Nüfus
Avrupa kıtası, kıtaların en sık nüfuslu olanıdır. Tahmini olarak, 1650'de 103 milyon, 1750'de 144 milyon, 1850'de 274 milyon, 1950'de 594 milyon olan kıta nüfus artışı, geçmişten bugüne hep yüksek seyretmiştir. Artan nüfusun büyük bir bölümü, Yeni dünya kıtalarına (özellikle Amerika ve Okyanusya) göç ettiğini belirtirsek, bugün için kıtanın nüfusu hayli yüksek değerler gösterdiği anlaşılır.Avrupa'da günümüzde 700 milyondan fazla insan yaşar. Nüfus yoğunluğu (km² ye 67 kişi) bakımından Asya'dan sonra ikinci sıradadır. 2. Dünya Savaşı'na kadarki yıllarda kıta nüfusunun artışı doğumlara bağlıdır. Fakat savaş sonrasında sanayideki hızlı gelişme ve hayat standardının yükselmesiyle, doğum oranı da hızla düşmüştür. Birçok Avrupa ülkesinde doğuma bağlı olarak nüfus artışı sıfıra yakındır. Kıtanın yıllık ortalama nüfus artışı ‰ 2 dolayındadır. Bu oran dünya nüfus artışının (‰ 18) çok altındadır. Buna bağlı olarak nüfusta yaşlıların oranı ve nüfusun yaş ortalaması yükselmektedir.
Nüfus artışındaki bu olumsuzluğun sonucunda Avrupa ülkeleri genç nüfusa (iş gücüne) ihtiyaç duymakta ve bu eksikliği çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu yabancı işçilerden sağlamaktadır. Bu durum da, uzun vadeli düşünüldüğü zaman, Avrupalı ülkeler için önemli sorunlara zemin hazırlamaktadır.
Avrupa'daki belli başlı soylar şunlardır: Orta ve Kuzey Avrupa'da yaşayan Germen-Normanlar (Almanlar, İngilizler, Hollandalılar ile İskandinavyalılar (İsveç, Norveç ve Danimarkalılar) Bunlar Avrupa nüfusunun yaklaşık 1/3 'ünü oluşturur.), Kıtanın güneyinde yaşayan Latinler (Fransızlar, İtalyanlar, Portekizliler ve İspanyollar), Doğu Avrupa, Orta Avrupa ve Balkan yarımadasının bir bölümünde yaşayan Slavlar (Çekler, Slovaklar, Sırplar, Hırvatlar, Ruslar, Bulgarlar ve Polonyalılar) ve Orta Asya'dan Avrupa'ya gelen Türkler, Balkan yarımadası ve onun kuzeyine yerleşmişlerdir. Bu kökenden gelen insanlar, günümüzde Avrupa'daki Ural-Altay grubunu oluşturmaktadır. Ural-Altay grubundakiler (Türkler, Macarlar, Finliler, Estonyalılar) bulunur. Laponlar ise İskandinavya yarımadasının kuzeyinde yaşayan yerlilerdir.
Avrupa'da üç ana dil konuşulur. Bunlar; Romence, Almanca ve Slavca’dır. Latin dil grubundan olan Romence Akdeniz bölgesinde konuşulan ana dil grubudur. Bu dil grubunu Fransızca, İtalyanca, İspanyolca ve Portekizce oluşturur. Kuzey Avrupa'da konuşulan diller Almanca kökenlidir (Hollandaca, Fince). İngilizce ise German grubuna ait olup, Fransızca, Latince ve diğer dillerden alınan kelimelerin değişik telaffuzu ile ortaya çıkmıştır. Slav dilleri ise Orta Avrupa'da hakimdir. Rusça, Polonyaca ve Sırpça bu dil grubu içindedir.
