Bu türün popülasyonu doğada izlenerek özellikle belirli bölgelerde sınırlı bir avcılığa izin verilmesi gerekir.
Dağ avları denince, akla en önce Çengel Boynuzlu Dağ Keçisi (Şamua) ve Yaban Keçisi (Kızıl keçi, bezoar) avı gelmektedir. Bu hayvanların her ikisininde avı benzerlik arz etmektedir. Bazı dağlarda aynı anda her ikisininde avını yapmak mümkün olabilmektedir.
Yaban keçisi, av hayvanlarının en vahşi ve ürkeğidir. Hiç bir hayvanda olmayan seziler yaban keçisinde toplanmıştır. Kendisinden başka hiç bir canlıya güvenmez ve birlikte olmaz. Yaşayışı, telaş ve ürkekliğe dayalıdır. Öyle ki; yaban keçisi yırtıcı bir hayvan olsaydı, sezileri ve yetenekleri korkunç düzeyde olduğundan, hiç bir canlı onunla başa çıkamazdı diyebiliriz.
Çengel Boynuzlu Dağ Keçisi
Yaban keçisini avlayabilmek için sağlık açısından yeterli olmanız gerekmektedir. En önce bacaklarınız çok sağlam olmalı, yaban keçisinin peşinden giderken, yalçın kayalıklardan, uçurumlardan geçebilmeli, havanın kararmasıyla bulunduğunuz yerde iptidai bir şekilde sabahlayacak kadar açık havaya ve soğuğa dayanıklı olunmalı, araziye çok kolay uyum sağlayan yaban keçisini görebilmek için de iyi bir çift göze sahip olunmalıdır. En sonunda da tüm bunlara göğüs gerip avınıza yaklaştıktan sonra onu atıp vuracak kadar sağlam bir atıcılığınız olmalıdır.Unutmayın ki bu atışınız belki ikinciye imkan vermeyecek bir atış olacak ve antrenmanlarda yaptığınız gibi rahatlıkla tüfek atamayacak, "oraya şunu koy, dirseğimi destekle" gibisinden bir lüksünüz olmayabilecektir.
Yaban keçisi avı minumum iki kişiyle yapılacak bir avdır. Bu avda dağların zirvelerine kesinlikle tek başına çıkılmaz. Her zaman yaralanmalara sebep olucak şekilde, istenmeyen sürprizlere açık bir avdır. Tabir-i caiz ise av gibi avdır. Adam gibi avlanılacak ve her şeyinizle kendinizi kanıtlamak ihtiyacı hissedeceğiniz bir avdır. Yaban keçisi avında başarılı olmak için tüm bu vasıfların yanında en önemlisi talihinizin açık olmasıdır. Çoğu yaban keçisi avında avcı avı bulmaz YABAN KEÇİSİ AVCIYA GÖZÜKÜR. Yaban keçisi dağdaki tüm belirtileri algılayan ve beynine yükleyen bir tedirginliğe sahiptir. Onun için tepesinde dolaşan sinek dahi dikkat etmesini gerektiren bir olgudur. Dağların tüm keklikleri özellikle de UR KEKLİKLER yaban keçilerinin dostudur. Avlanırken ıslık çalarak yitip giden bir ur keklik sizi tüm dağa ilan etmiş olur. O yüzden kırsalda derler ki " yaban keçilerinin çobanı ur kekliklerdir" Yaban keçisi avında dikkat edilecek bir diğer olgu ise, bu avda aşağıdan yukarı değil, her zaman yukarıdan aşağıya av yapılmasının gerektiğidir. Yukarıdan aşağıya yapılan avlarda avı görmeniz ve yaklaşmanız her zaman daha garantili olacaktır.
Yaban keçisi avında genelde, hayvanların geçtikleri ve takip ettikleri güzergah tesbit edilerek akşamdan ya da geceden buralarda konaklayarak sabahleyin bek avı yapılması esasına dayanan avlanma şekli uygulanır. Diğer bir yöntem ise, gezerek, avın olabileceği yerleri kontrol edip, bıkmadan usanmadan dürbün atmaktır. Bu yaban keçisi avının en zor şeklidir. Aşırı derecede dikkat, bilgi-beceri ve kondüsyon gerektirir.
Bir diğer bir yöntem, hayvana ya da hayvanlara yaklaşma imkanı yoksa bir arkadaşınızı hayvanın bulunduğu yerin arkasına göndermek ve hayvanların size doğru yönelmesini sağlamaktır. Bunun için, yaban keçisini ürküten avcının da çok bilgili olması, nasıl ve ne şekilde hayvanı tedirgin edeceğini bilmesi gerekmektedir.
