Devrimci Yol`un Kökleri
" target="_blank"> afişi] 12 Mart Askeri darbesi sonrası 1974-1975 yıllarına kadar süren bir dağınıklık yaşayan sol hareketler öncelikle üniversitelerde anti-faşist gruplar olarak toparlanmaya başlarlar. Bu grupların ilk yıllardaki amaçları gelişen sağ militan hareketlere karşı kendilerini korumak olarak şekillenmiş daha sonra ülke sorunları ve sosyalist teorik tartışmalar da gençlik içinde tartışılan konular haline gelmiştir. Başlarda çeşitli öğrenci dernekleri etrafında toplanan sol gençlik 1976 yılında DGDF`nin (Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu) kurulmasıyla daha merkezi bir görünüm almıştır. Bu süreç içinde gençlik hareketi büyük şehirlerin gecekondu semtlerine de yayılmaya başlamıştır. Dünya sosyalist hareketine ilişkin yorum farklılıkları, farklı Türkiye tahlilleri ile birlikte gençlik hareketi içinde de bir takım saflaşmalar kendini göstermeye başlamış ve bu hareketten köklenecek bir çok devrimci hareketin izlerini vermeye başlamıştır.Bu dönem sonrası kurulan ve THKP-C`nin devamı olma iddiasındaki bir çok siyasi görüşün ayrı ayrı örgütler etrafında birleştiği dönemde sosyalist sol içindeki tartışmalarda, geçmiş teorik yaklaşımlar ve kavramlar önemli bir yer işgal eder. Bu tartışmaların dışında sosyalist dünyadaki Çin-Sovyet kutuplaşması çevresinde ortaya çıkan tartışmalarla Kürtsorunu ve Türk sosyalist solunun faşizm olarak tanımladığı aşırı sağ politika ve baskılara karşı mücadele konusundaki tartışmalar 1974-1980 yıllarının teorik tartışma alanını oluştururlar. Bu tartışmalar 1970 öncesi konuların devamı olarak kendini gösterirken Türkiye devriminin sosyal içeriği, işçi sınıfının öncülük rolü ve niteliği, temel güç ve Kemalizmle ittifak gibi konuların ise önemini yitirdiği söylenebilir. Başlıca tartışma konusu ve ayrışma nedeni olarak devrim anlayışı ve örgütlenme biçimleri gösterilebilir
Devrimci Yol`un parti anlayışı
Devrimci Yol`un en çok tartışılan ve net olarak tanımlanamayan yönü hareketin görünümü ile ilgilidir. Diğer sol örgütlerce örgütden ziyade kendiliğindenci bir hareket olarak tanımlanan Devrimci Yol, Sıkıyönetim Askeri Savcıları tarafından ise örgüt olarak tanımlanmaktadır, Mahkemelerdeki Devrimci Yol sanıklarının anlatımlarına gore ise ortada iddia etdildiği gibi bir örgüt yoktur. 12 Eylül sonrası, taraftarlarının aynı anda, ortak bir karar varmış gibi dağlara çıkıp, gerilla faaliyetlerine başlamaya kalkışmalarına bakılırsa büyük ve örgütlü bir yapı vardır.Devrimci Yol`un sahneye çıkışı
1977`nin olaylı 1 Mayıs`ı aynı zamanda Devrimci Yol Dergisi`nin kamuoyunun karşısına çıktığı gündür. Devrimci Yol çevresinin ideolojik-politik görüşlerinin ana hatlarıyla ortaya konulduğu ``Devrimci Yol Bildirgesi`` nisan ayı içerisinde yayınlanır. Bildirge, 12 Mart`tan çıkışta, solun ideolojik, teorik ve örgütsel tartışmaların içinde olduğu bir ortamda, Dünya, Türkiye ve devrimin yolu konusunda Devrimci Yol`un yaklaşımlarını ortaya koyar. Devrimci Yol Dergisi`nin yayınlanma nedenleri sıralanırken, bildirgede ortaya konulan görüşlerin araştırılmaya, tartışılmaya ihtiyacı olduğu da vurgulanır, Bildirge`nin bir platform olarak algılanması istenir.Bildirge önüne parti kurma fikrini alır ve işçi sınıfının öz örgütünün inşa edilmesininin zorunluluğundan bahseder. Ancak bunun nasıl olması gerektiğinden çok nasıl olmaması gerektiğini açıklar ve genel parti tanımlarıyla yetinir. Söylenen en net söylem parti için her hangi bir şablon kullanılmayacağı, partinin, somut koşulların doğru bir şekilde yapılacak analizlerinden çıkağıdır.
