Şakir Ağa
Kısaca: Şâkir Ağa (1779-1840)XIX. YÜZYIL klasik Türk mûsikîsinin en önde gelen isimlerindendir. 1779 yılında doğdu. ...devamı ☟
"Sultan I. Ahmed devrinde Kırım'dan hicret eden Tatar Osmanoğlu ahfadından olup, İstanbul'da Haydar mahallesinde doğmuştur" diye yazıyor, ibnü-lemin Mahmud Kemal inal, Hoş Sada adlı eserinin 267. sayfasında, Emin Ongan' in makalesinden aldığı bu pasajı aynen yazmış, ancak sayfaya şöyle bir dipnotu eklemiş:
"İlyas Efendi'nin Enderun Tarihi'nin 446. sayfasında Şakir Ağa'nın doğduğu yer şu şekilde gösterilmiştir: "Maskat-ı re'si Köprü kasabasıdır." (insanın doğduğu yer: maskat-i re's) Bu Köprü kasabasının neresi olduğuna dair bir açık bilgi yoktur.
Yılmaz Öztuna, Türk Musikisi Ansiklopedisi adlı eserinin C. II. 2. kısım sayfa 264'de Şakir Ağa maddesinde:
"Kendisini şahsen tanıyan Letaif-i Enderun müellifi Hızır İlyas Efendi'nin yazdırma göre Köprü kasabasında (Vezirköprü), torunu Musahibzade'nin babası Mehmed Ali Bey'den (Şakir Ağa'nın oğlu) dinledigine göre de İstanbul'da doğdu" diye yazmaktadır.
Enderün-ı Hümayün'da Şakir Ağa ile uzun yıllar birlikte olan Hızır İlyas Ağa'nın verdiği bilginin daha doğru olduğu ve Şakir Ağa'nın çocuk yaşlarında İstanbul'a geldiği alaşılmaktadır.
Şakir Ağa'nın babası Hayriyye Tüccarlarından Ahmed Emin Ağa'dır. Küçük yaşta babasını kaybeden Şakir Ağa, halası veya teyzesi tarafından büyütülmüştür.
Henüz 12 yaşında iken kendisine bir keman alınıp bir de Musevi hoca tutulmuş ve musikiye böyle başlamıştır. Ancak, babası musikiyle uğraşmasını istemediğinden bu çalışmasını yasaklamıştır. Musikiyle uğraşmasına engel olunması küçük Şakir'in ciddi şekilde rahatsızlanmasına yol açmış, bunun üzerine de babası Enderün'a girmesine müsaade etmiştir.
III. Selim'in Hazine Kethüdası Salih Bey'in dairesinden yetişmiş, ilk musiki derslerini Hanende Başçavuş Mustafa Ağa'dan almıştır. Parlak sesi ve fevkalade kabiliyeti ile göze çarpan genç Şakir Enderun'da hoca olan Hammamizade İsmail Dede Efendi'den de çok faydalanmış, eserler meşketmiştir. Fakat daha o sıralarda Dede ile Şakir Ağa arasında başlayan gizli rekabet (çekişme) daha sonraki yıllarda belirli bir şekilde ortaya çıkmıştır.
1808'de II. Mahmud padişah olduğu zaman Hazine Odası'ndan Çavuş rütbeli Şakir Ağa, çok iyi bir bestekar, fevkalade güzel sesli ve okuyuşundaki üslubu, tavrı ile değerli bir hanende idi. Ayrıca iyi bir tanburi ve kemani olarak da şöhrete ulaşmıştı. II. Mahmud'un padişah oluşundan birkaç yıl sonra (Musahib-i Şehriyari) (padişah nedimi), 1820 yılmda (H. 1235) ise müezzinbaşı oldu. Hızır İlyas Ağa, Letaif-i Enderun 'da 1235 (1819-1820) yılı olaylarım anlatırken Şakir Ağa'nın müezzinbaşılığı hakkında:
"Müezzin başılık şarkıcı çavuşlardan Şakir Ağa 'ya vadedildi............... Seferülhayrın hayırlısı ile on beşinci güne rastlayan cumartesi günü Şakir Ağa'ya müezzinbaşılık müjdesi geldi" diye yazmıştır. Öztuna, Türk Musikisi Ansiklopedisi C. II. 2. kısım s. 265'de: "1820'de Hanende çavuşlardan Hazineli Şakir Ağa, önce Has Oda'ya alındı. 1821 'de müezzinbaşı oldu. 8 yıl bu görevde kaldı. (42-50 yaşları). Müezzinbaşılığa tayin tarihi 21 Haziran 1821'dir" diye yazmıştır.
