Doom

Kısaca: 1993 yılı yapımı FPS türü ID Software yapımı bilgisayar oyunu. ...devamı ☟

{{Bilgisayar Oyunu Künyesi |isim = Doom |resim = |yapımcı = id Software |yayımcı = id Software |tasarımcı = |motor = Doom |çıkış = 10 Aralık 1993 |tür = FPS |biçim = Tek kişili veya çok kişili. |sınıf = |platform = PC |ortam = |gereksinimler = |giriş = }}

1993 yılı yapımı FPS türü ID Software yapımı bilgisayar oyunu. Piyasaya sürüldüğü yıl çoklu oynamaya fırsat vermesi, grafiklerinin mükemmelliği ile özellikle Amerika daha sonra tüm dünyada adeta bir fenomen haline gelmiştir.

Piyasaya floppy disk formatında sürülse de çıkışı itibariyle internetin de yaygınlaşmasıyla yaklaşık 50 milyon eve girdiği tahmin ediliyor.

Oyunun konusu uzaydaki bir insan kolonisini tehdit eden varlığa karşı girişilen mücadele olmasına karşın oyunun aralarında "asıl oyuncu" ile çıkan diyalog balonları ile de oyun kendisini orijinallik açısından kanıtlayan başka bir özelliktir.

Birinci oyunun tüm dünyada yankı uyandırdıktan sonra hemen ertesi sene Doom II: Hell on Earth (1994) adlı oyun ek paketleriyle birlikte piyasaya sürülmüştür. 1996 da IBM ve windows in populer hale gelmesiyle DOOM yapımcıları (ID Software) PC/DOS formatnda ilk oyunları olan Final Doom`i piyasaya sürmüşlerdir. Bu oyun birden çok konsolu desteklediği için Doom fenomeninin global pazara girmesini daha da hızlandırmış ve ucuzlaştırmıştır.

İlgili Bağlantılar



Kaynaklar

Vikipedi

Doom

1. anlamı (i). kötü kader, kör talih; hüküm, mahkumiyet; ölüm, zeval, yok olma; son hüküm, kıyamet günü. crack of doom kıyamet kopması, dünyanın sonu. ,kötü kader,xyz mahkum et.
2. anlamı kötü kader. yazgı. ölüm. son. akıbet. mahkum etmek.
3. anlamı kötü kader. yazgi. ölüm. son. akibet. mahkûm etmek.

Doom

Doom İngilizce anlamı ve tanımı

Doom anlamları

  1. (v. t.) To pronounce sentence or judgment on; to condemn; to consign by a decree or sentence; to sentence; as, a criminal doomed to chains or death.
  2. (v. t.) Discriminating opinion or judgment; discrimination; discernment; decision.
  3. (v. t.) That to which one is doomed or sentenced; destiny or fate, esp. unhappy destiny; penalty.
  4. (v. t.) To ordain as penalty; hence, to mulct or fine.
  5. (v. t.) To judge; to estimate or determine as a judge.
  6. (v. t.) To assess a tax upon, by estimate or at discretion.
  7. (v. t.) Judgment; judicial sentence; penal decree; condemnation.
  8. (v. t.) To destine; to fix irrevocably the destiny or fate of; to appoint, as by decree or by fate.
  9. (v. t.) Ruin; death.

Doom tanım:

Kelime: doom
Söyleniş: 'düm
İşlev: noun
Kökeni: Middle English, from Old English dOm; akin to Old High German tuom condition, state, Old English dOn to do
1 : a law or ordinance especially in Anglo-Saxon England
2 a : JUDGMENT, DECISION; especially : a judicial condemnation or sentence b (1) : JUDGMENT 3a (2) : JUDGMENT DAY 1
3 a : DESTINY; especially : unhappy destiny b : DEATH, RUIN
synonym see FATE

Doom ile eşanlamlı (synonym) kelimeler

Condemn, Designate, Destine, Doomsday, Fate, Sentence,

Doom

İngilizce Doom kelimesinin İspanyolca karşılığı.
s. condena, destino, destino funesto, perdición, predestinación, ruina v. condenar a ruina, ruinar s. juego de computadora muy popular (también en Internet)

Doom

İngilizce Doom kelimesinin Fransızca karşılığı.
n. destin funeste, sort malheureux; perte, ruine; mort v. condamner, vouer à n. Doom, jeu informatique populaire (même sur Internet)

Doom

İngilizce Doom kelimesinin Almanca karşılığı.
n. Verhängnis, Untergang; Tod v. verdammen, verurteilen n. Doom, beliebtes Computerspiel (auch im Internet)

Doom

İngilizce Doom kelimesinin İtalyanca karşılığı.
s. destino, fato; distruzione, rovina; morte; giudizio universale; (Stor) statuto, decreto v. predestinare; condannare s. Doom, popolare gioco al computer (anche su Internet)

Doom

İngilizce Doom kelimesinin Portekizce karşılığı.
s. maldição, perdição; morte v. maldizer s. Doom, jogo para computadores muito popular (também na Internet)

Doom

f. hüküm vermek, mahkum etmek; kaderi kötü olmak i. kör talih, kader, alın yazısı, ölüm, ölüm cezası, karar, hüküm

Doom

İngilizce Doom kelimesinin Flemenkçe karşılığı.
zn. het bittere einde; vernietiging; dood ww. veroordelen, vonnisen, verordenen zn. populair computerspel (ook op internet)

