Karaoğlan`ın gerçek öyküsü, 1926`da başlar. Abdullah Ziya Kozanoğlu, Kızıltuğ adlı öyküsünü, Resimli Mecmuada tefrika eder. Kızıltuğ`da ortaya çıkan Otsukarcı ve oğlu Kaan, maceradan maceraya koşan Orta Asya`lı kahramanlardır.
1959`da Akşam gazetesinde, Kızıltuğ`un çizgiromana dönüştürülmesi gündeme gelir ve bu iş için genç ressam Suat Yalaz düşünülür. 19 Ağustos 1959`da başlayan Kızıltuğ büyük ilgi görür ve devamına karar verilir. Kızıltuğ`un devamı niteliğindeki "Cengiz Han`ın Hazineleri", kahramanı Kaan`ın ismiyle çizilir.
Kaan, Karaoğlan`ın son ismini almadan geçirdiği bir dönemdir. Suat Yalaz, toplam dokuz adet Kaan macerası hazırlar.
Bu maceralar, Cengiz Han`ın Hazineleri, Tibet Canavarı, Altın Saçlı Kız, Kız Kulesi Kahramanı, Hülagu`nun Gözdesi, Ağahan`ın Yüzüğü, Alagoya`nın Ölümü, Altın Hançer, ve Bozkurt`un İntikamı`dır.
Kozanoğlu, bu maceralardan başka Kaan yazmayınca, Suat Yalaz kahramanın adını değiştirir ve Karaoğlan böylece doğmuş olur. "Asya Kaplanı" adlı ilk Karaoğlan macerası, 1963 başında dergi olarak yayına başlar.
Kaan`dan Karaoğlan`a geçiş kolay olmuştur; yani kahnaram farklı bir çizgiyi gerektirmemekte ve tiplerin çoğu hazırdır. Karaoğlan, ana karakterini Kaan`dan almıştır. Otsukarcı, Baybora`ya, Çakır`sa Çalık`a dönüşmüştür.
Karaoğlan atletik, deli-dolu, gözüpek ve mert bir Uygur genci olarak tanıtılır ilk başlarda. Bir kahramanda bulunması gereken tüm özelliklere sahiptir. Göçebedir ve bir yerde uzun süre kalmaz. Bu da maceraların geçtiği haritayı genişletmektedir. Zaman içinde Çin`den Hindistan`a, Bizans`tan Altaylar`a uzanır bu maceraların coğrafyası.
Karaoğlan, erkek çocuklara törenle ad koyulan bir dönemde yaşar, ama böyle bir tören göremez; daha birkaç aylıkken annesi öldürülür, babası yaralı bir şekilde oğlunu kurtarabilir ve onu bir ormancıya emanet eder. Ormancı da bebek kendilerine ait olmadığından ona bir isim vermez. Ama kara, gür saçlarından dolayı onu Karaoğlan diye çağırırlar.
Suat Yalaz, birçok maceranın temellerini Türk tarih ve folklorundan almış, bir o kadar da yabancı kaynaklardan yararlanmıştır. Dede Korkut`tan Pardanyanlar`a, Demir Maskeli Adam`dan efsanelere kadar geniş kaynak vardır Karaoğlan maceralarının altyapısında.
Karaoğlan`da kullanılan dile de büyük özen gösterilmiştir. Bazı maceralarda o dönemin dili tercih edilir.
Karaoğlan içerdigi erotizmle, küçükler kadar büyüklerin de ilgisini çeker. Bu, Karaoğlan`a olgun ve gerçekçi bir görünüm kazandırır.
Karaoğlan, diğer yabancı örneklerde çok iyi işleyen bir mekanizmayı da hiç bozmadan kullanır ve aynı başarıyı yakalar. Bu, sertlik ve mizahın uygun bir dozda karıştırılmasıdır. Gerginliği azaltan, okura soluk aldıran mizah, yan karakterlerin (Çalık ve Balaban) davranış biçimlerinden kaynaklanır.
Karaoğlan`daki psikolojik tahlillerse, edebi bir derinlik ve değer kazandırmaktadır. İnsanlar yalnızca iyiler ve kötülerden oluşmaz. Aralıkta pekçok insan yapısından söz edilebilir. "İnceyılan Hanı" adlı maceranın kötü Düşes Berthe`si, Karaoğlan`in peşine takılıp Urfa yöresini dolaşmaya başlar. Burada yaşayan yerli halkı, tanıdıkça kişiliği değişmeye başlar. "Kul Bakay`ın Mezarı" adlı maceradaysa çocuk Karaoğlan`ı kaçıran bir uğru ile çocuk arasında sert başlayan ilişki, giderek karşılıklı sevgiye dönüşür. (Benzeri bir öykü de yıllar sonra "Perfect World" adlı filmde işlenir.)
Karaoğlan öyle tutulur ki, Suat Yalaz ister istemez eserini filme dönüştürme kararı alır. Yarışma ve kampanyalarla Karaoğlan`ı canlandıracak biri aranmaya başlanır. Sonuçta Suat Yalaz, tesadüfen Kartal Tibet`i bulur. "Altay`dan Gelen Yiğit", "Baybora`nın Oğlu" ve "Camoka`nın İntikamı" peşpeşe çevrilir.
Dönemin sosyal ve politik ortamı da Karaoğlan`ın birçok macerasına yansır. Örneğin, "Mor Kahküllü Şehzade"de, 1970`lerin başında İsmet İnönü üstündeki politik baskıların arttığı dönemde, Yalaz İsmet Paşa`nın bu durumundan esinlenerek Kazılık Koca`yı ortaya çıkrır ve bu Dede Korkut öyküsünü, dönemin siyasi olaylarına denk düşürür. 1980`lerde yurtdışında resmi görevlilerimize Ermeni saldırılarının arttığı ve toplumsal öfkenin de büyüdüğü bir dönemde çizilen "İnceyılan Hanı"nda, Ermeni-Türk ilişkileri incelenir ve dengeli bir yaklaşımla anlatılır.
Karaoğlan, çeşitli yıllarda uzun süre yayınlanır;
1963 - 17 sayı,
1964 - 186 sayı,
1967 - 151 sayı,
1973 - 156 sayı,
1977 - 19 sayı,
1982 - 158 sayı,
1988 - 20 cilt.