
Daha o dönemde gözünü diktiği ABD başkanlık koltuğuna, karşılaştığı zorluklar karşısında pes etmeyerek 1980'de oturdu. Yemin ettiği gün, İran rehine krizinin çözülmesi, iki ay sonra ise bir suikast girişiminden kurtulması, Hollywood'dan kalma 'kahraman' imajını pekiştirmesine neden oldu. 1984'te büyük bir oy farkıyla ikinci kez başkan seçilen Reagan rotasını bu kez, komünizm ve SSCB'ye çevirdi. Silahlanma harcamalarını artırdı ve SSCB'nin rekabet edemeyeceği maliyetteki 'Yıldız Savaşları' projesini geliştirdi. Bir yandan da 1985'te iktidara gelen SSCB lideri Mihail Gorbaçov'la beklenmedik bir yakınlık kurdu.
SSCB'de reform çabalarına destek verir göründü, Orta Menzilli Nükleer Silahlar anlaşmasını imzaladı ve Soğuk Savaş'ın Washington lehine sonuçlanması ona 'SSCB'yi dağıtan lider' ünvanını kazandırdı. Birçok siyasetçiye göre Reagan, Gorbaçov'a, Sovyetler'in sonunun gelmesi için yardımcı olmuştu. Reagan'ın savunma proje ve harcamalarına 'nefesi yetmeyen' SSCB'nin 'oyundan çekildiği' yorumları yapılmaya başladı. Reagan, 1989'da görevden ayrılırken, seçimi dönemin Başkan Yardımcısı George Bush kazandı. Uzmanlara göre 'selefi'nin Sovyet politikasını aynen uygulayan Bush da 'Reagan'ın ektiğini biçti' ve SSCB Aralık 1991'de resmen dağıldı. 'Sovyetler'i dağıtan adam' sıfatı alan Reagan'ın iki dönemlik başkanlık döneminde, dünya siyasetinde 'baş ağrıları' da oldu. Lübnan iç savaşına müdahale etmesinin karşılığını Ekim 1983 yılında 250 deniz piyadesinin öldürüldüğü bombalı saldırıyla aldı.
Dünya tarihinde sağ politikalara yeni bir nefes getiren Ronald Reagan, bu özelliğini, Arjantin'le yaşanan Falkland Adaları savaşında destek verdiği dönemin Britanya Başbakanı Margareth Thatcher ile de paylaştı.
İRAN'DAN KONTRALARA
Hiç şüphesiz Reagan için en önemli olaylardan biri ABD İran ilişkilerinde yaşanan gelişmelerdi. 20 Ocak 1981'te başkanlık yemini ettiği gün, ABD-İran ilişkilerinin iyice gerilmesine neden olan rehine krizi çözülen Reagan'ı bekleyen en zor dönem yine İran'la ilişkiler oldu. 'İran-gate' diye tarihe geçen, İran'a yasadışı silah satışının ortaya çıkması, 'karizmatik' Reagan'ın koltuğunu salladı. İran İslam Devrimi'nin ardından başlayan ve 1980-1988 arasında süren İran-Irak savaşı Reagan'ın dış politika gündemini uzun bir süre bu bölgeye endekslemesine neden oldu. 1986'da Reagan yönetiminin, Kongre'nin kararlarına aykırı olarak Lübnan'daki ABD'li rehinelerin kurtarılması karşılığında İran'a gizlice silah sattığı ortaya çıktı. Soruşturmada, İran'dan elde edilen paranın Nikaragua'daki solcu Sandinista hükümetiyle çatışan 'Kontralara' gönderildiği ortaya çıktı. Reagan, 'İran'a gizlice silah satışına onay verdiğini' doğruladı. Satışı düzenlediği gerekçesiyle albay Oliver North görevden alındı, amiral John Pointexter istifa etti. Reagan'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert McFarlane ise intihara kalkıştı. Komisyon raporu Reagan'ın bağlantısını asla kanıtlayamadı ancak 'Amerikan halkına yalan söylemekle' itham etti.Reagan döneminde Latin Amerika ülkelerine karşı müdahaleler 300 bin kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların yaşandığı Nikaragua'yla sınırlı kalmadı. 1977'de ABD'nin sağcılara 3 milyar doları bulan yardım sağladığı Salvador']daki iç savaşta 50 bin sivil öldü.
ALZHEİMER TEŞHİSİ KONMUŞTU
Reagan, ikinci başkanlık döneminin dolmasının ardından Şubat 1989'da emekliye ayrıldı. ABD'nin en uzun yaşayan başkanı olan ve 5 Kasım 1994'de alzheimer teşhisi konulan Ronald Reagan'a, 7 Haziran 2004 tarihinde öldü.
En ilginç mesaj ise Libya lideri Muammer Kaddafi'den geldi. Kaddafi, Reagan'ın 1986'da Libya'ya yapılan hava saldırısı sebebiyle 'mahkemede hesap vermeden' ölmesinden üzüntü duyduğunu söyledi.