Ölüdeniz' 5 deniz mili uzaklığında.
Kanyon duvarının yüksekliği 350-400m ye ulaşıyor. Kanyonun tabanı, dar üçgen şeklinde batıya doğru açılırken, parlak bir kumsal, denize ve kayalıklara kontrast oluşturuyor.
Kanyonun arka ucunda 60m' lik düşüşlerle akan şelaleler, dere boyunca dev zakkumların cangılında bulunan ve vadiye ismini veren Kaplan Kelebeği habitatı.
Kelebekler Vadisinin iki önemli karakteristik özelliği var. Bunların birincisi insana acz hissi veren ürpertici dik ve yükseklikte kayalıklar ve batı rüzgarlarına açık bir deniz ufkuyla dış dünyadan yalıtılmış ve soyutlanmışlık. Diğeri, kumsalından şelalesine, kaya peyzajlarından batan gün seremonisine, tarihinden kelebeğine pek çok özelliğin, hemen hepsi 100 dekar alanda, hep birarada sunulmuş olması.
Bu mekanın diğer bir boyutu da… 10 yıldır, bireysel gezen, merak eden, kaşif ruhlu sırt çantalı gençler kulaktan kulağa burayı birbirlerine anlattılar. Öyle ki, her ülkeden kulağı duymayan kalmadı ve burası çok uluslu bir gezginler cennetine döndü.
Vadinin çağlayanlar bölümündeki cangılda Kaplan Kelebeği (EUPLAGİA QUADRİPUNCTARİA) kolonisi barınıyor. Geceleri hareketli olan ve vadiye ismini veren bu tür yanında, tespit edilebilen 35 kadar gündüz 35 kadar da gece kelebeği bulunur. Bunlar arasında Danaus Cripsipus' un bir alt türünü oluşturan endemik (Yanlız oraya mahsus) kelebekler de vardır.
Kelebekler vadisi ( 90 dönümlük taban alanı); S.S. Anadolu Turizm Geliştirme Koop.' ne ait özel bir arazidir. Vadideki işletme, vadinin korunması, temizliği ve diğer hizmetlerin yükümlülüğü altındadır.
Kelebek Vadisi Tarihi
M.Ö.4. Yüzyıla uzanan Likya'nın Perdicia isimli yerleşim yerinin bazı kalıntıları Kelebekler Vadisi Kanyonu'nun hemen üstünde yer almakta ve buradaki köy halen o zamanı hatırlatan bir isimle, Faralya olarak anılmaktadır. Ancak köyün şimdiki resmi adı Uzunyurt' dur. Bizans ve uzantısı Yunan yerleşimcileri tarafından Osmanlı'nın son zamanlarına kadar sürdürülmüş olan teraslamalarla, yamaçlara uygulanan bahçecilik kültürü daha sonra Türk göçebelerine devredilmiş ve bugüne kadar gelmiştir.1960'lı yıllara kadar vadide eski dönemlerde yer alan Rum yerleşimine ait kilise ve diğer birkaç yapı yukarıdaki köylülerce görülebilmekteydi. Vadide, görülmemiş irilikte narenciyelerin, Akdeniz'in tipik incir, sakız, harnup, dut vs. ağaçlarının, bir kişinin taşıyamayacağı irilikteki karpuzların yetiştirildiği hafızalardadır. Hatta Faralya köyünün (Belki şuanda hiçbirisi hayatta bulunmayan) en yaşlılarının ilk gençlik yıllarından, vadide yaşayan gizemli kadın Despina'nın asırlık yaşına rağmen köye, değiş tokuş için yük dolu çuvalları kanyon duvarlarından nasıl çıkardığı hatırlanır. Despina, vadideki işletmecilerin halen kullandığı tek göz evin hanımıydı. Kumsaldaki kayanın üstüne oturup kanyon duvarı arasından denize batan güneşi izlerken, belki de denize açılıp bir daha dönmeyen denizci sevgilisini beklerdi. Günlerden bir gün köylüler artık onu göremez oldular. Cansız bedenini bile...
'60 lı yıllarda vadinin koop.'den evvelki maliki, ziraat mühendisi E.E. nin hazırladığı ziraat projesi gereği, geleneksel bahçecilik kültürünün bir parkı durumundaki vadinin kadim ağaçları, köylülerin insan beli kalınlığında diye ifade ettikleri narenciyeleri kesilmiştir. Projesi, elbette kısa zamanda çok verim veren cinsler yetiştirmek, yani endüstriyel tarım yapmaktan ibaretti. Bu amaçla sulama havuzu ve beton künkler inşa ettirdi. O tarihlerde Ölü Deniz'e ancak bir traktör yolundan ulaşılabilirdi. Bu yüzden de vadideki çiftliğin bakımı ihmal edildi. Geriye ise, aşırı kar hırsının ya da bir projeye sadece konvansiyonel tarım mühendisliği vizyonuyla girişmenin tahrip ettiği "viran olmuş bahçe" kaldı.
Sonrasında, koleksiyoncu ve fotoğrafçı Rıfat Kılar, 1978'i izleyen yıllardaki vadi ziyaretlerinde, daha öncesinde Güdürümsü olarak bilinen yerel isminin değişmesine yol açacak 'Kelebek Vadisi ismini ilk kez telaffuz etti.
1987'de H.Deniz Bayramoğlu, vadide Butterflyvalley ismini kullanarak bir kamping-restoran işletmesi kurdu. Burada, turizm işletmeciliği sadece bir araçtı. Amaç, doğayla uyumlu bir yaşam modelinin temellerini atmak ve bunu uluslar arası platformlarda paylaşmaktı. Başta müzisyen Nezih Topuzlu ve bir grup doğasever ile birlikte adeta vadiyi koruma misyonunu üstlendiler. Bölgedeki imar yasaklarının sürdürülebilir bir koruma için yetersiz olduğundan hareketle, dengeli-optimum kullanımı dışlamayan hatta doğası gereği de kendisini koruyan bu mekanı, bir eğitim modeli gibi değerlendirerek, doğaya uyumlu farklı düşünce ve hareketleri içeren bir faaliyet merkezi oluşturulmaya çalışıldı. Yıllar geçtikçe vadi, iyice tanınmaya ve dolayısıyla kitle turizminin zararlarından etkilenmeye başlasa da halen vadiyi koruma mücadelesi tüm hızıyla ve yüksek kira bedelleri ödenmesine rağmen, kazanç esaslı düşünceye dayanmayan bir işletmenin katkılarıyla sürdürülmekte.