Kısaca: Uğurlu, Trabzon ilinin Of ilçesine bağlı bir beldedir. ...devamı ☟
Uğurlu, Trabzon ilinin Of ilçesine bağlı bir beldedir. Genel Beldenin eski adı Çifaruksa dır. 1967 yılından bu güne belediye ile yönetilmektedir. Beldenin Trabzona olan uzaklığı 67km Of ile olan uzaklığı 17km dir. Gürpınar ve Balaban Beldeleri, Meyvalı, Saraçlı, Tekoba Köyleri ile komşudur. Mahalleler * Merkez * Soğuksu * Nazarlı * Gündoğdu * Kurtuluş * Değirmendere * Cumhuriyet Coğrafi konumu Uğurlu Beldesi bağlı olduğu Of ilçesine ve denize uzaklığı 17km dir. Beldenin kuzeybatısında Saraçlı, kuzeydoğusunda Tekoba ,güneybatısında Gürpınar, batısında Meyvalı, doğusunda Balaban köy ve beldeleri vardır. Of ilçesi Beldenin kuzeybatısında, Çaykara ilçesi Beldenin güneybatısına, Hayrat ilçesi de Beldenin kuzeydoğusunda yer almaktadır. Yer yüzü şekli Belde oldukça dağlık ve engebeli bir bölge üzerine kurulmuştur. İlk bakışta 2-3 köy gibi bir görünüm arzeder. Ortasından ve diğer köylerden ayrılan kısımlardan birkaç tane dere geçer. Beldenin coğrafi önemi olan bir dağı yoktur. Birkaç tane küçük dağ vardır. Bunlarında rakımları 500-1000 metre arasındadır. Toprak yapısı ve kalitesi Beldenin toprağının üst kısmı genellikle killidir. Humuslu ve kumlu olan yerlerde vardır. Toprağın alt kısmı genellikle humusludur. Toprağın alt kısmında su mevcuttur ama halk su ihtiyacı olarak kullanmaya gerek görmez. Toprağın verimi iyidir. İşlemesi yerine göre değişen kolaylık ve zorluktadır. Çay,mısır, fındık vb. ürünler yetiştirmeye müsaittir. Toprağın yapısı en çok çay yetiştirmeye elverişlidir. Akarsular Beldenin yeraltı suları vardır. Fakat su ihtiyacı bunlardan temin edilmez. Birkaç dere mevcuttur. Derelerin genişliği 5-6 metre kadardır. Dereler kışın daha fazla akmaktadır. Derelerden sadece değirmen için yararlanılmaktadır.Beldenin içme suyu ihtiyacı dağdan çıkan su kaynaklarından temin edilmektedir. Heyelan ve dere taşma olayları çok az olur. İklim En sıcak ay Haziran ve Temmuz aylarıdır.Bu aylardaki sıcaklık ortalama +26 +27 derece kadardır.En soğuk aylarda Ocak ve Şubat aylarıdır. Bu aylardaki sıcaklık ortalaması +6 derece kadardır. En yağışlı mevsim ilkbahar mevsimidir. En kurak mevsim ise sonbahardır. Bitki örtüsü Tabii bitki örtüsü çimen ve ormandır. Beldenin hemen her tarafı ağaçlıktır. Bunun dışında büyük bir kısmı çay bahçesidir. Son zamanlarda azda olsa çay alanları genişlemekte, ağaçlık alanlar azalmaktadır. Ayrıca çay üretimine geçilmeden önce yaygın ürün olan fındık bahçeleri azda olsa bulunmaktadır. Orman, çay,fındığın dışında çeşitli meyvelerde bulunmaktadır. Çayırlardan hayvan otlatmak için istifade edilir. Ayrıca çayırlar, hayvanların kışın yeme ihtiyacını gidermek için biçip kurutulur. Ağaçlardan odun ve ev yapımı için yararlanılır. Çay Beldenin temel gelirini oluşturmaktadır. Ekonomik yapı Beldenin ekonomik yapısının temeli çay üretimidir. Önemli gelir kaynağı çaydır. Ayrıca bazı aileler arıcılık yapılmaktadır. Son yıllarda kivi üretimi de yapılmaktadır. Yazın çaycılıkla uğraşan Belde halkı kışın büyük kentlere çalışmaya ve çocuklarını okutmaya çalışmaktadır. Belde halkı hayvancılığı kendi ihtiyaçlarını karşılamak için yapmaktadır. Ayrıca sebze, mısır,fındık gibi ürünleri de kendi ihtiyacı için üretmektedir. Beldede marangozluk, inşaat