utanmak
1 . Onursuz sayılacak veya gülünç olacak bir duruma düşmekten üzüntü duymak, korkmak, mahcup olmak:
"Düğün sofrasında kendisinden başka böyle çatal tutanı göremeyince pek utandı."- A. Gündüz.
2 . (-den) Sıkılmak:
"Hayır, edebiyattan değil, karşısında şimdiden aczini duyduğum okuyucudan utanıyorum."- A. Haşim.
3 . (-den) Çekinmek:
"Birbirimizden utanarak karşı karşıya on dakika sustuk."- Y. Z. Ortaç.
utanmak
Türkçe utanmak kelimesinin İngilizce karşılığı.
v. be shy, blush, be ashamed, blush with shame, feel shame at, look small, feel small
utanmak
onursuz sayılacak ya da gülünç olacak bir duruma düşmekten üzüntü duymak,korkmak, mahcup olmak.
sıkılmak.
çekinmek.
utanmak
Türkçe utanmak kelimesinin Fransızca karşılığı.
avoir honte, baisser l'oreille, baisser la tête
utanmak
Türkçe utanmak kelimesinin Almanca karşılığı.
v. genieren: sich genieren, schämen