![Ahmed Rıza Jön Türk hareketinde etkili bir rol oynadı](/images/imgk/ahmed-riza.jpg)
Ahmed Riza, ailesinden Avrupai bir egitim gördü. Galatasaray lisesini bitirdikten sonra Fransa' ya gitti ve ziraat tahsili yaparak Türkiye'ye döndü. Bursa maarif müdürlügü vazifesine tayin edildi. Bu sirada Ibrahim Temo, Abdullah Cevdet gibi kisilerin tibbiye talebesi iken gizlice kurduklari, daha sonra Ittihad ve Terakki cemiyeti adini alan Ittihad-i Osmani cemiyetine üye oldu. 1884'de merkezi Paris'te olan Societe des Positivistes'e (Pozitivistler birligine) üye olarak, onlarin fikir ve görüslerini yeni Türk fikir hareketinin parolasi haline getirmeye çalisti. 1889'da Fransız İhtilalinin yüzüncü yil dönümü sebebiyle Paris'te açilan ünlü sergiyi gezmek bahanesiyle Avrupa'ya gitti. Yurda dönmeyerek Jön Türkler hareketinin basina geçti. Hayrani oldugu Fransiz filozofu Auguste Komte' un "Pozitif bilimden baska bilim yoktur, insanliga, hiç bir insan üstü varliga dayanmayan ve insan sevgisinden dogan yeni bir insanlik dini gereklidir. Bu din pozitif (müsbet) sebeblerin üzerine kurulmali, teolojiye (dini ilimlere) oldugu kadar metafizige (akil üstü) de sirt çevirmemelidir. insanlik dini nereden geldigimizi ve nereye gidecegimizi düsünmeden, kisa hayatimizi daha yasanilir bir hale (pozitif hale) koyacaktir. Bu ise birbirimizi sevmekle, birbirimiz için yasamakla gerçeklesecektir, Insanligi, bir insani sevdiginiz gibi seviniz" diyerek peygamberleri ve vahyi inkar eden, Islam kardesligini ve Islamiyet'in cihad emrini yok sayan felsefi fikirlerini yaymaya çalisti. Avrupa'deki teskilatin adini, Auguste Komte'un pozitivist felsefesinin parolasi olan "Nizam ve Terakki" koymak istedi.
Macera arayan veya herhangi bir sebeble menfaat yüzünden, ikinci Abdülhamid Han'in idaresine, "Kahrolsun Istibdad" diyerek, Ingilizlerin ve Fransizlarin tesvik ve destegiyle Osmanli Devleti ve Islamiyet aleyhinde faaliyetler gösteren Jön Türkler, bu ismi kabul etmeyip, Istanbul'daki Ittihad-i Osmani cemiyetinin ittihad'inin da bu cemiyetin isminde yer almasini istediler. Böylece Istanbul'dakilerin ittihad'i ile Ahmed Riza'nin terakki'si bir araya getirilerek Ittihad ve Terakki cemiyeti haline geldi. Cemiyetin basina geçen Ahmed Riza, Paris'e tahsil için gönderilmis, fakat oraya yollanis gayelerini unutan ve kendilerine Jön Türkler adi verilenlerle birlikte Mesveret gazetesini çikarmaya basladi. Çesitli yollardan yurda gizlice sokulan bu gazeteyi bir ara Osmanli idaresinin Fransa hükümetiyle olan diplomatik görüsmeleri neticesinde Paris'te çikaramaz olunca, gazeteyi Cenevre'de nesr etmeye basladi. Orada da takibata ugrayinca Brüksel' de çikarmaya devam etti. Fakat Belçika hükümeti de Osmanli Devletiyle olan münasebetleri sebebiyle gazetenin çikmasina mani oldu. Ancak Belçika parlamenterlerinden M. Georges Lorand, gazetenin mes'ul müdürlügünü üzerine aldi. Yikici ve bölücü fikirleri yaymaga devam etmesi sebebiyle Ahmed Riza Belçika'dan, 1897 senesinde sinir disi edildi. Sahsi geçimsizligi ve sadece pozitivist fikirlere itibar etmesi sebebiyle Jön Türkler arasinda bölünme oldu. Bir kismi Istanbul'a döndü. Ahmed Riza ise, Avrupa'deki grubun basinda kaldi, ikinci Mesrutiyet'in ilan edilmesine kadar hayrani oldugu Auguste Komte'un pozitivist fikirlerini yaydi ve sultan ikinci Abdülhamid Han aleyhindeki faaliyetlere devam etti.
1908 yilinda ikinci Mesrutiyet ilan edilince, Istanbul'a döndü, ittihad ve Terakki partisinin önemli kisileri arasinda ilk Meb' usan meclisine Istanbul'dan milletvekili seçildi ve Meb'usan meclisi baskani oldu. Bir müddet sonra Ayan meclisi üyeligine getirildi. Hareket ordusunun Istanbul'u isgali ve ikinci Abdülhamid Han'in tahttan indirilmesinden sonra, Meb'usan meclisinin toplandigi Çiragan Sarayi'nda çikan bir yangin sebebiyle itibarini kaybetti, ittihad ve Terakki partisi liderlerinden fikirce ayrilmis olan Ahmed Riza, Birinci cihan harbi sonunda padisah Mehmed Vahideddin Han tarafindan Ayan meclisi baskanligina getirildi. Mütareke devrinin ilk günlerinde bazi hareketleri sebebiyle Ayan meclisi baskanligindan uzaklastirildi. Tekrar Paris'e gitti, Istiklal harbi sona erince Istanbul'a döndü, ömrünün son yillarini, kendi kösesinde hiç bir seye karismadan geçirdi. Baskalarini hor ve hakir gören, kibirli ve inadçi oldugu kadar geçimsiz bir kisilige de sahib olan Ahmed Riza, 1930 yilinda Istanbul'da Sisli Etfal Hastahanesi'nde öldü.
Patri gazetesinin muhabirine; "Sarkta hiristiyanlar, müslümanlardan daha ziyade magdur, mahkum ve mazlumdur. Ben onlarin da müsavi (esit) haklara kavusmalari için çalisiyorum. Firka ise (Ittihad ve Terakki firkasi) bilakis müslümanlarin taassubunu tahrik ederek hiristiyanlari mahkum birakmak istiyor" diyen Ahmed Riza, bir islam düsmani oldugunu belirtmekten geri kalmamistir. Serafeddfn Magmumi'nin Hakikat-i Hal isimli eserinde, "Ittihad ve Terakki cemiyeti, ihtilalden sonra dahi genis ölçüde mason ve yahudi karakterini muhafaza etmistir. Bunun te'sirinin mühim bir netice ve misali olarak Meclis-i meb' usan reisi Ahmed Riza Bey'in yemin sirasinda, anayasanin koydugu "Allah" kelimesini kullanmayi reddettigini gösterebiliriz" diyerek, bu düsüncede olanlarin inançsizligini ortaya koymustur.
Ahmed Riza, gayesini tahakkuk ettirmek için bazi eserler yazmistir. Fransizca ve Türkçe olan bu eserlerden bazilari:
1- La Crise de L'Orient (1907), 2- Tolerence Musulmane (1897), 3- La Faillite Morale de la Politique Occidentale en Orient (1922), 4-Hatirat, 5- Vazife ve Mes'uliyet (Paris-1324), 6-Layihalar (Londra-1312).