Morgan Tsvangirai

Kısaca: Morgan Richard Tsvangirai (d. 10 Mart, 1952), Zimbabve'nin başbakanı. Demokratik Değişim Hareketi Partisi'nin de başkanıdır (Movement for Democratic Change - Tsvangirai (MDC-T)). Ayrıca Başkan Robert Mugabe karşısındaki en güçlü isimdir. Tsvangirai 11 Subat 2009 tarihinde başbakanlık koltuğuna oturmuştur. 6 Mart 2009 tarihinde bir trafik kazası geçirmiştir. Kendisi için hayati bir tehlike bulunmasa da eşi (Susan Tsvangirai) başına aldığı darbe sonucu hayatını kaybetmiştir. ...devamı ☟

Morgan Richard Tsvangirai (d. 10 Mart, 1952), Zimbabve'nin başbakanı.

Demokratik Değişim Hareketi

Partisi'nin de başkanıdır (Movement for Democratic Change - Tsvangirai (MDC-T)). Ayrıca Başkan Robert Mugabe karşısındaki en güçlü isimdir. Tsvangirai 11 Subat 2009 tarihinde başbakanlık koltuğuna oturmuştur. 6 Mart 2009 tarihinde bir trafik kazası geçirmiştir. Kendisi için hayati bir tehlike bulunmasa da eşi (Susan Tsvangirai) başına aldığı darbe sonucu hayatını kaybetmiştir. 2002 yılı MDC başkanlık seçimlerinde başkanlığı Mugabe'ye kaybetmiştir. 2008 yılında ise %47.8 oranında oy toplayarak MDC'nin başına geçmiştir. Bu seçimlerde Mugabe 43.2% oranında oy almıştır. Tsvangirai çoğunluğu aldığını öne sürüp seçimlere kısa bir zaman kala yeniden sandık başına gitmeyi teklif etmiştir. Tsvangirai'nin amacı Mugabe'ye ciddi bir darbe indirmek olsa da kısa zamanda bu düşüncesinden vazgeçmiştir ve hükümet yanlılarının sebep olduğu artan şiddet olaylarını ve protestoları öne sürmüştür. Önceki Hayatı Tsvangirai Güney-Rhodesia bölgesinde Gutu'da doğmuştur. Marangoz babanın çocuğu olan Tsvangirai 9 kardeşten en büyüğüdür. Okulunu erken terk ederek, 1974 yılında Trojan Nickel madenlerinde çalışmaya başlamıştır. 10 boyunca burada çalışıp kısa sürede müdürlüğe kadar yükselmiştir. Evi ise Harare'nin güney-batısında yer alan Buhera'da bulunmaktadır. Eşi Susan ile 1978 yılında evlenmiştir ve bu 31 yıllık birliktelikten 6 çocukları olmuştur. Siyasete Girişi 1980 yılında bağımsızlığın ilan edilmesi sırasında Tsvangirai 28 yaşındaydı. O zamanların popüler ve iktidar partisi olan ZANU-PF'ye de bu dönemde adımını atmıştır. ZANU-PF'nin başında ise gelecekteki en büyük politik düşmanı Mugabe vardı. Tsvangirai o dönemde oldukça parlak bir Mugabe hayranı idi. Kısa zamanda parti içi hiyararşide yükselerek önemli bir konuma sahip oldu. Aynı zamanda Zimbabve ticaret hareketindeki katkılarıyla da bilinir. Ayrıca ulusal madenciler sendikasının başkanı da olmuştur. Uluslar Zimbabve ticaret hareketini hükümetten uzaklaştıran Tsivangirai, güçlendikçe hükümetin tepkisini çekmeye başladı. Bu nedenle bilindiği kadarıyla 3 kere suikast girişiminde bulunuldu. En bilinen girişim ise, 1997 yılında ofisine kadar giren şahsın Tsivangirai'nin dişlerini kırdıktan sonra onu camdan aşağıya atmak istemesiydi.

