Klasik Dönem
Kısaca: Özellikle müzikte olmak üzere,birçok alanda sık sık kullanılan “klasik” kelimesi, ülkelere ve çağlara göre çok değişik gerçeklikleri kapsar. “Klasik”müzik “popüler” veya hafif diye adlandırılan müziklerin karşıtı gibi ele alınabilir ve o zaman Pérotin den (ykl.1200)Pierre Boulez in izleyicilerine (XX. ...devamı ☟
Müzikte son baroğun en büyük temsilcisi olan Bach 1750 de Leipzig de öldüğünde genç Haydn Viyana da ilk eserlerini yazıyordu. Bu olaylar bir yüzyılı iki eşit döneme ayırır. Birinci yarıya Bach hakimdir. İkinci yarıdaysa Haydn yepyeni bir sanat ve toplum bağlamında, Mozart ile birlikte, Viyanayı en azından yaratıcılık açısından, Avrupanın müzik merkezi haline getirir. Bu iki besteci xvııı. yy ın ikinci yarısıyla özdeşleşir. Sonraki kuşaklar geriye dönüp baktıklarında böyle düşüneceklerdir. Özellikle Bach, ortaçağdan ve Rönesans’tan devralınan birikimi en uç noktasına ve zirveye ulaştırmıştır. Oysa onun çağdaşı olan bestecilerin büyük bir kısmı, besteleme tekniklerinin sadeleştirilmesi , armoni ve çokseslilik (kontrpuan) yerine melodiye öncelik verilmesi gibi eğilimler göstermektedir. Bach’ın ölümünden hemen önceki ve hemen sonraki dönemlerde Bach’a oranla kesin bir yüzeysellik görülür. Yeni melodi anlayışı ileride daha da güçlenecektir, ama kompozisyon yoğunluğu bakımından bu yeni anlayışın yol açtığı kayıplar, yeni bir çokseslilik, yeni bir yoğunluk ve yeni bir müzik düşüncesi getiren Haydn ve Mozart dehaları sayesinde ancak 1780’e doğru telafi edilecektir. Haydn ve Mozart yetişme döneminde eserlerinin tek bir notasını bile bilmedikleri Bach’ın üslubundan çok uzaktır. İkisinin de üslubunun ilk belirtileri, Bach’ın ölümünden epeyce önce ortaya çıkmıştır ve Bach’ınkinden çok daha fazla Telemann, Scarlatti gibi çağdaşlarının ve 1710 dolaylarında doğmuş olan ve bazılarınca ön-klasik diye nitelenen bestecilerin üslubundan izler taşır. Ön-Klasik denilen besteciler Kuzey Almanya’da Carl Phillip Emanuel Bach (Johann Sebastian’ın dört müzisyen oğlunun ikincisi), Mannheim’da Johann Stamitz, Viyana’da Mathias Georg Monn ve Georg Christoph Wagenseil ve Milano’da Giovanni Battista Sammartini’dir. İtalyan opera bestecilerinin ve Johann Adolf Hasse gibi, Italyan olmayan ama İtalyan tarzı operalar yazan bestecilerin de apayrı bir yeri vardır.
En azından XX.yüzyılın ortalarına kadar, Haydn (1732-1809) ve Mozart’ın (1756-1791) son eserleri ve Beethoven’in hemen hemen bütün eserleri, bestecilerin ve dinleyicilerin düzeylerini belirleme konusunda mihenktaşı sayılacaktır. Özellikle bu anlamda bu üç besteci “klasik” tir. Onlar tarihte keşfedilmeye ihtiyaçları olmayan ilk bestecilerdir. Bu onlardan önceki bütün bestecilerin büsbütün unutulduktan sonra XX.yüzyılda yeniden hatırlandığı ve Haydn ve Mozart’ın eserlerinin (hiçbir zaman Bach gibi bir köşede keşfedilmei beklememişlerdir), 19. yüzyılda da günümüzdeki kadar tanındığı, anlaşıldığı ve çalındığı anlamına gelmez. Ama Haydn ve Mozart, kendi dönemlerinden günümüze kadar repertuvarda ve dinleyicinin zihninde çok sağlam bir yer edinmişlerdir. Aslında, onlar en büyük eserlerini, o dönemde ortaya çıkan ve istensin veya istenmesin, bugün de müzik hayatımızın temelini oluşturan konserler için yazmışlardır. Aynı şekilde senfonik orkestrayı yarattılar ve (özellikle Haydn) yaylılar dörtlüsünden senfoniye kadar yeni türlerin parlak örneklerini verdiler. Bu bestecilerin piyano sonatlarını ve (özellikle Mozart tarafından) temelden değiştirilen konçerto türündeki eserlerini ve operalarını da anmak gerekir. Senfonik müziği (veya orkestra müziğini) oda müziğinden ayırdılar ve Germen, hatta Viyana müziğinin, birbuçuk yüzyılı aşkın bir süre boyunca bütün Avrupa’ya hakim olmasını sağladılar. Nihayet, bu müzisyenler sanatçının özgürlüğü ilkesini iktidarlara ve topluma kabul ettirdiler.
Klasik üslup 1780-1815 arasında en parlak dönemini yaşadı. Bu dönemde Avrupa’da Fransız devrimini hazırlayan olaylar, sonra devrim, hemen ardından patlak veren olaylar yaşandı. Kökenlerine eğinildiğinde görülür ki Viyana, 1750’ye doğru diğerleri gibi bir merkezdir. Ama en küçük bir kuramsal spekülasyona girişmeksizin denebilir ki, Viyana üslubu-Başlangıçta,mesela Mannheim üslubundan daha az şaaşalı daha az heyecan yaratıcıdır- Ama çok geçmeden ( Haydn’ın 1760’lardaki senfonileriyle kesin olarak), en ileri ve en anlamlı biçimsel ve tonal arayışlarla özdeşleşmiştir. Ve sonunda, 1800 insanları için, tek başına (veya hemen hemen) orkestra müziğinin ve yüksek düzeyli oda müziğinin temsilcisiydi, hatta Viyana üslubu, orkestra müziğiyle tamamen özdeşleşti. Bu bakımdan İtalyadan ve 1789 öncesi ve sonrası Fransasından olduğu kadar, kurumsal etkinliklerin yoğun olduğu, ama Viyana okulunun üstün başarılarıyla kıyaslanabilecek hiçbirşey ortaya koyamayan Kuzey Almanyadan da ayrılır ve Empfindsamkeit tan doğrudan doğruya romantizme geçer. Öte yandan Viyana üslubu, yanlız Kuzeyin ve Güneyin (Italya) değil, Doğu ve Batının da(Haydn, Slav dünyasının çok yakınında doğmuştur) birleştiği bir yer olarak görünür. Son olarak şunu da belirtmek gerekir ki, Viyana üslubunda yanlız değişik halkların değil, değişik toplumsal katmanların duyguları da (1770 e doğru, Kuzey Almanya’da Haydn’ın avama yönelik üzlup özelliklerine karşı gösterdiği sert tepkiler, bunun kanıtıdır) biraraya gelmiştir. Viyana üslubu kültürlü kesime yönelik olanla basit halka yönelik olanı da, aristokratik olanla amiyane olanı, hiçbirine hiçbirşey kaybettirmeden birbirine karıştırdı ve bunların evrensele yönelen bir sanat dünyası doğurduğunu kabul ettirdi.
Bu insanca özelliklere, 1780lerde, 2. Joseph’in hükümdarlığı döneminde, Viyana'nın aydınlanma ruhunun getirdiği entellektüel bir kaynaşma ortamı oluşu da eklendi. Haydn ve Mozart, bu arada olgunluk dönemindeydiler ve bu ortamdan beslenmeyi bildiler. Mozartın sihirli flütü (die Zauberflöte 1791) bunun kanıtıdır, bu eser Viyana ruhunu, dolasıyla dönemin özünü yüceltmiştir. Buna tepkiler gecikmedi, ama Haydn, Yaratılış (1798) adlı oratoryosuyla Beethoven Fideliosuyla (1805-1814) hatta “Metternich Sistemi” sırasında 9. Senfonisiyle (1824) geleneği sürdürdü. 9. Senfoni, bütün insanların kardeş olduğunu ilan etmekle kalmayıp, kesinlik taşıdığı bir çağdan kaynaklanan son sarsıntıdır.
Klasik müzik
3 yıl önceromantizmin geldiği dönemdir. Kendi içinde 3 döneme ayrılır: Erken Romantik Dönem: Romantik anlatımın Klasik dönem içinde doğduğu, ilk dönemidir. Bu anlatımın...
Klasik batı müziği, 1450, 1600, 1750, 1820, 1901, Arp, Avrupa, Bach, Beethoven, Carl OrffKlasik Türk Müziği
3 yıl öncevardır. Klasik Türk müziği tarihsel açıdan altı döneme ayrılabilir: oluşum dönemi, dönüşüm dönemi, klasik dönem, son klasik dönem, romantik dönem ve çağdaş...
Klasik türk müziği, Klasik türk müziğiKlasik dönem bestecileri listesi
3 yıl öncearasında bulunduğu kabul edilen Klasik müzik dönemi bestecilerinin sınıflandırılmış bir listesidir. Klasik müzik dönemi bestecilerinin en önemlileri arasında...
Klasik Yunanistan
6 yıl önceYunan tarihinin bu döneminden türemiştir. Antik Yunanistan'da sanat, mimari ve kültür bağlamında bu klasik dönem, bazen Helenik dönem olarak da adlandırılmaktadır...
Klasik Arkeoloji
3 yıl önceKlasik Arkeoloji tıpkı Hristiyan Arkeolojisi gibi, Arkeoloji'nin alt bilimdallarından biridir. Bu disiplin daha çok Antik Yunanistan ve Antik Roma kültürü...
Helenistik dönem
3 yıl önceHelenistik Dönem, Büyük İskender'in istilalarıyla başlayan, Antik Dünya'da Grek etkisinin doruğa ulaştığı dönemdir. Dönem, Klasik Grek Dönemini izlemiştir...
Antik Yunanistan, 14. yüzyıl, 16. yüzyıl, 19. yüzyıl, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, 1967-1974 Yunanistan Askeri Cuntası, 20. yüzyıl, 3. yüzyıl, 30 Yıl Savaşları, Achaea, AchaiaKlasik liberalizm
3 yıl önceKlasik liberalizm, bireysel özgürlüğe, bireylerin ekonomik serbestliğine ve devletin küçülmesine odaklanan bir felsefi ve politik ideolojidir. Sosyal liberalizm...
Donizetti Klasik Müzik Ödülleri
6 yıl önceDonizetti Klasik Müzik Ödülleri, Andante Klasik Müzik Dergisi öncülüğünde ilki 2010 yılında organize edilen ve her yıl klasik müzik alanındaki çeşitli...