Bağlanma kuramı insanların sosyal varlıklar olduklarını, diğer insanları yalnızca temel ihtiyaçlarını karşılayacak araçlar olarak algılamadıklarını kabul eder. Bu yönüyle Nesne İlişkileri Kuramı`na benzemektedir.
Bazı bağlanma kuramcılarına göre, bir kişinin erişkinlikte başka insanlarla kuracağı ilişkinin niteliği ve insanlardan beklentileri, bu kişinin küçüklüğünde annesiyle kuracağı bağlanma ilişkisi ile belirlenir. Anne ve çocuk arasındaki sıcak duygular, özellikle korku ve stres anlarında birbirlerine sağladıkları rahatlık ve destek bağlanmayı oluşturur. Bağlanma iki taraflı bir ilişkidir ve her iki tarafın da birbirinin ihtiyaçlarını karşılaması ile gelişir. Yeni doğan bir bebek beslenmek, temizlenmek, ısınmak, korunmak, kısaca yaşayabilmek için anneye ya da başka bir bakıcıya muhtaçtır. Ancak anneler, babalar ya da çocuğa bakmakla yükümlü diğer yetişkinler çocuğun bakımını sadece bir görev olarak algılamazlar, bundan mutluluk ve tatmin de sağlarlar. Çocukla yaşadıkları etkileşimin sonucunda onunla aralarında hissettikleri bağ giderek güçlenir. Bu bağlanmanın oluşmasında bebeklerin bir takım davranış özellikleri etkili olur. Bebeğin, ana-babasıyla iletişiminde kullandığı ve hayatının ilk dokuz ayında geliştirdiği davranışlarına bağlanma davranışları denir. Emme, sokulma/uzanma, bakış, gülümseme, ağlama bebeğin başlıca bağlanma davranışlarıdır.
Bağlanma Davranışları:
Emme
Çocuklar yalnızca süt emmek için annelerini emmezler, aç olmadıklarından da stresten uzaklaşmak için sürekli annelerini emmek isterler. Modern toplumlarda bu isteği yerine getirmek mümkün olmadığından bebekler parmaklarını ya da emziklerini, emilebilecek her türlü nesneyi emmeye alışırlar.Sokulma/uzanma
Bütün memeli türlerinde yavruların anneyle yüz yüze gelmeye ve ona dokunmaya yönelik refleksleri vardır. Örneğin maymunlar, doğar doğmaz annelerinin üzerine tırmanırlar. İnsan yavruları doğduklarında kendi kendilerine ayakta duramaz ve yetişkinlerin ellerinde taşınmak zorundadırlar. Ancak onlar da kaskatı durmak yerine vücutlarını kendilerini taşımakta olan yetişkine kolaylık sağlayacak bir biçimde gevşek ve şekillendirebilir bir biçimde tutarlar. Bazı kalıtımsal beyin hasarları nedeniyle bu özelliği gösteremeyen bebekler, kendilerini ellerinde tutan yetişkinler tarafından pek sevecen olmayan bebekler olarak tanımlanmışlardır.Bakış
Çok küçük bebekler bile anne ile göz kontağı ararlar ve bu arayışa anneden bir karşılık gelmezse ağlayıp huysuzlanarak tepki gösterirler. Bir araştırmada öncelikle annelerin bebekleriyle yüz yüze iletişimi gözlenmiş ve şöyle bir iki yönlü etkileşim saptamışlardır: Annelerin bebeklerine yaklaştıklarında genellikle gülümseyip yumuşak ve yüksek perdeden seslerle konuşmaya başlarlar, Bebekler buna karşılık olarak gülümseyip el ve ayaklarını çırparlar. Anneler çocuklarını yumuşak dokunuşlarla sever. Bebekler de kendilerine has sesler ile yanıt veririler. Gerçekten de bu tarz iki- taraflı etkileşim olup olmadığını anlamak için araştırmacılar annelerden bebeklerinin yanında ifadesiz bir yüzle durmalarını istemişler ve bebeklerin anneye olan tepkilerinde bir farklılık olup olmadığını gözlemişlerdir. Bu durumda bebekler, önce annelerini her zamanki gibi karşılamış fakat anneden hiçbir tepki (gülümseme, değişik bir yüz ifadesi) gelmeyince artık anneye bakmaz olmuşlardır. Arada bir küçük bir gülümsemeyle anneye bakıp onun halen ifadesiz olan yüzünü görünce başlarını yeniden başka taraflara çevirmişlerdir. Annelerin çoğunluğu çocuğun iletişim davetine karşılık vermeden durmanın çok zor olduğunu söylemiş, 3 dakika boyunca bebekleri yanında ifadesiz bir yüzle durmaya dayanamamışlardır. Dayanabilenler ise 3 dakikanın sonunda bebeklerinden özür dileyip a€˜Ben tekrar eski benim, her şey yollunda, bana yeniden güvenebilirsin...” gibi sözler sarf etmişlerdir. Bu deney bebeklerin anneye bakışının ondan bir tepki almaya yönelik bir davranış olduğunu, anne tepki vermezse çocuğun rahatsız olduğunu ve anneye bakmaktan vazgeçtiğini ortaya koymuştur.Gülümseme
