Edirne ilinin geneli düzlük olup il sınırları içerisindeki en yüksek nokta 720 metrelik rakımla Korudağ`dır. % 25`i ormanlık olan ve topraklarının % 57`sinde tarım yapılan ilin en önemli akarsuyu, Karaağaç hariç olmak üzere Türk-Yunan sınırını çizen Meriç`tir.
İlin iklimi güneyden kuzeye doğru çıkıldıkça sertleşir; Ege Denizi`ne kıyısı olan güney kesiminde daha çok ılıman Akdeniz iklimi yaşanırken, il merkezinin de bulunduğu kuzey kesiminde sert kışlarıyla kendini gösteren karasal iklim hakimdir.
Tarih
Edirne`yi kentin bulunduğu bölgeye de adlarını veren Hint-Avrupa kökenli bir kavim olan Traklar kurmuştur. Bilinen en eski ismi aynı zamanda bir Trak boyu adı olan Odrysai`dir. Uscudama ismiyle de anılan şehir yaklaşık MÖ 170 senesinde Romalıların hakimiyetine geçer. MS 125 yılında Roma İmparatoru Hadrianus`un buyruğuyla tekrar bayındırlaştırılan kente Hadrianopolis ismi verilir. Roma İmparatorluğu`nun bölünmesiyle Doğu Roma İmparatorluğu, ya da diğer adıyla Bizans`ın payına düşen şehir, bir süreliğine Avarlar, Bulgarlar ve Haçlıların eline geçse de kentin 1361 yılında Türklerce fethine değin Bizans`ta kalır. 1365 senesinde Osmanlılarca başkent yapılan Edirne, 1453`te İstanbul`un başkent olmasından sonra da önemini kısmen yitirse de, padişahların gözde yerlerinden biri ve canlı bir ticari ve idari merkez olarak kalmıştır. 18. yy.da yangınlar ve depremle sarsılan kentin gelişimine en büyük darbeyi, bir zamanlar avantaj teşkil eden Balkanlara açılan kapı olma niteliğinin Osmanlı İmparatorluğu`nun gerilemeye başlamasıyla dezavantaja dönüşmesi vurmuştur. Yabancı işgalini ilk olarak 1828-29 yılındaki Osmanlı Rus harbinde yaşayan şehir, 93 harbi`nde (1877-78) tekrar Ruslar, Balkan Harbi`nde (1912-13) ise Bulgarlar tarafından işgal edilmiştir. Birinci Balkan harbinden sonra kabul edilen barış anlaşmasıyla Bulgaristan`a geçen kent, daha anlaşmanın mürekkebi kurumadan patlak veren İkinci Balkan savaşından sonra tekrar Türk topraklarına katılmıştır. Birinci Dünya Savaşı`ndan Osmanlı Devleti`nin yenilgiyle çıkmasının ardından Edirne, Temmuz 1920`de Yunan işgaline uğramış, Kurtuluş Savaşı`nın başarıyla sonuçlanmasıyla 25 Kasım 1922`de nihai olarak Türk egemenliğine girmiş ve Lozan Anlaşması`yla Yunanistan`dan savaş tazminatı olarak alınan Karaağaç`ın 15 Eylül 1923`te Türkiye`ye katılmasıyla ilin sınırı bugünkü halini almıştır.İsminin kökeni
``Edirne`` adı, kentin Latince ve Yunanca ismi olan Hadrianopolis sözcüğünün Türkçede Edrenebol, Edrene ve Edirne olarak evrimleşmesiyle bugünkü halini almıştır. Başka bir ihtimal de, gene Hadrianopolis`den türetilmiş olan, şehrin Bulgarca adı Odrin`den evrimleşmiş olmasıdır.Ekonomi
Edirne sınır bölgesinde yer alması ve geçmişte yaşanan işgallerin kötü anılarından ötürü Trakya genelinde cereyan eden sanayileşmeden payını alamamıştır. İl ve ilçe merkezlerine daha ziyade hizmet ağırlıklı ekonomi ve küçük sanayi hakim olup, ilin geneline hakim sektör, nüfusun üçte ikisine yakınını geçindiren tarımdır.Kültür ve eğitim
Edirne, Trakya`nın genelinde hakim olduğu üzere, Rumeli Türk kültürü ile yoğrulmuş bir ildir. 1357`den beri düzenlenen Kırkpınar Yağlı Güreşleri yaz aylarında birçok yerli ve yabancı turisti çeker. Edirne`nin önemli bir azınlığı olan Romanlar`ın her yıl düzenledikleri Kakava Şenlikleri ilgi odağıdır.Okur-yazar oranının % 95 olduğu ilde 88 anaokulu, 409 ilköğretim okulu ve 29 lise ve dengi eğitim kurumu bulunur.
Trakya Üniversitesi 1982 yılında kurulmuştur. Meslek Yüksek Okulları aracılığıyla Trakya`nın diğer il ve ilçelerine de yayılan üniversite, komşu ülkelerle öğrenci değişim programları yürütmektedir.
Folklor
Edirne ilinde Trakya`nın diğer illerindeki gibi 9/8`lik ritmin ağır bastığı halk türküleri yaygındır. Diğer yörelerimizden farklı olarak Edirne türkülerinin çoğunda Rumeli türkülerinin karakteristik özelliği olan klasik Türk musikisi makamlarına da rastlanır. Edirne yöresine ait türkülerin bazıları şunlardır: Aman Dayler, Çifte Kuburları Çaktım Almadı, Dağlar Dağlar, Edirne`nin Ardında Sümbüllü Bağlar, Kahve Yemen`den gelir, Karakuşun Yüksektendir Oyunu, Kızılcıklar Oldu Mu, Püskül Pencereden Uçtu, Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar. nota ve sözler için dış bağlantıEdirne ilinde yaşayan Romanların, kendilerine özgü kıvrak ezgilerle bezeli ve yöre düğünlerinin ayrılmaz bir parçası olan Roman havaları da Edirne folklorunun mütemmim cüzünü oluşturur. Bunlardan en tanınmışları: Güm Güm Teke, Kako Sali, Anako, Yağmur Yağdı, Maşa Satarım, Abe Kızım.
