1909 yılında Dublin`de (İrlanda), İngiliz bir anne-babanın çocuğu olarak doğdu. 1925 yılında Londra`ya taşındı ve oradan Berlin`e, daha sonra ise Paris`e taşındı.1928/29 yılında Londra`ya temelli taşınarak mobilya tasarımcısı ve iç mimar olarak kendini kabul ettirdi. 1930`da akademik bir resim eğitimi olmaksızın, resim yapmaya başladı. İlk başta fazla başarı kazanamadı ve ilk kişisel sergisinden sonra resme ara verdi. 1940`larda yeniden resim yapmaya başladı. 1944 yılında yarattığı `Çarmıha Gerili Figürler Üzerine Üç Çalışma/Three Studies for Figures at the Crucifixion` adlı eserle kendini resim dünyasına kabul ettirdi.
20. yüzyılın en büyük İngiliz ressamı olarak kabul edilir. Dünya sanatında figüratif ekspresyonizm akımının en önemli isimlerindendir. Eserleri, varoluşçuluk düşünce sisteminin derin izlerini taşır; çok nadir istisnalar haricinde, varolmanın ızdırabını, ümitsizliği ve `insanoğlunun kötü ruhluluğu`nu resmeder. Bacon, bir röportajda insanoğlunu `doğası henüz gelişememiş hayvan` olarak nitelemiştir.
Eserlerinde genelde bir figür, kapatılmış/kafeslenmiş olarak bir iç mekanda resmedilir. İnsan tenini derisi soyulmuş, kasap penceresinde asılı hayvan eti ile ilişkilendirerek betimler. Figürler çarpılmış, güçlü bir devinim içinde hapsolmuş, bir girdaba ya da fırtınaya kapılmış gibilerdir. Tuvaller, genelde dini konuları resmeden ortaçağ resimleri gibi triptik olarak tasarlanır ancak işlenen konu olarak insanoğlunun yozluğu, kötülüğü ve karanlığı mevcuttur.
Konularda, Eadweard Muybridge `in zaman içindeki hareketleri inceleyen fotoğraflarından, Rembrandt, Velazquez, Goya, Van Gogh gibi ressamların eserlerinden etkilenmiştir. Papayı resmeden eserleri hala kilise çevrelerinde olaylar çıkarılmasına sebep olmaktadır.
Konu açısından olduğu kadar teknik olarak da perfeksiyon ile rastlantısallığı birleştirmedeki üstünlüğü ile tanınan ressam, 1992 yılında Madrid`de vefat etmiştir.