Marx, emek fazlasının kaynağını Kapital`in bir bölümünde şöyle açıklar:
"İnsanların, kendilerini hayvanların bulunduğu düzeyin üzerine çıkartmalarından ve böylece de emeklerinin bir ölçüde toplumsallaşmasından sonradır ki, birinin artı-emeğinin, bir diğerinin varlık koşulu olduğu durumlar ortaya çıkmıştır. Uygarlığın şafağında, emeğin kazandığı üretkenlik azdır, ama, aynı şekilde, gereksinmelerini karşılama araçları tarafından ve onlarla birlikte gelişen gereksinmeleri de azdır. Ayrıca, bu ilk dönemde, toplumun, başkalarının emeğiyle yaşayan kesimi, doğrudan doğruya üretici olan kitle ile karşılaştırıldığında, son derece küçüktür. Emeğin üretkenliğindeki gelişmeyle birlikte toplumdaki bu küçük kesim de, hem mutlak ve hem de nispi olarak artmıştır.[1] Bundan başka, sermaye, beraberinde getirdiği ilişkilerle birlikte, uzun bir gelişme sürecinin ürünü olan ekonomik bir topraktan doğar. Sermayenin temeli ve çıkış noktası hizmetini gören emeğin üretkenliği, doğanın değil, binlerce yılı kucaklayan bir tarihin armağanıdır."
Marx`a göre emek fazlasının belirgin bir hale gelmesi ticaretin gelişmesiye ve toplumun sosyal sınıflara ayrılmasıyla yakından ilgilidir. Kısa bir süre sonra üretim fazlası ortaya çıkmaktadır. Bundan sonraki kısım üretilenin nasıl dağıtılacağı gibi ahlaki-politik bir sorudur. Güçlü olan güçsüzü yener, yani büyük olasılıkla üst tabaka emek fazlasının kontrolünü ele alacak ve diğerlerinin emeğiyle yaşayacaktır.