Avrupa'da yaşayan insanlar, çeşitli dinlere sahiptir. Avrupa'da Hıristiyanlık hakimdir. Bu dinin mezhepleri vardır: Ortodoks, Katolik ve Protestan. Katoliklik mezhebi; İtalya. İspanya, Portekiz, Fransa ve Macaristan'da etkilidir. Ortodokslar; Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Sırbistan'da yaygındır. Protestanlar ise Birleşik Krallık, Kuzey Almanya, Hollanda ve Kuzey Avrupa ülkelerinde çoğunluktadır. Daha sonra Müslümanlar ve Yahudiler gelir. 2. Dünya Savaşı'na kadar sayıları çok daha fazla olan Yahudilerin büyük bir kısmının Almanlar tarafından insanlık dışı yöntemlerle öldürülmesi ve geriye kalanların ise İsrail'e göç etmeleri sonucu, bu dine mensup nüfus büyük ölçüde azalmıştır. Kıtadaki Müslümanları ise, Türk isçiler ve balkanlardaki Osmanlı döneminden kalma Müslümanlar ve Trakya'daki Türk nüfus oluşturmaktadır.
Sanayi
Sanayileşme için gerekli olan enerji kaynakları, hammaddeyi teşkil eden madenler, sanayileşme için gerekli teknik ve vasıflı işçi, gerekli sermaye, uygun pazar ve kolay ulaşım şartlarının mevcudiyeti, Avrupa kıtasının erken sanayi devrimini yapmasına sebep olmuştur.Dünyada sanayileşme ilk önce Batı Avrupa'da, özellikle İngiltere’de başlamış, buradan Kuzey Amerika ve diğer ülkelere geçmiştir. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da önemli siyasi ve ekonomik yönden gruplaşmalar oldu. Bunlardan biri Sovyetlerin yayılmacı politikasına karşı kurulan NATO ülkelerinin temsil ettiği Batı Bloku'dur. Diğeri ise Sovyetler Birliği'nin güdümünde Polonya, Romanya, Bulgaristan, Macaristan ve Çekoslovakya'nın oluşturduğu Varşova Paktı veya Doğu Bloku idi. Bu blok, 1991 yılında dağılmış; Avrupa'nın siyasi ve ekonomik yapısı, yeniden değişim sürecine girmiştir. Eski Varşova Paktı üyeleri ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti'nden ayrılan ülkeler. Batı Avrupa'nın uyguladığı rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisine geçme çabası içindedir.
Kıtada bazı sanayi kolları çok ileridir. Otomobil (Almanya, Fransa, İtalya, Birleşik Krallık) sanayiinde ileri olup dünya üretiminin üçte birini gerçekleştirir. Diğer gelişmiş sanayi kolları; gemi, uçak, silah, elektrikli makine, özellikle bilgi işlem makineleri, ölçü ve tartı aletleridir. Bu sanayi alanında ABD ve Japonya İle rekabet halindedir. Kimya, petrokimya, tekstil, seramik ve cam ürünleri üretimi de fazladır.
Turizm
Avrupa, turizm bakımından çok canlıdır. Dünyada ilk defa, İngiltere'nin başkenti Londra'da bir özel ulaştırma şirketi memurlarına ücretli izin vermiştir. Öğrenci ve gençlik turizmine 1918'da ilk defa Almanya başlamıştır. Bugün için sanayileşmiş ve gelişmiş Avrupa ülkeleri, en çok turist gönderen ve kabul eden ülkelerdir.Turistleri ülkelere çeken etmenler ülkeden ülkeye değişmektedir. Kuzey Avrupa ülkelerinde kış sporları, Orta Avrupa ülkelerinde tarihi eserler ve kültür, Alp ülkelerinde dağ turizm değerleri büyük rol oynarlar. Güney Avrupa ülkeleri, turizm değerleri bakımından çok zengindir. Doğal güzellikler, tarihi eserler, dinlenme ve eğlence yerlerinin bolluğu, Güney Avrupa ülkelerini birer turizm bölgesi olmasına sebep olmuşlardır.
