Ek bilgi
Osmanlı sadrazamlarından. Bursa Yenişehir’de doğan Hüseyin Paşa, Enderun’da, saray baltacıları arasında eğitim gördü. Küçük ve büyük mirahurluk vazifesinde bulunduktan sonra, 1632 yılında Kaptan-ı deryalığa getirildi. Bir müddet sonra açılan Revan Seferine Kaptan-ı derya olarak katıldı. Revan’ın fethinde büyük gayret gösteren Hüseyin Paşa, daha sonra Âzerbaycan üzerine yapılan harekata katıldı. Dönüşte Diyarbekir’deyken 1635 yılında devletin mühim eyaletlerinden biri olan Mısır’a Beylerbeyi tayin edildi. İki sene bu vazifede kalan Hüseyin Paşa, İstanbul’a çağırılarak, Anadolu Beylerbeyliğine getirildi ve Sultan Dördüncü Murad’la beraber Bağdat Seferine çıktı. Muhasara esnasında kendi tarafına düşen iki kaleyi kolaylıkla zaptetti ve Bağdat’ın içinde sükunu sağlamada büyük rolü oldu. Ayrıca iç kaledeki Narin Kuleyi bir bölük asker ile ele geçirmesi herkesi hayretler içinde bıraktı. Sultan Dördüncü Murad bu başarılarından dolayı onu, kubbe vezirliğine tayin etti. Hüseyin Paşa, 1639 yılında Sadaret Kaymakamı oldu ise de, Sultan İbrahim’in tahta geçmesinden sonra yeniden Kaptan-ı deryalığa getirildi. Bu sıralarda Karadeniz ticaretine engel olan Rus-Kazak korsanlarına karşı Karadeniz Seferine çıktı. Çok geçmeden 30 kadar Rus-Kazak gemisini ele geçirerek İstanbul’a gönderdi. 1641’de Özi, 1642’de Bosna ve 1644 yılında Budin beylerbeyi olan Hüseyin Paşa, nihayet 1646’da Hanya Muhafızlığına getirildi. Savaşlarda gösterdiği cesareti sebebiyle “deli” lakabını alan Hüseyin Paşa, kış ortasında Girit’i ele geçirmek için muharebeye başladı. Venediklilere karşı yaptığı altı muharebede de başarı kazandı. Resmo ve Sivrihisar başta olmak üzere, Girit’in bütün şehirlerini ele geçirdi. Karargahını Resmo’da kuran Hüseyin Paşa, kan ve barut içinde kalmış olan kaleyi yeniden tamir ettirdi. Şehirdeki bir kiliseyi camiye çevirdi. Hüseyin Paşa, bir taraftan imar faaliyetlerini sürdürürken, diğer taraftan müstahkem Kandiye Kalesini zaptetmek üzere hazırlıklara girişti. Ancak bu sırada yardıma gelmekte olan Osmanlı donanması Kandiye Boğazı önünde Venediklilere yenilince, muhasaradan bir netice alamadı. Hüseyin Paşa, buna rağmen kuşatmayı kaldırmadı ise de, gerekli yardımı alamaması, kalenin düşmesini engelledi. Önce Rumeli Beylerbeyliğine tayin edilen Hüseyin Paşa bazı siyasi sebeplerle Yedikule’de hapsedildi. 1659 yılında idam edildi.Halk arasında “gazi” ve bilhassa gözünü budaktan sakınmaz tavrı ve hareketleri neticesinde “deli” lakabı ile tanınmış olan Hüseyin Paşa, kuvvetli bir vücut yapısına sahip, cesur bir vezirdi. Özellikle Revan ve Bağdat seferleri ile Girit’in fethinde gösterdiği kahramanlıklar, kendisine büyük bir şöhret kazandırdı. Girit’te 12 yıl geceli gündüzlü cephede kalmış ve bütün parasını adanın imarına harcamıştı. Bu sebeple halk arasında ziyadesiyle sayılıp seviliyordu. Bilhassa Girit Rumları arasında İslamiyetin yayılmasına gayret etmiş ve onun gösterdiği adalete hayran kalan Hıristiyanlar, kitleler halinde İslam'a girmişlerdir. Bu, Arnavutluk ve Bosna-Hersek’tekinden sonra Balkan kavimleri arasında üçüncü toplu İslamlaşma hareketidir. Bazı kiliseleri camiye çevirtip, Hanya ve Kandiye başta olmak üzere pek çok yerde cami yaptırdı.
Hüseyin Paşa, son derece kuvvetliydi. Rivayete göre İstanbul’a gelen İran elçisi memleketinden getirdiği bir yayı Sultan Dördüncü Murad’a takdim etmişti. Kurulu bir vaziyette bulunan yayın özelliği, boşaltıp yeniden kurmanın son derece zor olmasıydı. Nitekim sarayda tertip olunan bir müsabakada hiçbir şahıs bu yayı boşaltamamış ve padişah yayın Ağa Kapısına asılmasını ve bu işi yapacak olan şahsın kendisine bildirilmesini istemişti. Bu arada Ağa dairesinde hizmet etmekte olan Hüseyin Paşa, yayı kurup boşaltmış ve durum Sultan Murad’a bildirilmişti. Hüseyin Paşa, daha sonra aynı hareketi Sultan’ın ve İran elçisinin huzurunda birkaç defa tekrarlayınca, Sultan, pek beğendiği bu genci bir daha yanından ayırmamıştı.