Türkiye; Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, NATO ve AGİT üyesidir. NATO üyeliğinin getirdiği sorumluluk ve taahhütler, Türk güvenlik politikasının zorunlu esaslarını oluşturmaktadır. NATO üyesi olarak üstlendiği tüm taahhütleri yerine getirmiş olan Türkiye, Avrupa ve dünya güvenliği için barış ve istikrara katkıda bulunmayı, krizleri ve çatışmayı önleyici tüm tedbirleri almayı amaç edinmiştir. Uluslararası ve yasal mevzuata uygunluk, diğer ülkelerin toprak bütünlüğü ve bağımsızlıklarına saygı, insan hak ve özgürlüklerine riayet, Türkiye'nin savunma ve dış güvenlik politikasının başlıca özellikleridir.
Türkiye'nin Savunma Stratejisi. Soğuk savaş sonrası dönemde, Türkiye'nin güvenliğini etkileyen tehdit ve riskler, geçmiştekilerden oldukça farklıdır. Bu bağlamda, Türkiye istikrarsız bir bölgenin tam merkezinde bulunmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'nin Milli Güvenlik Politikası; bölgedeki gerginliklerin azaltılmasına yardım etmek, ihtilafları önlemek, demokrasi ve hukuk'a saygıyı teşvik ederek, barışçı ve istikrarlı bir güvenlik ortamını yaratmaktadır.
Türkiye, gerek yeni tehdit ve risklerin yoğunlaştığı Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu üçgeninin merkezinde, gerekse doğal zenginliklerin yakınında ve ticaret yollarının kavşak noktasındaki jeo-stratejik ve eko-stratejik konumu ile, önemini her geçen gün artırmaktadır. Bu itibarla Türkiye, 21. yüzyıla girerken savunma politikasında, bölgesinde bir güç ve denge unsuru olmayı; bölgedeki barış ve güvenliğe katkıda bulunarak strateji ve güvenlik üreten bir ülke olmayı; işbirliği, yakınlaşma ve olumlu ilişkiler geliştirmek için her fırsattan yararlanarak girişimlerde bulunmayı, çağın gerektirdiği hedefler olarak görmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Teşkilat Yapısı
Ülkenin savunma stratejisinin ikinci önemli unsuru ise kolektif güvenlik, başka bir deyişle başta NATO olmak üzere AGİT, BAB ve diğer uluslararası güvenlik organizasyonlarında ve bölgesel oluşumlarda aktif olarak yer alınması ve uluslararası yükümlülüklerin yerine getirilmesidir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin diplomatik, ekonomik ve diğer kriz yönetim tedbirlerine uygun olarak göreve hazır bulunmasının sağlanması, savunma stratejisinin diğer önemli unsurlarından biridir. Bu nedenle krizlere en kısa sürede, mümkün olduğu takdirde oluşum safhasında müdahale edilmesi esas alınmıştır.
Türkiye geleneksel olarak dünyada barışın korunmasına büyük önem verdiği için, bu amaçla gerçekleştirilen pek çok faaliyete de iştirak etmiş ve etmeye devam etmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri, 1988'den bu yana İran, Kuveyt, Somali, Bosna-Hersek, Gürcistan, Arnavutluk, Kosova, İsrail (El Halil) ve Doğu Timor'da barış ve istikrara katkıda bulunmak için BM, AGİT ve NATO'nun liderliğinde 6 gözlemcilik görevi ile 3 barışı destekleme harekatına iştirak etmiştir. Bugün, 5 gözlemcilik görevi ile 3 barışı destekleme harekatına aktif katılım sürdürülmektedir.
Ortaklık, diyalog ve işbirliği faaliyetlerine Türkiye’nin verdiği önem ise barışı destekleme operasyonları ile birlikte savunma stratejisinin vazgeçilmez unsurlarını oluşturmak-tadır. Özellikle Balkanlar, Karadeniz, Kafkasya, Orta Asya, Ortadoğu ve Akdeniz ülkeleri ile ikili ve çok taraflı işbirliğinin yanında, Avrupa Atlantik Ortaklık Konseyi (AAOK), Barış İçin Ortaklık (BİO), Akdeniz Diyaloğu, NATO-Rusya Federasyonu ve NATO-Ukrayna ilişkileri çerçevesinde gerçekleştirilen ortaklık, diyalog ve işbirliği faaliyetlerine aktif olarak katılmakta ve desteklemektedir. Türkiye ayrıca Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü (MPF SEE) ve Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu (BLACKSEAFOR) olmak üzere, bölgesel işbirliği konusunda iki önemli projeye öncülük etmektedir. MPF SEE Karargahı Ağustos 1999 tarihinde faaliyetlerine başlamıştır. BLACKSEAFOR'un oluşturulması çalışmaları ise devam etmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) devlet yapısı içerisindeki yeri, temsili ve kullanımı Anayasa tarafından düzenlenmiştir. Anayasa’ya göre Başkomutanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) manevi varlığında temsil edilmektedir. Bakanlar Kurulu, milli güvenlik ve Silahlı Kuvvetler’in ülke savunması için hazırlanmasından TBMM'ye karşı sorumludur. Ancak, savaş hali ilanı yetkisi ve TSK’nın yabancı ülkelere gönderilmesi veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'ye gelmesine izin verilmesi yetkisi TBMM'ye aittir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile barış döneminde İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak görev yapan ve sefer durumunda Kara ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesine dahil olan Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı’ndan meydana gelmektedir.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı: 4 Ordu, 2 K.K.K.lığına bağlı Kolordu, Lojistik Komutanlığı, Eğitim ve Doktrin Komutanlığı (EDOK) ve Kara Harp Okulu Komutanlığı; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı: Donanma Komutanlığı, Kuzey Deniz Saha Komutanlığı ve Güney Deniz Saha Komutanlığı ile Deniz Eğitim ve Öğretim Komutanlığı; Hava Kuvvetleri Komutanlığı, 2 Taktik Hava Kuvveti Komutanlığı: 2 Hava Ulaştırma Üs Komutanlığı, Tanker Üs Komutanlığı ile Hava Eğitim Komutanlığı ve Lojistik Komutanlığı şeklinde teşkilatlandırılmıştır.
