi. Halveti ve Kadiri tarikatlarına mensub olup, son şeyhi Nakşibendiyye yolunun büyüklerinden Muhammed Emin Tokadi’dir. Abbas Vesim Efendi, Arab, Fars, eski Yunan ve Latin lisanlarını yazı yazacak kadar bilirdi. Bazı kaynaklar, onun 1762 senesinde vefat ettiğini yazıyorsa da, 1760’da vefat ettiği kesinlik kazanmıştır. Kabri, Edirnekapı dışındaki mezarlıktadır.
Abbas Vesim Efendi, Osmanlı tababetini tekamüle doğru götürmekte büyük rol oynamış değerli bir zattır. Tıb alanında şahsi tecrübeleri çoktur. Verem hakkında önemli tedkikatı ve en son keşiflere yakın mütalaaları vardır. O, etiolojiye önem veren, tedavinin semptomatik olmasının gereğine inanmış iyi bir klinikçidir. Tıbbı iyice anlıyabilmek için fizik, mekanik ve tecrübi kimyayı bilmenin gerekli olduğunu savunmuştur. Bu konuda Tıbb-ı Cedid-i Kimyevi adlı bir eser de yazmıştır. Ayrıca deontolojinin gelişmesine ve uygulanma şekline yön vermiştir, İbn-i Sina gibi eski tabiblerin eserlerinden ve kendi hocalarından öğrendiklerini toplamış; İstanbul’a gelen bazı yabancı tabiblerle de görüşerek, Avrupalı tabiblerln eserlerinden ve batı metodundan istifade etmiştir. Bunun neticesinde şöhretine sebeb olan Düstur-ül-Vesim fi Tıbb-il-Cedid vel-Kadim adlı eserini yazmıştır.
Doğu ve batı tıbbını karşılaştıran ve mükemmel bir külliyat olan bu eser, tıb tarihimiz bakımından çok önemli sayılır. İki cild ve 2083 sayfadan ibaret olan bu büyük eser, tıbda bilinmesi lazım olan kanunları anlatan bir önsözle başlar. Birinci bölümde baştan sona kadar, organ hastalıkları; ikinci bölümde kadın ve çocuk hastalıkları; üçüncü bölümde şişler ve ülserler; dördüncü bölümde basit ve bileşik ilaçlar anlatılmaktadır. Son sözde ise hekimlere nasihatler verilmiştir. 1748 yılında yazdığı eserin üç nüshasından biri Bayezid, ikisi de Ragıp Paşa Kütüphanesi’ndedir.
Abbas Vesim Efendi’nin tıbba dair diğer bir eseri de Vesilet-ül-Metalib fi ilm-it-Terakib’dir. Kısmen tercüme sayılır. Asıl yazarı Macar Gorgios’dur. İlaçlar hakkında mühim bir eserdir. Ayrıca kendisinin tecrübe ettiği ilaçlardan da bahsetmiştir.
Abbas Vesim Efendi’nin ikinci önemli esen Nehc-ül-Bülug fi şerhi Zic-i Ulug’dur. Sultan İkinci Mahmud Han’a takdim edilen eser, Uluğ Bey Ziyci’nin Türkçe şerhidir. Önsözünden anlaşıldığına göre hocası Ahmed Mısri’nin, Ulug Bey Ziyci’ni Türkçe’ye tercüme etmenin; Farsça’ya vakıf olmayanlar için bir ihtiyaç teşkil ettiğini söyleyerek, bu vazifeyi kendisine vermesi üzerine bu eseri te’life başlamıştır. Verdiği Nehc-ül-Bülug ismi, ebced hesabı ile te’lif tarihi olan 1745 (H. 1158)’i göstermektedir. Açık Türkçe ile yazılmıştır. Bütün tatbikata ait misalleri İstanbul arz ve tul’üne göre kendisi tertib etmiştir. Eski Türk takvimini incelemiş ve metinde olmayan İbrani ve Rumi takvimlerini ilave etmiştir. Bir derecenin sinüsünü bulmakta Uluğ Bey’in tarif ettiği Gıyasüddin Cemşid’e ait usulü çok güzel izah etmiş ve tatbikatı birer birer tarif ve takib ederek 6 derecenin kirişine kadar yürütmüş, geri kalanını yalnız ifade etmekle iktifa eylemiştir. Ahkam-ı nücuma çok meraklı bulunduğu ve bütün esaslarına vakıf olduğu, Ziyc’de bu konuya ayrılan kısmın şerhinde fazlaca izahat vermesinden anlaşılmaktadır. Bu eserin yazma nüshaları Bayezid Kütüphanesi, numara 4646’da ve Kandilli Rasadhanesi Kütüphanesi, numara 247/1’de kayıtlıdır. Ayrıca astronomi ile ilgili iki eseri daha vardır.
Bunlardan başka şiirlerinin toplandığı mürettep Divan’ı ve Risalet-ül-vefk adlı eserleri vardır. Divan’ı, Topkapı Sarayı Kütüphanesi, numara 961’de kayıtlıdır.
1) Esma-ül-müellifin; cild-1, sh. 437
2) Osmanlı Müellifleri; cild-3, sh. 242
3) Mİr’üt-tevarih (Semdanizade, İstanbul-1978); cild-2a, sh. 109
4) Tuhfe-i Hattatin (Müstekimzade Süleyman Sa’deddin Efendi, İstanbul-1928); sh. 668
5) Silk-üd-dürer (Muradi); cild-2, sh. 230
6) İslamların ve bilhassa Türk Millet-i necibesinin tababete ettikleri hizmetler (İbrahim Paşa, İkdam Gazetesi, sene 1901, No: 2601)
7) Mecellet-ün-nisab (Müstekimzade); ur. 436
8) Beşbuçuk Asırlık Türk Tababeti Tarihi (Osman Şevki); sh. 169
9) Kitabu Düsturu Vesim fit-tıbb-il-Cedid vel-kadim İncelemesi ve ortaya çıkan sonuçlar (Sırrı Akıncı, İ.Ü. Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi Enstitüsü, Uzmanlık Tezi-1964)
Kaynak: Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi