Kılıç Arslan, ülke içinde sükuneti ve komşu Türk beyleriyle anlaşma sağladıktan sonra, güney sınırını tehdit eden Ermeni Prensi Stepher’e karşı 1156 yılında sefere çıktı. Hakimiyeti altındaki yerlerde İslamiyetin adaletini tesis ettirip, yerli gayrimüslim ahalinin bile teveccühünü kazandı. Daha sonra batıya yönelen Kılıç Arslan, 1159 senesinde Eskişehir yakınlarında Bizans İmparatoru Manuel’in kuvvetlerini yenip, bölgeden uzaklaştırdı. Meşhur Bizans oyunları ile Türkleri birbirine düşürme siyaseti takip eden Bizans İmparatoru Manuel ile görüşmek için İstanbul’a giden Kılıç Arslan’a, bu ziyareti sırasında çok itibar edildi. Bizanslılarla yapılan anlaşma gereğince batı sınırlarını emniyete alan Kılıç Arslan, Anadolu birliğini kurmak için teşebbüse geçti. Elbistan, Darende ve çevresini, Kayseri ile Zamantı bölgesini ve Malatya’yı Danişmendlilerden; Ankara ve Çankırı’yı da kardeşi Şahinşah’tan aldı. Sivas, Niksar ve Tokat’ı zaptedip, Danişmendli Beyliğini 1178’de ortadan kaldırarak, Anadolu’da birliği sağlayıp, batıya rahatça dönebilecek duruma geldi.
Kılıç Arslan, doğudaki faaliyetlerini tamamladıktan sonra, Bizans sınırına yerleştirdiği Türkmenlere gaza akınları yapmalarını emretti. Akıncılar; Denizli, Kırkağaç, Bergama ve Edremit’e kadar yıldırma ve yıpratma faaliyetlerinde bulundular. Bütün bunlar Bizans İmparatoru Manuel’in dikkatinden kaçmıyordu. Danişmendlilerin Sivas şubesi hükümdarı Melik Zünnun, Amasya taraflarından Kılıç Arslan’a karşı yardım edeceği vadiyle Manuel’i Türkiye Selçuklu Sultanı ile savaşa teşvik etti. Bizans İmparatoru Manuel, Bizanslılardan başka Frank, Macar ve Peçeneklerden kurulu yüz bin kişilik ordusuyla, her ne pahasına olursa olsun, Türkiye Selçuklu Devletini ortadan kaldırmak için harekete geçti. Bizanslıları yakından takip edip, orduyu her zaman teyakkuz halinde bulunduran Kılıç Arslan buna daima hazırdı. İki ordu göller bölgesinde karşılaştı. Kılıç Arslan az sayıdaki kuvvetleriyle sahte ric'at taktiğini tatbik etti ve Miryokefalon Vadisinde Bizans ordusunu Türk akıncıları çevirme harekatıyla sardı. Eylül 1176 senesinde yapılan bu savaşta Bizans ordusu imha edilerek beş bin araba dolusu silah, malzeme, erzak ve mücevheratı ganimet aldılar (Bkz. Karamukbeli Meydan Muharebesi). Bu savaş sonunda, Türklerin Anadolu’dan atılamayacağı Bizanslılara iyice öğretilip, Türk vatanı muhafaza edildi. Sınırdaki statüyü korumayı ve yıllık vergiyi vermeyi kabul eden Manuel, İstanbul’a dönünce anlaşmaya uymadı. Kılıç Arslan, anlaşmanın kuvvet yoluyla tatbikine teşebbüs etti. Türk akıncıları, zafer sonrasında Uluborlu, Eskişehir, Kütahya ve havalisini 1182’de zaptettiler. 1183’te Denizli dahil Ermeni hakimiyetini ortadan kaldırarak Silifke’yi fethettiler.
Mücadeleli, uzun ve başarılı bir saltanat hayatından sonra yaşlanıp yorulan Sultan İkinci Kılıç Arslan, on bir oğlunu ülkesinin değişik bölgelerinin idaresine tayin etti. Kılıç Arslan, Konya’da oturuyor, ülkeyi veziri İhtiyarüddin Hasan idare ediyordu. Kardeşler arasında hakimiyet mücadeleleri başladı. Kardeş mücadelelerinin silahlı kavgaya dönüştüğü esnada, Eyyubiler Devletinin kurucusu Selahaddin Eyyubi, 1187 senesinde Haçlıların elinden Kudüs’ü alınca, Avrupa’da tekrar Müslümanlar üzerine sefer hazırlıkları başladı. Almanya imparatoru ile İngiltere ve Fransa krallarının idaresindeki Üçüncü Haçlı Seferinde, Alman ordusu karadan Anadolu üzerinden Kudüs’e ulaşmak istiyordu. Kılıç Arslan, devletin buhranlı anında Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa ile, Anadolu’yu tahrip etmeden Suriye’ye inmelerini şart koşarak, anlaşma yaptı. Fakat, Alman ordusunun Akşehir’de Türklere saldırıp yenilmesi, Almanların Konya’ya girip şehri tahrip etmelerine sebep oldu. Konya’da beş gün kalan Almanlar, Suriye’ye gitmek için hareket ettiler (Bkz. Haçlı Seferleri). Kılıç Arslan, oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev’in yanında seksen yaşındayken 1192 senesinde vefat etti.
Anadolu Selçuklu Devletinin en büyük hükümdarlarından olan İkinci Kılıç Arslan, Anadolu’da milli birliği tesis için çalıştı. Miryokefalon Meydan Muharebesini kazanarak, Türkiye’nin Türk yurdu olarak kalmasında mühim rol oynadı. Takip ettiği iskan siyaseti ile Türkmenlerin yerleşik hayata geçmelerini sağladı.