Genelkurmay Başkanı, TSK’nın topyekün komuta ve kontrolü, harbe hazırlığı ve askeri harekatın etkin bir şekilde sevk ve idaresinden sorumludur. Genelkurmay Başkanı, Silahlı Kuvvetler Komutanı olarak, Cumhurbaşkanı tarafından atanır ve görevlerinden dolayı Başbakan’a karşı sorumludur. Savaş zamanında başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanı adına yerine getirir. Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri'nin komutanları da emir komuta zinciri içerisinde doğrudan Genelkurmay Başkanı'na bağlıdırlar.
Genelkurmay Başkanlığı, Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi ışığında, Milli Askeri Stratejiyi oluşturmakta, Milli Askeri Stratejiye göre Harekat Konseptlerini geliştirmekte ve bu dokümanlarda belirtilen esaslar dahilinde Silahlı Kuvvetlerin ihtiyaçlarını belirleyerek, önceliklerini tespit etmektedir.
Milli Savunma Bakanlığı, TSK'nın Bakanlar Kurulu'nca kararlaştırılan savunma politikası çerçevesinde, Genelkurmay Başkanlığı tarafından tespit edilen ilke, öncelik ve ana programlara göre; barışta ve savaşta asker alma, silah, araç, gereç ve her türlü lojistik ihtiyaç maddelerinin tedariki ve harp sanayi hizmetlerini yürütmektedir. Milli Savunma Bakanı bu görevleri; Müsteşarlık Teşkilatı ve Bakanlığa bağlı diğer kuruluşlar ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları vasıtasıyla yerine getirir.
Milli güvenlik politikasının şekli ve uygulanmasına dair kararlar Milli Güvenlik Kurulu'nda görüşülmekte ve ulaşılan sonuçlar hükümete tavsiye edilmektedir.
TSK’nin savunmaya yönelik ihtiyaçları ülke öz kaynaklarından karşılanmaktadır. TSK’nin modernizasyon çalışmalarının ana kaynakları, Milli Bütçeden tahsis edilen kaynaklar ile bütçe dışı kaynaklar olan Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme Fonu (SSDF) ve geri ödemeleri Hazine tarafından yapılan Devlet Firma Kredileridir. Ancak son üç yıldır Devlet Firma Kredisi kaynakları ile tedarik edilen proje sayısı giderek azalmış ve azalmaya devam etmektedir. Bütçe dışı kaynak olarak 1985 yılında oluşturulan SSDF, TSK modernizasyon harcamalarının yaklaşık 1/3’nü teşkil etmektedir.
TSK modernizasyon ihtiyaçlarını mümkün olduğunca yurt içi sanayiinden temin etmeye çalışmaktadır. Bugün gelinen noktada, Türk savunma sanayii firmaları, sektörün ana dalları niteliğindeki havacılık, füze ve roket, askeri elektronik, askeri gemi inşası, zırhlı araç ve silah mühimmatı gibi alanlarında, TSK'nın ihtiyaç duyduğu sistem ve teçhizatı yurtiçi imkanlarla üretebilecek ve geliştirecek seviyeye ulaşmış bulunmaktadır. Nitekim mevcut altyapı faaliyetleri neticesinde bir yandan TSK'nın envanterine son teknoloji yeni sistemler dahil edilmeye, diğer yandan ise ana ve yan sanayide elde edilen teknolojik birikimin, kalifiye insan gücü yetiştirilmesi ve teknolojinin yaygınlaşması üzerindeki olumlu etkileri gözlenmeye başlanmıştır.
Askerlik Hizmeti. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 72. maddesine göre askerlik hizmeti her Türk'ün hakkı ve görevidir. Temel asker alma politikası, silahlı kuvvetlere en iyi fiziksel, zihinsel, ahlaki değerlere ve eğitim seviyesine sahip kişilerin alınmasıdır. Her kategori ve statü için asker alma kaynakları farklıdır. Temel kaynak, anayasa gereği ülkenin savunulmasında görev almakla yükümlü erkek vatandaşlardır. 20 yaşına gelen erkek vatandaşlar, eğitim seviyelerine ve durumlarına uygun olarak silah altına alınmaktadır.
Son değişikliklerle askerlik statüleri,
• 3 yıllık yüksekokul mezunları ve daha az seviyede öğrenim görmüş yükümlüler için erbaş/er olarak 15 ay,
• 4 yıl ve daha fazla süreli fakülte ve yüksekokul mezunları için yedek subay olarak 12 ay,
• 4 yıl ve daha fazla süreli fakülte mezunlarından ihtiyaç fazlası olanlar için kısa dönem erbaş/er olarak 6 ay,
• Yurtdışında bulunan işçi ve işveren statüsünde bulunanlar döviz ödeyerek 1 aydır.
Bu süreler, ihtiyaca göre Bakanlar Kurulu kararı veya kanunla değiştirilebilmektedir.