Önemli sayılabilecek bir vurgu da, partileşme sürecinin özel olarak hiyerarşi oluşturma gibi algılanmaması noktasına yapılır. Bildirge`de genel hatlarıyla ortaya konan, THKP-C değerlendirmesiyle devam eden parti tartışmaları, daha sonra, Devrimci Yol Dergilerinin sayfalarında sık sık yer alır.
Devrimci Yol Bildirgesi`nin parti yapılanması ile ilgili ortaya koyduğu düşünceler, sol içi ideolojik tartışmaların konusu olur. Bildirge, SBKP ve ÇKP hakkındaki yazıları ile de ideolojik kavgayı da kızıştıraracak tartışmalar açar.
"``Uluslararası sosyalist hareketin merkezi bir bütünlüğü yoktur. Bugün enternasyonalizm adına sapmalardan birinin kuyruğuna takılmak.., bu sapmalara karşı tüm burjuva ideolojilerinin etkilerinden bağımsız proleter devrimci hareketin mücadele bayrağını yükseltmekten geçmektedir``." http://www.onergurcan.org/Devrimci%20Yol/DY%20(D)/devyol/Bildirge/Bildrge.html
Devrimci Yol`un temel görüşleri
Devrimci Yol, döneminde Türkiye`ye özgü bir hareket yaratma çabasındadır. Devrimci Yol çevresi, 1975-1980 yıllarındaki, sosyalist hareketlerin, partilerin bir çoğunun içinde olduğu SBKP-ÇKP-AEP kamplaşmasının dışında kalır. Türkiye`ye özgü olan bir sosyalizm ve örgütlenme arayışları, Devrimci Yol hareketinin öne çıkmasını, kitleselleşmesini sağlayan başlıca faktör olarak gösterilebilir. O zamanlar Devrimci Yol`un sıkça kullandığı, ve tartışıldığı "Söz, yetki, karar iktidar Halka", "Üreten biziz yöneten de biz olacağız", "Direniş Komiteleri", "Halk komiteleri", "sosyalist demokrasi" gibi slogan ve kavramlar, o yıllarda Devrimci Yol çevresi tarafından solun gündemine sokulmuştur ve tartışılmıştır.Devrimci Yol`un THKP-C`ye bakışı
Türk solunun döneminin baş aktörlerinden olan THKP/C`nin Türkiye`ye özgü devrim fikiri üzerinden yeşerdiği ve bu fikrin baş temsilcilerinden olduğu söylenebilir. Devrimci-Yol, THKP`yi kendisinden önceki tutucu sol`dan ilk kopuş olarak tanımlar. 12 Mart Darbesi öncesindeki devrimci mücadele ve devrimci hareketlerin teorik kavramları, özellikle Mahir Çayan tarafından ortaya atılan THKP-C hareketine ait tezler (Birleşik Devrimci Savaş, Politikleşmiş Askeri Savaş, Öncü Savaşı, Evrim-Devrim Aşamaları, Suni Denge, Silahlı Propaganda gibi konular), en çok tartışılan konuları oluşturur. 12 Mart sonrası tartışılan bu teoriler üzerinden iki eğilim ortaya çıkmıştır. Bir eğilime göre darbenin başarısı, geçmiş devrimci anlayışın yanlışlığını ortaya koymuştur. Bu düşünce etrafındakiler bir geçmiş eleştirisi ve reddiyesi etrafında yoğunlaşırken bunun karşısında ise bu eğilimlere tepki olarak, THKP/C hareketinin dogmatik bir yorumuna dayanan eğilimler gelişir ve THKP/C benzeri bir pratiğe yönelirler. Devrimci Yol bu iki eğilimden de farklı bir anlayışa tekabül etmeye çalışır.
Devrimci Yol da THKP/C tarafından oluşturulan bir siyasi temel üzerinde gelişmiştir ancak Devrimci Yol, THKP/C`nin temel çizgisini reddetmemekle birlikte, başlangıçtan itibaren onun basit bir tekrarının hedeflenmesinin de yanlış olduğunu, yer yer onu aşan değişik özellikler geliştirilmesi gerektiğini savunmuştur.
