Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri, üzüm, pamuk, buğday, zeytin, mandalina, mısır, arpa, tütün olup ayrıca az miktarda soğan, patates de yetiştirilir. Hayvancılık önemli gelir kaynakları arasında yer alır. Arıcılık gelişmiştir. Mandra, tabakhane ve testi, saka, çömlek atölyesi küçük sanayi kuruluşlarıdır.
İlçe merkezi, Çanakkale-İzmir karayolu üzerinde yer alır. İl merkezine 28 km mesafededir. Karşıyaka ilçesi ile hemen hemen birleşmek üzeredir. Balıkesir, İzmir demiryolu ilçeden geçer.
Tarihçe
Menemen'in kuruluşu milat öncesine dayanmakla birlikte kesin bir tarih saptanmış değildir. İlçenin M.Ö. 1000 yıllarında Eoliyenlerle İyonyalıların hudutlarını oluşturan Gediz (Hermos) nehrinin sol sahiline yakın olan bugünkü Yahşelli köyü civarında kurulduğu zannedilmektedir. M.Ö. 263-241 yılları arasında da Asarlık köyü yakınlarına nakledildiği, Anadolu Beylikleri zamanında bugünkü yerine taşındığı bilinmektedir.Uzun yıllar İonyalıların egemenliği altında kalan Menemen, daha sonra Frigyalıların egemenliği altına girmiştir. Bölge el değiştirmesine rağmen İyonlar bazı yerlerde egemenliklerini sürdürmüşlerdir. Frigyalıların egemenliği M.Ö.676-546 yılları arasında Lidyalılar izlemişlerdir.
Son Lidya Kralı Krezüs'ün Pers Hükümdarı Kurus'a (Kirus) yenilmesiyle M.Ö. 546 yılında Anadolu sahilleri dolayısıyla Menemen, Perslerin eline geçti. M.Ö.334 yılına dek süren Pers istilası Büyük İskender'in Anadolu'yu istilası ile son buldu. Makedonya Kralı Büyük İskender'in M.Ö. 323 yılında ölümü üzerine zaptettiği topraklar üzerinde, Helenizm Krallıkları denen Asya, Mısır ve Makedonya Krallıkları kuruldu. Asya Krallığı sınırları içinde kalan Batı Anadolu'da Büyük İskender'in kumandanlarından biri tarafından bugünkü Bergama ve yöresinde “Bergama Krallığı” kurulmuştur.
Bu sırada Menemen ve çevresi de Bergama Krallığı'nın egemenliğini tanımıştır. M.Ö. 64 yılında Asya Krallığı Romalılar tarafından ortadan kaldırılınca kasaba Romalıların egemenliği altına girmiştir. Daha sonra Roma İmparatorluğu’ nun ikiye bölünmesi üzerine (M.S. 395) Doğu Roma İmparatorluğu'nun (Bizans) payına düşmüştür. Anadolu'da Malazgirt Zaferi ile başlayan Selçuklu egemenliği kısa süre de Menemen’i de içine aldı.(1048) Ancak Haçlı Seferlerine rastlayan bu dönemlerde Menemen'in birkaç kez el değiştirdiği görülmüştür.
Anadolu Selçukluları'nın son zamanlarda bağımsızlıklarını ilan eden Germiyanoğulları'nın yardımı ile Manisa ve çevresini elde eden Saruhan Bey 1300 yıllarında Saruhan Beyliği'ni kurdu. 1313 yılında Menemen ve Foça yörelerini de egemenliği altına alarak sınırlarını genişletti
Anadolu'da Osmanlı Beyliği'nin kurulması sırasında Saruhan Beyliği'ni ortadan kaldıran Yıldırım Bayezid Menemen'i de Osmanlı Beyliği sınırları içine dahil etti. Yıldırım Beyazıt 1402 yılında Ankara Savaşı'nda Timurlenk'e yenilince Timurlenk Anadolu Beylikleri'ne bağımsızlıklarını geri verdi. Bu arada Saruhan Beyliği de eski toprakları üzerinde bağımsızlığını ilan etti. Osmanlı tahtında hüküm süren Fetret Devri olarak adlandırılan döneme Çelebi Mehmet, diğer kardeşlerini yenerek son verdi ve yeniden Anadolu birliğini kurma çabalarına girişti. Mehmet Çelebi Saruhan Beyi'ni öldürerek bir asırdan beri devam edtmekte olan Saruhan Beyliği'ne son verdi.
Menemen ve çevresi de yeniden Osmanlı egemenliğine geçmiş oldu. 1425 yılında 2. Murat Menemen'i kesin olarak Osmanlılar'a bağladı. 1850 yılında eyalet merkezinin Aydın'dan İzmir'e alınmasıyla Menemen de Manisa'dan ayrılıp İzmir'e bağlandı.
479 yıl Osmanlı idaresinde kalan Menemen, İzmir'in işgalini takip eden 19 Mayıs 1919 tarihinde Yunanlılar tarafından işgal edildi. Üç yıldan fazla süren işgal sırasında Menemen çok kötü ve acı günler yaşamıştır.