Gukurahundi Operasyonu

Başa geçişinden 3 yıl sonra Robert Mugabe, 5. tugaya bir katliam emri verdi. 5. Tugay Kuzey Kore tarafından yetiştirilen özel askerlerden oluşuyordu. Joshua Nkomo darbe planları yapmakla suçlanıyordu. Bunun üzerine Milli Savunma Bakanı Enos Nkala ve Hava Kuvvetleri Komutanı Perence Shiri'nin de işbirliği ile 5. Tugay Matabeleland şehrine girerek binlerce masum insanı katletti. Kod adı Gukurahundi operasyonu idi. Tsvangirai Tsholotsho, Kezi, Lupane ve Nkayi şehirlerindeki mezarları sık sık ziyaret eder. 2001 yılındaki bir sözü: Bu ZANU-PF tarafından yapılmış barbarca bir operasyondur.Böyle bir şey asla yaşanmamalıydı.Tarihimizde kara leke olarak kalıcak bu operasyon MDC'nin söz konusu güç kazanmak olunca hiçbir şeyden çekinmeyeceğini açıkca göz önüne koyuyor.

Anayasa Komisyonu

Morgan Tsvangirai 1997 yılında anayasa komisyonunda üye olarak görev aldı. Bu komisyonda zimbabve halkının önde gelenleri, sivil toplum kuruluşları, işçi sendikaları, kadın kuruluşları, öğrenci ve gençlerin yer aldığı topluluklar, insan hakları örgütleri ve kilise grupları da yer alıyordu. Bu çeşitli gruplar, bağımsızlığın ilan edilmesinden önceki anayasayı yeterince özgürlükçü bulmadıkları için toplandılar ve yeni yapılan anayasanın ancak ve ancak halkın kendisinin yapması gerektiğini savundular. MDC'nin başkanı seçildikten sonra Tsvangirai buradaki görevinden çekildi.

Solidar Gümüş Gül Ödülü

2001 yılında Morgan Tsvangirai gümüş gül (Solidar Silver Rose Award) ödülüne layık görüldü. Bu ödül sivil halk ve temel hak ve özgürlükler adına mücadele eden Tsvangirai için çok büyük bir başarıydı. Dünyanın şuanda bulunduğu kritik durumda bu gümüş gül insanlık adına pozitif katkılar sağlayan kişilere ve/veya organizasyonlara verilmektedir. Demokratik Değişim Hareketi 1999 yılında Tsvangirai,

Demokratik Değişim Hareketi

(Movement for Democratic Change) partisini kurdu. O dönemde Robert Mugabe ZANU-PF partisinin başındaydı ve oy çoğunluğunu sağlamıştı. Şubat 2000 tarihinde yapılan anayasal referandum adı altında yapılan anayasa, Anayasa komisyonu'nun hazırladığı anayasa yerine kabul edildi ve Mugabe Tsivangirai'yi yenmiş oldu. Tsvangirai 2002 seçimlerinde Mugabe'nin gerisinde kaldı. Seçimlerde Mugabe'nin parayla oy satın aldığı, şiddet ve tehditle oy topladığı, ve medyayı kullandığı biliniyordu.

Tutuklamalar ve Politik tehditler

Tsivangirai 2000 yılındaki seçimlerden sonra defalarca tutuklandı ve vatana ihanet ile suçlandı. Daha sonra bu suçlama düştü. 2004 yılında ise Mugabe'ye suikast düzenlemeye teşebbüsten yargılanarak tekrar vatana ihanetle suçlandı. Savunma avukatı olarak George Bizos görev almıştı. Bilindiği üzere Bizos, ünlü Rivonia Davası'da Nelson Mandela ve Walter Sisulu'nun savunma avukatığını da üstlenmişti.

Ekim 2000, Tutuklanma

Tsvangirai, hükümeti ve cumhurbaşkanı Robert Mugabe'yi tehdit ettiği için tutuklandı. Demokratik değişim hareketi'nin lideri eğer Mugabe 2002'deki seçimlerden önce koltuğundan inmezse 40,000 destekçisiyle birlikte Harare'de toplanacaklarını açıkladı. Zorla indiririz diyen Tsvangirai ardından geri adım atarak ona tarihsel birkaç olayı hatırlatmak istediğini söyledi.Tarih koltuğundan barışçıl bir şekilde inen diktatörler veya onları zorla indiren insanlarla doludur. sözünü de dava sırasında söylemiştir.Fakat ona yapılan tüm suçlamalar düşmüştür.