Şakir Ağa, 1828'de saraydan ayrıldı. Kendisine (Haceganlık) payesi verildi. Bir süre vergi tahsildarlığı da yapmıştır. Daha sonra evinde musiki dersleri vermiş ve saraydan ayrılışından 12 yıl sonra, üç padişah devri (III. Selim - II. Mahmud - I.Abdülmecid) görmüş olan Şakir Ağa, evinde ölmüştür. Eyüp Sultan Camii mihrabı önüne gömülmüştür. Bir ara Hacca da gittiği söylentisi vardır. Hangi tarihte gittiği, hatta gidip gitmediği bile kesin olarak bilinmemektedir.
Şakir Ağa'nın musikideki en parlak dönemi II. Mahmud devridir. "Hazineli Çavuş Şakir Ağa'nın çok güzel "davudi" sesiyle II. Mahmud huzurunda okuduğu..." (Letaif-i Enderun) adlı eserde kayıtlıdır. 1812 tarihinde bestelediği ve padişah huzurunda okuduğu bildirilen Bestenigar Kar'ı bugün kayıptır.
Bu büyük bestekar 1812 yılında 33 yaşında iken (Ferahnak) makamım icad etti. Bu makamdan klasik takımı Dede Efendi ile birlikte oluşturdular. Şakir Ağa, Kar, I. Beste, Yürük Semai'yi; Dede Efendi'de II. Beste ile Ağır Semai'yi bestelediler. Ayrıca her ikisinin de aynı makamdan şarkıları vardır. Faslın peşrevi ve saz semaisini ise tanburi Zeki Mehmed Ağa bestelemiştir. Dede ile Şakir Ağa'nın musikideki çekişmeleri epeyce sürmüşse de sonunda Dede'nin üstünlüğü tartışılmaz bir şekilde kabul edilmiştir.
Zekaizade Hafız Ahmed Efendi'nin hocam Sadeddin Heper'e anlattığı bir olayı, o da bana anlatmıştı. şöyle ki: Günlerden bir gün Şakir Ağa, Dede'ye gelerek: Dede'm, bir şarkı yaptım. Emsalinin yapılacağına inanmıyorum. Amma acaba okuyan bulunur mu? deyince Dede: Ağa'm oku da dinleyelim, demiş. Şakir Ağa da "Efsun okur uşşakına ol gamze-i cadu" mısra'ı ile başlayan Evcara makamında ve Ağır Aksak Semai usulündeki şarkısını kendine has üslubu ve şahane sesiyle okumaya başlamış. Şarkıyı dinlerken gözlerinden akan yaşlar sakallarından süzülen Dede:
— Ağa, emsalinin yapılacağına ben de inanmıyorum. Ancak Üsküdarlı Vahib Efendi'ye meşk et o okur, diye hissiyatım dile getirirken bir de büyüklük örneği vermiştir.
Şakir Ağa'nın bestekarlığını: Çok ince bir duygu ve zevkin yüksek sanat kudreti taşıyan melodik cümlelerle görkemli (ihtişamlı) anlatımı olarak nitelendirebiliriz. Klasik formdaki dört eserinin (ki bir tanesi tartışmalıdır) dışındaki eserleri şarkı formunda olduğundan Şakir Ağa'yı büyük bir şarkı bestekarı olarak gösterebiliriz.
Kaynak : Aksüt, Sadun. Türk Musikisinin 100 Bestekarı, İstanbul, 1993
Bu konuda henüz görüş yok.