Devşirme çocuklar arasında Edirne sarayına getirildi. Türk ve Müslüman kültürü ile yetiştirildi. Saraydan kapıcıbaşılıkla çıkarak Barbaros Hayreddin Paşa'nın ölümü üzerine Kaptan-ı Derya ve bir süre sonra Rumeli Valisi oldu. Bu sıralarda ilk büyük başarısına, Tameşvar kalesinin fethi ile ulaştı. Bu başarı üzerine kendisine vezirlik verildi.
1561'de üçüncü vezir iken, Kanuni Sultan Süleyman'ın torunu ve Sultan İkinci Selim'in kızı Esmehan Sultan ile evlendi. İkinci Vezir iken Semiz Ali Paşa'nın ölümü üzerine, 1564'te sadrazamlığa getirildi. Bu tarihten ölümüne kadar Osmanlı devletinin idaresini elinde tuttu. Kanuni Sultan Süleyman'ın son seferi olan Zigetvar kalesi fethini, padişah öldükten sonra o idare etti. Kanuni Sultan Süleyman'ın yerine padişah olarak Sultan İkinci Selim'i tahta çıkarmayı başardı. Bu padişah döneminde sürekli sadrazamlıkta kaldı ve devlet işlerini idare etti.
Don ve Volga ırmakları arasında bir kanal açma düşüncesini gerçekleştiremedi. Süveyş Kanalını da açmayı düşünen Sokollu Mehmed Paşa, bu amacını gerçekleştirmek için Sudan'ı zaptetti. Devlet teşkilatı içinde önemli düzenlemeler yapan Sokullu Mehmed Paşa, 1579 yılında öldürüldü ve Eyüp'te defnedildi.
Sokollu
Sokullu Mehmed Paşa ünlü Osmanlı sadrazamlarından. Bosna’nın Sokol kasabasından, Şahinoğulları ailesine mensuptur. 1505’te Sokol’da doğdu. Sultan Süleyman Han (1520-1566), zamanında ailesinin rızasıyla devşirme alındı. Zeka ve kabiliyeti, devlet memurlarının dikkatini çekti. Mehmed adıyla Edirne Sarayında, Osmanlı tahsil ve terbiyesiyle yetiştirildi. Edirne’den İstanbul’a getirilerek, Saray-ı Âmire’de Enderun’un Küçük Odalar bölümüne alınıp, padişahın hizmetine girdi.Sarayda üstün gayret gösterip, mükemmel hizmet etti. İç hazinede vazifelendirildi. Dürüstlüğü ve başarılı hizmetleri sayesinde sırasıyla; Rikapdar, Çuhadar ve Sarayda çok önemli bir mevki olan Silahdarlığa tayin edildi. Bosna’daki ailesini de İstanbul’a getirip, onların İslam dinini kabul etmelerine sebep oldu.
Sokullu Mehmed Paşa, Enderun’daki hizmetlerini tamamlayıp, Birun’da Kapucular Kethüdası oldu. 1541’de Kapıcıbaşılık, büyük denizci Barbaros Hayreddin Paşanın vefatıyla da 1546’da Gelibolu Sancakbeyi olarak, Kaptan-ı deryalığa tayin edildi. Kaptan-ı deryalığında, Trablusgarp Seferine çıkarak, İspanyollara karşı başarılı oldu. Kanuni, 1549 İran Seferi sırasında Sokullu’yu Rumeli Beylerbeyi olarak tayin etti. Sokullu, asıl ordunun İran Seferinde olmasından faydalanarak Rumeli’ye taarruz edebilecek kuvvetlere karşı koymak için vazifelendirildi.
Avusturya, Osmanlı tabiiyetindeki Erdel ile sıkı münasebetler içine girerek, burada hakimiyet kurmak için faaliyetlerde bulunuyordu. Her ne kadar, Erdel idarecilerinden Martunuzzi, Osmanlılara bağlılıklarını bildirdiyse de, Budin Beylerbeyi vasıtasıyla gerçeğin bildirilenlerin tam tersi olduğu öğrenildi. Tespit edilen bilgiye göre, Erdel Avusturya topraklarına katılma hazırlığı içindeydi. Bu haince planın ortaya çıkmasıyla, Sokullu, Erdel Seferine memur edilip, emrine Semendire, Niğbolu Sancak Beyleri ve Kırım, Dobruca kuvvetleriyle Eflak, Boğdan Voyvodalarının birlikleri, ayrıca iki bin Yeniçeri askeri verildi. Sokullu, Salankamen’de ordugahını kurdu. Bu mevkide Mihaloğlu Ali Beyin akıncıları ile Budin Beylerbeyi Hadım Ali Paşanın kuvvetleri de orduya katıldılar. Martunuzzi bu hazırlıklardan telaşa kapılıp, bir takım teminatlarda bulunduysa da, seksen bin kişilik Osmanlı Ordusu Eylül 1551’de Erdel üzerine hareket etti.