Doom

n. terrible fate, ruin, destruction; death v. sentence to a terrible fate, condemn n. popular computer game (also on the Internet)

misafir - 9 yıl önce
Milli Kültürün Önemi Büyük Önder Atatürk'e göre "Millet, aynı kültürden insanların oluşturduğu toplumdur". Demek ki, "milli kültür", bir devleti ayakta tutan unsurların en önemlisidir. Çünkü, milli kültür oluştuğunda ortaya millet çıkar. Millet ise mutlaka bir devlet oluşturur. Dünya tarihine baktığımızda, milli kültüre sahip olmanın önemi daha iyi anlaşılır. Tarihe gözatıldığında, milli kültüre sahip halkların her türlü zorluğa karşı varlıklarını korudukları görülecektir. İkinci Dünya Savaşı'ndan enkaz halinde çıkmalarına rağmen kısa sürede önemli birer güç haline gelen Almanya ve Japonya bunun en güzel örneğidir. Aynı şekilde, İstiklal Savaşı'nda Türklere yeni zaferler kazandıran, Türk Milletinin Atatürk milliyetçiliği ile tamamlanan milli kültürünün sağlamlığıdır. Milli kültür, milli ve manevi değerlerin öğretildiği eğitim kurumlarında oluşmaya başlar. Eğitim kurumlarında, milli ve manevi değerleri öğrenen gençler ise bu değerlere sahip çıktıkları ölçüde devleti, milli birliği ve beraberliği güçlendirirler. Atatürk'ün sözleri, ortak bir kültür oluşturan eğitimin milli birlik ve beraberlik açısından önemini açıkça ortaya koyar:"Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırları ne olursa olsun, ilk önce ve herşeyden önce Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Dünyada uluslararası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur. Çocuklarımızı aynı eğitim derecesinden geçirerek yetiştireceğiz. Kesinlikle bilmeliyiz ki iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır. Çocuklarımıza vereceğimiz öğrenim sınırı ne olursa olsun onlara esas olarak şunları öğreteceğiz: Milletine, Türkiye Devleti'ne, TBMM'ne düşman olanlarlarla mücadele; bu mücadelenin sebep ve vasıtaları ile donatılmayan millet için yaşama hakkı yoktur." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, 1952, Türk İnkılap Tarihi Enstitü Yayınları)Atatürk, bu sözlerle, alınan eğitimin, mahiyeti her ne olursa olsun, milli değerleri yücelten ve her zaman korunması gerekli unsurlar olarak ön planda tutan bir üsluba sahip olması gerektiğini vurgular. Çünkü, bir devletin sağlam temellere oturması için öncellikle milli birlik ve beraberliğini koruması gerekir. Bir devlet ne kadar gelişmiş olursa olsun, ne kadar güçlü olursa olsun eğer ortak bir kültüre sahip değilse parça parça demektir. Böyle bir devlet ise tüm gücünü kaybeder. Milleti oluşturan unsurların en temel noktasında bireyler karşımıza çıkmaktadır. Bireylere milli beraberliğin ne olduğunu öğretmek ve milli şuuru kazandırmak ise ancak eğitimle gerçekleşebilir. Bireylere milleti için çalışmanın önemi öğretilmediği takdirde milli eğitim amacına ulaşmamış olur. Birey devletine ve dolayısıyla milletine faydasız bir insan haline gelir. Atatürk'ün vurguladığı gibi eğitimin mahiyeti ve düzeni her ne olursa olsun, gençler milli şuurun aşılayıcısı olan milli kültürümüzü öğrenecek şekilde eğitilmelidir. Ayrıca, milli kültürün temellerini Büyük Önder Atatürk'ün "İlke ve İnkılapları"nın oluşturduğu gençlere anlatılmalıdır. Eğitim insanlara milli şuurdan başka daha birçok şey kazandırır. İnsanın hayata bakışını, prensiplerini, sanat anlayışını, ideallerini, yaşam şeklini belirler. İnsanların aileleri, dini, ülkesi, cinsiyeti, yaşam seviyesinin standartları her ne olursa olsun verilen iyi bir eğitimle aradaki tüm farklar bir anda kalkabilir. Böylece insanlar aynı ortak amaçta birleşmiş olurlar. Milli şuur da buna eklendiğinde bireyler tamamen kaliteli, yüksek ahlaklı, devletine bağlı ve faydalı bir hale gelirler. Bir birey için devletine bağlı ve faydalı olmak, kendisinin ve gelecek nesillerin en iyi yaşam standartlarına ulaşmasına katkıda bulunmak demektir. Sonuç olarak, eğitimin amacı, Atatürk ilke ve inkılaplarını kendilerine ilke edinmiş, devletini ve milletini tüm değerlerin üzerinde tutan gençler yetiştirmek olmalıdır.

misafir - 9 yıl önce
Milli Kültür: Bir milleti millet yapan değerler bütününün veya kendisini kendi yapan değerler bütününün, tarihsel süreç içinde, özünü yitirmeden, çağın, zamanın ve coğrafi konum şartlarına uyarak, o milletin veya milletin bir bölümünün veya bir parçasın, oluşturmuş olduğu yoğunlaşmış, emeksel eserlerin tümüdür ki, bir kısmı korunmak, bir kısmı da aktarılmak içindir nesillere.

