Birinci vuruş stratejisi, bir tarafın yapacağı büyük bir saldırıyla, karşı tarafın ikinci vuruş kapasitesini yok ederek (misilleme yapma olanağını) savaşın kazanılmasını öngörür. Bu amaçla, karşı tarafın nükleer silahları hedef alınacaktır. Nükleer silahlarla misilleme yapma olanağı olmayan karşı tarafın birkaç kenti nükleer silahlarla vurularak, ya da konvansiyonel savaş yoluyla istila edilerek teslime zorlanacaktır.
Eğer birinci vuruş ile karşı tarafın ikinci vuruş gücü tümüyle yok edilemez ise, saldıran tarafın kentlerini vurarak misilleme yapma olanağına sahip olacaktır. Bu ise, saldıran tarafı, bu riski göze alamamak dolayısıyla saldırıdan caydıracaktır.
Karşı tarafın tüm nükleer gücünü birinci vuruşla imha edememek sonucu nükleer karşı saldırıya uğramak endişesi, Dehşet Dengesi ya da Yılgı Dengesi olarak adlandırılır.
Birinci vuruş yeteneği bir devletin elinde bulunan nükleer başlıkların sayısına, karşı tarafın nükleer silahlarının tam yerini saptayabilmesine ve gönderme araçlarına bağlıdır, fakat aynı zamanda da düşmanın ikinci vuruş yeteneğinin gelişmişliğiyle sınırlıdır. İkinci vuruş yeteneğinin tahribatından kaçınmak için, ABD ve SSCB, yeraltı silolarında, filolarında ve uydu ülkelerde katılararası füzeleri yerleştirmişler, çok yönlü nükleer başlıklı füzeleri denizden fırlatan denizaltıları da dünyanın değişik okyanuslarına dağıtmışlardır.