Emeviler halifeliği, Hz. Muhammed'in amcaoğlu ve damadı, dördüncü halife Hz. Ali'den zor ve hile kullanarak almışlar, bununla da yetinmeyerek peygamber ailesine karşı kanlı bir siyaset gütmüşlerdi. Bu yüzden Emevilere karşı düşmanlık artmış, özellikle Hicaz, Irak ve İran'da büyük hoşnutsuzluklar baş göstermişti. Abbasoğulları bu düşmanlıktan yararlanarak, halifeliğin peygamber ailesinden en layık olana geri verilmesi gerektiği yolunda propagandaya giriştiler.
Emevilerin, özellikle çoğunluğu Türk olan bölgelerde (Horasan, Toharistan, Sogd) uyguladıkları vergi soygunculuğu ve Arap olmayanları aşağı görme siyaseti bu propagandayı daha da güçlendirdi. Horasanlı Ebu Müslim adında bir Türk, Emevilere karşı ilk ayaklanmayı başlattı. Önceden Türklerin Müslüman olanları ile olmayanlarını barıştırmış ve bunları İranlı Şiilerle birleştirerek güçlü bir birlik hazırlamış olan Ebu Müslim, Arap ordularını yenerek Emevi saltanatına son verdi.
Peygamber sülalesinden Ebul Abbas Seffah halifeliğe getirildi (750). İlk Abbasi halifesi olan Ebul Abbas, Emevileri acımadan yok ettiği için kendisine kan dökücü anlamına gelen el-Seffah adı verildi.
Bermekoğulları
Abbasiler ilk dokuz halife zamanında (özellikle Harun Reşit [1] ve Memun [2]) bütün İslam dünyasını kapsayan (Endülüs hariç) bir egemenlik kurdular. Ancak Anadolu'ya ve Akdeniz Bölgesi'ne hiç bir zaman egemen olamadılar.Türkler ve İranlılar tarafından iktidara getirilen Abbasiler, Araplara güvenemediklerinden yönetim işlerinde Türklerden ve İranlılardan yararlandılar. Yeni devletin maliye ve yönetim işleri, özellikle Toharistanlı Bermekoğullarınca düzenlendi. Bağdat bu dönemde kuruldu ve başkent oldu (762); kısa sürede saraylar, resmi kurumlar ve askeri kışlalarla donatıldı.
Daha sonra gelen halifeler döneminde Abbasi egemenliği zayıfladı, İslam İmparatorluğu'nda bağımsız hükümetlerin sayısı çoğaldı (Samanoğulları, Karahanlılar, Büveyhoğulları, Fatımiler v.d.). Kuruluştan 150 yıl sonra, Bağdat'ın egemenliği sadece Irak ve İran bölgelerinde geçerliydi. Zamanla Abbasi halifelerinin yalnız manevi değeri kaldı. Büveyhoğulları 945'te Bağdat'ı ele geçirdiler, siyasi çıkarlarını düşünerek, Abbasi hanedanını yıkmadılar, ama onların elinde halife unvanından başka bir yetki de bırakmadılar.
1055'te Selçuklular, Bağdat'ı ele geçirerek Büveyhoğulları Devleti'ne son verdiler, ama yine halifeleri hoş tuttular. Moğol istilası ile Abbasi hanedanı kesin olarak son buldu. Hulagu, Bağdat'ı alarak son Abbasi halifesi Mustasım'ı öldürdü (1258). Öldürülmekten kurtulup kaçan Abbasoğullarından biri, Mısır'da Memluklere sığınarak orada halife oldu.
Abbasi Devleti
Abbasiler döneminde, hem Yunan rasyonalizm ve bilim gelenekleri hem İslam öncesi Arap kabilelerince geliştirilen aristokratik savaşçı ülküsü hem de sofu Müslümanların özelliği olan kutsallık ardında ödün vermez bir çaba, bir imparatorluk bürokrasisinin ve daha çok İran örneklerine göre biçimlendirilmiş bir askerler sınıfının kanatları altında barınabildi. Bu üçünün karışımı, o zamana kadar Avrupa'da görülen herhangi bir uygarlığı aşacak ve Uzakdoğu'da Tang Çininin gelişme dönemindeki parlaklığına rakip olacak kadar zengin ve karmaşık bir uygarlığın doğmasına yol açtı.Bununla birlikte Arap uygarlığının iki zayıf noktası vardı. Önce içerde, Müslüman toplumu içindeki etnik ve belki de ekonomik bölünmelerin beslediği Şii gruplarının muhalefeti, art arda ayaklanmalara yol açtı. İ.S. 861'den sonra, güçlerinin bir bölümünü bu tür dinsel hoşnutsuzluklardan alan birçok devlet, imparatorluktan koparak onun yapısını kemirmeye başladı. İkinci olarak dışarda, Abbasi İmparatorluğu, kuzey sınırları boyunca bozkırdan gelen sürekli baskıyla uzun süre başa çıkabilecek durumda değildi. Bu nedenle bozkırdan içeri sızan Türk askerleri ve serüvencileri, hatta Bağdat'ta bile siyasal denetimi yavaş yavaş ele geçirdiler.