Devrimci Yol`un THKP/C hareketi hakkındaki tutumu diğer sol grupların ona karşı en çok yöneltilen eleştiri noktalarından biri olmuştur. Devrimci Yol`un Mahir Çayan`ın görüşlerinin doğruluğuna inanmadığı halde bunu açıkça ortaya koymaktan kaçındığı iddia edilmiştir.
Devrimci Yol`un Türkiye tahlili
Devrimci Yol, 1970`lerdeki Türkiye siyasal yaşamının çalkantılı durumunu Türkiye`nin 1950`lerde içine girdigi ekonomik ve siyasi sistemin 1970`lere gelindiğinde tümüyle tıkanmış durumda olmasından kaynaklanan bir sonuç olduğunu söylemektedir. Türkiye`nin içinde bulunduğu durumu iç ve dış çeşitli etkenlerin baskısıyla çok yönlü ve derin bir bunalıma sürüklenmesi olarak yorumlamaktadır. Bu bunalımda mevcut iktidar odaklarının kendi iktidarlarının devamı için aşırı baskı politikalarına yöneldiğini ve devlet desteğiyle örgütlendirilen bir faşist terör dalgasının bütün ülkeyi kapladığı görüşündedir.
Devrimci Yol Türkiye`yi ekonomik, politik kültürel ve askeri açılardan emperyalizmle bağımlı olarak tarif eder. Türkiye kapitalist ekonomisinin kendi dinamikleri ile değil yukarıdan aşağıya ve dışa bağımlı bir biçimde kurulduğunu ve başından itibaren tekelci bir karaktere sahip olduğunu söyler. Türkiye`nin 1900`lu yıllardan itibaren burjuvazinin önderliğinde bir demokratik devrim sürecinde olduğunu ancak gerçek bir demokratik devrimin burjuvazi önderliğinde tamamlanmasının olanaklı olmadığı bunu proletaryanın önderliğindeki bütün halkın demokratik iktidarının gerçekleştireceği fikrindedir. Toprak reformunun özellikle doğuda çözülmediğini, feodalizmin ülkede tasviyesinin gereçekleştirilemediğini belirtir. Çözülememiş bir başka burjuva demokratik devrim sorunu olak gördüğü mesele ise ulusal sorundur. Devrimci Yol bu sorunun feodalizmin tasviyesi ile bağlantılı olduğu tesbitini yapar. Ülkenin durumunu uluslararası tekellerle bütünleşmiş yerli burjuvazi ve toprak ağalarının ortaklığında oligarşik bir diktatörlük olarak tanımlarken bu ittifağın içindeki çelişkiler nedeni ile ekonomik platformda bir takım anti-feodal tedbirler nedeniyle bu iki öğe arasındaki dengenin tekelci burjuvazi lehine bozulduğunu tespit eder. Ancak kapitalizmin temellerinin sağlam olmaması ve halen kapitalizm öncesi sorunlarla uğraşılması, ülkede klasik bir burjuva demokrasisini dahi kurulamadığını bunun yanında işçi hareketinin de güçlü olmamasından kaynaklı olarak çalışan kesimin ağır bir sömürü altında bulunduğunu iddia eder. Hakim kesimin kendi içindeki bu çelişkilerin ülkeyi yönetmelerine imkan tanımadığı ve dışa bağımlı ekonominin sürekli sallantıda olmasının da kendiliğinden ve gittikçe keskinleşen bir sosyal muhalefete neden olduğunu bunun da halka karşı daha fazla baskı ve faşizmle yanıt bulduğunu iddia eder.
