1837 ve 1898 yılları arasında yaşayan Çuhacıyan; öğrenimine Manzoni`den aldığı piyano dersleri ile başlamış ve 22 yaşında Hasköy Mahalle Tiyatrosu`nun müzik işlerinden sorumlusu olmuştur. Çok geçmeden 14 Aralık 1861`de açılan Şark Tiyatrosu için sahne müzikleri bestelemeye başlamıştır. Ertesi yılın Mart ayında ise; “Şark Musiki Cemiyeti” anlamına gelen “Kınar Arevelyan” adlı derneği kurmuştur. Sahne müzikleri ve operet türünde yazdığı müziklerle ün kazanan besteci; babası tarafından öğrenim görmek üzere 1862-1866 yılları arasında Milano Konservatuarı`na gönderilmiştir. İstanbul`a dönüşünde; bestelediği orkestra ve koro parçaları ile marşları Şark Tiyatrosu`nda kendisi yönetmiştir. Temmuz 1874`te Beyoğlu Haçopulo Geçidi`nde Adam`ın Konser Salonu`nda 30 kişilik bir opera topluluğu kurmuştur. Bu girişimi özellikle Güllü Agop tarafından hayli antipatik karşılanmış ve ikili arasındaki resmen başlamıştır. Çuhacıyan; Yeğyazar Melikyan adlı varlıklı birinden maddi destek sağlayınca Osmanlı Opera Kumpanyası`nı kurmuştur. Dikran Kalemciyan ile birlikte Ramazan ayında, Beyazıt`taki askeri misafirhanede yerli ve yabancı eser temsillerine başlamıştır. İlk olarak Çuhacıyan`ın “Mekteb Ustası” ve “Şair Evlenmesi” temsil edilmiştir. Osmanlı Opera Kumpanyası`nın kullandığı Beyazıt`taki Askeri Misafirhane`nin 1875 yılında tadilata girmesinden sonra Çuhacıyan; 40.000 Frank karşılığı Fransız Tiyatrosu`nu kiralayarak 11 Ocak 1876 tarihinde “Leblebici Horhor Ağa” adlı eserini sahneye koymuştur. En ünlü eseri olarak bilinen “Leblebici Horhor Ağa” besteciye şans getirmemiş; sahnelenmesinden kısa süre sonra kumpanyanın yaşadığı sıkıntılı günler neticesinde Çuhacıyan kumpanyanın yönetimini devretmiştir. Aralık 1878`de aynı toplulukla Edirne`ye giderek kendi eserlerini yönetti. Bu dönemde Rus Çarı II.Aleksandr tarafından “San Stanislas” nişanına layık görüldü. Daha sonra imzalanan Ayastefanos Antlaşması`nın şerefine İstanbul`da düzenlenen törenin ardından gerçekleşen konserde kendi eserlerini yönetmiş ve Padişah II.Abdülhamid tarafından da ödüllendirildi.
1890 yılında yazdığı “Zemire” adlı eseri bir yıl sonra İstanbul`daki bir Fransız tiyatrosu olan Concordia Tiyatrosu`nda Bennati Topluluğu tarafından sahnelendi. Bu temsilden sonra bir süreliğine Fransa`ya giden besteci; kendisine destek olacak bir zengin ile çalışacak olsa da, ani ölümle ortada kalmıştır. Bir yıl kaldığı Fransa`dan 1892`de dönen Çuhacıyan Padişah II.Abdülhamid için “Hamidiye Marşı”nı besteleyerek Malumat`ta yayımladı. Sıkıntılı günler yaşayan ve Paris`ten önce İzmir`e giden Dikran Çuhacıyan; yüzünde nükseden kanser mikrobuna yenilerek 21 Mart 1898`de İzmir`de öldü. Cenazesi İzmir Ermeni Mezarlığı`na gömüldü.
Çuhacıyan Eserleri...
Sahne Eserleri (Operet ve Tiyatro Müzikleri):
Şair Evlenmesi , Mekteb Ustası , Mekteb Seyri , Arşak II , Arif`in Hilesi , Köse Kahya , Leblebici Horhor Ağa, Zemire, Indiana , Aleksinaz .
Marşları: Hamidiye Marşı , Vatan Yahut Silistre, Patrik Nerses Varjabedyan İçin Cenaze Marşı, Marche Funebre(kendisi için), Acem Marşı, Zeybek Opereti Marşı.
Piyano Parçaları:
Mouvement Perpetuel, Cascade de couz, Illusion (vals), Apres La Gavotte, Deux Fantaisies Orientales, La Lyre Orientale, Laura , Rapelle-tois (Hatırla) , Romans
Bu eserlerin yanında piyano eşlikli Ermenice şarkıları da bulunmaktadır.
Leblebici Horhor Ağa...
Takvor Nalyan`ın librettosu üzerine yazılan üç perdelik eser niteliğindeki eser İstanbul`da yaşanmış gerçek bir aşk hikayesinden yola çıkmaktadır. “Mirasyedi Hurşid Bey`in Şile`deki gezintisi esnasında leblebicinin kızı Fadime`yi görmesi ve birbirlerine aşık olmaları, Kağıthane`deki gizli buluşmada eğlenirken kızın babasının gelişi üzerine saklanması, konağa gelindiğinde kızın a€˜Hurşid Bey ile evlenmek istemesine` babasının a€˜başka bir gençle evlendireceğine` dair yanıt vermesi, gece konakta hazırlanan oyuna karşılık Leblebici Horhor Ağa`nın da karşılık vermesi, Horhor Ağa`nın şehrin bütün leblebicilerini toplayıp kızı almak üzere konağa gelmesi, yeniçerilerle çıkan arbededen sonra iyice karışan sahneyi yatıştıran Bostancıbaşı`nın meseleyi dinleyip araya girmesi neticesinde sevenleri birbirine kavuşturması” konu edilmiştir.
Leblebici Horhor Ağa tipinin halktan, gerçek ve sevimli bir karakter oluşu, olayların tıpkı Alman operalarındaki alengirli hikayeler gibi merak uyandırması, çok beğenilmesine sebep olmuştur. Nitekim İstanbul halkının; eseri coşku ile karşıladığı, operetteki şarkıların ve sözlerin halk arasında günlük hayatta sıklıkla tekrar edildiği çeşitli kaynaklarca aktarılmaktadır.
Dikran Çuhacıyan; makamsal müziği eserlerinde kolaylıkla kullanan, çalgılama bilgisi ve ezgi üretim kolaylığı bulunan besteci; sadelikle sürükleyiciliği metinde ve müzikte bir araya getirebilmiştir. Seçtiği konularda halkın beğenisine ulaşabilen Çuhacıyan`ın en ünlü eseri olarak bilinen “Leblebici Horhor Ağa” 1874 yılında Ramazan ayındaki ilk temsilinden, 1952 yılında Ermenistan`da Erivan Devlet Operet Tiyatrosu`nda “Gayane” adıyla sahnelenene kadar Balkanlar başta olmak üzere birçok ülkede temsil edilmiştir. Bengliyan`ın 66 kişilik topluluğu ve Yunan Operet Topluluğu tarafından Yunanistan, Mısır ve Romanya`da defalarca sahnelenen eser; iki kez de filme alınmıştır . Almanya`da (1912), Paris`te (1938) sahnelenen operet; Ermenice, Yunanca, Fransızca, Almanca, Rusça`ya çevrilmiştir.