Otomat (Tablo)

Kısaca: ''Otomat'' (1927) Edward Hopper'ın otomatlardan yiyecek ve içecek alınan bir kafeteryada yalnız başına oturmuş, kahvesini içen bir kadını resmettiği tablosu. Resimde, tavanda yan yana asılmış, birbirinin eşi olan lambalar gecenin karanlığının siyahlaştırdığı pencereden yansır. ...devamı ☟

Otomat (tablo)
Otomat (tablo)

Otomat (1927) Edward Hopper'ın otomatlardan yiyecek ve içecek alınan bir kafeteryada yalnız başına oturmuş, kahvesini içen bir kadını resmettiği tablosu. Resimde, tavanda yan yana asılmış, birbirinin eşi olan lambalar gecenin karanlığının siyahlaştırdığı pencereden yansır. Eser hakkında Hopper'ın çoğu eserinde olduğu gibi Otomat'ta da kadının hangi şartlar altında orada oturduğu ve ruh hali belirsizdir. Bir yoruma göre kadının iyi giyimli ve özenli makyajlı olması, onun dış görünüşün önemli olduğu bir işe sahip olduğunun işaretidir. Bu durumda orada oturuyor olmasının sebebi işten çıkmış olması ya da işe gidiyor olmasıdır. Kadın, bir sosyal etkinliğe katılmak üzere yolda da olabilir. Sadece bir eldivenini çıkartmış olması, dikkatinin dağınık olduğu ya da çok acelesi olduğu ve sadece kısa bir süre için kafeteryaya uğrayabildiği ya da basitçe dışarıdan yeni geldiği ve henüz ısınamadığı manasına gelebilir. Kadının kıyafetlerine bakıldığında mevsimin sonbahar yahut kış olduğu söylenebilir. Fakat günün hangi vakti olduğu, yılın o mevsimlerinde günler çok kısa olduğu için kestirilemez. Örneğin, günbatımınından hemen sonra, akşamın ilk saatlerinde bir arkadaşı ile randevusu olduğu için kafeteryada oturan bir kadının resmedilmiş olması olasıdır. Aynı kadın, gecenin geç bir saatinde işlerini yeni bitirerek, mesaiden çıkmış bir çalışan da olabilir. Bir başka olasılık ise, resimde, sabahın çok erken saatlerinde işe gitmek için yola çıkmış bir çalışanın görüldüğüdür. Saat ne olursa olsun, restoran geniş ve boş görünmektedir. Ayrıca sokakta bir hareket olduğuna dair hiçbir işaret yoktur. Bütün bu şartlar resme bakana bir yalnızlık duygusu verir. Tablo, sosyolojide kent toplum bilimi kavramıyla ilişkilendirilir. Bir eleştirmen resimle ilgili şöyle bir tespit yaptı: Hopper'ın işlediği melankolik konuların çoğundaki tipik poz bu resimde de vardır. Kadının gözleri aşağı bakar ve düşünceleri içe dönüktür. Bir diğer eleştirmen ise resimdeki kadını, sanki dünyada tutunabileceği son şey oymuş gibi gözünü kahve fincanını dikerek düşüncelere dalmış biri olarak tanımladı. 1995 yılında Time dergisi Otomat'ı 20. yüzyıldaki stres ve depresyonu konu ettiği sayısına kapak yaptı. Benzer eserler Resimde kadının pozu Edgar Degas'nın L'Absinthe isimli çalışmasını anımsatır. Fakat Degas'nın tablosunun konusu olan kadın içe dönük olmaktan çok dağılmış gibi görünür. O döneme göre bir gelişme sayılabilecek özellik ise Hopper'ın kadının bacaklarını parlak bir şekilde boyayarak, kadını arzunun nesnesine dönüştürmesidir. Bu özellik ayrıca, izleyiciyi bir röntgenciye dönüştürür. Bugünün standartlarında düşünülürse, bu yorum biraz abartılı