İç Savaş Tezi
Devrimci Yol Türkiyede 2. Dünya Savaşı öncesi Avrupa`da aşağıdan yukarı gelişen faşizmin aksine yukarıdan aşşağı yapılanan bir faşizmin bulunduğunu ve bunun emperyalizme bağımlı yeni sömürge devlet yapısından kaynaklandığını söyler. Faşizme karşı mücadelenin devletin yapısının değiştirilmesini hedefleyen bir program çerçevesi içinde bir devrim sorunu olarak görülmesi gerektiğini ve bir açık faşizm tehlikesinin somut olarak gündeme geldiği durumlarda temel alınması gerekenin faşiszmle mücadele olduğunu ileri sürmüştür. 1977-1980 yılları arasında yaşanan siyasal çatışma ortamı Devrimci Yol çevresi tarafından içsavaş olarak tanımlanmakta idi. O günlerde içsavaş tanımı yapan başka bir siyasi hareket yoktur. Devrimci Yol Türkiye`de ilan edilmemiş, üstü örtülü, cephelere ayrılmamış bir savaş yaşanmakda olduğunu ve buna göre örgütlenmek gerektiğini savunuyordu. Devrimci Yol`un bu tespiti sağ militan gruplarla mücadelede onu öne çıkaran, bu mücadelenin odağı haline getiren faktör oldu.Direniş Komiteleri
Devrimci Yol toplumda var olan militan sağ hareketlere karşı her türlü direnme eğiliminin Direniş Komiteleri adı altında bir araya getirilmesi gerektiğini düşünmekte idi. Hareketin önderleri Direniş Komiteleri tartışmasını solun gündemine getirdi. Bu öneri özellikle THKP-C kökenli gruplar arasında yoğun tartışmalara neden oluyor ve Devrimci Yol, THKP-C ve Mahir Çayan`ı reddetmekle suçlanıyordu. Devrimci Yol`a göre Direniş Komiteleri ihtiyaçtan doğmuştu ve halkta var olan ve aslında kendiliğinden gelişen direnme eğilimlerinin bir çatı altında toplanması, aynı politik hatta duruşlarının sağlanması bir zorunluluktu. O dönemde Türkiye`de günlük yaşamda can güvenliği en elzem sorunlarından biri haline gelmişti. Siyasal nedenlerle günde 5-10 insan hayatını yitiriyor, şehirler, mahalleler, sokaklar, okullar, işyerleri saflaşmanın içine giriyordu. İdeolojik saflaşma sürecini yaşayan toplum, hızla fiziki bir saflaşmaya gidiyordu. Ev ev, sokak sokak yaşanan ayrışmada bireyler bir tercih yapmak zorunda kalıyordu. Devrimci Yol çevresinin ortaya attığı Direniş Komiteleri bir bakıma kendileri adına, bu kaosun önüne geçebilmenin çabasıydı. Kimin ne yapacağı, ne zaman yapacağının bilinmediği bir siyasal çatışma yerine, anti-faşist mücadele olarak adlandırdıkları mücadelede derli toplu bir hat oluşturmayı zorunluluk olarak görüyorlardı."``Faşist güçlerin, halk yığınlarını yıldırmaya yönelik saldırıları, geniş halk yığınları arasında bir savunma ihtiyacının doğmasına neden olmakta; çatışmanın genişleyip yaygınlaşması, anti-faşist bir dayanışma eğiliminin doğmasına ve gelişmesine neden olmaktadır. Direniş komiteleri bu eğilimin devrimci bir doğrultuya kanalize edilmesi, bağımsız bir devrimci hareketin, halk iktidarını hedefleyecek şekilde ve tüm anti-faşist halk güçlerinin birleşik devrimci savaşının örgütlendirilmesi doğrultusunda kavranılmasının bir gereği olarak ortaya çıkmıştır``." Devrimci Yol. Sayı 13 15 Ocak http://www.devrimciyol.org/Devrimci%20Yol/dergiler/devrimciyol13yazi2.htm
Faşizme karşı mücadeleyi devrim sorunu olarak gören Devrimci Yol Önderleri Devrimci Yol dergilerinde sık sık çıkan yazılarla sayıları hızla artan Direniş Komitelerini kontrol etmeye ve bir politik zemine çekmeye çalışıyorlar ve sivil faşist olarak tanımladıkları ülkücü gruplarla çatışmanın yaşanmadığı ya da yaşanarak başarı elde edildiği alanlarda da, komitelerin kurulması, kurulmuş komitelerin devam ettirilmesini öneriyordu. Devrimci Yol`a göre bu mücadelede yakalanan güç devrimci bir yola kanalize edilmezse, elden kaçabilirdi. Bu yüzden Direniş Komitelerini yalnızca sivil faşist güçlere karşı kavga zemini olarak düşünmek yanlıştı. Devrimci Yol bu komiteleri ayrıca halka sosyalizmi yaşatabilecekleri ve onları alıştırabilecekleri bir alan olarak görüyordu. Direniş Komiteleri, kurulması amaçlanan sosyalizmin iktidar organlarının nüveleri olarak görülüyordu.
