100 yıla yakın süren Venedik dönemi ile başkent Lefkoşa`da feodal düzen aristokratik anlayışla devam etmiştir. Venedik döneminde Rönesansla gelen yeni fikirler ve yenilikler benimsenmiş ve Lefkoşa`ya uygulanmaya başlanmıştır. Rönesansla birlikte yavaş yavaş önemini kaybeden Kilise anlayışı Ortaçağ kentlerinin şehir dokusunu değiştirmiş, Kilisenin ve Kilise etrafında oluşan meydanların kentin en önemli simgesi olarak bilinmesi tarihe karışmaya başlamıştır.
Lefkoşa, 9 Eylül 1570`te Osmanlılar tarafından alınmıştır.
Rönesans ile ortaya atılan yeni “İdeal Şehir” kavramı Lefkoşa şehrine de uygulanmıştır. 1567-1670 yılları arasında şehri koruma amaçlı o dönemin mimarlarından “Giulio Savorgnano” tarafından yapılan surlar Doğu Akdeniz`deki “Palmanova” şehrinin surları ile benzer plandadır. Palmonavo, Venedik Cumhuriyeti sınırları içinde oluşturulan planlanmış Rönesans şehridir ve Rönesans döneminde tam olarak tasarlanan ve uygulanan “İdeal Şehir” anlayışını simgeler. Askeri mimarinin en mükemmel örneklerinden biri olan Lefkoşa Surları, 5 km uzunluğunda, birbrilerine uzaklıkları eş 11 burçtan (fig 1) ve 3 anıtsal kapıdan oluşmaktadır. Magosa Kapısı (G.Kıbrıs), Baf Kapısı (G.Kıbrıs) ve Kuzey Kıbrıs`ta bulunan Girne Kapısı surlar içinin ve dışının sirkülasyonunu halen sağlamaktadır.