ustalığı, bakkallık, soğuk demir ustalığı, elektrik ustalığı, dolmuşçuluk, fayans ustalığı, mobilyacılık gibi mesleklerde çalışanlar vardır. Beldede ekili arazi tahmini olarak 8-10 bin dönüm kadardır. Toprak, sahibi ve çocukları tarafından işletilmektedir. Toprağı yarıcı ve gündelikçi şeklinde işletenler de vardır. Bu özellikle çay mevsiminde olur. Son yıllarda çay ürününün toplanması ve satım işi Doğulu Vatandaşlarımız ve Rus uyruklu insanlar tarafından yapılmaktadır. Beldede kullanılan üretim araçları,bel,kazma,kürek,suni ve tabii gübre, çay budama bıçağı,çay toplama makası kullanılmaktadır. Sosyal yapı Kalabalık aileler vardır.Bu ailelerin nüfusu on-onbeşi bulur.Aileler ortalama 7-8 kişiden oluşur. Aynı çatı altında oturanlar baba,anne ve çocuklardır. Kızlar evlendikten sonra evden ayrılırlar.İçgüveysi pek görülmez. Erkeklerin ise çoğunluğu babaları ile aynı evde kalmaktadır. Fakat evlenen bu çocuklar bir müddet sonra ana ve babalarından ayrılarak müstakil ev ve iş sahibi olmaktadırlar. Çocuklar ana babalarına saygılıdırlar. Babanın çocukları üzerinde nüfuzu vardır. Çocuklar genellikle babalarının nüfuzunu tanımaktadırlar. Ortalama 25-26 yaşlarına kadar çocuklar babalarının evinde kalırlar. Çalıştıkları nisbette evlerinin masraflarına katılırlar. Çocuklar ana ve babalarından ayrıldıktan sonra tamamen ayrı bir aile olmaktadırlar. Çocukların eğitimi için aileler seferber olmaktadırlar.
Genel
de büyük şehirlere göç, çalışmak için olduğu kadar çocukların eğitimi içindir. Ayrıca arazi yeterli olmadığından bazı aileler çocuklarına iş imkanı ve arazi temin etmek için büyük şehirlere göç etmektedir. Toprak az olduğundan pay edilmesi tercih edilmemektedir.
Genel
de göç edenler arazilerini yakınlarına satmaktadırlar. Miras olarak erkekler fazla, kızlar ise az toprak almaktadırlar.
Genel
de kıza toprak yerine toprağın karşılığı kadar para verilir. Görücü usulü ile evlenme geleneği kalkmak üzeredir. Nişanlılık süresi kısa olmaktadır. Düğünler oturacağı evde olduğu gibi, il ve ilçedeki düğün salonlarında olmaktadır. Tarihi OSMANLI BELGELERİNDE ÇUFARUKSA NAM-I DİĞER UĞURLU BELDESİ Samsun'dan Batum'a, oradan Artvin-Bayburt'u içine alacak şekilde Köse Yaylası üzerinden Canik dağları boyunca Samsun'a ulaşan bölge, Doğu Karadeniz bölgesi diye adlandırılmaktadır.[1] Eskiçağ
Tarihi
ve arkeoloji yönünden az araştırılan bölgelerden biri de Karadeniz Bölgesi'dir. Bu durumun en önemli sebebi, bölgenin dağlık bir yapıya sahip olması yanında, sahile bakan topraklarının yılın hemen dört mevsimi yeşil bitki örtüsü ile kaplı olmasıdır.[2] 13. yüzyıldan itibaren seyyah-araştırıcıların ilgi duyduğu Karadeniz Bölgesi 13. yüzyıldan itibaren seyyah-araştırıcıların ilgi duyduğu Karadeniz Bölgesi'nde bilimsel çalışmalar 19. yüzyılda başlamıştır. Karadeniz Bölgesi’nin uygarlık açısından en eski tarihinin M.Ö. 1000000-100000 yılları arasındaki Alt Paleolitik (Yontma Taş) döneminde başladığı, araştırmalar neticesinde anlaşılmıştır.[3] Bu bölgede henüz Neolitik (Taş Devri) olabilecek bir yerleşimden söz edilememektedir. Buna karşılık Prof. Dr. Mehmet Özsait ve ekibinin bölgede yaptığı yüzey araştırmalarında Kalkotik Çağ yerleşmelerine ait bulgular elde edilmiştir. [4] MÖ 1. binin ilk yarısında Anadolu'nun Kızılırmak havalisinde Hitit Krallığı'nın, MÖ 2. binin sonlarında ise Phryg (Frigya) Devleti’nin ve Doğu Anadolu'da Urartu Devleti'nin kurulduğu bilinmektedir. MÖ 9. yüzyılda Kimmerler Güney Karadeniz kıyılarına yerleşmişlerdir.