"``Direniş Komiteleri en geniş anlamda, devrimci halk iktidarının birer nüveleri olarak kavranmalı ve bu doğrultuda derinleştirilip geliştirilmelidir``."(Aynı kaynak)
"``Direniş Komiteleri mücadelesinin başarıya ulaştırılabilmesi, böyle bir devrimci önderliğin (proleteryanın öncü savaşçı partisinin) varlığına kopmaz bir şekilde bağlıdır``."(Aynı kaynak)
Devrimci Yol`un Çin-Sovyet kutuplaşmasına yorumu
Devrim anlayışı üzerine olan farklılıklar 1960`ların sonlarına doğru, daha çok Sovyet ve Çin devrimlerinin biçimlenişleri (sovyetik ayaklanma ve halk savaşı modelleri) arasındaki bir tercih olarak ortaya koyuluyordu. 12 Mart sonrası ise Çin ve Sovyet modellerinden farklı olan ve Türkiye`ye özgü olan devrim kavramı gelişmeye başladı 12 mart sonrası dönemdeki başlıca eğilimler darbe öncesi teorik ve pratikleri redderek uluslararası aktörlerden (SSCB veya Çin) birini takip etmek veya THKP/C hareketinin eleştirisiz bir devamı olmak olarak ortaya çıktı. Devrimci Yol Türk solu açısından bu kamplaşmayı ve özellikle bu fikirleri savunan grupların uzlaşmacı olmayan tutumlarını son derece olumsuz ve yıkıcı olgular olarak tanımlayan fikirlerin temsilcilerindendi. Sovyetler Birliği`nde bir geriye dönüş süreci yaşandığını ve ülke içinde sosyalizmin uygulanmadığını ve dış politika alanında da proletarya enternasyonalizmine uygun bir siyaset yürütülmediği tespitini yaparken Çin`de de SSCB`de olduğu gibi milliyetçi-revizyonist bir sapmanın egemen olduğunu iddia etmektedir. Ve bu iki sapmadan birinin peşine takılmanın proletarya enternasyonalizmi adına yanlış olduğunu, yapılması gerekenin bir yandan uluslararası plandaki bu sapmalara karşı mücadele edilirken asıl olarak Türkiye`de devrim için gerekli görevlerinin yerine getirilmesini savunmuştu. Devrimci Yol, bir yandan SSCB politikalarını anti-Marksist ve sosyal emperyalizm olarak tanımlayıp karşı çıkarken diğer yandan da karşı uçta yer alan Çin`i de revizyonist ve ekonomist -dogmatik olarak yorumlamıştı.
Devrimci Yol için SSCB ise bir Revizyonist Diktatörlüktü. Komünist Parti yöneticilerinin yönetim tekeline dayalı ve kitlelerin yönetimde bir söz hakkına sahip olamadığı bir sosyalizm anlayışı yerine kitlelerin doğrudan yönetim aygıtlarına katıldığı yaklaşımı benimsedi. Bu görüşler ileride kendi örgütlerinin kuruluş ve örgütlenme pratiklerine de yansıttı.