Siyasal iktidarın dizginlerini ele geçirmiş olmakla birlikte, Abbasi hanedanından gelenleri tahtta tutarak, İ.S. 1258'e kadar durumu gizlediler. Bununla birlikte, bu tarihten çok önce, eyaletlerdeki ayaklanmayla birlikte bir saray darbesi, İmparatorluğun can damarını oluşturan Mezopotamya-Suriye bölgesinde bile merkezin denetiminin yıkılmasına yol açtı.
Bundan sonra bozkırdan gelen Türk kabilelerinin özelliklerinin katkısıyla, İslamlığın ilk dönemlerinde yaşamalarına olanak verilmeyen dinsel aydınlanma biçimleri ardında koşan gizemcilere daha geniş bir etkinlik alanının tanınmasının kattığı renklerle, İslam dünyası oldukça farklı bir karakter kazandı.
İ.S. 1000 tarihi, kabaca bu değişikliklerin ortaya çıktığı ve aynı zamanda Müslümanlarla Hindu ve Hıristiyan komşuları arasındaki ilişkilerde görülen önemli değişmelerin belirdiği yıllara rastlar. Ama bunları incelemeden önce, yeniden geri dönüp, öteki uygar toplulukların Islamın yükselişine ve İslam fatihlerinin Eski Dünya'nın Ortadoğu kavşağında böylesine büyük bir başarıyla yarattıkları yeni uygarlık biçimine karşı gösterdikleri tepkileri incelemeliyiz.
Devlet yönetimi
Abbasilerde devlet örgütlenmesi, "Divan" adı verilen ve değişik alanlarda görevler üstlenen resmi kurullara dayanıyordu. Devlet maliyesinin ana gelir kaynağı ise toprak vergisiydi. Halktan toplanan zekat da önemli bir gelir kaynağıydı. Vergi gelirlerinin büyük bölümü orduya ve bayındırlık işlerine ayrılırdı.Abbasi Sanatı
Abbasiler bilimin geliştirilmesine ve bayındırlığa büyük önem verdiler. Samarra Camisi ile Kudüs'teki Kubbetü's-Sahra ve Mescid-i Aksa gibi büyük yapılar, yeni yollar, han ve kervansaraylar yaptırdılar. Harun Reşid ve oğlu Memun döneminde, Bağdat kenti bir bilim ve kültür merkezi durumuna geldi. Uzmanlık kütüphaneleri, medreseler ve gözlemevleri kuruldu. Matematik, astronomi, tıp ve botanik alanlarında önemli gelişmeler sağlandı.Başta Bağdat olmak üzere pek çok kentde çok sayıda yapıt, Yunanca ve Latince’den Süryanice'ye, Farsça'ya ve Arapça'ya çevrildi. Eski Yunan metinlerinin daha sonra Arapça’dan Latince’ye çevrilmesi Avrupa’da bilimin canlanmasına katkıda bulundu. Birçok Abbasi halifesinin edebiyata ve güzel sanatlara düşkün olması bu alanlarda da gelişmelere yol açtı.
Bazı tarihçiler bu kültürel hareketliliği, Rönesans'tan yüzyıllar önce, bir Doğu Rönesansı'nın doğuşu olarak kabul eder. Ne var ki Moğol istilası, bu kültürel parlamayı söndürmüştür.
Abbasi Halifleri
Ebu'l-Abbas 750-754Mansur 754-775
Mehdi 775-785
Hadi 785-786
Harun Reşid 786-809
Emin 809-813
Memun 813-833
Mutasım 833-842
Vasık 842-847
Mütevekkil 847-861
Muntasır 861-862
Mustain 862-866
Mutez 866-869
Muhtedi 869-870
Mutemid 870-892
Mutezid 892-902
Muktefi 902-908
Muktedir 908-932
Kahir 932-934
Razi 934-940
Mutteki 940-944
Mustekfi 944-946
Muti 946-974
Tai 974-991
Kadir 991-1031
Kaim 1031-1075
Muktedi 1075-1094
Mustazhir 1094-1118
Musterşid 1118-1135
Reşid 1135-1136
Muktefi 1136-1160
Müstencid 1160-1170
Mustazi 1170-1180
Nasır 1180-1225
Zahir 1225-1226
Mustansır 1226-1242
Mustasım 1242-1258
misafir - 9 yıl önce
misafir - 9 yıl önce
misafir - 9 yıl önce