Herat’ı başşehir yaptı. Devri, hakim olduğu yerlerde sulh ve sükun devri olduğu gibi, Herat da kültür merkezi durumuna geldi ve şöhreti dünyaya yayıldı. Hatta Uluğ Beyin ölümü üzerine sönmeye yüz tutmuş olan Semerkand medeniyeti, yerini Herat Medeniyetine bıraktı. Zamanında Herat’ta ilim tahsil eden talebe sayısı 12 bin kişiyi buldu.
İlim ve sanata çok fazla değer veren Hüseyin Baykara, alim ve şairleri sarayından eksik etmezdi. Böylece tarihte “Baykara Meclisleri” olarak zikredilen zevkli, eğlenceli, ilmi toplantılara yer verirdi. Onun meclislerinde Molla Cami, Hatıfi, Ali Şir Nevai gibi önde gelen İran ve Türk şairleri ile meşhur ressam Bihzad, tezkire sahibi Devletşah ve hat üstadı Sultan Ali de bulunurlardı.
Osmanlı tezkirelerinde “İran padişahı, cihan şahlarının şahı, fazılların görüp gözeticisi, beliğlerin koruyucusu, Acemin Hüsrev’i” şeklinde zikredilen Sultan Hüseyin Baykara’nın, Osmanlı hükümdarı ve muasırı Sultan İkinci Bayezid tarafından hatırının sayıldığı da bir gerçektir. Hatta şair Behişti’nin, Hüseyin Baykara’nın ricası üzerine İkinci Bayezid Han tarafından affedildiğini yine Osmanlı şuara tezkireleri kaydetmektedir.
En büyük hizmeti Türk dilini ve kültürünü himaye etmesidir. Zamanında Çağatay Türk Edebiyatı altın devrini yaşamış ve Türkçe'ye olan itibar artmıştır. Çağatay Türk Edebiyatının gelişme ve olgunlaşmasında Hüseyin Baykara’nın hizmeti büyüktür. Türkçe bir divanın sahibi olan Şair Hükümdar, şiirlerinde Hüseyni mahlasını kullanmış, küçüklükten beri birlikte büyüdükleri çocukluk ve mektep arkadaşı Ali Şir Nevai ile Türkçe'nin devlet ve edebiyat dili olması için çalışmış, Türkçe yazmayı emreden ferman çıkarmıştır. Hatta bununla da kalmayarak, devrinin ağır ve karışık hayatına rağmen, çeşitli Türk şive ve ağızlarına, halkiyatına aşina olarak, kendi milletinin edebi zevkini de tatmıştır. Ali Şir Nevai, onu Türk şivelerini en iyi bilenler arasında göstermekten zevk duymuştur.
Şiirlerinde lirizm (akıcılık ve coşturuculuk) hakimdir. Divan’ındaki gazellerin hepsini remel vezniyle yazmış, böylece Türk Edebiyatı içinde ayrı bir hususiyet taşımıştır. Heyecanlı, çekici ifadeler, tasvir güzelliği, canlı bir üslubu vardır. Türkçe'nin aşığı olan bu Hükümdar Şair, yalnız fermanda kalmamış, Divan’ı ile de Türkçe'ye hizmetini bilfiil ortaya koymuş, dili çok güzel kullanmış ve şiirlerinde yabancı kelimelere oldukça az yer vermiştir. Hüseyin Baykara'nın saltanatının yükselişine büyük emeği geçen, ilim ve sanat adamı olduğu kadar, müşavirlik de yapan, hatta devlet hizmetinde yer alan, devrin Türkçe savunucusu olan Mir Ali Şir Nevai, Mecalisü’n-Nefais adlı şuara tezkiresinin bir bölümünü ona tahsis ederek, bu hizmetini takdirle yad etmiştir.
Türkçe Divan’ından başka Mecalisü’l-Uşşak adlı Farsça biyografik bir eserin yazarı olduğu söyleniyorsa da bu durum şüphelidir. Kendisini ilim ve kültüre veren, Farsça şiirler de yazan Sultan Hüseyin Baykara, 36 yılı aşkın saltanat sürmüş ve 1506 (H. 911) yılında vefat etmiştir. Sağlığında Herat’ta hazırlattığı Kubbe-i Âliyye’de yatmaktadır.