Güngören, İstanbul`un Adalar ve Eminönü`den sonra alan bakımından en küçük üçüncü ilçesidir.
Güngören Belediyesi, kentleşme sürecini hızlandırması beklenen kültürel bir proje daha başlattı. 1980 sonrası Anadolu`nun çeşitli illerinden aldığı göçlerle hızlı bir şekilde büyüyen ilçeye, ortak bir kimlik kazandırmak üzere, “Dünden Bugüne Güngören” adıyla Osmanlı`dan 2000`li yıllara ilçenin tarihi akışını kitaplaştıracak olan bu çalışmada, bölgeyi henüz 4-5 çiftlikten ibaretken gören canlı tanıkların hatıraları ve henüz hiçbir yerde yayınlanmamış eski fotoğraflar da yer alıyor.
“Dünden Bugüne Güngören” projesinde, verdiği bilgiler ve aktardığı hatıralarla önemli bir yer tutan Güngören`in ilk Belediye Başkanı ve eski Milletvekili Osman Özbek ile yapılan görüşme, ilçenin geçmişine dair ilginç yönlerini ortaya koyuyor. Projeyi yürüten Güngören Belediyesi Kültür Danışmanı Bünyamin Ateş`e, bölgenin geçmişine dair geniş bilgiler veren Özbek, burada babasının muhtarlık döneminin ardından, kendi muhtarlığının başlamasıyla yakından tanık olduğu geniş bir dönemi ve değişim sürecini anlatıyor.
Eski bir Rum köyü olan Güngören, Cumhuriyet döneminde Muhmutbey Köyü nahiye merkezine 9 köy ile birlikte bağlanmadan önce, Vidos adıyla anılır ve Papaz (Papazın) çiftliğini işletenler tarafından satılan ve yaklaşık 50 çiftçi ailesinin bulunduğu bir köy olarak bilinirdi. 1950`li yıllarda Vidos ile birlikte Bakırköy ilçesine bağlı Mahmutbey Köyü nahiyesi; Avas (Havas) Atışalan, Ayapa (Kirazlı), Ayayaği (Kayabaşı ve Şamlar), Çıfıtburgaz (Çiftlikburgaz, Bağcılar), Litsos (Esenler), Nifos (Kocasinan)ve eski adları bilinmeyen İkitelli ve Güneşli adlarıyla toplam 10 köyden oluşuyordu.
İlk yerleşim
1604 doğumlu 16. Osmanlı Hükümdarı Sultan Genç Osman (1618-1622), ava meraklı bir padişahtı. Güngören Köyiçi`nde, günümüzde ilçenin nadir tarihi eserlerinden biri olan Genç Osman Camii`ni ve üst tarafında da bir “Av Köşkü” yaptırmıştı. Ve ayrıca cami ile köşk arasında bir hamam ve köşkün de doğu tarafına bağ yaptırmıştı. Caminin kıble duvarına isabet eden sağ ve sol iki tarafına yaptırılan ve 1990`lara kadar akar vaziyette kalan iki çeşme ise, kışları sıcak, yazları da buz gibi soğuk akmasıyla ünlenmişti. Günümüzde sağdaki çeşme halen yerinde durmakla birlikte soldaki çeşme hoyratça yıkılıp kaybedildi. Her iki çeşmeye su veren camiin batısındaki sırtlarda yer alan kaynaklar da, üzerine imam meşrutası ve İmam Hatip Okulu yapılarak tahrip oldu. Yakın zamanlara kadar akan bu çeşmeler artık kurudu. Camiinin üzerine bina yapılan bağından ise eser bırakılmadı.
Sultan Genç Osman`ın 20 Mayıs 1622`de Yedikule Zindanları`nda yeniçeriler tarafından şehit edilmesi üzerine yerine Sultan Dördüncü Murat geçmişti. Dördüncü Murat zamanında Yeniçeri Ocağı kaldırılmak istenmişti. Bu çerçevede Sulan Genç Osman`ın Av Köşkü civarındaki binalarda konaklayan yeniçeriler üzerine yürünmüş, buralar top ateşine tutularak yeniçeriler imha edilmişti. Böylece onların yaşadıkları bölge bir nevi lanetlenmişti.
Sultan Genç Osman`ın adını alan camiin hizmetinde imam-hatip, müezzin, kayyum, faraşçı ve hizmetli kadrosu olarak 20 civarında insan görevlendirilmişti. Bunların maaş ve camiin masraflarını karşılayacak gelir temini için de Padişah tarafından akar yaptırılmış ve vakfedilmişti. Bu akarların bir kısmı Suriye`de (muhtemelen Şam`da), bir kısmı da İstanbul Karaköy Meydanı`ndaki Ziraat Bankası ve arkasındaki Tatlıcılar mağazalarının karşısında, Bankalar Caddesi`nden inip Galata Köprüsü`ne giden yolun sağında, sıralı Vakıf Dükkanlarıydı. Bunlar, günümüzde meydan genişletilmesi münasebetiyle yıkıldı. Muhtemelen camiinin başka gelir kaynakları da vardı. Ancak bunlar vakıf kaynaklarının titiz bir incelenmesine ihtiyaç duyuyor.