Haziran 2003, Tutuklanma

Haziran 2003 yılında Tsvangirai düzenlediği basın toplantısından kısa süre sonra tutuklandı. Onu tutuklamaya götüren sözleri: Pazartesiden bu yana geçen süre içerisinde -6 gündür- Mugabe ülkesinin başında değil. Emri altındaki askerileri, Zimbabve halkının özgürlükçü isteklerine ve düşüncelerine karşı kullanmakla meşgul. Fakat, ne kadar büyük zorbalıklara ve işkencelere maruz kalırlarsa kalsınlar halkımızın içindeki özgürlükçü ateş sönmek bilmiyor. Ruhlarındaki direnç kırılmıyor. Namlulardan çıkan mermi sesleri, halkımızın özgür sesini asla bastıramaz.

Mart 2007, Tutuklanma ve İşkence

11 Mart 2007 yılında, Tsvangirai 55. doğum gününü kutladıktan birkaç gün sonra, dua etmeye giderken tutuklandı. Karısı'nın Tsvangirai'yi görmesine izin verildi. Eşi daha sonra Tsvangirai'nin yoğun bir işkence gördüğünü, kafasında büyük şişliklerin olduğunu ve gözününde neredeyse kapanmak üzere olduğunu açıkladı. Bu olay uluslarası kamuoyunda büyük yankı buldu. Tsvangirai Zimbabve'nin özel birlikleri tarafından işkence gördü. Harare kentindeki polis merkezine götürüldükten sonra sorgulanmak üzere 12 Mart 2007 tarihinde Cranborne Kışlasına götürüldü. Bir polis memurunun anlattıklarına göre : Ellerinde kırbaçlar, sopalar ve kemerlerle Tsvangirai bayılıncaya kadar ona vuruyorlardı. Bayıldıktan sonra askerlerden bir tanesi, kafasından aşağı buzlu su boşaltıyordu. Saat 1:30 gibi kendine gelmişti. Başına bir tane kadın asker bırakmışlardı. Kadın kemerini çıkardıktan sonra Tsvangirai'ye bayılıncaya kadar vurmaya devam etti. Innocent Chagonda'nın, İngiliz Reuters gazetesine vermiş olduğu bir demeçte ise: Oldukça kötü bir durumdaydı. Her yerinden kanlar geliyordu. Kafasında yer yer şişlikler vardı. Yüzü dağılmıştı ve boynunu hareket ettiremiyordu. Gözleri artık görmez olmuştu. Zimbabveli bir gazeteci olan Edward Chikombo ise daha sonra Tsvangirai'nin fotoğraflarını ele geçirmeyi başardı ve gazetelerde yayınladı. Chikombo ilerleyen günlerde ise Harare dışındaki evinden kaçırılarak öldürüldü. Cesedi 1 hafta sonra Darwendale köyünde tesadüfen bulundu. Bununla birlikte bir dizi kaçırılma ve şiddet olayları meydana gelmeye başladı. Hükümet karşıtı olduğu bilinen şahıslar, plakasız veya polis araçlarıyla kaçırılıyor, işkence görüyor, öldürülüyorlardı. Tsvangirai ile birlikte tutuklanan avukat Tendai Biti'nin açıklamalarına göre Tsvangirai'nin kafatasında çatlaklar vardı. En azından birkaç kez baygınlık geçirmiş olmalı. diye açıklıyordu durumu. BBC'nin verdği haberlere göre kafatasında çatlaklar olan Tsvangirai'nin iç kanaması da vardı. Bu nedenle birkaç defa kan nakline ihtiyaç duyulmuştu. Olayın politik bir şiddet olayı olduğu bariz bir şekilde görülse de, Tsvangirai çevre ülke liderlerinden yeterli desteği göremedi.

Parti Binasına Baskın

Tsvangirai serbest bırakıldı. Fakat polis 28 Mart 2007'de MDC'nin parti binasına baskın düzenledi. Demokratik değişim hareketi binası talan edildikten sonra partinin önde gelen üyeleri gözaltına alındı.

