Kitap_adı =Yer Eksi İki|
Resim = |
Yayınevi =Alfa Yayınları |
isbn_id =ISBN 975-297-616-6|
Yazarı =Hakan Evrensel |
Basım_tarihi =2005|
Dili =Türkçe|
Türü =Roman |
}}
Yer Eksi İki, Güneydoğu`daki sorunu ele alan, ordaki insanların, askerlerin yaşadıklarını anlatan romanlardan biridir. Kitabın yazarı Hakan Evrensel, Kuzey Irak dahil birçok yerde görev yapmış bir askerdir. Bunun için kitapta çatışmalar ve çatışmalar sırasından bir askerin aklından geçenler geniş yer tutar. Ayrıca yöre halkından bir genç olan Salman`ın yaşadıkları da o bölgede PKK`yı desteklemeyen insanların başına neler gelebileceği ayrıca polislerin bölge insanına nasıl davrandığı hakkında bilgi verir. Kitabın başında ve sonunda yer alan bölümlerde batılı emperyalist güçlerin bölge üzerindeki çıkarları anlatılır. Bu savaşta tek kazananın emperyalistler olacağı vurgulanır.
Yazar kitabında yalın bir anlatımı seçmiştir güncel kelimeleri kullanmıştır. Kendi deyimiyle "Kemalist" bir yazar olduğundan aynı türdeki başka bir kitap olan 5.Tim`deki kadar dini temalara değinmez.
Hikayesi
Kitabın 3 başkahramanından biri olan karakol komutanı Tayfun romandaki asker bakış açısını temsil eder. Tayfun`un hiç çocuğu olmamıştır, yoğun tedaviler sonucu karısı hamile kalmıştır ama karısının durumu tehlikelidir. Tayfun karısının doğum yapmak üzere olduğunu duyunca karısının yanına dönmek ister. Ama gelen istihbarat raporlarına göre PKK onun bulunduğu karakola baskın yapacaktır ve o başlarında olmadan askerlerin bu baskını engelleme ihtimali yoktur. Son anda eve gitmekten vazgeçip karakola döner. İstihbarat raporları doğru çıkmış PKK`lılar karakola baskına başlamıştır askerler açısından bu baskının en kötü yanı karakolda binasında bulunan ve araziyi gözetleyen termal kameranın bozuk olmasıdır. PKK`lılar yoğun saldırıları sonucu karakolun teslim alınması içten bile değilken askerlerin direnci ile PKK`lılar geri çekilir. Ama Tayfun`un habercisi ölmüştür. O haberci ki birçok kereler Tayfun`un hayatını kurtarmıştır. O da Tayfun gibi evine, düğününe gidecek iken vazgeçmiş ve karakola dönmüştür, arkasında ise gözü yaşlı bir nişanlı bırakmıştır.Ufuk ise romanda, bu topraklardaki soruna bir yabancının, bir şehirlinin gözüyle bakar. Ama o da çatışmaların içine girer ve olayların içinde yer alır. Ayrıca Ufuk`un babası da bu olaylarla ilgilenmiş ama Ufuk çok küçükken babazı öldürülmüştür.
Salman ise masum ve iyi kalpli bir köylüdür. İki ağabeyi de PKK`ya katılmıştır. Büyük ağabeyi Nizam onun için bir idoldür kendi deyimi ile "ona bakkaldan kazık yememeyi" bile o öğretmiş onu devamlı korumuştur. Ama abisinden bir haber alınamamaktadır ölüp ölmediğini kimse bilmemektedir. Ağabeyinin karısı Meryem ile evlenmesi için babası Salman`a baskı yapmaktadır. Salman ise hep ağabeyini düşünmektedir "``ya geri dönerse ya onları evlenmiş görürse ya ağabeyinin emanetine hıyanet ederse...``" Meryem artık Nizam`dan ümidini kesmiş ve Salman ile evlenmek istemektedir. Ortanca ağabeyi onu PKK`ya katılması için çağırır o gitmez. PKK`lıların, karakol baskınına gelen askeri araçları durdurmak için koyduğu mayının üstünden aracı ile geçince parçalanarak ölür.
Kitabın arka kapağı
"Burası birbirlerinin yaşadıklarından habersiz insanların ülkesiydi"Hepsi de birbirinin yaşadıklarından habersizdi... Güneydoğu Anadolu bölgesinin bir köşesinde üç kişiydiler... Bir gazeteci, yöre halkından bir genç ve bir karakol komutanı yüzbaşı. Dört günlük bir zaman dilimi içinde terör olaylarının tam ortasında.
İki ağabeyi PKK`ya katılmış bir kasaba bakkalı Salman, yıllar sonra tedavi ile karısı hamile kalmış Tayfun Yüzbaşı ve Güneydoğu`ya haber yapmak için gelen gazeteci Ufuk kendi dramlarını yaşıyorlar.
15 yıl süren terör döneminin en önemli, cesur ve gerçekci tanıklarından Güneydoğudan Öyküler`in yazarı Hakan Evrensel Güneydoğu terörü üzerine şimdiye kadar yazılan bu ilk romannda üniformasının bomba ceplerinde taşınmış, kana, baruta, çamura bulanmış bir kalemle Güneydoğu Anadolu`da geçen ve aslında sonsuz bir trajedi kadar uzun süren `dört gün`ü anlatıyor.
"``Bu çocuk kaçıncı kez ömrümü uzattı? Kaç oldu bu?`` Saymaya çalıştı ama kafasını toparlayamıyordu bir türlü. Aklı daha çok, az önce attığı tek kurşundaydı. Şimdi onu görmeye gidiyordu. Bilerek, nişan alarak vurduğu, küt diye yere düşen bir insan... Tek bir mermi ile.. Ramazan`a kurşun yağdıran kafatasını parça parça eden, Puik`i kurşuna dizen... Pervane sesinini yoğunlaşması ile helikopterin kalkmaya hazırlandığı fark etti. Dönüp son bir kez bakmak istedi. Pervanelerin yerden kaldırdığı toz bulutu helikopteri örterek içindekilerin görünmesini engelliyordu. Helikopterdeki cansız beden ile birlikte Ramazan`ın ruhu da göğe yükseliyordu. Skorski havalandı, öne doğru yatıp hızla uzaklaşınca toz da yavaş yavaş dağılmaya başlamıştır"