[5] Daha sonra MÖ 7. yüzyılın ortalarına doğru Miletoslular bu bölgeye hakim olmuşlardır. Daha sonra MÖ 7. yüzyılın ortalarına doğru Miletoslular bu bölgeye hakim olmuşlardır. MÖ 750-700 tarihleri arasında Turgay bölgesinden ve Ural nehrinden geçen İskitler (Sakalar); Azak Denizi, Kırım ve Karadeniz’in kuzeyinden Tuna nehrine kadar olan bölgeye hakim olmuşlardır.[6] Prehistorik (Tarih öncesi) dönemden sonra Doğu Karadeniz bölgesine yerleşen Kimmerler ve İskitler, tarih sahnesinden çekildikten sonra, bunların hakim olduğu sahada Türk kavimleri ortaya çıkmıştır. Gürcistan
Tarihi
'ndeki kayıttan var oldukları anlaşılan Bunturki ve Kıpçaklar, bölgedeki yer ve topluluk isimlerinden yöreye yerleştikleri düşünülen Halaçlar, Afşarlar ve Yazgurlar İskitlerin yurt tuttukları topraklarda hakimiyet kurmuşlardır.[7] Karadeniz Bölgesi’nde ilk Yunan Kolonilerinin MÖ 7. yüzyıl ya da bu asrın sonlarına doğru kurulmaya başlandığı bilinmektedir.
Kaynak
larda Samsun'u kuranların Miletliler veya Asyalı bir kavim olan Foçalılar, hatta Atina muhacirleri olduğu yolunda görüşler mevcuttur.[8] İlkçağlarda bölgeyi hakimiyeti altına almış olan Pers İmparatorluğu’nun gücünün zirveye çıktığı dönemlerde, bölgeden vergi aldığı ve MÖ 480’de Yunanistan seferine çıkan Pers Ordusu’nda bölgede yaşayan topluluklardan oluşan birlikler bulunduğu bilinmektedir.[9] Buraya kadar Karadeniz Bölgesi'nde yaşayan kavimlere ait bilgileri özetledikten sonra, bu bölgeye gelerek yurt edinmiş olan atalarımıza ait malumatlar verilecektir. Türklerin İslamiyet’e geçişleri Samanlıların Türk bölgelerindeki gayretleri ile olmuştur.[10] 11. yüzyıldan itibaren kendilerine Türkmen de denilen Oğuzların; Türkiye Türkleri ile İran, Azerbaycan, Irak ve Türkmenistan Türkleri'nin ataları oldukları bilinmektedir. Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinin hanedanlarının da onlardan çıktığını hatırlarsak Oğuzların dünya tarihinde büyük roller üstlenmiş bir Türk kavmi olduğu apaçık ortaya çıkmış olur.[11] Selçuklu Devleti'nin Karadeniz Bölgesi ile ilişkileri, Çağrı Bey’in 1018’de batı seferi ile başlamaktadır. Çağrı Bey’in batı seferi, ilk bakışta Doğu Karadeniz Bölgesi ile alakasız gibi görünse bile, Bizans’ın gücünün ne seviyede olduğunu Selçukluların anlaması bakımından önemlidir. Ayrıca, güneydoğu Karadeniz’de etkili olan Ermenilerin ve Erzurum-Artvin havalisinde etkili olan Gürcülerin ilk defa Selçuklu askerleri ile karşılaşması ve mağlup olmaları, ileride başlayacak olan Oğuz göçleri için çok önemli neticeler ortaya koyacaktır. Çağrı Bey’in batı seferinden sonra, Karadeniz Bölgesi’ni de kapsamış olan ikinci Selçuklu akını İbrahim Yınal tarafından yapılmıştır. Dandanakan zaferinin (23 Mayıs 1040) sonunda Büyük Selçuklu Devleti’nin kurulmasıyla, Sultan Tuğrul (1040-1063) devrinde Türkmen akınları sona ererek düzenli ordularla bu bölgeye girilmeye başlanmıştır.[12] Daha sonra Malazgirt Savaşı'na kadar olan zaman diliminde; 1047’de Büyük Zab Suyu ve 1054’de Muradiye ve Erciş’in fethi sağlanmıştır. 1057-1063 yılları arasında devamlı olarak Anadolu’ya akınlar düzenlenmiştir. 