Acemi Ocağı ya da Acemi Oğlanlar Ocağı, Osmanlı İmparatorluğu'nda Enderûn için öğrencileri ve başta piyade kısmı olmak üzere Kapıkulu ordusunun ihtiyaç duyduğu askerleri yetiştirmek için kurulan ocaktır.
I. Murad saltanatında Hayreddin Paşa ile Molla Rüstem'in girişimleriyle Gelibolu'da kurulan Acemi Ocağı'na ilk asker alımı, "pençik" adı verilen yöntemle savaşlarda elde edilen her beş erkek esirden birinin satın alınmasıyla gerçekleşti. Bu yöntem yerini zamanla devşirme sistemine bıraktı. Bu sisteme göre 3 ila 5 senede bir Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyanlardan 8 ila 20 yaş arasındaki çocuklar devşirilmeye başlandı. Devşirilenler İstanbul'a getirilip Müslüman yapılır ve sünnet edilirdi. Bir kısmı Bostancı Ocağı ve Enderûn için ayrıldıktan sonra kalanlar 3 ila 5 yıl süreyle Türk ve İslam kaidelerini öğrenmeleri amacıyla Türk ailelerin yanına verilirdi. Buradaki görev sürelerini tamamlayanlar ulufe defterine kaydedilerek acemi oğlanı olmaya hak kazanırdı. Acemi Ocağına kaydedilen acemiler çeşitli hizmetlerde kullanılırdı. Ayrıca acemi oğlanlarının bir kısmı donanma için yetiştirilirdi. Genellikle her 7-8 yılda bir "kapıya çıkma" (kapuya çıkma), "çıkma" ya da "bedergâh" adı verilen yöntem ile en kıdemli acemiler Yeniçeri Ocağına kaydedilirdi. Bunun dışında yeni cülûs olduğunda da "büyük çıkma" ya da "umum çıkması" adı verilen bir yöntemle acemiler kapıya çıkardı. Ayrıca Kapıkulu askerlerinin çocukları da Acemi Ocağına kaydedilir ve 23 yaşına gelince kapıya çıkarılırdı.
İstanbul'un Fethi'nden sonra İstanbul'da Gelibolu'dakinden bağımsız bir Acemi Ocağı daha kuruldu. Bu ocağın en yetkilisi "İstanbul ağası" idi. Acemi Ocağının en yetkilisi Yeniçeri ağası olmasına rağmen, görev yükünün fazlalığı nedeniyle İstanbul ağası aynı zamanda Acemi Ocağı teşkilatının da en yetkili amiri konumundaydı. Ocağın idaresinden sırasıyla "kethüdâ", "aşçıbaşı" ve "çavuş" sorumluydu. Devşirilen acemilerin eğitimlerinden ve ocağa kaydedilmesinden sorumlu olan "Anadolu ağası" ile ondan daha düşük rütbede bulunan "Rumeli ağası" prosedürde İstanbul ağasından sonra gelseler de doğrudan ocak işleriyle ilgilenmezlerdi. Acemiler mavi renkli "dolama" adında bir elbise giyer ve sivri uçlu "serpuş" adı verilen bir başlık takardı. Acemilere her sene iki kat elbise verilirdi. Acemi Ocağı mensuplarına her üç ayda bir; 1, 2 ve 2.5 ve daha sonraları 7.5 akçeden oluşan "ulufe" adı altında bir maaş verilirdi. İlk zamanlar acemi sayısı 3.000 iken bu rakam 16. yüzyılın sonlarına doğru da Bostancılarla birlikte 8.000 ila 9.000'e, 17. yüzyılın ikinci yarısından sonra 4.102'ye ulaştı.
Acemi Ocağı Yeniçeri Ocağının kaldırıldığı 1826'ya kadar varlığını devam ettirdi. Ancak bu tarihe kadar ocağın temel yapısındaki değişiklikler bir takım bozulmalara yol açtı. Yeni çıkarılan kurallarla ocağa Türklerden ve diğer Müslümanlardan asker alınmaya başlandı. Bu nedenle devşirme sistemi kademeli olarak uygulamadan çıktı. 19. yüzyıla gelindiğinde acemilerin büyük çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu. Türk ve Müslümanlara daimi maaşlı meslek sağlamak için bağış ve rüşvet karşılığında ocağa kayıt yapılmaya başlandı. Bu durum ocak mevcudunda artış yaşanmasına ve kapıya çıkmak için sırasını bekleyen acemilerin bekletilmesine yol açtı. Yeniçeri Ocağının kaldırılmasının ardından yalnızca saraya odun çekmekle yükümlü olan Acemi Ocağı da kaldırıldı ve kışlaları askere alınan 15 yaşından küçük çocukların eğitildiği bir talimhaneye dönüştürüldü.