Bunca yorgunluktan sonra avını gören avcı, binbir güçlükle avına yaklaşmaya çalışır. Beş dakikalık yeri belki 3-5 saatte dolaşarak avını menzile sokar. Sonunda tetiği ezdiğinde, yaban keçisinin bulunduğu taştan sessizce devrilip, çimenlerin ya da karın üzerine yuvarlanmasının ardından bütün eziyetler ve zorluklar sona ermiştir. Artık avınızla baş başasınızdır. Elinizle hürmetkar sakalını okşar belki bir cigara tüttürür, yanında da cep matarasını parlatırsınız. Artık rahatlamış ve dağların keyfini çıkarır olmuşsunuzdur. Şimdi dağların güzelliklerini doya doya seyretmek zamanıdır. Güzelliklerini fark etmeyerek geçtiğiniz her dere, her yamaç, kayanın üzerinde yükselen ardıç, kıştan kalmış erimemiş kar, altınızdan akıp giden dere ya da karların arasından ardıça tırmanmak için acele eden bir sincabın görüntüsü, sizin için en ünlü ressamın fırçasından çıkmış gibidir. Ancak biraz dinlenip, rahatlamanın ardından, asıl büyük problemle karşı karşıya olduğunuz aklınıza gelir. TEKEYİ DAĞDAN İNDİRMEK. Eh artık gülü seven dikenine katlanır.
Yaban keçisinin ergin bir tekesinin uzunluğu 120-130cm, yüksekliği 90-100 cm. Ağırlığı ise yaklaşık 80-90 kg gelmektedir. Aynı erginlikte ki dişinin ağırlığı ise ancak 30-35 kg, uzunluğu ise 60-70cm.dir.Postları açık kırmızımtrak ya da sarımtrak pas rengindedir. Dişilerde genelde renkler değişmemekte, tekelerde ise çeşitli renk versiyonları takip edilmektedir.
Tekelerin renkleri kışın daha ziyade beyaza yakındır. Yaşlandıkça bu renk sırtlarda grimsi, karın tarafında da beyaz uçlu kılların mevcudiyeti şeklinde olur. Tekelerde 4 yaşından sonra ve kış aylarında göğüsü çevreleyen ve omuzun üzerinden geçen siyah bir bant oluşur. Hem erkekte hem de dişide sakal mevcuttur. Ancak tekenin sakalı daha gür ve uzun olur. Boynuz olarakta dişinin boynuzları ince ve kısadır. Belirli bir ölçünün üstüne çıkmaz. Çiftleşme zamanları Aralık-Şubat arası olmak üzre aşağı yukarı 40 günlük bir zaman dilimini kapsar. Yaşadıkları muhite ve iklim şartlarına göre bu zaman dilim arasındaki günlerde çiftleşirler. Gebelik müddeti 5 aydır. Dişi nisan sonunda ya da mayıs başında doğurur. Genelde 2 yaşındaki dişiler 2 yavru, 3 yaşındaki dişiler ise 3 yavru yaparlar. Emzirme 6 ay sürer.
Keçinin düşmanları insandan başka, kurt ve vaşaktır. Kartal, çakal ve tilkiler ise genellikle yavrularına karşı tehlike arzederler.
Türkiye'de yaban keçilerinin rekor trofeye sahip tekelerinin bulunduğu bir gerçektir. Ancak gerek Orman Bakanlığının belirli bir av politikası olmaması, gerekse insanlarımızın trofe anlayışı bulunmaması sebebiyle Türkiye'de avlanan tekelerin boynuz uzunlukları bilinmemekte ve dolayısıyla dünya kamuoyuna tekelerimizi tanıtamamaktayız. Türkiye'de yabancı turist avcıya arzedilen teke avlaklarının kısıtlı olması, en büyük tekelerin yaşadığı doğu vilayetlerinin ava açılmaması gibi sebeplerden dolayı AV TURİZMİ ölme noktasına gelmiş bulunmaktadır. Tüm bu olumsuzlukların yanında bir av turizmi firmasının sayesinde, izinli olarak Niğde-Demirkazık Dağ'ında bir Amerikalı avcıya avlatılan aşağıda fotoğrafını yayınladığımız tekenin trofesi 132cm. gelmiş ve bu trofe dünyanın en büyük 3. trofesi olarak kayıtlara geçerek Safari Clup'ın magazin dergisinden tüm dünyaya ilan edilerek Türkiye'nin reklamı yapılmıştır. Bunun yanında, Doğu İllerimizde 150-170cm.lik boynuzların varlığından bahsedildiği ve bu trofelere sahip hayvanların illegal yollardan avlandığı gerçeğiyle Orman Bakanlığı'nın konuya daha akılcı ve ilkeli eğilmesi gerektiği kanısındayım.
Kaynak: Sürdürülebilir Avcılık İçin Temel Eğitim Kitabı (T.C. Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü) - www.onlineavcilik.com