misafir - 9 yıl önce
eğer ödeviniz milli kültür ile ilgili yazı ve resim bulmaksa en birkaç siteden birleştirdim ve ortaya şu çıktı : Millî kültür, bir millete kimlik kazandıran, diğer milletlerle arasındaki farkı belirlemeye yarayan, tarih boyunca meydana getirilen o millete ait maddî ve manevî değerlerin uyumlu bir bütünüdür. Bir toplumu millet yapan ve onun bütünlüğünü sağlayan millî kültürdür. Milli kültürümüze daima sahip çıkmamız gerekir; bizi biz yapan değerlere sahip çıkmazsak, yerine koyacak başka bir değer bulamayız. Dünya tarihine baktığımızda, milli kültüre sahip olmanın önemi daha iyi anlaşılır. Tarihe gözatıldığında, milli kültüre sahip halkların her türlü zorluğa karşı varlıklarını korudukları görülecektir. İkinci Dünya Savaşı'ndan enkaz halinde çıkmalarına rağmen kısa sürede önili birer güç haline gelen Almanya ve Japonya bunun en güzel örneğidir. Bizden sonraki neslin yerine milli kültürden başka koyacak bir şey var mıdır? ne olursa olsun Bizi, biz yapan değerlere ve bizden sonraki nesillere-nesle zarar verecek, gelişimini engelleyecek veya durduracak ve saptıracak her şeye karşı çıkmamız gerekiyor. Milli Kültürümüzü oluşturan geleneklerden örf ve adetlerimizden bazıları şunlardır: - yemeklerimiz, - giysilerimiz, - oyunlarımız, - türkülerimiz ve en önemlisi ise - Türk dilidir. Dilini kaybetmiş bir millet milli benliğini, değerini, üzünü, daha doğrusu her şeyini kaybetmiştir. Dil düşünmenin amacıdır. Düşünmeyen insanların fikir yürütme gibi şansları yoktur. Dil ile düşünce arasındaki sıkılık milli hissin oluşmasında etkilidir. Milli bir his, ancak o milletin dili ile oluşturabilir.