Yerleşme
Sanayi devriminden önce, Avrupa'da; nüfusun % 80'ine yakını kırsal kesimde yaşıyordu. Sanayinin gelişmesiyle birlikte, kırsal kesimden sanayi merkezlerine doğru büyük göçler olmaya başladı. Bunun sonucu olarak Avrupa'da, Londra, Paris, Köln, Frankfurt, Berlin gibi şehirlerin nüfusları hızla artış kaydederken, kırsal kesimin nüfusu azaldı.Bugün sık nüfuslu sanayi merkezleri, İngiltere'den başlamak üzere, Moskova'ya kadar devam eden, düzensiz bir "Samanyolu" görünümündedir. Büyük Britanya, Hollanda, Danimarka, Almanya gibi ülkelerde nüfusun % 80'den fazlası şehirlerde yaşamaktadır. Güneydoğu ve Güneybatı Avrupa dışında kalan ülkelerde ise bu oran % 50'nin altına düşmez. Güneydoğu ve güneybatı Avrupa ülkelerinde, tarım faaliyetlerinin, sanayi faaliyetlerinden daha önde olduğundan, hala kırsal nüfus oranları nispeten yüksek değerler göstermektedir.
Tarım
Avrupa, tarımında ileri teknoloji kullanarak birim sahadan alınan tarım ürünlerinin verimi çok artırmaktadır. Mesela bir hektar sahadan üretilen buğday, Türkiye'de 2 ton iken Hollanda'da 4 ton kadardır. Fransa, Hollanda, Almanya ve İtalya, tarım alanında da ileridir. Batı Avrupa, Baltık ve İskandinav ülkelerinde bol miktarda hayvansal ürünler üretilir. Avrupa'da üretilen tarım ürünleri, kıta nüfusunu beslemeye yetmemektedir.Avrupa toplam yüzölçümünün % 30'unda tarım yapılmaktadır. Tarım yapılan toprakların oranları ülkeden ülkeye büyük değişiklikler gösterir. Bu oran Danimarka'da % 70, İzlanda'da ise % 1'den azdır.
Sanayide olduğu gibi tarımda kaydedilen gelişmeler sonucunda, tarımsal üretim hayli artmıştır. Ancak tarımdaki makineleşme, tarımsal alanda işsizlerin oranını artırmış ve şehirlere göçü hızlandırmıştır.
Dünya hayvan sayıları incelendiğinde, Avrupa diğer kıtalara göre düşük değerler gösterir. Ancak hayvancılıkta kaydedilen gelişmeler, et ve süt üretimini artırmıştır. Bu sebeple, Avrupa dünya et üretiminin % 30'una yakınını karşılamaktadır. Orta ve Kuzey Avrupa ülkelerinde sığır ve domuz besiciliği önem arz ederken, Güney Avrupa ülkelerinde, doğal coğrafyanın etkisiyle koyun ve keçi besiciliği ön plana geçmektedir. Genel olarak kıtada, tarım ile hayvancılığın birlikte yapıldığı çiftlikler yaygındır.
Avrupa'da balıkçılık ta önemli bir uğraşıdır. Kıta balıkçılık bakımından üç bölgeye ayrılır. 1. Doğu Avrupa, 2. Kuzey ve Batı Avrupa, 3. Güney Avrupa. Doğu Avrupa'da tatlı su balıkçılığı büyük önem arz ederken, Kuzey ve Batı Avrupa'da açık deniz balıkçılığı önemlidir. Bilindiği gibi Norveç, dünya balıkçılığında büyük bir öneme sahiptir. İzlanda'nın ihracatının % 85'ine yakını balık ve deniz ürünleri teşkil eder. Güney Avrupa, eski bir balıkçılık bölgesi olmasına rağmen, bugün pek gelişememiştir. Bölge ülkelerinde balıkçılık, daha ziyade geçim tipine dayalıdır. Tutulan balıkların % 65'den fazlası, yerinde ve taze olarak tüketilir.