Vahabilik Akımı
Kısaca: Dinsel arınma kuramının en önemli savunucusu, Arabistan Çölünde yaşayan ve izleyicilerini koruyup öğretilerini yayabilmek için, Suud hanedanının soylularına dayanan Muhammed bin Abdülvahap (1691-1787) idi. Abdülvahap'ın amacı açıktı: Tüm eski arınmışlığıyla Peygamber'in inancını yeniden kurmak. Bu, uygulamada, Sufi din adamlarının İslamlığa soktukları ermişlere tapınmanın ve öteki bozuklukların kararlı ve ödün vermez bir tutumla reddedilmesi anlamına geliyordu. Bu aynı zamanda, Kur'an'da orta ...devamı ☟
Bu aynı zamanda, Kur'an'da ortaya konan tüm kişisel davranış kurallarına kesin bir biçimde uyulmasını istemekti. Örneğin şarap içmek ve dince yasaklanmış öteki davranışlar, kuşkulu bir noktayla karşılaşıldığında daha ağır ve daha sıkı yükümlülüklerden yana görüşleri benimseme eğilimindeki Vahabiler tarafından sert bir biçimde cezalandırıldı.
Arabistan'daki Vahabi topluluğu, başlangıçta çok küçükken, neredeyse ilk İslam topluluğunun büyümesine benzer bir biçimde hızla gelişti. Abdülvahap öldüğü zaman izleyicileri, Arabistan'ın çoğu topraklarını denetimleri altına almış bulunuyorlardı. Ancak Abdülvahap'ın ölümünden az sonra akım, Avrupa örneğine göre donatılmış ve eğitilmiş Mısır birliklerinin Arabistan Çölü'nün eski usul savaşçılarıyla kapışıp onları (1818'de) kesin bir yenilgiye uğratmaları üzerine, askeri alanda gerilemek zorunda kaldı.
Fakat savaş alanında alınan bu yenilgi, Vahabilik akımını ortadan kaldıramadı. Tersine Vahabilik, Suud ailesinin askeri ve siyasal yazgısına sımsıkı bağlı olmaktan çıkınca, Hindistan'daki ve Osmanlı İmparatorluğu'ndaki sofu ve ciddi, kafası işleyen Müslümanları kendine çekerek etki alanını daha da genişletti.
Çoğu İslam ülkesinde, Müslümanlığın erken dönemlerinin şeriata önem veren anlayışıyla daha sonraki dönemlerin gizemci Sufi sofuluğu arasında kurulan ve öteden beri süregelen duyarlı denge, bir yandan Batı kuşkuculuğu, öte yandan da Vahabilerin öfkesi karşısında daha fazla süremezdi. Düşünce alanındaki, ezber yoluyla kuşaktan kuşağa güven içinde geçirilip herkesçe bilinen deyişlerin ardına sığınan uzlaşmaz tutum, Kanuni Sultan Süleyman çağından beri Sünni bilginliğin bir özelliği durumuna gelmişti.
Vahabiliğin bayraktarlığını yapan kişiler, Kur'an'ı noktasına, virgülüne kadar ciddiye alarak ve yeniden insan yaşamının her alanına uygulamaya çalışarak, bu tür bilinçsiz bir tutuculuğun sürdürülmesi olanağını ortadan kaldırdılar. Gene de İslam bilginliğini ve uygarlığını devir almış olan Sünniler, dünyanın karmaşıklıkları ve çeşitli yolları hakkında, Abdülvahap'ın ilk izleyicilerini oluşturan Bedevilerden daha bilgiliydiler. Bu nedenle kentlerin incelikli düşünen insanları, genellikle Vahabiliğin öğütlerine uyarlarsa her şeyin düzeleceğine bir türlü inanamadılar. Vahabilik akımı,
İslam içinde güçlü ve başarılı bir düşünsel yaşamın yeniden başlamasına ortam hazırlama işini başaramadı. Tersine eski davranış formüllerinden ve kurallarından köklü bir ayrılma hareketini, eskisinden daha da güç bir duruma düşürdü.
Bu konuda henüz görüş yok.