misafir - 9 yıl önce
Büyük Önder Atatürk'e göre "millet, aynı kültürden insanların oluşturduğu toplumdur" Demek ki, "milli kültür" bir devleti ayakta tutan unsurların en önemlisidir. Çünkü, milli kültür oluştuğunda ortaya millet çıkar. Millet ise mutlaka bir devlet oluşturur. Dünya tarihine baktığımızda, milli kültüre sahip olmanın önemi daha iyi anlaşılır. Tarihe gözatıldığında, milli kültüre sahip halkların her türlü zorluğa karşı varlıklarını korudukları görülecektir. İkinci Dünya Savaşı'ndan enkaz halinde çıkmalarına rağmen kısa sürede önemli birer güç haline gelen Almanya ve Japonya bunun en güzel örneğidir. Aynı şekilde, İstiklal Savaşı'nda Türklere yeni zaferler kazandıran, Türk Milletinin Atatürk milliyetçiliği ile tamamlanan milli kültürünün sağlamlığıdır. Milli kültür, milli ve manevi değerlerin öğretildiği eğitim kurumlarında oluşmaya başlar. Eğitim kurumlarında, milli ve manevi değerleri öğrenen gençler ise bu değerlere sahip çıktıkları ölçüde devleti, milli birliği ve beraberliği güçlendirirler. Atatürk'ün sözleri, ortak bir kültür oluşturan eğitimin milli birlik ve beraberlik açısından önemini açıkça ortaya koyar:�etişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırları ne olursa olsun, ilk önce ve herşeyden önce Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Dünyada uluslararası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur. Çocuklarımızı aynı eğitim derecesinden geçirerek yetiştireceğiz. Kesinlikle bilmeliyiz ki iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır. Çocuklarımıza vereceğimiz öğrenim sınırı ne olursa olsun onlara esas olarak şunları öğreteceğiz: Milletine, Türkiye Devleti'ne, TBMM'ne düşman olanlarlarla mücadele; bu mücadelenin sebep ve vasıtaları ile donatılmayan millet için yaşama hakkı yoktur. (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, 1952, Türk İnkılap Tarihi Enstitü Yayınları)Atatürk, bu sözlerle, alınan eğitimin, mahiyeti her ne olursa olsun, milli değerleri yücelten ve her zaman korunması gerekli unsurlar olarak ön planda tutan bir üsluba sahip olması gerektiğini vurgular. Çünkü, bir devletin sağlam temellere oturması için öncellikle milli birlik ve beraberliğini koruması gerekir. Bir devlet ne kadar gelişmiş olursa olsun, ne kadar güçlü olursa olsun eğer ortak bir kültüre sahip değilse parça parça demektir. Böyle bir devlet ise tüm gücünü kaybeder. Milleti oluşturan unsurların en temel noktasında bireyler karşımıza çıkmaktadır. Bireylere milli beraberliğin ne olduğunu öğretmek ve milli şuuru kazandırmak ise ancak eğitimle gerçekleşebilir. Bireylere milleti için çalışmanın önemi öğretilmediği takdirde milli eğitim amacına ulaşmamış olur. Birey devletine ve dolayısıyla milletine faydasız bir insan haline gelir. Atatürk'ün vurguladığı gibi eğitimin mahiyeti ve düzeni her ne olursa olsun, gençler milli şuurun aşılayıcısı olan milli kültürümüzü öğrenecek şekilde eğitilmelidir. Ayrıca, milli kültürün temellerini Büyük Önder Atatürk'ün İlke ve İnkılapları'nın oluşturduğu gençlere anlatılmalıdır. Eğitim insanlara milli şuurdan başka daha birçok şey kazandırır. İnsanın hayata bakışını, prensiplerini, sanat anlayışını, ideallerini, yaşam şeklini belirler. İnsanların aileleri, dini, ülkesi, cinsiyeti, yaşam seviyesinin standartları her ne olursa olsun verilen iyi bir eğitimle aradaki tüm farklar bir anda kalkabilir. Böylece insanlar aynı ortak amaçta birleşmiş olurlar. Milli şuur da buna eklendiğinde bireyler tamamen kaliteli, yüksek ahlaklı, devletine bağlı ve faydalı bir hale gelirler. Bir birey için devletine bağlı ve faydalı olmak, kendisinin ve gelecek nesillerin en iyi yaşam standartlarına ulaşmasına katkıda bulunmak demektir. Sonuç olarak, eğitimin amacı, Atatürk ilke ve inkılaplarını kendilerine ilke edinmiş, devletini ve milletini tüm değerlerin üzerinde tutan gençler yetiştirmek olmalıdır. TOPLUMLARIN CAN DAMARI MİLLÎ KÜLTÜR Yeni bir bin yılın ilk basamaklarına adım attığımız bu günlerde, özellikle toplumlar arasında görülen değişmenin hızlı boyutunu farkedememek mümkün değil. Anlayışların, düşüncelerin yeniden şekillendiği çağımızda kültürel anlamda belirginleşen oluşumlar ise hiç de yabana atılacak gibi görünmüyor. Yakın çevremizde, aile hayatımızda, çalışma ortamımızda olup bitenler, bizi herşeyi yeniden düşünmeye, yeniden bir değerlendirme yapmaya zorluyor. Bu değerlendirmede geçmiş ile içinde bulunduğumuz an; içinde bulunduğumuz an ile gelecek arasında köprü konumundaki kültürel varlıklarımız, kültür dinamiklerimiz ön plana çıkıyor. Şehirde de bulunsak, köyde de yaşasak bu kavram ile karşılaşıyor, unsurları ile birlikte oluyoruz. Hayatımızın hemen hemen her bölümünde, sosyal yaşantımızın bütün dilimlerinde bu kelime ile karşılaşıyoruz. Dil kültürümüzden bahsediyoruz, teknoloji ile medeniyet ile kültür arasındaki bağı ve sorunlarını tartışıyoruz. Sanatın bütün dallarında onu en geniş manası ile kullanıyoruz. Müzik kültürü, sinema kültürü, edebiyat kültürü diyoruz. Sosyal hayatımızın durumunu aynı kelimenin yardımı ile izaha çalışıyoruz; şehir kültürü, köy kültürü, gecekondu kültürü diyoruz. Sadece yazılı basınımızda, gazete ve dergilerde konu ile ilgili araştıma yapan uzmanların dilinde ve kaleminde değil, televizyon ve radyo kanallarında da sık sık duyduk bu kelimeyi. Toplumun hemen hemen her kesimindeki insanların hayatlarında yer aldı kültür. Yıllarca kültürün nasıl birşey olduğunu anlamaya ve onu tanımaya çalıştık, etkisinden ve gücünden bahsettik. Kültürümüzü ve medeniyetimizi nasıl muhafaza edebileceğimizi ve gelecek nesillerimize bu değerleri nasıl aktarabileceğimizi tartıştık. Ona kimi zaman sempati ile kimi zaman da antipati ile yaklaştık. Bir çok tanımıyla karşılaştığımız kültürün UNESCO uzmanlarınca yapılan ve kabul edilen tarifinde, bir insan topluluğunun kendi tarihi tekamülü hususunda sahip olduğu şuur ve bu insan topluluğunun bu tarihi tekamül şuuruna atfen varlığını devam ettirme azmini gösterdiği ve gelişimini sağladığı belirtilmiş. Bu tarif, içtimâî-manevî şuur muhtevalarını kültür olarak vermekle birlikte, kültürdeki sürekliliği ve millî olma zaruretini öne çıkarması bakımından da oldukça dikkate değer bulunuyor. Tanımdan da anlaşıldığı gibi bir kültür ancak kendi toplumunun tarihi varlığında ortaya çıkabiliyor. Kültürü, yüzyıllara uzanan bir zaman çerçevesinde topluluklar meydana getiriyor, kültür de milleti ayakta, dik ve sağlam tutuyor. Prof. Dr. Mehmet Kaplan, tarihi bugüne kadar getiren ve onu aktüel bir güç yapan vasıtanın ilim, kültür ve sanat olduğunu söylüyor ve bütünüyle zamanın içinde ebediyete giden bir yol olan, bütün zamanları besleyen dinin, ilme, kültüre ve sanata etkide bulunduğunu belirtiyor. Yavuz Bülent Bakiler kültürü, milleti diğer milletlerden ayıran maddi ve manevi değerler bütünü olarak görüyor ve bir örnekle şöyle izah ediyor: ÒAna karnında bir çocuk düşününüz. Çocuğu bir kordonla besleyen anadır. O göbek bağını içeriden kopardınız mı, ananın da çocuğun da felaketine sebep olursunuz. Kültürle millet arasındaki bağ da aynen öyle. Milletler ancak kendi kültürleri ile yaşayabilirler.