bulunabilir fakat 1927'de kamusal bir alanda kadının bacaklarının görülmesi hala bir roman fenomeniydi. Tablonun, sağ alt köşesinde görülen sandalye sebebiyle, izleyicinin yakın bir masada oturduğu söylenebilir. Kadına göre kendisini avantajlı bir noktadan izleyen bir yabancının varlığı davetsiz bakışlar sebebiyle rahatsız edicidir. Hopper'ın diğer eserleri ve Otomat Hopper tıpkı Otomat'ta olduğu gibi başka çalışmalarında da en parlak ışığı resmin konusu olan kadının bacaklarına yerleştirerek ilgiyi bacaklara yöneltti. Compartment C, Car 293 (1938) ve Hotel Lobby (1943) isimli eserleri bu konudaki örneklerdir. 1931'deki çalışması "Berber Dükkanı"'ndaki kadın, Otomat'taki kadınla benzer bir poz verdi. Ayrıca, izleyici kadını yine tıpkı Otomat'taki gibi bir masa sebebiyle iki parça olarak görüyordu. Fakat, Otomat'takinin aksine, bu resimde kadın öğle vakti, çok aydınlık ve kalabalık bir yere yerleştirildiği için, içine kapanık ya da saldırıya açık izlenimi uyandırmaz. Bu da izleyicide, gizlice ve zorla izliyormuş hissini yok eder. Hopper'ın resimlerinde çoğunlukla, bir ana odaklanan ya da bir karakter, fikir, durum hakkında keskin bir etki bırakan görüntüleri konu eder. Bu yüzden resmin izleyicisi, konuyu genellikle bir pencerenin arkasında ya da bir pencerenin dışında görebilir. Mesela, Railroad Sunset (1929), Nighthawks (1942) ve Office in a Small City (1953) gibi eserlerinde, görüntü camın arkasında kalır. Hopper, eğer görüntüyü gizlemek isterse, pencereyi izleyenin resme baktığı noktayla dik bir açı oluşturacak şekilde resme yerleştirir. Bu konuda, ressamın uyguladığı bir diğer yöntem ise görüntüyü perdeyle kapamaktır. Ressamın uygulamayı sevdiği bir başka teknik ise (örnek için "Conference at Night"'a (1949) bakılabilir), güneş ya da görünmeyen bir sokak lambasının kaynak olduğu parlak ışığı, resmin anlattığı mekana, dışarıdan vuracak şekilde kullanmaktır. Otomat'ta ise pencere resme hakim bir konumdadır ve kafeteryanın dışındaki dünya hakkında fikir edinmeyi engeller. Bilinen tek şey, gece olduğudur. Dışarının tamamen karanlık olması, resmi, Hopper'ın diğer çalışmalarından ve gerçekçilikten uzaklaştırır. Çünkü New York'ta sokaklar, geceleri, arabaların ve sokak lambalarının ışıkları sebebiyle ışıl ışıldır. Dışarıdan tamamen ayrık olmak ve mekanın boşluğu resmin dramatikliğini de arttırır ve ilgiyi kadının üzerinde yoğunlaştırır. Kadının arkasındaki pencerenin odaklaştırıcı etkisi, tabloyu ressamın bir başka çalışması olan "Sunlight in a Cafeteria" (1958) ile karşılaştırınca daha iyi anlaşılır. Bu resimde, bir kadın ve bir erkek boş bir kafeteryada farklı masalarda oturmaktadırlar ve resmin esas konusu gene kadındır. Fakat bu tabloda, kafeteryanın dışındaki sokağın iyi aydınlatılmış ve mekandaki camlardan görünebiliyor olması adamın dikkatini karşısındaki kadına vermesini engeller. Böylece adam ve kadın aynı sahnede olmalarına rağmen izleyicide değillermiş izlenimi uyanır.

Kaynaklar

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.