Turan Kitabı

Kısaca: Turan isimli kitap, neşredilişinden başlamak üzere uzun süre sahipsiz kalmıştır. Kitap hakkında bugüne kadar pek çok yazar birbirinden ilginç yazılar kaleme almıştır. ...devamı ☟

Turan

isimli kitap, neşredilişinden başlamak üzere uzun süre sahipsiz kalmıştır. Kitap hakkında bugüne kadar pek çok yazar birbirinden ilginç yazılar kaleme almıştır. Eser Ahmet Ferit Bey, tarafından 1914 (R. 1330) yılında Sinop’ta sürgün olduğu dönemlerde yazılıp İstanbul’da neşrettirilmişti. “Tekin” müstearıyla yazılan bu kitap, araya giren Umumi Harp ve Milli Mücadele gibi büyük siyasi olaylar arasında pek fazla düşünülmeden kütüphane ve kitapçı kataloglarında Tekin Alp müstearının sahibine, yani Moiz Kohen’e atfedilmiş ve bu yanlış bilgi günümüze kadar devam etmiştir. Kitabın içeriğinde özellikle vurgulanan

Turan

ve Türkçülükle
ilgili çok önemli fikirler, bu kitabın tam anlamıyla kime ait olduğu gerçeğinin ortaya çıkmasını zorlaştırmıştır ki bu nedenle bazı yazarlar, kitabı Moiz Kohen’e atfederek, yanlış değerlendirmelerde bulunmuşlardır. M. Ertuğrul Düzdağ, Dünden Yarına kitabında şu hükümlerde bulunmuştur: “Bir Yahudinin zinde ve pür hayat Türklük hakikat-ı ırkıyyesine olan bu aşkından anlıyoruz ki Türkçülük cereyanından asıl maksat, Türklere faydalı olmak değil; onların bin yıldır gönüllerinde yaşattıkları İslam imanı ve kardeşlik hissi yerine başka bir şey koymak imiş.”

Turan

hakkındaki ikinci yanlışın sahibi Sadık Albayrak, Devrimin Çakıl Taşları isimli eserinde kitabı Moiz Kohen’e atfederek şu kanaate varmıştır: “…Yine aynı tarihte yazdığı

Turan

adlı eserinde Türklerin

Turan

idealinde titreyerek ayılacaklarını yazmıştır. Bunun sonunda da sinelerinde Cengizlerin tahtı kurulmuş olacaktır. Yani açıkça barbar bir Türk kavmi isteniyor, Cengiz’in yolu salık veriliyordu. Kendi Yahudi ırkçılığından soyutlanmış olarak bütün çalışmasını Türkçülük üzerine teksif ederek asrın ırkçılık asrı olduğunu söylüyor, milleti bölmek için, daha doğrusu Müslümanların ümmet bağını koparmak için bile bile diğer kavimleri de ırki bağlara sarılmayı, ırki ve kavmi gruplar teşekkül ettirmeyi planlıyordu.” Bir Osmanlı Yahudisine atfedilen Tekin hikayesine son senelerde bir Yahudi Türkiyatçısı olan Jacob M. Landau da katılmış ise de yeni bir şey söylememiş ve böylece bir Türk’e ait olup bir Yahudiye atfedilen müstear meselesinde Türk araştırmacılarının yanlışına O da ortak olmuştur. Jacob M. Landau, Tekinalp Bir Türk Yurtseveri adlı çalışmasında

Turan

hakkında şu değerlendirmelerde bulunmuştur: “1914’te İstanbul’da Türkçe olarak basılan

Turan

da, bütün Türk asıllı insanların mutlu vatanı

Turan

’ı ve bunun politik geleceği üzerine çeşitli varsayımların irdelendiği Büyük Türklük üzerine uzunca bir çalışmaydı. Ancak, kitabın yazarının kimliğini sorgulamak yerinde olur. Türkiye’de aralarında Ankara Milli Kütüphanesi de bulunmak üzere birçok ünlü kütüphanenin katalogları, kaynakça araştırmaları ve konunun uzmanları,

Turan

’ın yazarının Tekinalp olduğunu iddia ederler. Bununla beraber cevaplanması gereken iki soru var. Birincisi, kitap M. Kohen’in daha önce ya da sonraki zamanda hiç kullanmadığı Tekin ismiyle imzalanmış olması. İkinci olarak, yazılarında ya da kendi hal tercümesinde bu esere hiç gönderme yapmamış, listesine katmamıştır. Yine de

Turan

’ın
, kapsadığı fikirlerin Tekinalp”e ait olması açısından, O’nun tarafından yazıldığı söylenebilir. Ayrıca Kemalist dönemde