Ó Kültür bir milletin dini inancıdır, konuştuğu dilidir, millet sevgisidir, tarih bilgisidir, birikimidir. Değer hükümleridir. Örf ve adetleri gelenek ve görenekleridir. Nihayet kültür, bir milletin yaşama tarzıdır. Öyle olmasına öyledir de nedense bir türlü öğrenemedik kültürün gücünü, bilemedik kültür nedir ne değildir diye. Yüzyıllar öncesinden başlayarak kültür dünyamıza binlerce yıldız serpiştiren, millet olarak şahsiyetimizin, karakterimizin yapısına nakışlarıyla biçim veren düşünce şekillerini, yaşama kural ve kaidelerini gerektiği gibi bilemedik, anlayamadık. Zaten bir anlayabilsek, kültürümüzün varlık sebebimiz olduğunu. Bir anlayabilsek, bu topraklar üzerinde hür ve müstakil yaşamak için kültürümüze sahip çıkmamız gerektiğini. Bir anlayabilsek, kültürün, sadece müzelerin kuytu köşelerine çekilmiş arkeolojik kalıntılardan ibaret olmadığını. Bizi biz yapan değerleri bir anlayabilsek. Asırlar öncesinden gelen ve geleceğe yön veren, güzellikleri ile gecenin içinde parlayan ışık kaynakları nasıl görmezlikten gelinir ki! -------------------------------------------------------------------------------- -------------------------------------------------------------------------------- -------------------------------------------------------------------------------- TÜRK KÜLTÜRÜ VE MEDENİYETİ Ayrı ayrı inanış, düşünce, eğilim, kullanış ve davranış tarzları bir milletin millî kültür unsurlarını teşkil etmektedir. Kültürlerden doğan medeniyet, karekter yönünden umumi; kültür ise hususidir. Her topluluk bir kültüre sahiptir, her kültür de ayrı bir topluluğu temsil eder. Bir kültürün varlığı, bir milletin mevcut olduğunu göstermekte, bir topluluğun varlığı ise bir kültürün varlığına işaret etmektedir. Bir milletin manevi kültür değerlerini din, dil, sanat, edebiyat, örf ve adetleri ile düşünüş ve yaşayış tarzları meydana getirmektedir. Bu kültür değerleri milletlerin hayatlarında önemli yer tutar. Milletler de bu kültür değerleri üzerinde önemle dururlar. Bu kültür değerlerini bozmadan kendilerinden sonra gelecek nesillere devretmeye gayret ederler. Eğer bir kültürün özü terkedilecek olursa veya toptan terkedilirse, o milletten, o cemiyetten eser kalmaz. Kültür millî duyguların gelişmesini sağlayıp, insanı vatansever yapar. Bu sevgi de millî bütünlüğü sağlar. Kültür, istiklal isteyen bir yapıya sahiptir. Toplumlar, milletler başka bir kültürün kendi toplumlarında gelişip, boy göstermesine fırsat vermezler. Bir milletin kendine ait inanış ve yaşayışını meydana getiren din, asırlardır kültürün en önemli unsuru olmuştur. İnanış ve yaşayış unsurları bir toplumdaki bütün ferdi hareketleri, örf ve adetleri, sanatı, vs. tesiri altına alır. Kültürü, psikolog, sosyolog ve kültür tarihçileri değişik şekillerde tanımlamaya çalışmışlardır. E. B. TaylorÕun: ÒBilgiyi, imanı, sanatı, ahlakı, hukuku, örf-âdeti ve insanın (cemiyetin bir üyesi olması dolayısıyla) kazandığı diğer bütün maharet ve ihtiyat ihtiva eden mürekkep bir bütünÓ olarak tarif ettiği kültürü C. Wiesler ise: ÒBir toplumun yaşama tarzıÓ, E. Sapir: ÒAtalardan gelen maddi-manevi değerler toplamıÓ, R. Thurnwald da ÒBir toplulukta örf ve âdetlerin, davranış tarzlarından, teşkilat ve tesislerden kurulu âhenkli bir bütünÕ olarak tanımlamışlardır. Ziya Gökalp ise kültürü: ÒBir milletin dinî, ahlakî, hukukî, bediî, muakaleleli (entellektüel), lisani, iktisadi ve fenni hayatının ahenkli bir bütünüÓ şeklinde ifade etmiştir. Son dönem aydınlarından Yılmaz Özakpınar da araştırmalarında kültür ve medeniyet konusunda köklü yorumlar getirmiştir. Kültürden farklı bir anlam taşımakta olan medeniyeti, milletler arasında ortak değerler seviyesine yükselen anlayış, davranış ve yaşama vasıtalarının bütündür. Bu ortak değerlerin kaynağı, milletlerin kendi oluşturduğu kültürleridir. KÜLTÜR MİLLETLERİN VARLIK GÖSTERGESİDİR Kültür, belirli bir yerde birlikte yaşayan belli bir toplumun yaşayış şeklidir. Bu kültür onların sanatlarında, sosyal sistemlerinde, alışkanlıklarında, adetlerinde ve geleneklerinde yaşamaktadır. Aynı kültüre sahip olanlar, birlikte yaşayan ve aynı dili konuşan insanların, başka dili konuşan insanlardan farklı bir şekilde düşünmesi, hissetmesi ve onlardan farklı heyecan duyması demektir. Cemiyetle kültür arasında çok sıkı bir bağ vardır. Sosyal yapı ile kültür bir gerçeğin iki yüzü gibidirler. Sosyal yapılar mevcut kültüre göre şekillenirken, kültür de içinde bulunduğu çevreden sürekli etkilenir. İnsanları zaman ve mekan içerisinde birleştiren ortak noktaların bulunması millet olmanın en önemli özelliğidir. Bunu sağlayan ise kültürdür. KÜLTÜRÜN DOĞUŞU İNSANLIĞIN YARATILIŞI İLE BAŞLAR Muhakkak ki kültürün meydana çıkmasında bütün insanların payı vardır. Kültür ve medeniyetlerin ileri ve güçlü olduğu ülkeler, sosyal ve kültürel temaslara açık ülkelerdir. Sosyal ve kültürel temaslara açık olmayan ülkeler gelişememişlerdir. 15. asırdan sonra keşfedilen bazı adalarda yaşayan insan gruplarının hepsinin seviyelerine uygun bir kültüre sahip oldukları görülmüştür. Fakat dış dünyaya kapalı olarak oluşturulan bu kültürler, başka kültürlerle temas edemedikleri için gelişememişlerdir. Türk kültürünün ortaya çıkış sahası, Türk kavimlerinin anavatanı olan Orta AsyaÕdır. Orta Asya, coğrafi yönden Türk kültürünün ana kaynağıdır. Hun, Göktürk ve Uygur Türk devletlerinin meydana getirdiği kültür, Orta Asya Türk Kültür ve Medeniyetinin ana temelini oluşturmuştur. Göktürkler döneminden kalan Orhun Kitabeleri, o dönemin kültürünü yansıtan birer kültür hazineleridir. Bu dönemin kültür ve medeniyeti ÒBozkır KültürüÓ, ÒBozkır MedeniyetiÓ ve ÒAtlı Göçebe KültürüÓ şeklinde isimlendirilmektedir. TÜRK KÜLTÜRÜNE YENİ ÇEHRE Orta Asya TürkleriÕnin, İslamiyetÕe girişleri ile birlikte Türk Kültürü de evrensel bir boyut ve yeni bir çehre kazanmıştır. TürklerÕin İslamiyetÕle ilk temasları Emeviler döneminde başlamıştır. AbbasilerÕin ÇinÕe karşı yaptıkları Talas Muharebesinde (M. 751) Türkler, Abbasiler yanında yer almış, böylece İslamiyeti daha yakından tanıma fırsatı bulmuşlar ve İslamiyetÕe girmeye başlamışlardır. TürklerÕin İslamiyetÕe girmeleri Maveraünnehir çevresinde hızlanmıştır. Türk İslam Kültür ve Medeniyeti, Karahanlı ve Gazneli Türk Devletleri ve İtil-Ural Türk Devleti döneminde geçiş dönemini yaşamış, Selçuklular ve Osmanlılar dönemi ise bu kültür ve medeniyetin en üst düzeye çıktığı dönem olmuştur. Diğer kültür ve medeniyet çevrelerini etkisi altına alan Türk İslam kültür ve medeniyeti Türklüğün kendine has özelliğini gösterir. MaveraünnehirÕden AnadoluÕya, AnadoluÕdan da Balkanlara kadar uzanan bu kültür ve medeniyet, Akdeniz ülkelerini de etkisi altına almıştır. Toplumlar devlet ve millet olma seviyesine yükseldikleri zaman kendi millî kültürlerini oluşturabilirler. Nihayet milattan önce 3. yüzyılda kurulan Hun DevletiÕnden, Atatürk tarafından temelleri atılan Türkiye CumhuriyetiÕne kadar oluşan Türk Kültür ve Medeniyetinin bir bütün olduğu görülür. Türkler Malazgirt OvasıÕna ayak bastıklarında bir millî kimliği ve o kimliğin gerisinde bin üçyüz-bin beşyüz yıllık bir tarihi vardı. O kimlik ve o tarihin gücü ile bu vatana sahip oldular. Her mekandan ve her kültürden etkilendikleri gibi, kendi kültürü ile etrafındaki ülkeleri de etkilediler. Türkler AnadoluÕya geldiklerinde; bin beşyüz yıllık çok sağlam bir devlet geleneğine sahiplerdi. Anadolu, Türklerin eline geçince bir uçtan bir uca düzen ve disiplin altına alındı. Komşu milletlerin gıpta ettiği bir düzen kuruldu. Saray, medrese, han, hamam, yol, kervansaray, hastane, köprü, türbe, camiler inşa edildi. Bugün dahi gururla seyrettiğimiz muazzam bir bayındırlık hamlesi gerçekleştirildi. Bu hamleler gerçekleştirilirken daha önce AnadoluÕda hüküm sürerek eserler bırakan milletlerin eserlerine de saygı gösterildi ve aynen korundu. Türk milleti fethettiği ülkelerde hakimiyet kurarken daha önce meydana getirilmiş olan medeniyetlere saygı duymuş, diğer milletlerin din, dil, örf ve adetlerine büyük bir müsamaha göstermiştir. Osmanlı Devleti meşruiyetini, ÒDin ü Devlet Mülk ü MilletÓ idaelinden, idaresindeki müslim ya da gayri müslim olan çeşitli toplumların kültürel, dini özelliklerini koruyup, garanti altına alışında buluyordu. Yüzyıllar süren hoşgörüye dayalı, barış içerisinde bir beraberlik sayesindedir ki Osmanlı devleti zengin bir kültür ortaya çıkarmıştır. Bu kültür, içerisinde farklı birçok kültürü barındırıyordu, bu özelliği ile bir mozayiği andırıyordu. Bugün Türkiye dahil, Balkan ve Ortadoğu ülkelerinin şaşırtıcı kültürel benzerliklerinin temelinde bu olgu yatmaktadır. Değişik coğrafyaların kesiştiği, değişik toplum ve tarihlerin karşılaştığı bir kavşak noktasında ortaya çıkan ve gelişen Osmanlı kültürü, Ortaasyalı olduğu k

