İdare Hukuku alanında akla ilk gelen isimlerden biri olan Prof. Dr. Metin Günday, birçok fakültede ders kitabı olarak tavsiye edilen kitabına şu cümlelerle başlar: 'İdare Hukuku, en geniş anlamıyla İdarenin hukukudur. O halde, İdare Hukukunun konusunu belirlerken, önce İdare kavramından ne anlaşılması gerektiğini açıklığa kavuşturmak zorundayız.'
İdare ise, organik anlamda devlet yapılanması içerisinde belli görevleri yerine getirmek için oluşturulan örgüt ve bu örtütte istihdam edilenler olarak tanımlanır; fonksiyonel anlamda ise idare ile kastedilen kamu hizmetlerini hayata yansıtmak için sahip olunması gereken nitelikler ve bu örgütün çalışma sistematiğidir.
İdarenin var oluş amacı kamu yarının gerçekleştirilmesidir. İdare Hukuku da, kamu yararını oluşturmaya, bozulan yarar dengesini yeniden kurmaya yardımcı olarak idarenin faaliyet ve örgütlenmesini kurallara tabi kılar ve böylece bireyin hak ve hürriyetlerinin güvence altına alınmasını sağlar.
İdare Hukuku, 19. yüzyılda ortaya çıkması bakımından kaynağını Roma'dan alan birçok hukuk dalına nazaran daha genç bir hukuk dalıdır. Gelişimini, değişen devlet modeli anlayışına bağlı olarak hızla sürdürmekte olan İdare Hukukunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar İdari Yargıda çözümlenir.
İdare Hukuku'nun kaynaklarının başında anayasa gelmektedir. Anayasa dan sonra İdare Hukuku ile ilgili kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, tüzük ve yönetmelikler sıralanır. Yargı içtihatları ve 'idari teamül ve tatbikat' da elbette bu hukuk dalının kaynakları arasında sayılmalıdır.