Turan

izmin Türkiye’deki rejime ters düştüğü devrede, Tekinalp bu kitabın sahipliğini üstlenmeyi istememiş olabilir. Bu kanıtlar tamamen ikna edici olmasa da Tekinalp”in

Turan

’ın
yazarı olduğu iddiasını çekinceli olarak kabul edebiliriz.” Görüldüğü gibi mesele iyice içinden zor çıkılır bir hal almıştır. Halbuki hiçbir araştırmacı Moiz Kohen’in müstearını neden kısaltmış olduğu meselesi üstünde durmak ihtiyacını duymamıştır. Bu hususta cesurane hüküm vermemek için elde kafi işaretler vardı. Evvela müstear kısaltılmıştı, bunu niçin ve hangi gerekçe ile yapmış olabilirdi? M. Kohen, Tekinalp yerine niçin “Tekin”i tercih etmişti? İkincisi eserlerinin listesini verirken makalelerini bile zikrettiği halde, pek de küçümsenemeyecek hacimdeki (143 s.) bir kitabını niçin zikretmemişti? Üçüncüsü, daha sonra aynı mesele etrafında yazmış olduğu “Kemalizm ve Türk Ruhu” gibi kitaplarında

Turan

, bir satır halinde bile olsa, niçin hatırlanmamıştı? Nitekim

Turan

’ın
yazarı için de Türk Yurdu’nda çıkan (1914/1330) tanıtma yazısında Tekin müstearı adı altında gizlenen

Turan

muharriri Osmanlı-Türk muharrir ve edipleri arasında şayan-ı dikkat bir mevki işgal etmiş olan bir zattır” denilmektedir. Kısaca

Turan

’ın
bir Türk’ün kaleminden çıktığı gerçeğinin delili Türk Yurdu mecmuasında bulunuyordu ve bu Türk’ün ismi Ahmet Ferit Tekti. Kitabın İçeriği Kitabın içeriği de en az kitabın serüveni kadar ilginçtir. II. Meşrutiyet devri

Turan

cılık”
düşüncesinin en dikkate değer beyannamelerinden biri olarak kabul edilmesi gereken

Turan

1914 tarihinde neşredilmiştir. Kitap Necati Kültepe tarafından yeni harflere çevrilerek ve başına Emel Esin ile Prof. Dr. Ali Birinci’nin açıklamaları derç edilerek ve kitabın son bölümüne kitabın eski yazılı şekli eklenerek

Turan

Kültür Vakfı tarafından 1999 Ekimi’nde yeniden yayınlanmıştır. Yüz kırk üç sayfa olan bu kitap birbirine bağlı dokuz makaleden oluşmaktadır. Bu makaleler:

Turan

, İl Han’dan Cengiz Han’a,

Çinli Pençesi ve Rus Çizmesi

,

Altın Soy

,

Altın Yurt

,

Yeşil ve Sarı Ova

, Hanbalık’tan Sultanbalık’a mı?, Baygöl’den Güzeldeniz’e mi?, Yeni

Turan

,

Yeni Cengizlik

tir.
Turan

Turan

isimli makalede

Turan

tabirinin, tarihi bir tabir olmadığı, sadece coğrafi bir isim sanılan “İtalya” gibi onun da ilerde gerçekleşmesi pek mümkün “Türk Birliği”nin adı olduğu anlatılmaktadır. Bugün Türkleri esir tutan Rusya ve Çin’in, diğer İmparatorluklar gibi bir gün yıkılacağı ve Büyük

Turan

’ın ayağa kalkacağı belirtilmektedir. Yazara göre: “

Turan

Türk’ü bir gün gelecek titreyecek ve ayağa kalkacaktır. Türklerin, fikr-i milliyet ile yanan sineleri üzerine yeni Cengizlerin altın tahtları kurulacaktır. Çünkü

Turan

, bir tabir-i tarih değil; bir hakikat-ı ırkiyedir. Çünkü Türklük yaşayan zinde ve pür hayat bir milliyettir.” İl Han'dan Cengiz Han'a İl Han’dan Cengiz Han’a makalesinde Türklerin tarih sahnesine çıkışı ve tarihi seyirleri betimlenmektedir. Türklerin Ergenekon’da türeyişleri, Hyung-nu Devleti’ni kurmaları, Çinlilerle temasları ile Çin Seddi’nin oluşumu, Göktürk (Tu-Kiyo) Devleti’ni teşekkül ettirmeleri, Orhun Abideleri, Uygur Devleti, Türklerin batıya göçleri, İslam’la tanışmaları, Selçuklu Devleti’ni kurmaları, Doğu’dan gelişen büyük Moğol hücumu ile