Sokullu Mehmed Paşa tarafından 18 Eylülde Tissa Nehri üzerindeki Beçe Kalesi, 21 Eylülde Beçkerek Kalesi, Maroş Nehri üzerindeki Çanad Kalesi alındı ve Lapova Kalesi de, ahalisi tarafından teslim edildi. Bu muvaffakiyetlerden sonra Sokullu, Temeşvar’ı muhasara ettiyse de, kışın gelmesi ve şiddetli mukavemet yüzünden Belgrad’a çekildi.
1552’de verilen emir üzerine Erdel Seferi serdarlığına İkinci Vezir Kara Ahmed Paşa tayin edildi. Köprülü ise, Rumeli Beylerbeyliği kuvvetleriyle, Ahmed Paşanın emrinde görev alacaktı. Ahmed Paşanın, Temeşvar’ı fethinde ve bazı kaleleri ele geçirmesinde faydalı faaliyetleri oldu (Temmuz 1552). Eğri Kalesinin 11 Eylül 1552 tarihindeki muhasarasında bulundu; fakat kış dolayısıyla Belgrad’a çekilmek zorunda kaldı.
Sokullu Mehmed Paşa, İran harplerinin tekrar başlaması ihtimali üzerine, 1552-1553 kışını Tokat’ta geçirme emrini aldı. Bu emir üzerine, kendisine bağlı Rumeli Beylerbeyliği birlikleriyle Tokat’a gitti. Sokullu, Tokat’ta 1553-1554 kışını da geçirdi ve 5 Haziran 1554’te Erzurum istikametinde İran Seferine giden Ordu-yı hümayuna katıldı. Sokullu Mehmed Paşa, bu sefer esnasında sol kanatta Nahçivan Taarruzunda ve Gürcistan Harekatında vazife alarak üstün muvaffakiyet gösterdi. Sokullu, bu savaşlarda gözü pekliği, cesareti ve askerlerini iyi sevk ve idare edebilmesinden dolayı, padişahın takdirini kazandı. Sultan Süleyman Han, sefer dönüşü Amasya’da Sokullu’yu üçüncü vezir tayin ederek, kubbealtı vezirleri arasına aldı. 1561 senesinde ikinci vezir olan Sokullu Mehmed Paşa 1565’te Semiz Ali Paşanın vefatı üzerine Sadrazamlığa getirildi.
Bu sırada Malta Muhasarası devam etmekte olup, Avusturya ile münasebetler bozulma yoluna girmişti. Avusturya kuvvetlerinin Osmanlı hududuna tecavüz edip, Erdel’den bazı kaleleri zaptettiklerini haber alınca, amca oğlu olan, Bosna Beylerbeyine harekete geçmesi cihetinde emir verdi. Bu emir gereğince Kruppa elde edildi. Sokullu Mehmed Paşa, harp taraftarı olmasa da, devletin çıkarları ve geleceği için Avusturya’ya harp ilan edilmesini istedi. Avusturya’nın yıllık haracı vermemiş, Osmanlılara karşı düşmanca bir tavır takınmış, daha da ileri giderek hudut ihlallerinde bulunmuş ve nihayet Erdel’i de ele geçirme planları yapıp faaliyete geçmiş olması, savaşın yeterli sebeplerindendi.
