Tarihçe
Başta İtalyan Komünist Partisi, İspanyol Komünist Partisi ve Fransız Komünist Partisi olmak üzere Avrupa komünist partileri, 1970`li yıllarda yeni orta sınıfa hitap etme ve mücadeleyi işçi sınıfıyla sınırlı tutmama perspektifini geliştirdi. Avrupa komünizmi büyük oranda bolşevizmin reddi ve sosyalizmin barışçı, demokratik esaslar üzerinde kurulacağı düşüncesi üzerine kuruluydu. Bu yaklaşımla Komintern`in temelini oluşturan proletarya diktatörlüğü tezleri reddedildi.Avrupa komünizmini ilk uygulamaya geçiren 1973 yılında "tarihsel uzlaşma" stratejisini açıklayan İtalya Komünist Partisi (PCI) oldu. Tarihsel uzlaşma düşüncesi, demokratik bir reform programı çevresinde Hıristiyan Demokratlarla yapılacak bir ittifakı sosyalizme giden yolun başlangıcı olarak görüyordu. Aynı şekilde Franco sonrası İspanya`da demokrasinin kurulmasına komünistlerin etkin bir şekilde katılması gerektiğini savunan İspanya Komünist Partisi (PCE) de benzer bir çizgi izledi. Sosyalist partiyle birlikte bir ortak program hazırlayarak koalisyonla iktidara gelmek isteyen Fransız Komünist Partisi (PCF) de 1976`da proletarya diktatörlüğüne ve Sovyet modeline bağlılıktan vazgeçtiğini duyurdu. Bununla birlikte seçimlerde bu çizginin sosyalistleri kuvvetlendirmesi sonucu 1977`de parti Avrupa komünizminden vazgeçtiğini duyurdu ve yeniden SBKP`ye yaklaştı.
İtalya Komünist Partisi Polonya`da 1981 yılında Solidarnoş hareketine karşı sıkıyönetim ilan edilmesi üzerine, Sovyetler Birliği`yle ilişkilerini kestiğini duyurdu.
1980`lerde yaşanan seçim yenilgileri ve giderek marjinelleşme Avrupa komünizminin çöküşünü getirdi. Sovyetler Birliği`nin yıkılışından sonra derin bir kriz yaşayan Avrupa komünist partilerinin bir kısmı isim ve amblemlerini değiştirerek, ya da en azından köklü program değişiklikleri yaparak demokratik sosyalizm anlayışını geliştirdiler.