Politik Şiddete Uluslararası Tepkiler

Avustralya — Avustralya Hükümetinden Alexander Downer, Zimbabve hükümetinin acil olarak tutukluları serbest bırakması gerektiğini ve politik özgürlüklerin önünün açılması gerektiğini söyledi. Tutuklamalar, bize Mugabe hükümetinin ne kadar aciz bir durumda olduğunu gösteriyor. Zimbabve halkının özgür iradesi dışında gelişen bu olaylar ve polisin adil olmayan tavrı Zimbabve'deki enflasyonu %1,600'e kadar çıkardı. Halkın %80'inden fazlası işsiz ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Zimbabve beklenen yaşam süresi en kısa olan halka sahip. Kanada — 12 Mart 2007 tarihinde, Kanada hükümeti tutuklamaları kınadığını ve derhal serbest bırakılmaları gerektiğini söyledi. İrlanda — Bir bildiride İrlanda hükümetinden Dermot Ahern, bu tip olayların hükümete ve devlete zarar verdiğini söyleyerek çıkan olayları kınadı ve devletin bu gibi yöntemlerden geri adım atması yönünde tavsiye verdi. MauritiusMauritius hükümeti 19 Mart 2009 tarihinde bir bildiri yayımladı: Tutuklamaları ve işkenceleri endişeyle izlemekteyiz.. diye başlayan makale,...insan haklarının temel kurallarına uyulması ve basit özgürlerin sağlanması güvence altına alınmalıdır. Yeni Zelanda — Dış işlerinden Winston Peters, Tsvangirai ve arkadaşlarının derhal serbest bırakılmasını talep etti. Birleşik KrallıkBirleşik Krallık Başbakanı Tony Blair'ın yaptığı açıklamalara göre: İnsanlar belirli kanunlar çerçevesinde yaşayabilmelidirler. Politik görüşlerini ve fikirlerini herhangi bir baskı altında olmadan açıklayabilmelidirler. Zimbabve'de olanlar ise oldukça trajik. Güney Afrika CumhuriyetiGüney Afrika Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Aziz Pahad: Zimbabve'deki politik durumdan rahatsız olduklarını belirterek ; Zimbabve halkının tüm haklarının kanunlar çerçevesinde korunması ve politik liderlere saygı duyulması gerektiğini belirtti. İsveç — Dışişleri bakanı Carl Bildt: Açıkça görülüyor ki özgürlüğün önündeki bu zorluklar ve Zimbabve halkının gördüğü zulümler devlet tarafından barışçıl bir şekilde çözümlenmeli ve 11 Mart lanetlenmelidir.

Tsvangirai'nin Korumasının Öldürülmesi

25 Ekim 2007'de Nhamo Musekiwa adlı korumasının bir dizi yaralanma sonucu öldüğü bildirildi. Musekiwa, MDC'nin kuruluşu olan 1999 yılında beri Tsvangirai'nin korumalığını yapıyordu. MDC basın sözcüsü Nelson Chamisa'ya göre Musekiwa Mart ayındaki olaylardan beri kan kusuyordu.Hatırlandığı üzere Tsvangirai'nin de içinde bulunduğu grup dövülmüş ve işkenceye maruz kalmıştı. Musekiwa cinayetinden sonra, cenazinde çıkan olaylar sebeniyle Gift Tandare adlı bir şahıs da polisin namlusundan çıkan bir kurşun sebebiyle öldü. Bir gazeteci olan Tapiwa Zivira bunun üzerine Zimbabve gazetelerinde yayımlanmak üzere bir yazı dizisi yazmıştır. Bu olaylardan önce Tsvangirai'ye de suikast düzenlenmesi planlanmış ve planlar açığa çıkmıştır. Planların keşfedilmesiyle birlikte Tsvangirai Kuzey İrlanda'ya kaçmış ve bir süre orada kalmıştır.

