Fransa'nın Akdeniz kıyısında yeralan şehir, Akdeniz'in en büyük ticari limanına sahiptir.
Bugün Marsilya artık Fransa'nın en kalabalık varoşlarından birine sahiptir.
Marsilya, sosyetik tatil beldeleri Cannes, Nice, St. Tropez’ye yakın olmasına rağmen Güney Fransa’nın diğer şehirlerine hiç benzememektedir. Kuzey Afrika kökenlilerin çoğunlukta olduğu, 1 milyona yaklaşan çok çeşitli etnik nüfusuyla bir metropol görünümündedir. Herkesin değişik bir aksanı olduğu için Fransızca'yı az veya aksanla konuşsanız bile kimse yadırgamamaktadır. Akdeniz ikliminin getirdiği yumuşak hava akımıyla soğuk ülke vatandaşları için çekici olsa da, yüksek suç oranı ve uyuşturucu trafiğinin yoğun olduğu iddia edildiğinden turistlerin çok rağbet ettiği bir şehir değildir...
Fransa’nın en güzel bölgesi olan Provence’ın sınırları içindedir... Calaques Dağ kitlesininde aralarında bulunduğu bir dağ zinciriyle çevrili olan Marsilya, Akdeniz sahil şeridi boyunca 70 km kıvrıla kıvrıla uzanır... Güneş ışığı en önemli servetidir. Mistral yeliyle gelen Provence yöresine has bu doğal ışık, aralarında Cezanne, Braque, Dufy, Derain, Marquet’inde bulunduğu birçok tanınmış ressamın ilham kaynağı olmuştur.
Şehir merkezine 30 km uzaklıktaki Marsilya havaalanından her 20 dakikada bir hareket eden otobüsler, yolcuları Saint Charles Gar’ına getiriyor. Oradan taksi ya da metro ile gideceğiniz yere ulaşıyorsunuz. Başta Marcel Pagnot’nun filmleri olmak üzere birçok Fransız filmine mekan olan St. Charles Gar’ı, şehrin yüksek tepelerinden biri üzerinde kuruludur. Garı şehrin merkezine bağlayan Boulevard d’Athenes caddesine doğru alçalan toplam sayısı 104 olan merdivenlerin en üst basamağından aşağıya bakınca tüm şehrin ayaklarınızın altında olduğu hissi veriyor. Bazıları şehrin merkezi olarak, St Charles Garı'nı bazıları ise ‘Le Vieux-Port’ denilen eski limanı kabul ediyor.
Eski liman ‘Le Vieux-Port’dan ‘Chateau d’If Island’ adasına, ‘Port de Commerce’den de Korsika Adası’na günlük turlar düzenleniyor. Şehiriçi tur yapmak için ise iki seçenek var. İlki, bir gün için kişi başına 16 Euro olan otobüslerle şehri dolaşmak. İkincisi ise yollardaki kırmızı çizgileri takip ederek yürümek. İki saat süren kırmızı çizgiyi takip turuyla şehrin gezilip görülecek tüm tarihi ve turistik yerlerini görüyorsunuz. Yürümeyi sevenlere önerilir... Alexandre Dumas’nın romanı ‘Monte Kristo Kontu’yla üne kavuşan ‘Chateau D’If’ şehrin en güzel manzaralarından birine sahip. 1524 yılında inşa edilen bu şato, 17’inci yüzyılda devlet hapishanesine dönüştürülmüş.
Tarihde ilk olarak M.Ö 600 yılında Yunanlı denizcilerin kurduğu Marsilya şehri, zamanla eski liman denilen Vieux Limanı etrafında genişleyerek bugünkü halini almış... Yunanlıların, İzmir yakınlarındaki Phocaea denilen bugünkü Eski Foça şehrini kaybetmelerinden sonra kendilerine koloni yaptıkları bir şehir olarak da biliniyor. Cosquer Mağarası duvarı üzerindeki yazılar Marsilya da geçtiğimiz 28 bin yıl boyunca insan yerleşimi olduğunun kanıtı. Ayrıca Marsilya 2 bin 600 yıl ile Avrupa’nın en eski şehri unvanına sahip... Bu eskilik sokaklarında kolayca farkediliyor. Birbirine bitişik sıralanan yüzlerce apartmanın dar bir koridor görünümü oluşturduğu arnavut kaldırımlı sokaklarında yeni yapı hemen hemen hiç yok. Asırlar öncesinin yüksek tavanlı, uzun pencereli evleri yıkılmamış ve korunarak bugüne kadar gelmiş. Tarihi geçmişiyle yüksek mimari değer taşıyan bu apartmanlar bugün hala halkın kullanımında... Marsilya Kültür Varlıkları Atölyesi’nin (Atelier du Patrimoine) yöneticisi Daniel Dracourt’un şehrin tarihi yapısının korunmasına yönelik çalışmalarının bunda büyük payı olmuş. Akdeniz çevresinde bulunan ülkelerde tarihi kent dokularıyla öne çıkan yerleşimlerin gelişim ve koruma planları yapılmış. İstanbul’a benzer özellikler taşıyan Marsilya çok kültürlülüğün ve kültür varlıklarının korunması ve yerel yönetimler açısından önemli bir örnek.