misafir - 9 yıl önce
Büyük Önder Atatürk'e göre Millet, aynı kültürden insanların oluşturduğu toplumdur" Demek ki, "Milli kültür" bir devleti ayakta tutan unsurların en önemlisidir. Çünkü, milli kültür oluştuğunda ortaya millet çıkar. Millet ise mutlaka bir devlet oluşturur. Dünya tarihine baktığımızda, milli kültüre sahip olmanın önemi daha iyi anlaşılır. Tarihe gözatıldığında, milli kültüre sahip halkların her türlü zorluğa karşı varlıklarını korudukları görülecektir. İkinci Dünya Savaşı'ndan enkaz halinde çıkmalarına rağmen kısa sürede önemli birer güç haline gelen Almanya ve Japonya bunun en güzel örneğidir. Aynı şekilde, İstiklal Savaşı'nda Türklere yeni zaferler kazandıran, Türk Milletinin Atatürk milliyetçiliği ile tamamlanan milli kültürünün sağlamlığıdır. Milli kültür, milli ve manevi değerlerin öğretildiği eğitim kurumlarında oluşmaya başlar. Eğitim kurumlarında, milli ve manevi değerleri öğrenen gençler ise bu değerlere sahip çıktıkları ölçüde devleti, milli birliği ve beraberliği güçlendirirler. Atatürk'ün sözleri, ortak bir kültür oluşturan eğitimin milli birlik ve beraberlik açısından önemini açıkça ortaya koyar: yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırları ne olursa olsun, ilk önce ve herşeyden önce Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Dünyada uluslararası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur. Çocuklarımızı aynı eğitim derecesinden geçirerek yetiştireceğiz. Kesinlikle bilmeliyiz ki iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır. Çocuklarımıza vereceğimiz öğrenim sınırı ne olursa olsun onlara esas olarak şunları öğreteceğiz: Milletine, Türkiye Devleti'ne, TBMM'ne düşman olanlarlarla mücadele; bu mücadelenin sebep ve vasıtaları ile donatılmayan millet için yaşama hakkı yoktur. (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, 1952, Türk İnkılap Tarihi Enstitü Yayınları)Atatürk, bu sözlerle, alınan eğitimin, mahiyeti her ne olursa olsun, milli değerleri yücelten ve her zaman korunması gerekli unsurlar olarak ön planda tutan bir üsluba sahip olması gerektiğini vurgular. Çünkü, bir devletin sağlam temellere oturması için öncellikle milli birlik ve beraberliğini koruması gerekir. Bir devlet ne kadar gelişmiş olursa olsun, ne kadar güçlü olursa olsun eğer ortak bir kültüre sahip değilse parça parça demektir. Böyle bir devlet ise tüm gücünü kaybeder. Milleti oluşturan unsurların en temel noktasında bireyler karşımıza çıkmaktadır. Bireylere milli beraberliğin ne olduğunu öğretmek ve milli şuuru kazandırmak ise ancak eğitimle gerçekleşebilir. Bireylere milleti için çalışmanın önemi öğretilmediği takdirde milli eğitim amacına ulaşmamış olur. Birey devletine ve dolayısıyla milletine faydasız bir insan haline gelir. Atatürk'ün vurguladığı gibi eğitimin mahiyeti ve düzeni her ne olursa olsun, gençler milli şuurun aşılayıcısı olan milli kültürümüzü öğrenecek şekilde eğitilmelidir. Ayrıca, milli kültürün temellerini Büyük Önder Atatürk'ün İlke ve İnkılapları'nın oluşturduğu gençlere anlatılmalıdır. Eğitim insanlara milli şuurdan başka daha birçok şey kazandırır. İnsanın hayata bakışını, prensiplerini, sanat anlayışını, ideallerini, yaşam şeklini belirler. İnsanların aileleri, dini, ülkesi, cinsiyeti, yaşam seviyesinin standartları her ne olursa olsun verilen iyi bir eğitimle aradaki tüm farklar bir anda kalkabilir. Böylece insanlar aynı ortak amaçta birleşmiş olurlar. Milli şuur da buna eklendiğinde bireyler tamamen kaliteli, yüksek ahlaklı, devletine bağlı ve faydalı bir hale gelirler. Bir birey için devletine bağlı ve faydalı olmak, kendisinin ve gelecek nesillerin en iyi yaşam standartlarına ulaşmasına katkıda bulunmak demektir. Sonuç olarak, eğitimin amacı, Atatürk ilke ve inkılaplarını kendilerine ilke edinmiş, devletini ve milletini tüm değerlerin üzerinde tutan gençler yetiştirmek olmalıdır.