Haziran 2008, tutuklanma

Morgan Tsvangirai, polis tarafından yolda çevirildikten sonra tutuklanarak cezaevine gönderildi (4 Haziran 2008). Tsvangirai ve 14 parti mensubu Lupen'deki ceza evinde bir müddet tutuklu kaldılar. Tsvangirai'nin iddalarına göre bu taktiksel bir tutuklamaydı. 27 Haziran'da yapılacak olan seçimlerden önce Tsvangirai'ni oy kaybetmesi amaçlanıyordu. Tsvangirai halkı tehdit etmekle suçlandı. Tutuklanma olayı Avrupa'da ve Amerika'da geniş yankı buldu. 8 saat gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakıldı. Tsvangirai'nin yorumlarına göre bu sıradan bir olaydı. İleriki tarihlerde polis partinin konvoyunu tekrar durdurdu fakat bu defa Tsvangirai Roma'da bulunuyordu. Polisin anlattıklarına göre konvoydaki araçlardan birinin hukuki işlemleri bitmemişti ve trafiğe çıkma izni yoktu. Şoför tutuklandı fakat parti mensuplarının aşırı baskısı ve dirayetiyle bu olay da geçiştirilmiş oldu. 6 Haziran 2008 tarihinde polis bir kez daha Tsvangirai'nin bulunduğu konvoyu durdurdu. Bulawayo şehrindeki mitinge giderken durdurulan Tsvangirai'nin açıklamalarına göre; polis Tsvangirai'nin oradan geçeceğini bilmiyordu ve önceden haber verilmeliydi.

2011, Wikileaks

Genelkurmay Wikileaks belgelerinin ortaya çıkışından sonra bir dizi avukatı görevlendirerek, Tsvangirai'nin vatana ihanet edip etmediğini araştırtmaya başladı. Uluslararası ilişkileri John Howard ile buluşması 2007 yılının Ağustos ayında Tsvangirai, Avustralya başbakanı John Howard ile Melbourne'da buluştu. Görüşmelerden sonra Robert Mugabe'nin diktatörlüğüne karşı birlikte hareket kararı alındığı bildirildi.

Zimbabve Krizi ardından Thao Mbeki ile buluşması

Eylül 2007 tarihinde, Güney Afrika başbakanı Thao Mbeki ile buluşarak iktidar partisine karşı ortaklaşa hareket üzerine fikir alışverişi yapıldığı bildirildi