16 Haziran 1919 günü, işgal esnasında halka itidal telkin etmiş bulunan Menemen Kaymakamı Kemal Bey ve maiyetindeki 6 jandarma şehit edilmiştir. 17 Haziran 1919 günü Bergama baskınında hezimete uğrayarak dönmüş bulunan Yunan birliklerinin Menemen'de gerçekleştirdikleri, muhtemelen 1000'e yakın kişinin bir gün içinde öldürüldüğü katliam Ege Bölgesi'de işgal döneminin en kara sayfalarından birini oluşturmuştur. Celal Bayar hatıralarında ( Ben de yazdım) Menemen'de yaşanan zor günler yöre tüccarından Çerkes Sefer Efendi'nin ağzından şu şekilde aktarır: Çarşı kahvesinde eşraftan birkaç kişi oturuyorduk. Öğleye doğru Rum mahallesinden silah sesleri gelmeye, herkes dükkanlarını kapayıp evlere doğru koşmaya başladı. Ben de derhal kendimi evime attım. Şehrin üzerine mermi yağıyordu. Saat yarımda başlayan bu ateş öğledensonra dörde kadar sürdü. Ne olup bittiğini anlamak üzere kendimi dışarıya attım. Sokağa adımımı atar atmaz önümde üç kadının cansız yattığını gördüm. Bir iki adım ilerledim. Bir yanda on yaşında bir erkek çocuk yatıyordu. Biraz daha ilerledim. Dizinden vurulmuş bir kız çocuğu kapı önünde yuvarlanmış, korkudan rengi uçmuş, imdat bekliyordu. Artık daha ileriye gitmeye cesaret edemedim. Komşum İshak Efendi de evinin önünde öldürülmüştü. Tekrar eve döndüm. Bir süre sonra kasaba yakınındaki çiftlik bahçemde çalışan hizmetçim Todori geldi, ağlayarak yardımcısı Ahmet'in öldürüldüğünü, sığırların da Yunanlılar tarafından alındığını anlattı. 18 Haziran Çarşamba gününe kadar evimden çıkmadım. O gün asayiş sağlandı. İzmir'den İngiliz ve Fransız mümessilleri geldi dediler. Biraz cesaret alarak çıktım. Mahallemizin İslam mezarlığı yönünde arabalarla Türk ölülerinin götürülerek gömüldüğünü gördüm.
İşgale rağmen Menemenli hiçbir zaman Yunan buyruğu altına girmemiş zaman zaman dağlara çıkarak Yunan askeri birliklerine baskınlar yaparak zayiatlar verdirmişlerdir.
Menemen, Kurtuluş Savaşı sonrasında zafer kazanan Türk Ordusu'nun 9 Eylül 1922'de şehre girmesiyle tekrar bağımsızlığına kavuşmuştur. 9 Eylül günü Menemen'in en mutlu günü olarak kabul edilmiştir.
Atatürk ve Menemen Olayı
Derviş Mehmet isminde bir yobaz ( Bülent Arınç'ın öz be öz dedesidir ) ve altı silahlı arkadaşı 23 Aralık 1930 günü Menemen'e gelmişler ve camiye girerek üzerinde dini ibareler yazılı bir bayrakla, camide bulunanları ve merakla cami önüne toplananları, kendileriyle birlik olmaya davet etmişlerdir. Derviş Mehmet halka hitap ederek; "Ey Müslümanlar, ne duruyorsunuz; Halife Abdülmecit hududa geldi, Sancak-ı Şerif çıktı, gelin altında toplanalım, şeriat isteyelim" diye bağırmıştır.
Gösteriler ve tekbirlerle dini ibareler bulunan bayrağı Hükümet Konağı önündeki meydana dikmişlerdir. Toplanan halkı dağıtıp bu yobazları yakalamaya mesleği öğretmen olan Yedek Asteğmen Kubilay Bey'in askeri müfrezesi görevlendirilmiştir. Kubilay Bey, şakilere nasihatta bulunarak; yaptıklarının hatalı, sakıncalı ve kötü bir şey olduğunu belirterek vazgeçmelerini ve dağılmalarını söylemiştir. Şakiler buna mavzer kurşunu ile cevap vermişlerdir. Kubilay Bey kendisini korumak için tabancasını çekmiş ise de, bir kurşunla yaralanarak yere düşmüş ve gözleri dönmüş canilerden biri, yaralı Kubilay Bey'in üstüne atılarak boğazından kesip başını gövdesinden ayırmıştır. Bu arada Hasan adlı fedakar bir mahalle bekçisini de şehit etmişlerdir.
Olay yerine yetişen askeri birlik ve jandarmalar şakilerin teslim olmalarını istemiştir. Bu isteği reddeden yobazlar ateşle karşılık vermişlerdir. Çatışma sonucu Derviş Mehmet ve iki arkadaşı vurularak, ikisi de yaralı ele geçirilmiştir. Diğer ikisi de iki gün sonra yakalanmıştır. Araştırma sonucu; olayın bölgesel bir nitelik taşımadığı, organize bir şebekenin düzenlediği, Cumhuriyet'i yıkmak amacını güden irticai ve siyasi bir hareket olduğu ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine Hükümet, Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir illerinde bir ay süre ile sıkıyönetim ilan etmiştir. Yakalananlar muhakemeleri sonunda ağır cezalara çarptırılmışlardır.
Olaydan hemen sonra Atatürk, Cumhurbaşkanı ve Başkomutan olarak Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi (Çakmak) Paşa'ya 28 Aralık 1930 günü bir taziye telgrafı göndererek, Cumhuriyet'e karşı suikast tertipleyen mütecavizleri lanetlemiş ve Kubilay Bey'i görevini yapan şehit olarak takdirle anmıştır. Atatürk; "Hepimizin, dikkatimiz, bu meseledeki vazifelerimizin icabatını hassasiyetle ve hakkıyla yerine getirmeye matuftur. Büyük ordunun kahraman genç zabiti ve Cumhuriyetin mefkureci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey, temiz kanı ile Cumhuriyet'in hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır." demiştir.