1064’te Alp Arslan Gürcistan üzerine sefere çıkmıştır. Malazgirt Savaşı öncesindeki son akın olan 1067-1068’deki akınında Trabzon’a kadar ilerleyen Selçuklu Ordusu şehri ele geçirememişse de çok büyük ölçüde tahribatta bulunmuşlardır. Daha sonra Malazgirt Savaşı’na kadar olan zaman diliminde; 1047’de Büyük Zab Suyu ve 1054’de Muradiye ve Erciş’in fethi sağlanmıştır. 1057-1063 yılları arasında devamlı olarak Anadolu’ya akınlar düzenlenmiştir. 1064’te Alp Arslan Gürcistan üzerine sefere çıkmıştır. Malazgirt Savaşı öncesindeki son akın olan 1067-1068’deki akınında Trabzon’a kadar ilerleyen Selçuklu Ordusu şehri ele geçirememişse de çok büyük ölçüde tahribatta bulunmuşlardır. Selçuklu Sultanı Alp Arslan ile Bizans İmparatoru Romanos Diogenes (Romen Diyojen) arasında 26 ağustos 1071 yılında Malazgirt Ovası’nda yapılan savaş sonrasında, Anadolu’nun kapıları sonuna kadar Türklere açılmıştır.[13] Danişmendliler, Anadolu’nun Türk yurdu haline getirilmesinde emeği geçen beyliklerden biri olup, 1071-1175 yılları arasında Niksar merkez olmak üzere, Orta Karadeniz Bölgesi'nin güney kesimlerine hakim olmuştur. II. Kılıç Arslan 1174 tarihinde Danişmendli Beyliği’ni ortadan kaldırmış, 1176’da üzerine yürüyen Bizans İmparatoru Manuel’i Miryakefalon’da mağlup ederek Anadolu’daki siyasi üstünlüğünü herkese kabul ettirmiştir.[14] Bizans İmparatorluğunun 1204 de IV. Haçlı seferleriyle gelen Latinlerin eline geçmesi üzerine, imparator I. Andronikos Komnenos'un İstanbul'dan kaçan torunları Alexios ve David, Gürcü Kraliçesi Tamara'nın da yardımıyla Trabzon'da 1204 yılında bağımsız olarak Komnenos Krallığını kurmuşlardır. Anadolu Selçuklu Devleti 14. yüzyılın başlarında yıkılmış, 1335 yılında Moğol-İlhanlı devrinin de sona ermesiyle Anadolu Beylikleri dönemi başlamıştır. 14. yüzyılın ilk çeyreğinde de Hacıemiroğlu Bayram Bey, Trabzon Krallığı üzerindeki baskısını iyice artırmıştır. Panaretos Bayram Bey’in 1322 yılında Maçka'ya bağlı Hamsiköy’e büyük bir ordu getirdiğini, çatışmalarda çok Türk’ün katledildiğini, çok sayıda Türk atının ganimet olarak alındığını kaydetmektedir.[15] Trabzon Krallığı’nın Karadeniz sahilinde kontrolleri altında olan en batıdaki yer Limnia (bugünkü Samsun iline bağlı Çarşamba ilçesindeki Taşlıköy olabilir) bölgesidir. Kral III. Aleksios sırasıyla 1351, 1356, 1357, 1361 ve 1369 yıllarında Limnia bölgesine giderek buraları ellerinde tutmaya çalışmıştır. Trabzon kilise tarihçisi Panaretos 19 Aralık 1356 yılında III. Aleksios’la beraber bu bölgeye gittiklerini, Giresun’da Noel orucu tuttuklarını, Yasun Burnu’nda[16] 14 Türk’ü katlettiklerini ve orada şenlik yaptıklarını, Limnia’ya gidip geri dönmelerinin üç ay sürdüğünü kaydetmektedir.[17] 14 Türk’ü katlettiklerini ve orada şenlik yaptıklarını, Limnia’ya gidip geri dönmelerinin üç ay sürdüğünü kaydetmektedir. Yasun Burnu’nda katledilen 14 Türk Hacı Emir’in askerleri idi ki, intikam olarak 13 Kasım 1357’de Hacı Bayram Bey’in oğlu Hacı Emir İbrahim Bey Maçka’ya kadar gazaya giderek etrafı tahrip ederek, çok sayıda insan, hayvan ve ganimet ile geri dönmüştü.[18] Erzincan Bey’i Ahi Ayna Bey, Akkoyonlu Tur Ali Bey, Bayburt Beyi Rikabdar Mehmet Bey ve Bozdoğan Bey 29 Haziran 1348 yılında Türkmen ittifakı oluşturarak Trabzon üzerine akın düzenlemişlerdir. Bu akınların önünü almak için; Trabzon Kralı III. Aleksios kız kardeşini Akkoyunlu Beyi Tur Ali Bey’in oğlu Fahreddin Kutluğ Bey’le, eski Kral Basilious’un (1332-1340) kız kardeşi Theodora’yı da Bayram Bey’in oğlu Hacı Emir İbrahim’le evlendirmiştir.