Konya'da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk'ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış (1932), bir yıla mahkum olarak Konya ve Sinop Cezaevlerinde yatmış, Cumhuriyetin onun yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuşmuştur (1933). Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali Milli Eğtim Bakanlığı'na başvurarak yeniden göreve alınmasını istemiştir. Dönemin Bakanı Hikmet Bayur'un "eski düşüncelerinden vazgeçtiğini isbat etmesini" istemesi üzerine Varlık dergisinde "Benim Aşkım" adlı şiirini yayımlayarak (15 Ocak 1934) Atatürk'e bağlılığını göstermeye çalışmıştır. Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenlik yıpmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır (1941 - 1945).
İkinci Dünya Savaşı'nın tırmandığı yollarda Turancı eğilimli yazarlardan Nihal Atsız'ın karalayıcı yazıları dolayısıyla dava açan Sabahattin Ali, olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alışmış, İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır (1945). Ancak fıkra yazdığı La Turguie ve Yeni Dünya gazeteleri, iktidarın kışkırtmasıyla meydana gelen Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır (1946 - 1947). Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, kapatılmış, yazılar hakkında koğuşturmalar açılmıştır. Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmış, karşılaştığı baskılardan bunalmıştır. Ali Baba dergisinde yayımladığı "Ne Zor Şeymiş" başlıklı yazıda, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmaktadır: "Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar minnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi".
Bir yandan siyasal baskılardan bir yandan, ekonomik sıkıntılardan bazen, ruhsal bunalıma giren Sabahattin Ali, yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı da bulamayınca Bulgaristan'da kaçmaya karar vermiş, bu girişim sırasında sonradan Milli Emniyet'le bağlantısı olduğu anlaşılan Ali Ertekin adlı kaçakçılık da yapan biri tarafından sınırda öldürülmüştür (2 Nisan 1948). Bu cinayetin resmi makamların bir tertibi olup olmadığı sorusu, günümüze kadar aydınlatılamamıştır.
Yazın Yaşamı
Sabahattin Ali yazın yaşamına şiirle başlamış, hece vezniyle yazdığı ve halk şiirinin açık izleri görülen bu ürünlerini Balıkesir'de çıkan ve Orhan Şaik (Gökyay) tarafından yönetilen Çağlayan dergisinde yayımlamıştır (1926). Servet-i Fünun, Güneş, Hayat, Meşale gibi dergilerde de yazan (1926 - 1928) Sabahattin Ali, bu arada öykü de yazmaya başlamış, ilk öyküsü "Bir Orman Hikayesi" Resimli Ay'da yayımlanmıştır (30 Eylül 1930). Toplumsal eğilimli bu öyküyü Nazım Hikmet, şu sözlerle okurlara sunmuştur: "Bu yazı bizde örneğine az tesadüf edilen cinsten bir eserdir. Köylü ruhiyatının bütün muhafazekar ve ileri taraflarını, iptidai sermaye terakümünü yapan sermayedarlığın inkişaf yolunda köylülüğü nasıl dağıttığını ve en nihayet, tabiatın deniz kadar muazzam bir unsuru olan ormanın muğlak, ihtiraslı hayatını, kımıldanışların zeki bir aydınlık içinde görüyoruz".
Sabahattin Ali, af yasasından yararlanarak hapisten çıktıktan sonra, özellikle Varlık dergisinde yayımladığı "Kanal", "Kırlangıçlar", "Arap Hayri", "Pazarcı", "Kağnı" (1934 - 1936) gibi öyküleriyle dikkati çekmiştir.
Sabahattin Ali'nin halk şiirinden esinlenerek yazılmış şiirlerini içeren Dağlar ve Rüzgar (1934) adlı kitabı yazın çevrelerinde ilgi uyandırmış, örneğin Yaşar Nabi, Hakimiyeti Milliye'de şu övücü satırları yazmıştır: "Bu kitabın mümeyyiz vasfı halk edebiyatı tarzında bir deneme teşkil etmesidir. Sabahattin Ali'nin tecrübeli muvaffak neticeler vermiş. Ve bize, şiirleri doğrudan doğruya bir halk şairi elinden çıkmamış olduklarını hissetirmekle beraber, o tanıdığımız ve sevdiğimiz samimi edayı tattırabiliyor. Komplike imajlardan kaçınılmış olması, bu şiirlere büyük bir sadelik vermiş. Ancak, Sabahattin Ali, bu kitabından sonra şiirle ilgilenmemiş, sadece öykü ve roman yazmıştır.
Sabahattin Ali, Varlık'ta Esirler adlı üç perdelik bir oyunda tefrika etmiş (1936), ancak bu türü de bir daha denememiştir.
Yapıtları
Şiir: Dağlar ve Rüzgar (1934 - Yeni Eklerle 1943).Öykü:Değirmen (1935), Kağnı (1936), Ses (1937), Kağnı - Ses (1943 - İki Kitap Birlikte), Yeni Dünya (1943), Sırça Köşk (1947).
Roman: Kuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943).