Bebek gülümsemesi, insanlar için genellikle mutluluk vericidir ve pek çok insan bebekleri güldürmeye çalışır. Doğumlarından itibaren ilk 1 ay içinde bebekler yüksek seslere gülümseyerek karşılı verirler. Bunu keşfeden yetişkinler, bebeklerle yüksek sesle konuşur. 5 haftalıktan itibaren sesler değil, görüntüler önem kazanmaya başlar. Bebekler yüzlere, özellikle de hareket halindeki yüzlere gülümserler. Hareket eden bir maske bile bebekte gülümseme davranışını doğurur. 3 aylıktan itibaren bebekler aralarında özel bir bağ kurdukları anne, baba gibi kişiler kendilerine yaklaşırken gülümsemeye başlarlar ve bunun bağlanma açısından önemi çok büyüktür. Bu gülümseyişler anne, baba ve çocukla ilgilenen diğer kişiler için büyük birer ödüldür ve çocukla daha çok zaman geçirme arzusu yaratır.Ağlama
Çocuklar acıktıklarında, üşüdüklerinde, acı duyduklarında ağlarlar ve bu ağlama sesi yetişkinleri çok rahatsız eder. Ağlama, bebeklerin yetişkin ilgisine ve yardımına ihtiyaç duyduklarında kullandıkları bir sinyaldir. Bir iddiaya göre bebeklerin acıktıklarında, üşüdüklerinde, acı duyduklarında kullandıkları ağlama sesleri niteliksel farklılık gösterir. Bir Afrika kabilesinde gözlem yapan bir araştırmacı, bir bebek acıdan ifade eden ağlama sesini kullanırsa bütün kabile üyelerinin bebeğe koştuğunu, ama acıkmayı ifade eden ağlama sesini kullanırsa sadece annesinin ona koştuğunu iddia etmiştir. Sonraki çalışmalar, bebeklerin ağlama seslerini birbirinden ayıran şeyin niteliksel farklılıklar değil, şiddet farklılığı ve aniden ya da yavaş yavaş artarak ortaya çıkmasının getirdiği bir fark olduğunu göstermişlerdir. Eğer çocuk aniden ve şiddetli ağlarsa yetişkinler ağlamanın acıdan kaynaklandığını düşünürler. Yavaş başlayıp giderek yükselen bir ağlama sesi ise açlıktan, altını değiştirmek gerekmesinden, uykudan kaynaklanıyor olarak algılanır.Yavru maymunların annelerine bağlanması:
1969`da Harlow ve Harlow tarafından yavru maymunlar üzerinde gerçekleştirilen bir dizi deney, bağlanmanın açlık ve benzeri temel gereksinimleri karşılamaya yönelik basit bir tepkiden ibaret olmadığını göstermiştir. Bu deneylerde, doğumdan hemen sonra anne maymun ayrılan yavru maymunlara her biri gerçek annenin farklı özelliklerinden bir tanesini sunan yapay anne maymun modelleri sunulmuştur: Yumuşak ve tüylü bir oyuncak maymun (süt verme ve hareket etme kabiliyeti yok), metal tellerden yapılmış, bir süt şişesi bağlanmış yapay maymun (süt, yumuşaklık, sıcaklık sunma kabiliyeti yok) ve hareket edebilen fakat süt ve yumuşaklık-sıcaklık sağlayamayan maymun modeli. Yavru maymunların sadece besin sağlayan anne maymun modeline değil, hareket ve yumuşaklık sunan anne maymun modellerine de ilgi gösterip zamanlarını onlarla geçirdikleri görülmüştür. Besin sağlasa da, pasif olan anne maymun modeli yavrularda güven hissi uyandırmamış, gerçek anneyi modellemede tek başına yeterli olamamıştır. Gerçek maymunlarla iletişim kurmadan yetişen yavru maymunlar anormal davranışlar göstermiştir: Başka maymunlarla ilk karşılaşmalarında korkmuş ya da saldırganca davranmışlardır. Cinsel davranışlarında da anormallik görülmüştür. Bütün bunlar, erken yaşlarda anne ile kurulan bağın yavruların sosyal gelişimi için önemini göstermektedir.Bağlanmanın Ölçülmesi:
Mary Ainsworth adlı gelişim psikoloğu, bir çocuk ile temel bakıcısı arasındaki bağlanma ilişkisini gözlemlemek üzere Yabancı Durum Testi denilen gözlem prosedürünü geliştirmiştir. Bu prosedüre göre çocuk 11-17 aylık bir çocuk, yirmi dakika boyunca bir oyun odasında gözlemlenir. Bu arada çocuğun bakıcısı (genelde annesi) ile bir yabancı (araştırmacının bir yardımcısı) belirli aralıklarla odaya girip çıkarlar. Odada yaşanan durumlara (yabancının varlığı, annenin yokluğu..vb.) çocuğun verdiği tepkiler videoya kaydedilir. Oyun odasında çocuğa yaşatılan deneyim şu şekilde gelişir:1. Anne ve çocuk gözlem odasına alınır.
2. Anne ve çocuk odada yalnız bırakılır. Çocuk odayı keşfederken anne ona katılmaz.
3. Yabancı girer, anneyle selamlaşır, çocuğa yaklaşır.
4. İlk ayrılık: Anne sessizce odadan çıkar, çocuk ve yabancı odada kalır.
5. İlk birleşme: Anne gelip çocuğu rahatlatır, sonra yine çıkar.
6. İkinci ayrılık: Çocuk odada tekbaşınadır.
7. İkinci ayrılığın devamı: Yabancı içeri girer, anne ise halen yoktur.
8. İkinci birleşme: Anne girer, çocukla ilgilenir, yabancı sessizce çıkar.
Bu olaylar sırasında çocuğun iki davranışı gözlenir: a. Çocuğun keşif davranışı (yeni oyuncaklarla oynaması..vb.) b.Çocuğun, annesinin gidiş ve dönüşlerine verdiği tepki