Vergicilik Kavramları
Kısaca: Vergicilik kavramları Verginin konusu: Verginin konusu (mevzuu), verginin üzerinden alındığı şeydir. En geniş anlamıyla vergi ne üzerinden alınıyorsa, o şey verginin konusudur. Esas olarak bireyler ve firmalar tarafından satın alınan, satılan, alınan veya verilen veya sahip olunan her şey vergi konusu olabilir. Bu sebeple vergi konusu bazan bir “olay”, bir “fiil (eylem)” veya bir muamele (işlem) olabilir. Geçmişte bunların dışında insanın fizik varlığının da vergi konusu olduğu görülmü ...devamı ☟
Verginin konusu (mevzuu), verginin üzerinden alındığı şeydir. En geniş anlamıyla vergi ne üzerinden alınıyorsa, o şey verginin konusudur. Esas olarak bireyler ve firmalar tarafından satın alınan, satılan, alınan veya verilen veya sahip olunan her şey vergi konusu olabilir. Bu sebeple vergi konusu bazan bir “olay”, bir “fiil (eylem)” veya bir muamele (işlem) olabilir. Geçmişte bunların dışında insanın fizik varlığının da vergi konusu olduğu görülmüştür.
Her vergi kanununun başlangıç maddesi, verginin konusunu belirler. Vergi türlerini maddi ve terminolojisi yönünden birbirinden ayırdetmede kullanılan ölçü, söz konusu vergilerin konularıdır. Bir başka deyişle, vergiler adlarını konularından alırlar. Türk Vergi Mevzuatından bu duruma çeşitli örnekler verebiliriz. Gelir Vergisi'nin konusu, gerçek kişilerin bir takvim yılı içinden elde ettikleri kazanç ve iratların safi tutarıdır. Emlak Vergisi'nin konusu, Türkiye sınırları içindeki gayrimenkullerdir.
Vergi matrahı:
Vergiciliğin temel kavramlarından birisi de vergi matrahıdır. Gerçekte matrah, dar anlamda verginin konusudur. Bununla birlikte bu ifade matrahı tam olarak açıklamaz. Verginin hesaplanması için dayandığı temel, verginin matrahı olarak tarif edilir. Bu durumda matrah, vergi konusunun, vergi borcunu hesaplamak maksadıyla indirgendiği, teknik, fiziki veya ekonomik bir miktardır. Matrahın bu tarifi kantitatif bir kavram olduğunu ortaya koymaktadır. Verginin matrahı, teknik bir miktar, fiziki bir ölçü olduğu takdirde spesifik vergiler söz konusudur. Günümüzde sayısı giderek azalan spesifik vergilerde ağırlık, yüzölçümü, hacim, uzunluk, adet, alkol derecesi vb. gibi ölçüler matrah olmaktadır. Mesela, Motorlu Kara Taşıtları Vergisinde verginin matrahı, motorlu taşıtın yaşı ve ağırlığına göre hesaplanmaktadır.
Vergi matrahı, ekonomik-para ile ilgili bir değer olarak ifade edildiği zaman ad valorem vergiler söz konusudur. Bu durumda vergi, o mal veya hizmetin değeri üzerinden alınır. Gelirin belli bir oranı üzerinden alınan gelir vergisi, ad valorem vergilere bir örnektir.
Vergiyi doğuran olay:
Bir vergi borcundan söz edebilmek için vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi gerekir. Bilindiği gibi verginin konusu birtakım şeyler, muameleler, olaylar olabilmektedir. Vergi, bu şey veya muameleler üzerinden alınmakla birlikte vergiyi ödeyen bireyler veya kurumlardır. İşte, verginin konusu ile bu birey veya kurumlar arasındaki ilişkiler vergi borcunu ortaya çıkarır. Söz konusu bu ilişkilere “vergiyi doğuran olay” denmektedir. Öyleyse vergi, borcu esas olarak vergiyi doğuran olayla ortaya çıkmaktadır. Vergiyi doğuran olay, maddi bir olay, somut bir durum veya hukuki bir sözleşme olabilir. Bununla birlikte her vergi konusunda vergiyi doğuran olay açıkça belli edilmelidir. Emlak Vergisi'nde vergiyi doğuran olay, hukuki durumun tamamlanması, daha açıkçası mülkiyetin kazanılmasıdır.
Gelir Vergisi'nde gelirin elde edilmesi, vergiyi doğuran olaydır.
Veraset ve intikal vergisinde, ölüm olayı vergiyi doğurucu bir olaydır.
Vergi mükellefiyeti:
Vergi mükellefiyeti (yükümlülüğü) bireyin, vergi konusunu, dolayısıyla vergiye bağlılığını ifade eder. Vergi mükellefiyetinde bir yanda devlet, diğer yanda ise bireyler bulunmaktadır. Gerçekte vergi mükellefiyeti, vergi tabiiyeti demektir.
Geniş anlamda vergi mükellefiyeti kavramına hem maddi vergi borcu hem de buna ek olarak şekli ödev ve görevler dahil olmaktadır. Her vergi, konusu bakımından bir objektif mükellefiyet, mükellef kıldığı kimseler bakımından da bir sübjektif mükellefiyet meydana getirir.
Vergi mükellefiyeti, hiçbir zaman mutlak değildir. Çeşitli ekonomik, sosyal ve diğer sebeplerle her vergi mükellefiyetine sınırlamalar getirebilir.
