"Araba Sevdası" romanındaki kişiler, önem sıralarına göre Bihruz, Mösyö Piyer ve Keşfi'dir. Perişev ve Bihruz'un annesi de bu sıraya dahil edilebilir. Mösyö Kondoraki Kitapçı Vik, Terzi, berber, garsonlar,gazeteci çocuk, kayıkçılar, üçüncü-dördüncü derecede önem taşırlar.
BAŞ KAHRAMAN :
BİHRUZ : Bihrus Bey, "Araba Sevdası" romanının baş kişisidir. 23-25 yaşlarında, kısaca boylu, güzel giyimlidir. Kişilik ve sahip olduğu değerler bakımından oldukça zayıftır. Batılılara özenen bir züppedir. Etrafındakilerle sürekli olarak Fransızca konuşması bu özentinin sonucudur.Ölçüsüz bir mirasyedi olan Bihruz Bey, oldukça savurgandır. Ayrıca gerçeklerden kaçan birisidir.
YAN KAHRAMANLAR :
KEŞFİ : Bihruz'un daireden arkadaşıdır. Sürekli olarak yalan söyler, yalanlarıyla Bihruz'u kandırır.
PERİŞEV : Bihruz'un aşık olduğu kadın. Ancak Bihruz'un sandığı gibi soylu ve zengin değildir. Eşinden ayrılmış ve annesiyle birlikte oturan yoksul bir kadındır. Çengi Hanımla kurduğu arkadaşlık erdemlerini yitirmesine neden olmuştur.
MÖSYÖ PİYER : 65 yaşlarında, siyasete ilgi duyan Fransızca öğretmeni. Memleket meseleleriyle ve siyasetle ilgili haberlere önem veren bir tiptir. Menfaatçi ve içten pazarlıklıdır.
BİHRUZ'UN ANNESİ : Oğlunun davranışlarını onaylamaz, ancak onu baba otoritesinden yoksun bir biçimde şımartarak yetiştirmiştir. Oğluna söz dinletemez.
NAİM EFENDİ : Bihruz'un çalıştığı Kalem'deki kişilerden biri. "Ayaklı Kütüphane" diye nitelendirilecek kadar bilgilidir. Doğu ve Batı edebiyatları hakkında çok şey bilir.
ZAMAN : Roman, Tanzimat döneminde, 1870 yılında geçen olayları anlatıyor. Bu dönemde, Tanzimat Fermanı ile günlük yaşamda söz konusu olmaya başlayan değişim romana yansıyor. Recaizade Mahmut Ekrem, bu dönemi Batılılaşmanın yanlış anlaşıldığı bir dönem olarak değerlendirip eserine yansıtıyor. Özenti ve taklit batılılaşmanın zararlarını ortaya koyuyor.
MEKAN :
Romanda İstanbul,geniş bir betimleme ile veriliyor. Özellikle de Çamlıca ve Beyoğlu Semtleri olayların geçtiği mekanlardır, bu mekanlarda yaşananlar, yaşam biçimleri anlatılıyor.
ROMANIN ÖZETİ : Roman, Çamlıca bahçesinin betimlenmesiyle başlıyor. Geriye dönülerek 1870'te bahçenin açılışı ve nasıl gözde bir gezinti yeri olduğu anlatılıyor. Daha sonra bahçede oturan Bihruz Bey tanıtılıyor. Zengin ve gösterişli giyimi, batılı özentisi, ölen babasından kalma mirası nasıl saçıp savurduğu anlatılıyor. Bihruz Bey, doğru dürüst aile terbiyesi almamış, yarım yamalak eğitim görmüş, hazır para bulduğu için de elindekini avucundakini har vurup harman savuran birisidir. Gösterişe çok önem verir. Süslü arabasıyla gezi yerlerinde, özellikle de Çamlıca bahçesinde dolaşır, insanların onu görmeleri, ona bakmaları kendisi için çok önemlidir. Böyle bir günde daireden arkadaşı Keşfi Bey'le birlikteyken, çok güzel bir arabayla dolaşan dolaşan iki hanımla rastlaşır. Hanımlardan genç ve sarışın olanından çok hoşlanır ve onları izler, tanışmaya çalışır. Pek yüz bulamaz ve kıskançlıkla yanıp tutuşarak, sarışın hanıma aşık olur.
Bihruz Bey'in aşık olduğu ve çekingenliğinin namusluluktan geldiğini düşündüğü hanım Perişev Hanım'dır. Perişev, küçük yaşta babasını kaybetmiş, daha sonra da kocasından ayrılmıştır. Yoksul ama namuslu bir kadınken, tanıştığı Çengi Hanım'ın yüzünden erdemlerini yitirmiştir. Bihruz'un onu zengin ve soylu zannetmesine neden olan gösterişli arabanın sahibi değildir, sadece gezi için kiralamıştır.
Bu rastlantının ardından Bihruz, Fransızca öğretmeni Mösyö Piyer'le aşk hakkında konuşur. Önceleri aşk hakkında olumsuz konuşsa da Bihruz'u kızdırmamak ve kazandığı paradan mahrum kalmamak için Mösyö Piyer de düşüncelerini değiştirir. Çünkü menfaatine düşkün ve ikiyüzlü bir adamdır.