Genç Osman`ın katledilmesinden muhtemelen 200 sene sonra, Ahıskalı Aşir Hoca adında bir zat Topkapı`dan bu günkü Güngören toprakları üzerine gelince, içinde keçilerin otladığı cami harabesine rastlamış. Cami belki top atışlarından veya ilgisizlikten bu hale gelmişti. “Bunun vakıflarda kaydı vardır” diyerek Vakıf İdaresi`ne müracaat etmiş ve oradaki kayıtlarda Sultan Genç Osman Camii ve akarlarına rastlamış. Dolayısıyla camiin ihya ve idamesi için görevlendirilmiştir. Kadroların ihdası ile caminin tamir ettirilerek ibadete açılması için vazifelendirilen Aşir Hoca “Bismillah” deyip işe koyulur.
Aşir Hoca, en az beş-altı çiftlikten oluşan ve Vidos denilen eski Rum köyünde çalışan müslüman ve sesi güzel dine yatkın kişilerden bir kadro kurmak için harekete geçer. Aşir Hoca`nın bu kadroyu oluşturmak için temasa geçtiği “Müslüman ve dine yatkın kişiler”in yaşadığı günümüzün Güngören`i ise, o dönemde Vidos, Burgaz, Haznedar, Emlak ve Ferhatpaşa çiftliklerinden oluşuyordu.
Bu çiflikler ve bugünkü halleri şöyledir:
- Vidos Çiftliği, Güngören, Yıkıldı
- Çiflik Burgaz Çiftliği, Bağcılar, Yıkıldı
- Haznedar(Ahmet Muhtar Merter),Merter Çiftliği, Osmaniye, Efes Pilsen Fabr. Sahası, Merter Tekstil Merkezi (Keresticiler Sitesi), Merter Bölgesi
- Emlak Çifliği, Güngören Davutpaşa Kışlası, Yıkıldı
- Ferhatpaşa Çifliği, Esenler, Bir kısmı Otogar batısında
Aşir Hoca bu çiftliklerde çalışan ve cami görevine uygun gördüğü kişilerden kadrosunu kurup ayin ettirir. Camiyi tamir ettirir ibadete açar. Bu görevlilere caminin güneybatısında yer alan ve şimdiki Köyiçi mevkiinde bahçelievler yapmaları için hazineden arazi tahsis ettirir. Ekip biçmeleri için de şimdiki Abdi İpekçi Caddesi`nin Bağcılar Köyiçi`ne doğru uzanan kısmının batı yakasında, 2.5-3 dönümlük parçalar halinde hazine arazisi tahsis ettirir. Güngören, bu çekirdek kadronun yaptığı evlerin civarına yeni konutların yapılmasıyla bir yerleşim bölgesi haline gelir.
Vidos Köyü ismi ise, 1935-36 yıllarına kadar devam etmiş, bu tarihten sonra Rumca isimlerin değiştirilmesi yönündeki karar uyarınca Güngören adını alır.
“En tatlı bamya”
Vidos Çayırı denen ve cami kadrosundaki kişilere tahsis edilen arazinin siyah toprağı ve tatlı suyu, burada ekilen bamyayı dillere destan hale getirmişti. Burada yetişen başta üzüm olmak üzere diğer meyve ve sebzeler de civar köylere göre tat bakımından farklılık kazanmıştı. Bugün “Çengelköy Hıyarı” ne ise geçmişti “Güngören Bamyası” da aynı şöhrete sahipti. 30-40 sene öncesine kadar özellikle Bağcılar ve Mahmutbey köylülerinde yetiştirilip pazarlanan bamyalar “Vidos Çayırı Bamyası” diye satılırdı. Tartıda okkadan kiloya dönüldüğü 50-60 sene öncesine kadar bazı sebzeler tane ile pazarlanırken, bamya uzun zaman tane ile satılmaya devam etti. Bamyalar 100`er adetlik paketler halinde satılırdı. Şimdi bu topraklar üzerinde binalar yükselirken, bamya da hafızalarda kalan bir anı oldu.
1955`te nüfus 237
Osman Özbek`in verdiği bilgiye göre, 20-25 hanelik cami hizmetlilerinden oluşan topluluk uzun zaman ulaşım noksanlığı nedeniyle hızlı büyüme olgusuna ulaşamadı. Özbek`in muhtarlık yaptığı 1955 Genel Nüfus Sayımı`nda, 45 haneden ibaret olan Güngören Köyü`nde 237 kişinin yaşadığı tespit edilmişti.