Odinga ile buluşması

Mayıs 2008 yılında, Tsvangirai Kenya başbakanı Raila Odinga ile görüştü ve alınan bilgilere göre Kenya başbakanı seçimler sonrası olaylara karşı Tsvangirai'yi uyardı. 2008 Seçimleri 29 Mart 2008 tarihinde Zimbabve'de genel seçimler yapıldı. Seçimler 3 aday arasında çekişmeli olarak geçti; Mugabe, Tsvangirai, Simba Makoni. MDC oy kullanma noktalarını tek tek kontrol altına aldı ve hepsini denetledi. Oylama sonuçları resmi olarak 2 Mayıs 2008 tarihinde açıklandı. İlk tur oylarına göre Tsvangirai 47.9% oranında oy alırken Mugabe 43.2% oy oranında kalmıştı. Seçim kurallarına göre ilk turda %50'yi geçen adaylar yalnızca başarılı olabiliyordu. Böylelikle bir tur oylama daha yapılması gerekti. MDC basın sözcüsü Nelson Chamisa sonuçlara "gündüz vakti soygun" gözüyle baktıklarını söyledi. MDC'nin elindeki verilere göre 50.3% oranında oy almışlardı. Tsvangirai oylamayı ülke dışından, Güney Afrika'dan takip ediyordu. 10 Mayıs'ta yaptığı açıklamaya göre 2. tura Mugabe'yle birlikte girecekti ve oylama 3 hafta içerisinde başlamalıydı. Yaptığı açıklamalara göre sayımlar tarafsız tüm gözlemcilere açık olmalıydı ve seçim komisyonu yeniden oluşturulmalıydı. Medyanın gözü önünde yapılması istenilen seçimler aynı zamandı yabancı medyaya da açık olmalıydı. 13 Mayıs 2008 tarihinde, Tsvangirai yaptığı açıklamaya göre seçimde gözlemci olarak en azından Güney Afrika Kalkındırma Birliği'nden gözlemcilere yer verilmeliydi. Böylelikle daha önce yaptığı isteklerde biraz geri adım atmış oldu. 2. tur seçimlerinin 27 Haziranda yapılmasını istedikten sonra MDC bu isteğinden de vazgeçti. Tsvangirai'nin Zimbabve'ye 17 Mayısta geri gelmesi bekleniyordu. Fakat partiden yapılan açıklamaya göre bu dönüş olası suikast planları nedeniyle ertelendi. Partiye göre bu suikast planı istihbarat teşkilatı tarafından planlanmıştı. Daha sonra Hükumet yetkilileri tarafından yapılan bir açıklama ile bu iddaalar yalanlandı. Hükumete göre bu Tsvangirai'nin yabancı medyanın gözünü boyama girişimiydi. Bazı gözlemcilere göre böyle bir zamanda Tsvangirai'nin geri dönmemesi ve onun bu riski almama isteği, liderlik özelliklerinden yoksunluğunu gösteriyordu. Kendi seçmenlerinin yanında bulunmayarak onları yalnız bırakıyordu. Bunun üzerine Tsvangirai 24 Mayıs 2008'de Zimbabve'ye geri döndü. Tsvangirai daha sonra yaptığı açıklamalarda Zimbabve'yi umutsuz ülke olarak tanımladı ve ülkenin ekonomik durumunu Afrika kıtası için bir utanç kaynağı olarak gördüğünü söyledi. Politik şiddetle geçen yılların ardından sorumluların yakalanması isteğinde bulunuldu. Bu açıklamaların ardından MDC'yi yeni iktidar partisi olarak ilan eden Tsvangirai yeni hükumetin politikasını açıkladı: Zimbabve halkının yitirdiği özgürlükleri geri kazandırmak. Yeni kurulan meclis 18 ay görev alıcak ve barış ve adalet komisyonu kurulacak; ordu sınırlarımızı koruyacak, halkımıza saldırmayacak, hapishanelerde ise masum insanlar değil yalnızca suçlular kalacaktı. Partinin ekonomi politikası olarak da arz-talep ilişkisine bağlı sağlam bir döngü sözü vererek, enflasyonu kontrol altına almak istediklerini söyledi. Tsvangirai ayrıca tarıma da önem vererek yeniden kalkındıracakları sözünü verdi. Reform adı altında toprakları elinden alınan köylülere toprakları geri verilecekti. Hükumete göre Tsvangirai'nin seçimleri kazanması bir felaket olurdu ve ülkeyi kaosa sürüklerdi. Tsvangirai 4 Haziran günü, Lupane de tespit edildi. MDC 2. başkanı Thokozani Khupe ve MDC üyesi Lovemore Moyo ile birlikte arabayla yolculuk ediyorlardı. Avukatın görüşüne göre orada izinsiz bulunuyorlardı. Arabası polisler tarafından çevrildi ve arabanın içi dışına getirildi. 