Felsefe Sözlüğü- A.Baki Güçlü, Erkan Uzun, Serkan Uzun, Ü.Hüsrev Yoksal-Bilim Ve Sanat Yayınları
Ek bilgi
1921 doğumlu çağdaş Amerikan toplum ve siyaset filozofu. Temel eserleri: A Theory of Justice Adalet Teorisi ve Political Liberalism Liberalizm.Liberalizmin oldukça eşitlikçi bir versiyonunu öne süren ve dolayısıyla, bu görüşün kendisine dayandığı toplum sözleşmesi öğretisinin 20. yüzyıldaki en önemli savunucusu olan Rawls, adalet teorisiyle ve sosyal kurumların bazı kişilere diğerleri pahasına hayat boyu sürecek ahlaken ilgisiz ya da keyfi çıkarlar veya avantajlar sağlamamasına beslediği umutla tanınır. Bu teorisi ya da umudu sadece ırk ayırımcılığını, cinsel, dini veya etnik ayırımcılığı değil, fakat sosyal ve ekonomik eşitsizliğin çok çeşitli biçimlerini de mahkum eden Rawls, adil olması gereken bir toplumun sahip bulunmak durumunda olduğu ilkeleri belirlemek ya da tespit etmek için hipotetik bir aygıt ya da düşünme tarzı geliştirmiştir.
Onun söz konusu hipotetik düşünümüne göre, bir toplumu meydana getiren özne ya da failler başlangıçta tam bir bilgisizlik hali içinde bulunmaktadırlar. Başka bir deyişle, bu hipotetik durum içinde, fail ya da aktörler, toplumdaki yerleri, sınıfları veya toplumsal konumları, psikolojik eğilimleri, zekaları ve güçlü yanları, rasyonel bir hayat tasarımını n ayrıntıları, toplumun ekonomik durumu ve politik yapısı, ait oldukları kuşak, vb., ile ilgili olarak hiçbir bilgiye sahip değildirler. Aktörlerin bilgisizlik içinde olmaları, Rawls’a göre, onların kendilerine sadece faillerin kendi koşulları temeli üzerinde değer biçilmemiş ilkelere ulaşmalarına imkan verir. Bu hipotetik başlangıç durumu içindeki aktörler, bununla birlikte, pratik meseleleri, iktisat teorisinin ilkelerini, toplumsal örgütlenmenin ilkelerini ve insan psikolojisini belirleyen yasaları anlayabilecek durumdadırlar. Rawls dahası, onların rasyonel bir çıkar duygusuyla eylediklerini ve bir adalet duygusuna sahip olmalarını öngörür.
Söz konusu hipotetik bilgisizlik durumu içinde bu şekilde tanımlanan taraflar, Rawls’a göre, şu iki temel ilkeye ulaşırlar veya ulaşmak durumundadırlar: 1- Her birey, herkes için benzer bir özgürlükle bağdaşan en yüksek derecede eşit özgürlük hakkına sahiptir. 2- a) Sosyal ve ekonomik eşitsizliklerle en olumsuz, en dezavantajlı durumda bulunanlara en fazla yarar sağlayacak şekilde mücadele edilmeli, b) hizmet ve konumlar, hakça bir fırsat eşitliği temeli üzerinde, herkese açık olmalıdır.
Rawls’ın insanların hayatları süresi içinde sahip olabilecekleri şansları belirleyen politik, iktisadi ve sosyal yapıları yönetmeleri ve yönlendirmeleri gerektiğine inandığı bu iki ilkeden birincisinin ikincisi karşısında önceliği vardır; başka bir deyişle, ikincisinin ele alınmasından önce birincisinin sağlanması gerekmektedir. Bunlarda eşit özgürlük talebi veya ilkesi kovuşturma, işkence, ayırımcılık ve politik baskıyı ortadan kaldırır. Fırsat eşitliği ilkesi eşit yetenek ve motivasyona sahip olan herkesin, hangi sınıftan gelirse gelsin, eşit başarı şansına sahip olmasını teminat altına alır. Farklılık ilkesi ise eşit olmayan yeteneklerin, bu herkesin iyiliğine olacağı için, farklı şekillerde ödüllendirilmelerini mümkün kılar.
Rawls bütün sözleşmeciliğine ve liberalizmine rağmen, yararcılığa karşı çıkmış olan bir düşünürdür. Çünkü ona göre, en yüksek toplam iyiye, yeteneksizler veya güçsüzler başta olmak üzere, azınlıklara haksız dezavantajlar yükleyecek yollardan ulaşmanın çokça bir değeri olamaz. Yani, doğrunun iyiden önce ve bağımsız olduğunu, ve iyi aracılığıyla tanımlanamayacağını savunmuştur.