Osmanlı Devletinin güçlenip büyümesi ve herşeyden de önce İslamiyetin yücelmesi için hiç durmadan mücadele etmiş olan Sultan Süleyman Han, yaşlı ve hasta olduğu halde, bu sefere iştirak etti. Ordu-yı hümayun, 1 Mayıs 1566’da, tarihe Sigetvar (Zigetvar) Seferi olarak geçecek olan harekat için, İstanbul’dan yola çıktı. 5 Ağustosta Sigetvar Kalesi muhasara edildi. Sokullu Mehmed Paşa, yapılan muharebelerde büyük çabalar sarfetti, hatta gecelerini siperlerde dahi geçirdi. Sultan Süleyman Han, mutlaka bu kalenin alınmasını istiyordu. 7 Eylül günü Sultan Süleyman Han, Hakkın rahmetine kavuştu. Bir gün sonra da Sigetvar Kalesi fethedildi. Sultan’ın vefatını gizleyerek, Şehzade Selim, Kütahya’dan gelinceye kadar ordunun nizam ve intizamının bozulmasına ve herhangi bir karışıklık çıkmasına meydan vermedi. Selim Han, valilik yaptığı Kütahya’dan İstanbul’a gelerek cülus edip (tahta çıkıp), derhal Belgrad’a gitti. Sultan Selim Han, Sokullu’nun iktidar, dirayet ve sadakatini takdir ettiğinden, onu Sadaret makamında bıraktı.
Sokullu’nun, Sultan Selim Han zamanında, ilk icraatı Yemen ve Basra’da meydana gelen hadiseleri etkisiz hale getirmek oldu. Sokullu, 1568’de Edirne’ye tebrik için gelen Şah Tahmasb’ın elçisiyle görüştü. Bu sırada Avusturya elçileriyle de müzakerelerde bulunarak, 17 Şubat 1568’de antlaşma yaptı.
Osmanlı Devleti, Asya’daki Müslüman devletlerle sıkı münasebetler kurdu. Sumatra’daki Açe hükümdarı Sultan Alaeddin, Sultan Süleyman Handan Portekizlilere karşı yardım istemiş, fakat Sigetvar Seferi sebebiyle yardım gönderilememişti. Sokullu, Padişahın da isteği doğrultusunda ilk iş olarak Açe Sultanına istediği yardımı gönderdi. Bu kuvvetler 1568/1569 yıllarında çeşitli faaliyetlerde bulundular. Portekizlilerin Müslümanlara karşı yaptıkları baskıları etkisiz hale getirmek ve ayrıca Habeş, Hicaz ve Yemen’in emniyetini sağlamak için, Süveyş Kanalının açılması yolunda teşebbüslerde bulunuldu. Aralık 1568 tarihinde, bu hususta Mısır Beylerbeyine bir ferman gönderilip, kanalın açılıp açılamayacağı, ne kadar para harcanacağı, kaç geminin girebileceği vs. gibi konularda bilgi istendi. Ancak, bu çok mühim teşebbüsün neden yapılmadığı bilinmemektedir. Sokullu’nun bu tarihlerde, Don-Volga Kanalı açma teşebbüsünden dolayı, Süveyş Kanalı projesi geri kalmış olabilir. Sokullu, ileri görüşlü bir kimse olduğundan, Don-Volga arasında kanal açılması için planlar yaptı. Bu teşebbüsün sebepleri ise şunlardı:
Orta-Asya’daki Türk devletlerinin İran’daki Safevilerden şikayetçi olup, Osmanlılardan yardım istemesi; İran’ın Osmanlılar aleyhine Avrupa devletleriyle ittifak yapması; Astrahan Hanlığının Ruslar eline geçmesi; Rusların gerek Orta-Asya’yı, gerekse Osmanlı topraklarını ele geçirme istekleri.
Osmanlı Devleti bu proje sayesinde, İran ile Rusya’yı birbirinden ayırmak istiyordu. Ayrıca Orta-Asya ile münasebet sağlanacak, böylece Safeviler, iki güç arasında bırakılacaktı. Herhangi bir sefer anında Hazar Denizine kadar mühimmat yiyecek vs. gibi erzaklar gemilerle getirilebilecekti. 1568 yılında Şıkk-ı sani Defterdarı Kasım Bey, Kefe Sancakbeyi tayin edilerek, kanal projesi için gerekli incelemeleri yapmakla vazifelendirildi. İncelemelerden sonra, 1569 Ağustosunda Don ve Volga Nehirleri arasındaki en dar bölgeden kanal açılmaya başlanıldı. Ancak, Kırım Hanı Devlet Giray’ın gereken ilgiyi göstermemesi ve ağır kış şartları sebebiyle kanal projesi gerçekleşemedi ve bir daha da teşebbüs edilmedi.