Görülecek yerler
Edirne, özellikle il merkezi, sahip olduğu ve günümüze kadar gelebilmiş tarihi yapılarıyla eski eserlerini en iyi şekilde korumayı başarmış nadir illerimizden biridir. Kentte görülecek yerler Roma-Bizans dönemi ve Osmanlı-Türk dönemi adı altında iki ayrı başlık altında toplanabilir.Roma-Bizans Dönemi
Kentin tarihinin bu kısmından günümüze ne yazık ki fazla eser kalmamıştır; şehirde bu döneme ait biricik yapı, 19. y.y. sonlarına kadar ayakta kalmış Roma dönemine ait Hadrianopolis surlarının yıkıntıları ve de eskiden üzerinde 1893 yılında inşa edilmiş ve inanılması güç bir vandalizm örneği olarak 1953 senesinde depremde zarar gördüğü ve kentin silüetini bozduğu gerekçesiyle dönemin belediye reisince dinamit kullanılarak yıktırılmış bir de saat kulesi bulunan Makedonya Kulesi`dir. Makedonya Kulesi adı Osmanlının ünlü seyyahı Evliya Çelebi`nin "Seyehatname" adlı eserinde geçmektedir.Osmanlı-Türk Dönemi
Kent bu dönemden kalma yapılar bakımından oldukça zengindir. Bu dönemden kalma eserler, dini yapılar ve sivil yapılar olmak üzere iki altbaşlıkta toplanabilir.Dini Yapılar
Bu yapılar içerisinde en görkemlisi klasik Osmanlı mimarisinin doruk noktası sayılan ve Mimar Sinan`ın `ustalık eserim` dediği Selimiye Camii`dir (1575). Bunun dışında Eski Cami (1414) ve Üç Şerefeli Cami (1447) klasik dönem öncesi Osmanlı mimarisinin anıtları olarak kent merkezini süslemektedir. Şehirde görülebilecek diğer tarihi camiler Muradiye Camii (1426), Ayşekadın Camii, Darülhadis Camii, Defterdar Camii, Hıdır Ağa Camii, Gazimihal Camii ve Şahmelek Camii`dir.Sivil Yapılar
Sivil yapılar içerisinde anıtsal niteliğe sahip olanların başında kuşkusuz Edirne`yi bir gerdanlık gibi süsleyen köprüler gelir; bunların en eskisi Tunca ırmağı üzerindeki Gazi Mihal Köprüsü`dür (1420). Bu köprü yakınında Yıldırım ve Seferşah isminde iki küçük köprü daha bulunur. Kent merkezinden Karaağac`a giden yol üstünde ilk karşılaşılan köprü Tunca Köprüsü (1615), ikincisi ise Edirne`nin en görkemli köprüsü olan Meriç nehri üzerinde kurulu Meriç veya Mecidiye Köprüsü`dür (1842).Edirne`deki en uzun köprü, il merkezi dışında Ergene nehri üzerinde yer alan ve ilçe merkezine ismini vermiş olan Uzunköprü`dür.
Edirne kentinin biraz dışında yer alan İkinci Beyazıt Kulliyesi (1488) mimarisiyle olduğu kadar zihin özürlülerin tedavi edildiği, günümüzde Sağlık Müzesi olarak kullanılan şifahanesi ile de dikkat çekmektedir.
Edirne il merkezinde yer alan başka bir tarihi zenginlik de çarşılardır. Bunlardan en eskisi ve küçüğü Eski Cami`ye vakıf olarak inşa ettirilen 1418 tarihli Eski Cami Bedesteni, en büyüğü Mimar Sinan`ın eseri olan Ali Paşa Çarşısı`dır (1569). Diğer bir tarihi çarşı Selimiye`ye vakıf olarak yaptırılan Selimiye Arastası`dır.
Günümüzde bir kısmı otel olarak kullanılan tarihi Rüstem Paşa Kervansarayı (1554) da Edirne`nin görülmesi gereken anıtlarından birini teşkil eder. Bu binada yapılan restorasyon çalışması, 1980`de Ağa Han Ödülü aldı. [1]
15. yy.`dan kalma Edirne Sarayı 93 Harbi`nde cephanelik olarak kullanıldı ve kentin düşeceğinin anlaşılmasından sonra cephaneler Rusların eline geçmesin diye havaya uçuruldu. Bu patlamadan sonra sadece Adalet Kasrı denilen kısmı sağlam kaldı. Kalıntıları Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin düzenlendiği Sarayiçi semtindedir.
Edirne`de bulunan sivil tarihi yapılar arasında sayıları hızla azalan eski Edirne evleri de önemli yer tutar. Çoğu Kaleiçi semtinde bulunan ve neredeyse tümü ahşap olan bu evlerin kimileri, sevindirici bir gelişme olarak, son yıllarda restore edilmektedir.
Müzeler
Edirne il merkezinde Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Edirne Türk İslam Eserleri Müzesi, İkinci Beyazıt Külliyesi Sağlık Müzesi, Vali Fahri Yücel Kent Tarihi Müzesi , Lozan Anıtı Ve Müzesi ve Şükrü Paşa Anıtı Ve Balkan Savaşı Müzesi bulunmaktadır.Kardeş şehirler
``Ayrıca bakınız: Kardeş şehir``