M.Ö. 49 yılında Sezar tarafından istila edilince Romalıların ticaret merkezi haline getirilen Marsilya, limanlarının jeopolitik avantajıyla bugünde denizcilik alanında önemli bir yere sahip... Haçlı seferlerinde aktif olarak önemli bir rol oynamışsada bugün egemen bir din yok ve çok çeşitli kültürel yapısı içinde her dinden insana rastlanıyor. 13’üncü yüzyılda kısa süreli yaşanan Cumhuriyet dönemine, 1423 yılında Aragone Hanedanlığı’n tarafından son verilmiş. Kral Rene’nin yaptığı çıkartmanın sembolü olarak diktirdiği kule, bugün hala limanın girişinde görülebilir. Marsilya, 1481 de Fransız Krallığı’na dahil olmuşsada halkının liberal yanı tarih boyunca ağır basıyor. 1720 yılında nüfusunun yarısı olan 45 bin kişiyi kaybettiği veba salgının yaraları kısa sürede sarılırken, 1792 de Marsilya halkı asiliğiyle ünlenir. Altı bin gönüllüden oluşan Rhine Ordusu, Claude-Joseph Rouget de İ’sle’nin bestelediği savaş marşı ‘The Hymm of the Army of the Rhine’ ı söyleyerek, Fransız devrimine katılmak için Paris’e doğru yürüyüşe geçer. 1795’de Fransa’nın milli marşı kabul edilen bu marş, ‘La Marseillaise’ olarak bilinir.
19’uncu yüzyılda modern döneme girmesinin yanısıra Fransız sömürgeleri, altyapı sistemi projeleri ve Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla gelişmesi hız kazanan Marsilya, ham maddeleri işlemeye dayalı ekonomisiyle kısa zamanda gelişmesini tamamlamış. Deniz ürünleri zenginliğinin yanısıra dünyanın en kaliteli kiremitleri burada üretiliyor. Bugün Marsilya’nın tek amacı ‘Euromediterranee’ projesini gerçekleştirmek. Ekonomi ve endüstri metropolisi olan Marsilya 1995 yılında başlatılan bu projeyle Güney Avrupa’nın iş alanında başkenti olmayı amaçlıyor. Bunu gerçekleştirmek için şehir, yabancı sermayeye yatırım yapması için her imkanı ve kolaylığı sağlıyor. Aynı zamanda Fransa’nın en yüksek öğrenme oranına sahip olduğu 45 bin üniversite öğrencisiyle kente gelen sermaye ile doğan iş imkanlarından Marsilya halkının faydalanması için kalifiye eleman yetiştiriliyor.
Marsilya’nın içinde olduğu kadar civarında da gidilecek çok yer var. Sabunlarıyla ünlü olan Aix-en-Provence şehri Marsilya’ya kara yoluyla 30 km uzaklıkta. Arnavut kaldırımlı daracık sokakları İstanbul’un Beyoğlu semtini hatırlatıyor. Aix-en-Provence şehrinin kuzeyinde kalan kısımlarda özellikle Puyricard'da burjuva kesiminin yaşadığı söylenirken, bu sevimli Fransız şehrindeki evlerin Fransa'da en pahalılar arasında olduğu biliniyor. Aix-en-Provence'ın 10 km kuzeyinde Cezanne ve Picasso’nun tablolarını yaptığı lavanta tarlalarıyla kaplı St. Victoire Dağı hala tablolardaki güzelliğinde... Picasso’nun yaşadığı şatoya girilmiyor fakat dışarıdan görülmesi bile onca yolu gitmeye değer.
Lavanta tarlalarıyla çevrili Marsilya da eski ve yeni içiçe yaşıyor...Hangi tepesinden baksanız dağlarla çevrili muazzam bir liman manzarasıyla karşılaşıyorsunuz. Marsilya, tarih ve kültür karışımı bir gezi için ideal bir şehir.