Fatsa Yerel yönetimi
Devrimci Yol`un Ordu`nun Fatsa ilçesinde giriştiği Yerel Yönetim deneyi örgütün yönetim anlayışına örnek gösterilir. Fatsa`da terzi Fikri Sönmez bağımsız aday olarak belediye başkanı seçilir. Bu ilçedeki faaliyetler tüm Türkiye`de ilgi ile izlenir. İlçe nokta operasyonu adı verilen askeri bir harekata maruz kalır. Fikri Sönmez ve birçok insan tutuklanır belediye yönetimi dağıtılır.12 Eylül öncesi
Devrimci Yol 1980`in ilk aylarında bir askeri darbenin gündemde olduğunu ve diğer gruplarla ortak bir siyaset geliştirmeyi, ortak eylemlerinin genişletilmesini ve buna benzer bazı önlemleri içeren bir politika benimsedi. Bu politika diğer gruplara da götürülerek tartışıldı. Ancak diğer gruplarla sürdürülen bu girişimler ilke tartışmaları ve polemikleri içinde yaşanan diğer olumsuzluklarla birlikte sonuçsuz kaldı. 12 Eylül`den önceki olaylara bakıldığında Fatsa, Çorum, Tariş olaylarının yanında Türkiye solunun çok yoğun bir şekilde iç mücadelelerle, çatışmalarla meşgul olduğu görülecektir. Devrimci Yol bu dönem içinde bir askeri darbenin gündeme geldiğini ekonomik temellere dayandırarak açıklamıştı. Demokratik ülkelerde uygulanamayacak kadar sert IMF politikalarını uygulamak isteyen egemenlerin böyle bir darbeye ihtiyaç duymaya başladığını yazıyordu``"Bu alınan tedbirler ise (...) ordunun devreye sokulması yoluyla, daha ileriki bir aşamada ordunun aracılık edeceği açık faşist bir rejime geçiş sağlamaktan başka bir anlama gelmez."`` (Devrimci Yol, sayı 20, Temmuz 1978)
``"...Bu gelişmelerin en son geldiği yer sivil sıkıyönetim uygulamalarıdır. Bugün (bir yanda) polis tarafından her türlü işkence uygulamaları faşist katliamları takviye edecek şekilde sürdürülürken sözde anarşiyi önleme uğruna giderek artan biçimde ordu devreye sokulmaktadır. Bu gelişmelerin Latin Amerika ülkelerinde sıkça rastlanan türden sol görünümlü bir hükümet aracılığıyla yürütülen baskıcı bir yönetim doğrultusundaki bir gelişme sayılması gerektiği söylenebilir ki, bu tür yönetimleri çoğunlukla açık faşist bir yönetimin izlemesi kaçınılmaz bir şeydir."`` (Devrimci Yol, sayı 21, Ağustos 1978)
12 Eylül Sonrası Faaliyetler
Devrimci Yol`a karşı diğer sol örgütler tarafından yöneltilen eleştirilerin en yaygın olanı en kitlesel örgüt olmasına rağmen 12 Eylül askeri müdehalesine karşı etkili bir direniş oluşturamamış olmasında odaklanır. Devrimci Yol temsilcileri tarafından bu eleştiri kabul edilmekle birlikte bu durumun diğer örgütler içinde geçerli olduğunu söylerler. 12 Eylül darbesinin bir direniş eksikliği sorunu olarak değerlendirmenin yetersiz olduğunu ve 12 Eylül sonrası bir direniş mücadelesinin yürütülmesinin herkesin sorumluluğunda olduğunu iddia eder. 12 Eylül askeri darbesinden sonra başlayan operasyonlar sonucunda Devrimci Yol çevresi bitme noktasına geldi. Devrimci Yol`un lider kadroları, çok sayıda üyesi ve sempatizanı yakalanıp tutuklandı. 12 Eylül`den sonraki ilk aylar ilişkilerini tutmayı başaran ve mahalle çalışmaları ve korsan gösterilerini sürdüren Devrimci Yol aynı zamanda 12 Eylül Darbesi`ne karşı özellikle Karadeniz, Ege ve Güney Anadolu`nun kırsal alanında direniş örgütlemeye çalıştı.Lider kadroların yakalanması, kırsal alanda yenilen darbelerle hareket hızla dağıldı. 1982 yılında yurtdışında Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi kuruldu ve politikalarını kırsal kesimde gerilla faaliyeti ile hayata geçirmeye çalıştı . Devrimci Yol, 12 Eylül sonrası iki ayrı iç yazı yayınladı. İlk yazı, Kasım 1980, ikincisi ise Ocak 1981 tarihinde yayınlanmıştı. Bu iki yazıdan sonra harekete 1982`ye kadar uzanan uzun bir sessizlik dönemi hakim oldu. İlk yazıda, 12 Eylül rejiminin, uluslararası boyutları, ekonomik ve politik nedenleri işleniyor ve direniş çağrısı yapılıyor, solun birlik ihtiyacına işaret ediliyordu.