misafir - 9 yıl önce
Milli Kültürün Önemi Büyük Önder Atatürk'e göre "Millet, aynı kültürden insanların oluşturduğu toplumdur". Demek ki, "milli kültür", bir devleti ayakta tutan unsurların en önemlisidir. Çünkü, milli kültür oluştuğunda ortaya millet çıkar. Millet ise mutlaka bir devlet oluşturur. Dünya tarihine baktığımızda, milli kültüre sahip olmanın önemi daha iyi anlaşılır. Tarihe gözatıldığında, milli kültüre sahip halkların her türlü zorluğa karşı varlıklarını korudukları görülecektir. İkinci Dünya Savaşı'ndan enkaz halinde çıkmalarına rağmen kısa sürede önemli birer güç haline gelen Almanya ve Japonya bunun en güzel örneğidir. Aynı şekilde, İstiklal Savaşı'nda Türklere yeni zaferler kazandıran, Türk Milletinin Atatürk milliyetçiliği ile tamamlanan milli kültürünün sağlamlığıdır. Milli kültür, milli ve manevi değerlerin öğretildiği eğitim kurumlarında oluşmaya başlar

misafir - 9 yıl önce
milli kültür bir toplumun geçmişte ve gelecekte devam ettireceği davranış ve yöresel yaşayışların bütünüdür