Bihruz, Perişev'e aşkını anlatmak için bir mektup yazmaya karar verir, kadını etkilemek için aşk mektuplarını içeren Fransızca bir kitaptan alıntılar yapar. Yanlış çevirilerle dolu mektuba bir şarkıdan mısralar da ekler. Mektubu Cuma gün Çamlıca bahçesinde sarışın hanıma verecek ve aşkını açıklayacaktır. Cuma günü özenle hazırlanarak bahçeye gider ve mektubu, kiralık bir arabayla gezmekte olan Perişev hanıma verir. Pazar sabahı yine özenle hazırlanarak bahçeye gider ve Perişev hanımı beklemeye koyulur. Bu arada onunla nasıl karşılaşacağına, nasıl konuşacaklarına dair hayaller kurar.Fakat Perişev hanım gelmeyince kıskançlığa kapılır ve arkadaşı Keşfi Bey'den şüphelenir. Keşfi Bey, ilk görüşmelerinde Perişev'i tanıdığını ima etmiştir. Bu yüzden Bihruz, Keşfi'nin gizlice Perişev'le buluştuğundan kuşkulanıp acı çeker. Ne var ki Keşfi, o günden sonra Perişev' i düşünmemiştir bile. Bihruz ise pek çok konuda yanılmaktadır. Mektubun kabul edilmesi, sadece Bihruz'u baştan savmak içindir. Üstelik mektup okunmamış, fırlatılıp atılmıştır. Yani Perişev'in Bihruz'un duygularından haberi yoktur. Üzgün bir şekilde evine dönen Bihruz,mektubun müsveddesini yeniden okur. Mektuba eklendiği şiirde geçen bir sözcüğün anlamının ne olduğunu bir türlü bulamaz. Daireye gittiğinde 'siyeh-çerde' sözcüğünün anlamını arkadaşlarına sorar. Aralarında en vilgili olan Naim Efendi, bunun 'esmer yüzlü, kara yağız' anlamına geldiğini söyleyince Bihruz utancından yerin dibine girer. Çünkü sarışın bir hanım olan Perişev'e karşı böyle yazmakla büyük bir kabahat işlediğini düşünür. Köşke giderek özür dileyen yeni bir mektup daha yazar. Böylece kendisini affettireceğini düşünmektedir.
Tam iki ay boyunca Bihruz yeni mektubunu Perişev'e sunmak için dolaşır. Bütün gezi yerlerini dolaşmasının nedeni, Perişev'e rastlayabilmektir. Ancak hiçbiryerde onu bulamaz. Bu arada Mösyö Kondraki,borçlarının ilk taksidini ödemesi için Bihruz'u sıkıştırmaktadır. Annesi konağı satmaya yanaşmadığı için Bihruz borcunu ödeyecek para bulamamaktadır. Perişev ise onun için bir saplantı haline gelmiştir. Birgün yine bahçede Perişev'i görmeyi beklerken Keşfi ile karşılaşır. Keşfi, Perişev'in tifoya tutularak öldüğünü söyler. Bihruz, bu haber üzerine perişan olur. Oysa Keşfi her zamanki alışkanlığıyla yalan söylemiştir. Bihruz, onun yalan söyleme alışkanlığını bildiği halde yine de Keşfi'ye inanır. Perişev'in ölümünden kendi kendini sorumlu tuttuğu için acılara gömülür. Artık gezmemeye, eğlenmemeye, sevgilisinin yasını tutmaya karar verir. Bir zamanlar kendisi için herşeyden önemli olan arabası bile artık önemsizdir. Bihruz, araba sevdasının yerine sevgilisi için üzülüp yas tutmayı geçirmiştir.
Epeyce üzüntülü günler geçirdikten sonra bir gün Perişev'e benzeyen bir kadın görür. Vapura binen kadına yetişemez. Keşfi'ye gidip yalanını yüzüne vurur ve Perişev'i gördüğünü söyler. Keşfi ise karşılık olarak yine yalan uydurur ve o kadının Perişev değil, kızkardeşi olduğunu söyler. Ne yazık ki Bihruz bu kez de Keşfi'ye kanar.
Bu arada Mösyö Kondraki borç karşılığı olarak Bihruz'un araba ve atlarına el koyar. Ancak araba sevdasından çoktan vazgeçmiş olan Bihruz bunu umursamaz. Hatta borcundan kurtulduğu için memnundur. Onun tek derdi vardır. Sevgilisinin mezarını öğrenmek ve orada yas tutmak istemektedir. Bu isteğinde Mösyö Piyer'le okudukları Fransız aşk romanlarının büyük etkisi vardır. Keşfi'yi bulup mezarın yerini öğrenmek istese de, başarılı olamaz. Çünkü Keşfi yine yalan söyleyip İzmir'de olacağı haberini vermiştir.
Bihruz eskisine göre çok değişmiş, neşesini ve canlılığını kaybetmiştir. Günlerden bir gün yürürken bir kadını Perişev'e benzetip ardından gider. Ona kızkardeşinin mezarının yerini sorar. Konuştukça kadının Perişev olduğunu anlar. Perişev kendisiyle alay eder. Bihruz çok şaşkındır. Birdenbire gerçekle yüzyüze gelmiştir. Kadınların gittiği yönün tersine dönerek koşmaya başlar.
misafir - 9 yıl önce
misafir - 9 yıl önce
misafir - 9 yıl önce
misafir - 9 yıl önce
misafir - 9 yıl önce