``«Cuntaya karşı birleşik devrimci direniş cephesinin oluşturulması kesinlikle gerekli hale gelmiştir.»`` http://www.devrimciyol.org/Devrimci%20Yol/kitaplar/kitap8_a3.htm deniliyor, 12 Eylül rejiminin gücü ve kendi mevcut güçleri gözardı delircesine sanki bir inatlaşmanın içine giriliyor, ciddi bir iddia ortaya atılıyordu ve darbecilerin mutlaka yenileceği iddia ediliyordu.
``«Cunta mutlaka yenilecektir. Çünkü uzun vadede başarıya ulaşma şansları ve uygulamaya koydukları politikaların başarıya ulaşabilmesinin koşulları hemen hemen hiç yok gibidir.»``
Ancak zaman içinde 12 Eylül yönetiminin tüm sol hareketler üzerindeki yıkıcı etkisiyle iddialı sözler yerini suskunluğa bırakdı.
İkinci yazının ise daha çok örgüt içi sorunlara ve içine girilen dönem içindeki tartışmaları konu aldığı söylenebilir. Direniş Komitelerinin daraltılması isteniyordu. Bu yazı daha gerçekçi bir biçimde yazılmıştı ve kırsal kesimde başlatılan mücadeleye ağırlıklı bir şekilde yer veriyordu. Kırsal kesimde başlatılan mücadelenin bir şans olduğu vurgulanıyordu. Devrimci Yol`un bütün bu girişimleri sonuçsuz kaldı. Yeni dönem içinde yaşadıkları tartışmalar ve gerillanın başarısızlığı ile her şeyin bitmesi noktasına gelindi.
Devrimci Yol davaları
12 Eylül darbesi sonrası Sıkıyönetim Askeri Mahkemeleri`nce açılan siyasi davalarda onbinlerce insan yargılandı. Hukukdışı olduğu iddia edilen bu mahkemelerde bir çok idam ve müebbed hapis cezası verildi. Türkiye`nin birçok ilinde ve bazı ilçesinde Devrimci Yol davaları açıldı. Karadeniz, Akdeniz, Ege, İç Anadolu ve Marmara`da yoğun yargılanmalar yaşandı. Askeri Mahkemelerce kimi dosyalar birleştirildiği için net bir sayı ortaya koymak zordur. Türkiye`nin tamamında kırk civarında Devrimci Yol davasının açıldığı söylenebilir. Ankara Merkez Devrimci Yol davasının sanık sayısı 1000 civarındaydı. sanık sayısı Artvin`de 898 ve Fatsa`da 900`dü. Bu rakamlar Devrimci Yol`un darbe öncesindeki kitleselliği hakkında fikir verebilir.36 davada 251`i kadın olmak üzere toplam 4403 sanık yargılanır.
Sanıkların yaş dökümü
20 ve altı | 21-25 | 26-30 | 31-40 | 41 ve üzeri | Yaşı belirsiz |
---|---|---|---|---|---|
1.505 | 1.320 | 740 | 477 | 307 | 542 |
Bu rakamlar, Devrimci Yol davalarında yargılanan insanların genellikle genç yaşta -25 yaş ve altı- olduğunu gösterse de, 30 yaş ve üstü yaşlar da kayda değer bir rakamdadır.
Sanıkların mesleki durumları
Türkiye sol-sosyalist hareketlerinin öğrenci ağırlıklı durumu, Devrimci Yol davalarındaki sanıklar için geçerliğini yitirir görünüyor olsa da ilk sırayı gene öğrenciler alır.Öğrenciler | Memurlar | İşçiler | Ev kadınları | İşsiz | Belediye Başkanı | Belirsiz | Çiftçiler | Esnaf | Üst meslek | Alt meslek |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
747 | 511 | 1062 | 103 | 400 | 5 | 348 | 593 | 290 | 30 | 110 |
Memurlar grubu Mühendis, teknisyen, subay, polis, hemşire, muhtarlar`dan Üst meslek grubunu müteahhit, tüccar, serbest muhasebeci vb. mesleklerden Alt meslek grubunu pazarcı, seyyar satıcı, garson, komi, boyacı, şoför, muavin vb mesleklerden Belirnemeyenlerin bir bölümünü 15 yaşın altındaki çocuklardan oluşmaktadır.
Bu sayılar Devrimci Yol hareketinin gençlik hareketi olmaktan öteye gitmeye çalıştığının bir göstergesi sayılabilir.