2 saatlik aramadan sonra Tsvangirai ve arkadaşları polis merkezine götürüldü. MDC yetkilileri bu olayı, seçimler öncesi sabotaj olarak değerlendirirken, ABD hükumeti tutuklulanmaları oldukça rahatsız edici bulurken Alman hükumeti ise tutukluların derhal salınmasını istedi. Tsvangirai o gün içerisinde serbest bırakıldı, yaklaşık 9 saat sonra. Bvudzijena, polis sözcüsü, seçimler öncesi yapılan bu tutuklamaya karşı yapılan sabotaj yorumuna karşı çıktı. Tsvangirai'yi içeri alma nedenlerinin arabanın çalıntı olduğunu sandıklarını söyledi. Bvudzijena'ya göre polis yalnızca şoförü almak istemişti fakat Tsvangirai ve geri kalanlar da onunla birlikte gitmek istemişlerdi. 22 Haziran 2008 yılında, Tsvangirai seçimlerden çekileceğini açıkladı. Yaptığı konuşmaya göre ona oy verenler de kendisi gibi her günü ölüm tehlikesi içinde geçiriyordu. Galibiyetimizi yalnızca erteledik diyen Tsvangirai ardından Hollanda konsolosluğuna giderek güvenlik talep etti, fakat politik sığınma hakkından vazgeçti. Politik görüşmeler 22 Temmuz 2008 yılında, Tsvangirai ve Mutambara, Mugabe ile buluşarak 10 yılı aşkın bir süredir ilk defa yüz yüze geldiler. Görüşmenin amacı iki parti arasında güçlerin paylaşımı idi. Bu görüşmeyi daha sonra günler sürecek olan gizli başka görüşmeler izledi. Fakat bu sırada Zimbabve içinde ve köylerinde her iki tarafın taraftarları şiddet eylemleri yapmaya başladılar. Görüşmelerin 4. gününde, Güney Afrika başbakanı ve görüşmelerin gözlemcisi olan Thabo Mbeki, her iki tarafın anlaşarak iktidarı paylaştıklarını açıkladı. Mbeki: "Görüşmeler sonucunda bütüm taraflar (Mugabe, Tsvangirai, Mbeki) anlaşmayı imzaladılar. Resmi imzalar ise pazartesi atılacak ve daha sonra halka açıklanacak. Liderler sonraki birkaç gün yeni hükumeti kurmak için çalışmalarına devam edecek ve kendilerine destek verenler için ellerinden gelenin en iyisini yapacaklar. Umuyoruz ki dünya bize gereken desteği verir." şeklinde açıklamada bulundu.Bu tarihi anlaşma ile birlikte 11 ekimden itibaren, Mugabe elindeki güçlerden yavaş yavaş vazgeçmeye başladı. İlk olarak Parti üyesi olan ordu liderleri ve ileri gelenleri partiden uzaklaştırıldı. Çeşitli kaynaklardan edinilen bilgilere göre "Tsvangirai başbakan olacak ve kabinede önemli bir yeri olacaktı.Mugabe ise cumhurbaşkanı olarak kalmaya devam edecek fakat yetkilerinden çoğu elinden alınarak asıl güç Tsvangirai'de kalacaktı". Güney Afrika kökenli Business Day'e göre ise, Mugabe böyle bir anlaşma yapmaya yanaşmıyor güçlerinden vazgeçmiyordu. Ayrıca hala daha kabinede kimin daha çok söz sahibi olacağı ve bakanların nasıl paylaştırılacağı belli değildi. MDC sözcülerine göre: " Bu adil bir hükumet olmalı ve güçler, cumhurbaşkanı, başbakan ve kabine tarafından paylaşılmadı". ABD hükumetinden Jendayi E. Frazer: "Şuanda elimizde ne var bilmiyoruz. Görüşmeler tamamen gizli yapıldı ve herhangi bir sonuca henüz varamayız." açıklamasında bulundu. 11 Ekim 2008 tarihinde, Afrika birliğinden 14 şahit huzurunda ve Güney Afrika başbakanı aracılığıyla taraflar arasında güçler paylaşımı anlaşması imzalandı. Sembolik gülümsemeler ve el sıkışmalarıyla geçen görüşme sonucunda iddaa edildiği gibi Tsvangirai başbakan olurken, Mugabe ise cumhurbaşkanı olarak kalmıştı. MDC polisin kontorulunu almış Mugabe ise orduyu elinden bırakmamıştı.Ocak 2009'da ise Tsvangirai, Afrikalı liderlerin isteği doğrultusunda Mugabe ile koalisyon hükumeti kuracağını açıkladı. 11 Şubat 2009 tarihinde ise başbakanlık yeminini etti. Yeni Hükumet Yenilikler doğrultusunda yeni hükumetin tarım bakanı, Roy Bennett vatana ihanet suçundan yakalandı. Daha sonra silah bulundurma ve darbe suçuyla yargılandığı açıklandı. Tsvangirai ve partisi bu tutuklanmalara pek itirazda bulunmadılar. Bununla birlikte tarım alaları ordu mensupları arasında paylaştırılmaya devam edildi. MDC'nin yoğun itirazlarına karşın Mugabe'nin bu politikası halen günümüzde sürmekte. Tsvangirai,Ekim 2010'da Nijeryalı din adamı T.B. Joshua'yı ziyaret ederek yaklaşan seçimler öncesi ilahi bir çözüm aradı.Mayıs 2010'da Güney Kore ziyareti sırasında, Tsvangirai'ye 125 yıllık Pai Chai Universitesi tarafından fahri doktora verilmiştir. Dış bağlantılar * Demokratik Değişiklik Hareketi'nin resmi web sitesi

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.