Zatülcenp
Kısaca: Akciğerleri saran zarın iltihaplanması sonucu görülen bir hastalıktır. Tıp dilinde plörezi denir. Nedeni, zatürree, verem veya akciğer absesinden yayılan iltihaptır. Tedaviye vakit geçirmeden başlamak gerekir. ...devamı ☟
Akciğerleri örten zarlara plevra denir. Plevra; kan ve lenfa yollarıyla gelen mikropla iltihaplanabildiği gibi başta akciğer olmak üzere kalp zarı, göğüs duvarı gibi komşu organ hastalıklarının ilerlemesiyle de hastalanabilir. İltihaplı plevranın cilası bozulur, sertleşir, elastikiyetini kaybeder, üzerinde fibrin pıhtıları görülür. İltihap devam eder ve ilerlerse cerahatli bir sıvı toplanması meydana gelir.
Plevra iltihaplarında yan ağrısı vardır. Hastalar ağrı sebebiyle derin nefes almaktan korkarlar. Plevra iltihapları kuru veya sıvılı olabilir. Toplanan sıvı, serofibrinoz, kanlı, cerahatli veya yağlı olabilir.
Zatülcenpin en çok görülen sebepleri şunlardır: Tüberküloz (verem), kalp yetmezliği, mediyasten urları, büyük anevrizmalar, viral zatürreler, akciğer damarlarının tıkanması, kanserler, kollagen doku hastalıkları, bazı mantar hastalıkları. Zatülcenpin belirtileri; kuru veya sulu oluşuna ve altta yatan asıl sebebe göre değişir.
Primer kuru plevra iltihapları aniden veya birkaç gün içinde yavaş yavaş yükselen ateş, halsizlik, iştahsızlık ve yan ağrısı ile başlar. Çok defa bir tahriş öksürüğü bunlara ilave olur, balgam yoktur. Muayenede göğsün hasta olan tarafının solunuma az katıldığı görülür. Dinleme ile özel sesler duyulur (frotman= sürtünme sesi).
Sulu plöreziler, kuru plörezi safhasından sonra veya doğrudan doğruya akut, subakut veya çok defa olduğu gibi sinsi olarak başlar. Umumiyetle hastalık belirtileri tamamiyle meydana çıkmadan önce hafif öksürük, kırıklık, halsizlik, başağrısı, iştahsızlık, hafif ateş gibi başlangıç belirtileri görülür. Sıvı toplanması arttıkça ateş de yükselir. Ateş yükseldikçe nabız da hızlanır. Sıvının artmasıyla dokunun zorluğu da ortaya çıkar. Hastalar fazlaca terler. Yan ağrısı, sıvının artmasıyla kaybolur.
Zatülcenpin kendine has muayene ve röntgen bulguları vardır. Şüpheli kalan vak'alarda göğüs duvarından özel bir iğne ile girilerek, sıvı toplanıp toplanmadığı araştırılır. Sıvı alınırsa incelenerek özellikleri tespit edilir ve hastalığın sebebi bulunmaya çalışılır. Gerektiğinde plevradan parça almak suretiyle de incelemeler yapılmakta ve teşhis için kıymetli bilgiler elde edilmektedir.
Plevranın (akciğer zarı) cerahatli iltihaplarına ampiyem ismi verilir. Mikroplar çok defa komşuluk sebebiyle, nadir olarak da kan yoluyla plevraya gelirler. Akciğerin zatürre, apse, tüberküloz gibi çeşitli hastalıkları, göğüs yaralanmaları ampiyeme yol açabilirler. Ampiyemdeki muayene bulguları plörezideki gibidir. Ancak ampiyem, hiçbir zaman kendiliğinden şifa bulmaz, ateş ilk günlerden itibaren yüksektir ve hastanın durumu daha ciddidir. Cerahat akciğer açılıp, öksürükle balgam halinde dışarı atılabilir. Ampiyem, yemek borusuna, soluk borusuna, göğüs duvarına da açılabilir. Antibiyotiklerin tedaviye girmesinden önce çok ağır olan ampiyemin gidişatı, bugün tedaviye erkenden başlanılması şartıyla çok düzelmiştir.
Tedavi: Ateşli devrede yatak istirahati, bol kalorili, poteinli ve vitaminli beslenme, ateşin düşürülmesi lüzumlu ve faydalıdır. Zatülcenpin altında yatan sebep biliniyorsa asıl hastalığın tedavisi cihetine gidilir. Aşırı sıvı toplanıp rahatsızlık hissi artarsa sıvı boşaltılır. Ampiyemlerde ise cerahatın hergün boşaltılması ve kuvvetli antibiyotik tedavisi şarttır. Gerekirse ameliyata başvurulur.
Kaynak: Rehber Ansiklopedisi
Bu konuda henüz görüş yok.