Mükellefiyetin sınırlandırılması:
Vergilemenin, vergi konusu veya vergi mükellefiyeti açısından sınırlanması istisna (ayrıcalık) ve muafiyet (bağışıklık) kavramlarıyla ifade edilir. İstisna veya muafiyet; bazı konu veya kişilerin vergi dışı kalmasına yol açar. Buna göre:
Objektif vergi mükellefiyetini kaldırıcı kurallara istisna denir. Burada vergi konusunda bir sınırlama vardır.
Sübjektif vergi mükellefiyetini kaldırıcı kurallara ise muafiyet denir. Burada ise belli kişiler veya kurumlar vergi dışı bırakılır.
İstisna ve muafiyetler, süreli-süresiz; tam veya kısmi; mutlak yahut şarta bağlı olabilir. Konut kiralarının belirli bir kısmının gelir vergisi dışında bırakılması, istisnaya bir örnek meydana getirirken, sakatların gelirlerinin belirli bir kısmının vergi dışı bırakılması ise muafiyete bir örnektir.
Mükellef (Yükümlü):
Vergi mükellefi (yükümlüsü), vergi yasalarına göre üzerine düşen vergi borcunu, ödemekle yükümlü olan gerçek veya tüzel kişidir. Mükellef kavramdır. Uygulamada ise değişik mükellef kavramlarıyla karşılaşılmaktadır.
Kendisine vergi yasaları gereğince maddi ve şekli vergi borcu, düşen kimseye kanuni mükellef denir.
Vergi sorumlusu, esasında aracı (mutavassıt) bir ödeyiciden başka bir şey değildir. Kaynakta kesme (stopaj) yönteminde olduğu gibi, vergi borcu bazan doğrudan doğruya asıl vergi mükellefi bulunan kimseden değil de mükellef adına ve hesabına yasal bir aracıdan taleb olunur. Söz gelişi, bir işverene bağlı olarak ücretle işgörenler, vergi mükellefidirler. Ne var ki bu iş görenlerin ücretlerinden yasada belirlenen oranlarda gelir vergisinin kesilip, vergi dairesine ödenmesi görevi işverene yüklenmiştir. Burada işveren, “vergi sorumlusu” olmaktadır. Görüldüğü gibi vergi sorumlusu, kendi adına ve hesabına bir ödemede bulunmayıp, başkalarından kestiği vergiyi vergi dairesine yatırmaktadır. Vergiyi ödeyen kişiyle vergi yükünü taşıyan kişiler birbirinden farklı olabilir. Piyasa mekanizması aracılığıyla kanuni mükellef, vergiyi başkalarına yansıtır. Verginin gerçek yükünü taşıyan kişilere “Vergi taşıyıcısı” denir. İşte, kendi adına ve hesabına ödediği vergiyi, yansıma yoluyla başkalarına devreden kişi, aracı (mutavassıt) mükelleftir. Mesela, ithalatçı, ithal ettiği malların üzerinden ödediği gümrük vergisini bu malı satarken, malın bedeline ekleyerek vergiyi başkalarına yansıtır. Dolayısıyla bu örnekte ithalatçı, aracı mükellef; malı alan kişi ise vergi taşıyıcıdır.
Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta, aracı (mutavassıt) mükellefle aracı(mutavassıt) ödeyicinin aynı kavram olmadığıdır.
Vergi oranı:
Verginin hesaplanabilmesi için gerekli ögelerden birisi de vergi oranıdır. Vergi oranını açıklarken, ad valorem vergilerle, spesifik vergilere ayrı ayrı değinmek gerekecektir.
Ad valorem vergilerde vergi miktarı, matrahın belirli bir yüzdesi olarak ifade edildiği için, burada vergi oranları söz konusudur. Gelir Vergisinde, matrahın belli bir yüzdesi vergi olarak alınır.
Spesifik vergilerdeyse, vergi oranı yerine vergi miktarı, söz konusudur. Ağırlık, yüzölçümü, hacim gibi maddi ölçülere bir vergi miktarı uygulanır. Elektrik tüketiminde kilovat saat; inşaatta metrekare; kibritte 1000 çöp üzerinden belirli miktarda vergi alındığı zaman oran yerine miktar sözkonusu olmaktadır.
Verginin tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsili:
Tarh:
Tarh kelimesinin sözlük anlamı hesaplamadır. Verginin tarhı, vergi alacağının, vergi yasalarında gösterilen matrah ve oranlar üzerinde hesaplanmak suretiyle, bu alacağı miktar bakımından tespit eden idari bir işlemdir.
Tebliğ:
Tarh, esas itibariyle idari bir işlem olduğuna göre, bundan mükellefi haberdar etmek gerekir. Buna “tebliğ” denir. Tebliğ vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden özelliklerin yetkili makamlar tarafından mükellefe veya diğer ilgililere yazı ile bildirilmesidir.
Tahakkuk:
Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir aşamaya gelmesidir. Verginin tahakkuku ile birlikte, mükellef açısından vergi borcunun, devlet açısından da vergi alacağının doğması mümkün olur.
Tahsil:
Verginin tahsili, vergi borcunun mükelleften talep edilerek alınmasını ifade eder. Başka bir ifadeyle verginin tahsili, yasaya uygun surette ödenmesidir. Gerçekte devlet açısından verginin tahsili, mükellef açısından da verginin ödenmesi söz konusudur. Tarh, tebliğ ve tahakkuk aşamalarından geçen bir verginin, tahsiliyle birlikte vergi borcu ortadan kalkar. Böylece vergilendirme işlemi de sona ermiş olur.
Kaynak: Rehber Ansiklopedisi
Bu konuda henüz görüş yok.