Dava sanıklarının öğrenim durumları
Üniversite | Lise | Ortaokul | İlkokul | Okuma yazması olmayan | Belirlenemeyen |
---|---|---|---|---|---|
486 | 858 | 279 | 858 | 65 | 1857 |
Sanıkların yakalanma tarihleri
1981 | 1982 | 1983 | 1984 | 1985 |
---|---|---|---|---|
1,153 | 922 | 317 | 288 | --- |
Devrimci Yol sanıklarının yarıya yakın kısımı ilk yılda yakalıanıyor. 12 Eylül ile başlayan operasyonlarda 1980 yılının son dört ayında toplam 1111 kişi yakalanıyor. Devrimci Yol Merkez komitesi üyeliği ile yargılanan kişilerin de bu ilk aylarda yakalnaması çöküşü hızlandırıyor.
Sıkıyönetim Askeri Mahkemelerinin Devrimci Yol sanıklarına verdikleri cezalar
İdam | Müebbet | 21 yıl üzeri | 11-20 yıl | 0-10 yıl |
---|---|---|---|---|
80 | 123 | 12 | 214 | 1771 |
Sonrası
1985`ten itibaren, Devrimci Yol`u canlandırmak için küçük militan grupların yürüttüğü çalışmalar 1988 sonrasında üniversite gençliği, işçiler ve kamu çalışanları içinde gelişen muhalefet hareketleri içinde gelişme alanı buldu. Bu dönemde, sözkonusu toplumsal muhalefet haretekleri içerisinde etkili olan Devrimci Yol kökenli kadrolar, Devrimci Yol`u hareket noktası olarak kabul eden yeni bir politik platform meydana getirdiler.1991`de Devrimci Yol`un cezaevindeki liderlerinin önemli bir bölümü serbest bırakıldı. Bunlardan bir kısmı, 1989-1990`da SSCB ve Varşova Paktı`nın dağılmasıyla "ideolojik sorunun anahtar sorun haline geldiğini" öne sürerek "geniş Devrimci Yol çevreleri" olarak anılan, Devrimci Yol ile şu ya da bu biçimde ilişkili insanları bir Tartışma Süreci`ne çağırdılar. Tartışma Süreci Devrimci Yolcular için aynı zamanda bir ayrışma süreci olarak yaşandı. Bu süreç sonucunda 80 öncesi örgütlenmenin merkez kadroları ve çoğu ileri düzey kadrosu Özgürlük ve Dayanışma Partisi`nin kuruluşunda yer aldı.
Başını 80 sonrası gençlik mücadelesi içerisinde ve Devrimci Yol`un yeniden toparlanması sürecinde aktif rol almış devrimcilerin çektiği bir kesim ise tartışma süreci sonucunda hareketin ana gövdesinden ayrılarak yeni bir çizgi örgütlemeye başladı. Bu kesim Öğrenci Koordinasyonu ve Halkevlerinin gelişmesinde önemli rol oynadı ve Yön, Devrim, Devrimci Gençlik, Liseli Genç Umut adlı dergileri yayımladı. Bu kesim, işçi hareketi alanına yönelik olarak sendika.org adlı bir web portalı da oluşturdu ve ABD`de yayınlanan Monthly Review dergisinin Türkçe yayınında etkin bir rol üstlendi. Yakın zamanda ise ``THKP-C ve Devrimci Yol`dan Bugüne Bu Tarih Bizim`` adında bir kitap çıkartarak Halkın Sesi adında 15 günlük bir gazete yayımlamaya başladılar.
Devrimci Yol ile ilgili küçük bilgiler
- 12 Eylül darbesi döneminde açılan 720 sanıklı Devrimci Yol davası 25 yıldır sonuçlanamamıştır. http://www.ntvmsnbc.com/news/366921.asp
- Kenan Evren 12 Eylül askeri darbesini savunurken "biz gelmeseydik Fatsa`dakiler gelecekti" demiştir.
- Örgütün amblemi Yumruklu Yıldız ünlü karikatürist Selçuk Demirel tarafından yaratılmıştır.
- 12 eylül öncesi Devrimci Yol Dergisi`nin tirajının 150.000 leri bulduğu söylenmektedir.
Kaynakça
}Dış Linkler
- Devrimci Yol Dergileri, yazı ve fotoğraf arşivleri
- Devrimci Yol Dergileri, yazı ve fotoğraf arşivleri