Turan

’ın
bütün azamet ve mehabetiyle kuruluşu ve parçalanması, Timur ve Devleti ve bu tarihten itibaren Türklüğün içine düştüğü vahim durum ayrıntılı bir şekilde tasvir edilmiştir. Çinli Pençesi ve Rus Çizmesi

Çinli Pençesi ve Rus Çizmesi

adlı makalesinde ise Çin ve özellikle Rusların orta zamanlarda,

Turan

’da
büyük Türk Devletlerinin yıkılmasıyla beraber, bu coğrafyalarda 20. yüzyıla kadar yaptıkları siyasi ve askeri faaliyetler anlatılmaktadır. Yine Rusların küçük bir knezlikten Orta Asya ve Sibirya’yı işgal eden, 18. yüzyıldan sonra da Osmanlı Devleti’ni tehdit eden bir güç haline gelişi aktarılmıştır. Altın Soy

Altın Soy

adlı makalesinde 19. yüzyıl ve 20. yüzyıl başlarında dünyanın çeşitli coğrafyalarında yaşayan Türkler ve sayılarından bahsedilmektedir. Bu Türklerin, bugün hangi Devletlerin sınırları içinde yaşadıkları anlatılmıştır. Yazara göre:“…Türk yaşıyor, o halde,

Turan

da bir hakikat olacaktır. Çünkü Devlet ölür. Fakat millet asla ölmez, yaşar. Millet yaşayınca da, bir vatan bir istikbal, bir

Turan

muhakkak doğacak ve yaşayacaktır…” Altın Yurt

Altın Yurt

adlı makalesinde ayrıntılı olarak Türk’ün yaşadığı coğrafyanın özellikleri,

Turan

’dan geçen ticaret yolları, geçit noktaları,

Turan

şehirleri ve bu şehirlerin özellikleri, iklim ve bitki örtüsü, rüzgarları, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri anlatılmıştır. Yeşil ve Sarı Ova

Yeşil ve Sarı Ova

makalesinde ise

Altın Yurt

ta olduğu gibi özellikle

Turan

’ın iklimi ve yetişen nebatatları, bitkileri ve ticaret yollarından bahsedilmiştir. Hanbalık'tan Sultan Balık'a Mı? Hanbalık’tan Sultan Balık’a mı? Baygöl’den Güzel Denize mi? İsimli makalesinde Rus ve Çinli çizmesi altında inleyen

Turan

’ın nasıl büyüyeceği ve sınırlarının nereden başlayıp nereye uzanacağına değinilmiştir. Yeni

Turan

’da,
yeniden kurulacak Büyük

Turan

’ın
temelini oluşturacak, Küçük

Turan

’ın
sınırları, hangi coğrafyada kurulacağı ve nüfusunun ne kadar olacağına değinilmiştir. Yeni Cengizlik

Yeni Cengizlik

isimli son makalesinde ise yaşayan

Turan

’ın,

Çinli Pençesi ve Rus Çizmesi

altında olduğu belirtilip; 20. yüzyılın ırk devri olacağına değiniliyor. Bu nedenle

Turan

giderek canlanacak ve ayağa kalkacaktır. Bundan üç bin yıl önce olduğu gibi bugün de

Turan

’ı ateş ve demirin kurtaracağına temas ediliyor. Yazar kitabının son paragrafını şu şekilde oluşturuyor: “… Ateş ve demir! İşte Türkleri, bundan üç bin sene evvel ilk esaretten kurtaran kuvvet!... Bu kuvvet bugün de Türklüğü son esaretten kurtaracak,

Turan

ancak bu yolda bir elde kılıç bir elde çerağ fetih olunacaktır.”
* Ahmet Ferit Tek,

Turan

, İstanbul, 1914 (R. 1330) * Yenal Ünal, “Türkçülük Tarihinde Kayıp Bir Eser:

Turan

, Tarih Okulu Dergisi II. İzmir, 2009., (Tarih Okulu Dergisinde yayımlanan yukarıdaki makale çalışması, ilgili dergiyi ve makaleyi kaynak göstermek koşuluyla istendiği yerde kullanılabilir.) * Yenal Ünal, Ahmet Ferit Tek, Bilgeoğuz Yayınevi 2009, İstanbul. * Sadık Albayrak, “Devrimin Çakıl Taşları”, İstanbul, 1979 * M. Ertuğrul Düzdağ, “Dünden Yarına”, İstanbul, 1978 * Ali Birinci, “Tarih Yolunda Yakın Mazinin Siyasi ve Fikri Ahvali”, İstanbul, 2001 * Ali Birinci, Tarih Uğrunda Matbuat Âleminde Birkaç Adım, İstanbul, 2001

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.