Sokullu Mehmed Paşanın Sadrazamlığı zamanında, 1570’te Kıbrıs Adası fethedildi. Osmanlı donanması 1571’de İnebahtı’da yok edildi. İnebahtı felaketinden sonra, donanma başkumandanlığına tayin edilen, eski Cezayir Beylerbeyi Kılıç Ali Paşa, Osmanlı teşkilat ve müessesesini daha bütünüyle bilemediğinden, yeni donanmanın hazırlanmasından ümitsiz görününce;
“Paşa hazretleri, sen henüz bu Devlet-i Âliyyeyi (Osmanlı Devletini) bilmiyorsun. Bevallah böyle itikad eyle (bilmiş ol ki) bu devlet ol devlettir ki, murad edinirse (isterse) cümle (bütün) donanmanın lengerlerini (gemi demiri) gümüşten, resenlerini (iplerini) ibrişimden, yelkenlerini atlastan etmekte suubet (zorluk) çekmez. Her hangi geminin alatını (aletlerini) ve yelkenini yetiştirmezsem bu minval üzere benden al” tarihi cevabını verdi.
Bu söz, Osmanlı Devletinin kudret ve azametini göstermesi bakımından çok önemlidir.
Venedikliler, İnebahtı sonrasında, Osmanlı Devletinin, antlaşmayla Haçlılara taviz vereceğini zannediyorlardı. Venedik elçisi bir görüşme esnasında bu hal içine girince, Sokullu’nun verdiği cevap, Osmanlı teşkilat, müessese ve ordusu gibi diplomasi kuvvetinin de ifadesidir:
“İnebahtı Muharebesinden sonra cesaretimizin sönmediğini görüyorsun, Sizin zayiatınızla bizimki arasında fark vardır. Biz sizden bir krallık (Kıbrıs Adası) alarak, kolunuzu kestik; siz ise donanmamızı mağlup etmekle sakalımızı tıraş etmiş oldunuz; kesilmiş kol yerine gelmez, lakin tıraş edilmiş sakal daha gür olarak çıkar” dedi.
Gerçekten de bir kışta yeni bir donanma yapıldı ve bütün Avrupa hayretlere düştü. Sefer mevsimine iki yüzden fazla yeni kadırga ve mavna bütün silah ve teçhizatıyla hazır edilerek, denize açıldı. Müttefik Haçlı Donanması, Osmanlı Donanmasıyla muharebeye cesaret edemeden çekilip gitti. Mora ve Adriyatik sahilleri, düşmandan temizlendi.
Sokullu Mehmed Paşa, Sultan Üçüncü Murad Han devrinde de beş yıl vezir-i azamlık yaptı. 30 Eylül 1579’da, bir meczup tarafından şehit edildi. Sokullu’nun öldürülmesi, ülkede umumi bir teessür uyandırdı. Kabri Eyüp’te Şeyhülislam Ebüssü’ud Efendinin kabri yanındaki türbesindedir.
Sokullu Mehmed Paşa, güzel konuşan, ikna kabiliyetli, nazik, son derece ahlaklı ve Türk-İslam alemi için faydalı hizmetlerde bulunmuş bir zattı. Son derece de dinine bağlı olup, Halveti tarikatına mensuptu. Sultan Selim Hanın kızı İsmihan Sultanla evlenip, damad-ı şehriyari oldu.
Geniş vakıflar ve hayır tesisleri kurdu. Sokullu, Azapkapısı Camii ile Kadırga’da kendi ismiyle anılan cami, medrese ve hayrat tesislerini yaptırmıştır. Lüleburgaz’da cami ve medrese; Edirne’nin Çavuşbey Mahallesinde dükkanlar, odalar ve çifte hamam; Erdel Beçkerek’te cami, han, çeşme, Darülkurra ve köprü; Vişegrad’da Mimar Sinan’a yaptırdığı nadide bir köprü; Vişegrad-Saraybosna arasına büyük bir kervansaray yaptırdı. Bunlardan başka, ülkenin birçok yerinde cami, han, hamam, imaret vs. gibi hayır müesseseleri yaptırıp, bu tesislere de çeşitli vakıflar kurmuştu. Sokullu ailesinden önemli devlet adamları yetişmiştir.