misafir - 9 yıl önce
Milli kültürü oluşturan birçok öge vardır. Bunlar genel olarak,bilgi,inanç,sanat,ahlak,hukuk,töre ve insan bireylerinin elde ettiği yetenekler ve alışkanlıklardır.

misafir - 9 yıl önce
Kültür, toplumda yaşayan insanların bütün öğrendikleri ve paylaştıklarını kapsayan bir kavramdır. Davranış bilimlerinin incelediği hemen her şey kültür tarafından biçimlendirilmiştir, örneğin, dünyaya gelen bir çocuk, dilini, dinini, yiyip-içmesini, çevresini, sosyal yaşantısını, çocuk yetiştirmesini, bilgi kurallarını ,manevi değerlerini ve hatta ölümden sonraki yaşantısını da belirli bir kültür kalıbı içersinde öğrenir.

misafir - 9 yıl önce
Milli Kültür:bir millete kimlik kazandıran, diğer milletlerle arasındaki farkı belirlemeye yarayan, tarih boyunca meydana getirilen o millete ait maddî ve manevî değerlerin uyumlu bir bütünüdür. Bir toplumu millet yapan ve onun bütünlüğünü sağlayan millî kültürdür.

misafir - 9 yıl önce
Eğer ödeviniz Milli Kültür ile ilgiliyse:Millî kültür, bir millete kimlik kazandıran, diğer milletlerle arasındaki farkı belirlemeye yarayan, tarih boyunca meydana getirilen o millete ait maddî ve manevî değerlerin uyumlu bir bütünüdür. Bir toplumu millet yapan ve onun bütünlüğünü sağlayan millî kültürdür.

misafir - 9 yıl önce
Milli kültür, bir milletin tüm üyelerinin ortak bir payda da buluşması;ortak karakter ögelerine sahip olunması , sevinç, keder ve hazları yaşamada benzerlikler yaşanmasıdır

misafir - 9 yıl önce
bir millete kimlik kazandırandiğer milletlerlearasındaki farkı belirlemeye yarayan tarih boyunca meydana getirileno millete ait maddi ve manevi değerlerin uyumlu bir bütünüdür.bir toplumu millet yapan ve onun bütünlüğünü sağlayan millete milli kültür denir.

misafir - 9 yıl önce
Millî kültür, bir millete kimlik kazandıran, diğer milletlerle arasındaki farkı belirlemeye yarayan, tarih boyunca meydana getirilen o millete ait maddî ve manevî değerlerin uyumlu bir bütünüdür. Bir toplumu millet yapan ve onun bütünlüğünü sağlayan millî kültürdür.

Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Doom metal
3 yıl önce

Doom metal, genellikle karamsar ve hüzünlü duygu uyandırmayı amaçlayan, yavaş tempolu heavy metal türü. 1980’lerde ortaya çıkan türün en belirgin özelliği...

Doom metal, Anathema, Black Sabbath, Enstrüman, Entwine, Flüt, Hades, Katatonia, Keman, My dying bride, Nightwish
Doom 3: Resurrection Of Evil
3 yıl önce

Doom 3: Resurrection of Evil ( Kısaca→ Doom 3: Roe ) ; İd Software ve Nerve Software tarafından yapılan, Activision tarafından yayımlanan, birinci şahıs...

Gotik doom metal
7 yıl önce

Gotik doom metal, gotik metalden[kaynak belirtilmeli] ve doom metalden türeyen bir heavy metal türüdür. Gotik metalin canlı, hızlı ve romantik melodilerine...

MF DOOM
3 yıl önce

Daniel Dumile veya en bilinen sahne adıyla MF Doom (d. 9 Ocak 1971 - ö. 31 Ekim 2020), Londra doğumlu İngiliz-Amerikalı rap müzik sanatçısıydı. Sahne adındaki...

Doom (seri)
7 yıl önce

Doom serisi, id Software tarafından geliştirilen, yaratıklı bir FPS, video oyun serisidir. Seri günümüze kadar; 22.yüzyıl'ın ortalarında, kötü işler sonucu...

Doom (film)
7 yıl önce

Doom sinema filmi 2005 yılında, Wesley Strick ve Dave Callaham tarafından kaleme alınmış, Andrzej Bartkowiak tarafından yönetilmiş bir filmdir. Film, temasını...

Doctor Doom
7 yıl önce

Doctor Doom (tam adı: Victor von Doom), yazar Stan Lee ile çizer Jack Kirby'nin 1961’de yarattığı Fantastik Dörtlü adlı çizgi romandaki kahramanların en...

Doom 3
3 yıl önce

Doom 3, 2004 yılında piyasaya sürülmüş bir korku oyunudur, birinci şahıs nişancı türündedir. id Software tarafından geliştirilmiş ve Activision tarafından...