[19] Trabzon Kralı III. Aleksios 1361 yılında damadı Hacı Emir İbrahim’i ziyarete gelmiş olup, dönüşte Hacı Emir İbrahim Bey Kral’a Giresun’a kadar refakat etmiştir.[20] Anadolu Selçukluları ile evlilik bağı oluşturarak ve vergi ödeyerek siyasi varlıklarını sürdürebilen Komnenos Krallığı, I. Manuel Komnenos zamanında (1238-1265) en parlak dönemini yaşamıştır. Gümüşhane'deki gümüş madenlerinin etkisiyle de ekonomik olarak güçlenen Manuel I'in sikkeleri üzerinde "en mutlu" ünvanı yer almaktadır. Bayezid'in 1398 de Samsun yöresini almasından sonra Trabzon Komnenos Krallığ Osmanlı Devletine yıllık vergi ödemek zorunda bırakılmıştır. David Komnenos, iktidarı döneminde (1458-1461) vergi ödemeyi durdurarak, önceden ödediklerini de Akkoyunlu Devleti Sultanı Uzun Hasan aracılığıyla geri istemiş, Osmanlılara karşı Avrupa'daki büyük devletlere ittifak önerisinde bulunmuştur. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet'in öncülüğündeki Osmanlı Kuvvetleri Bölgeyi kuşatarak, 1461 yılında Trabzon'u ele geçirmiş ve Komnenosların egemenliğine son vermiştir. İşte bu tarihten itibaren Of kazasına bağlı Çufaruksa Köyü Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Trabzon, Osmanlı Döneminde önce eyalet ve sancak olarak şehzade ve mutasarrıflar tarafından idare edilmiştir. İlk sancak beyi Hızır Bey'dir. 1470 yılında sancak beyliği küçük yaşta Şehzade Abdullah'a verilmiş; Abdullah, annesi Şirin Hatunla birlikte 1479 yılına kadar Trabzon'da yaşamıştır. Yavuz Sultan Selim de şehzadeliği sırasında (1491-1512) Trabzon'da Sancak Beyi olarak bulunmuş, sonradan Kanuni ünvanı alacak olan oğlu Sultan Süleyman burada doğmuştur. Trabzon 16. yüzyılda, merkezi Batum olan Lazistan Sancağı ile birleştirilerek eyalete dönüştürülmüş ve bu yeni idari birimin merkezi olmuştur. 1867 yılında Trabzon'da büyük bir yangın çıkmış, birçok kamu binası da bu sırada yanmış ve kent daha sonra yeniden düzenlenmiştir. 1868 yılında vilayet olmuş, merkez sancağı dışında Lazistan, Gümüşhane, Canik Sancakları da buraya bağlanmıştır. Osmanlı her fethettiği yerde toprak sayımı yapmıştır. Trabzon yöresinin toprak yazımı 1486-87 yıllarında yapılmıştır. 1487 tarihindeki toprak yazımında Çufaruksa’da 53 hane bulunup henüz yeni fethedildiği için Müslüman hane bulunmamaktadır.[21] 1515 tarihli tahrirde ise Çufaruksa'da 63 haneden 6 hanesi Müslümandır. Bu hane reislerinin ismi aşağıdaki tabloda verilmektedir.[22] Hasan Ali İskender Mahmud Hamza Davud 1530 tarihli tahrirde ise Çufaruksa Köyü'nde 131 hane olup 8 hanesi Müslümandır. [23] 1553 tarihli tapu defterine göre 69 hane bulunmaktadır. Hane reislerinin isimleri aşağıdaki tabloda verilmektedir.[24] İskender İskender İskender Hamid Hüseyin Bayram Murad Hasan Ali Cavid Alagöz Ali oğlu İskender Hamid oğlu Ahmed Ahmed Bu tarihde üç aile avcı kuşları yetiştirmektedir. Bu aileler Süleyman, Yakub oğlu Mustafa ve Bayram’dır. 16. yüzyılda Çufaruksa'da mısır, meyve, fındık, kestane, ceviz, keten ve fasulye tarımının yapıldığını yine adı geçen belgelerde görmekteyiz. Kaynak * Uğurlu Belediyesi Celep