Bilimlerle ve onların gelişimi ile çok yakın ve organik ilişki içinde olan felsefe; tarihi gelişim süreci içinde ayrılıklar taşısa da bilme belli ortak bir bakış açısı içinde olmuştur. Bu açı onların gelişmesine , yöntem ve ilkeler açısından yardımcı olmak, bilimlerin kullandığı kavramların anlam içeriğini tartışmak ve belirlemek, bilimin vardığı sonuçların doğruluk değerlerini irdelemek ve bu sonuçlardan sonra tavrını gözden geçirip kendine yeni ufuklar açmaktır.
Bir dönem tümü kendi içinde yer alan bilimlerin tek tek felsefeyi terk edip kendi ayakları üzerinde varolmaya başlamasına da yine felsefenin içinden çıkan bilim adamları önayak olmuşlardır. Ancak bu doğal olarak bilimlerin bir süre daha şu ya da bu ölçüde metafiziğin etkisinde kalmasının da nedeni olmuştur.
Felsefenin bilimle ilişkisi pozitif bilimlerin felsefeden ayrılıp, kendi ayakları üstünde durmayı başardıkları 19 ve 20 yüzyılda çok daha netleşmiştir. Bu dönemden sonra felsefe bilim üzerine düşünüp, bilimlerin mantığını kurmaya daha çok zaman ayırmıştır. Bu nedenle de bilim ve mantıkla çok daha önceden de ilgilenmesine rağmen, felsefenin bilimle ilgili alt dalı olan BİLİM FELSEFESİ’nin miladı bu yüzyıllar kabul edilir.
Bu dönemin en çok sözü edilen konusu da felsefenin kendisinin da metafizikten arınıp bilimsel olması gerekliliği olmuştur.