Albay Fethi Bey (Üsküdarlı Fethi Bey veya Şehit Fethi Bey şeklinde de anılır; Şehit Fethi Bey lakabının Tayyareci Fethi Bey için de kullanıldığı unutulmamalıdır) 15 Mayıs 1919 günü İzmir'in Yunan ordusunca işgalinin başlamasıyla, Hasan Tahsin'in "ilk kurşun"unun sertleştirdiği bir ortamda, Sarıkışla'da esir alınan Türk askerleri arasında yer almış, Kordon'da ahalinin (özellikle Rum ahalinin) içinde Yunanlıların tüm zorlamalarına rağmen "Zito Venizelos" diye bağırmayı reddetmesi üzerine 22 süngü darbesi ile şehit edilmiş bir Türk askeridir.
İstanbul'da, Sirkeci'den Gülhane Parkı kapısına doğru gidilirken yolun sağa kıvrıldığı dönemeçte yer alan ve 1950'lerde yolun genişletilmesi için yıktırılan Salkımsöğüt Kadiri tekkesinin 19. yüzyıl sonlarındaki şeyhi olan İzzi Efendi'nin oğlu olarak, Üsküdar'daki evlerinde 1877 yılında doğmuştur. Tam adı Süleyman Fethi'dir.
Askeri okula girmiş, başarılı bir öğrencilikten sonra 1896 yılında, sınıfının onuncusu olarak Harp Okulu'nu bitirmiştir. 1899'da kurmay subay oldu. Askerlik göreviyle Hicaz'da bulundu ve isyancılarla çatışmalara katıldı. Üstün başarılar gösterdi ve yaralandı. 1912'de Harbiye Nezareti'nde müşavir yardımcılığına atandı. 1914'te albaylığa yükseltildi. Birinci Dünya Savaşı'nda da üstün başarılar ve fedakarlıklarından ötürü nişanlar, madalyalar kazandı. Ancak aldığı yaralar yüzünden hastalandı. 1916 yılında tedavi için Almanya'ya Wiesbaden kaplıcalarına gönderildi.
Albay Fethi Bey tedavisinden sonra Türkiye'ye döndüğünde Mütareke dönemi başlamıştı. Dördüncü Kolordu'nun İzmir Askerlik Şubesi başkanlığına atandı.
15 Mayıs 1919 günü Yunan ordusunun İzmir'i işgal etmeye başladığı sırada, eşi Edibe Hanım'ın telkinlerine aldırmayarak Karantina semtindeki evinden çıkıp işine gitti. Sarıkışla'daki bürosunda iki Yunan subayı ve yanlarındaki erler tarafından tutuklandı. Zorla odasından çıkarılarak ve Yunan askerleri arasından yürütülerek Kordon'daki Pasaport mevkiine getirdiler. Pasaport'taki rıhtım boyunda esir diye getirilmiş başka Türk subayları da tek sıra olarak yanyana dizilmişlerdi ve başlarında Efzun denilen özel kılıkta giyimli Yunanlı erler de bulunmaktaydı. Yunan savaş gemileri limandaydı. Ayrıca işgalden sevinç duyan yerli Rumlar alanı doldurmuş, bayram havası yaşıyorlar, yapıların damlarına, çatılarına çıkmış, balkonları, terasları doldurmuş halde sevinç çığlıkları atıyorlardı.
Bir Yunan subayı, yanında bir Efzun eriyle, tek sıra dizilmiş olan Türk subaylarından biri önünde duruyor, onlara kollarını yana kaldırtıp indirterek "Zito Venizelos!" yani "Yaşasın Venizelos!" diye bağırmalarını söylüyordu. Kollarını yana kaldırtıp indirtmek özellikle aşağılamak, küçük düşürmek içindi. Bu arada yapıların damlarındaki, çatılarındaki, evlerin balkonlarındaki Rumlar, alanı dolduranlar, alay ederek kahkahalar savuruyorlardı.
Fethi Bey, Yunan subayının dediğini yapmadı. Subay buyruğunu birkaç kez yineledi, ancak Fethi Bey onu duymamış gibi davrandı. Subayın Fethi Bey'in omuzlarındaki albaylık apoletlerini sökmek istemesi üzerine, elini şiddetle iterek, "Onları sen takmadın ki sen sökesin!" diye bağırdı.
Bunun üzerine, Yunan subayının Efzun erine verdiği bir komutla, önce bir, sonra ikinci ve üçüncü bir kez, nihayet toplam yirmi iki kez süngülendi ve sonrasında yere yıkıldı. Eşi Edibe Hanım ve yakınları, İzmir'i işgal eden Yunan birliği komutanından, Albay Fethi Bey'i kendilerine vermelerini istediler. Ama Yunan komutanı, yaralı Türk albayını vermedi. Fethi Bey'in yakın dostu Ali Şefik Bey, İzmir'deki Fransız Başkonsolosluğuma başvurdu. Fransız Başkonsolosu'nun yardım ve aracılığıyla Fethi Bey Yunanlılar'ın elinden alınabildi ve İtalyan hastanesine yatırıldı. Aynı gece "Makamımı görüyorum!" diye inleyerek şehit oldu.
Şehit Üsküdarlı Albay Süleyman Fethi Bey'in na'şı, dostu Ali Şefik Bey'in Küçük Fettan Sokağı'ndaki evine getirilmiş, ertesi günkü cenaze töreni İzmir'in Türk halkı için bir gövde gösterisi olmuştur. İzmir'deki Mevlevi tekkesinin mezarlığına gömülmüş, süngü yaralarıyla delik deşik olmuş albay üniforması da sonradan askeri müzeye verilmiştir.