Bu gelişmeler sırasında Mustafa Kemal, 15.Kolordu Komutanı Kazım Karabekir’e, seferberliğin başlatılıp Dağıstan ve Azerbaycan Hükumetleri’yle ilişki kurulmasını istemesi üzerine gerekli hazırlıkları yapan 15. Kolordu, 4 tümen, 15.811 asker, 20.782 tüfek, 56 makineli tüfek ve 40 topla harekete hazır hale getirildi. Kazım Karabekir’in Ankara Hükümeti’nden harekat izni istemesine karşın San Remo Konferansı’nın devam ediyor olması ve Sovyet Rusya Hükumeti ile gerekli ilişkinin kurulamaması gibi gerekçelerle bir süre ertelenen harekat emri, San Remo Konferansı’nın sona ermesi ve Sovyet Rusya’nın Ermenilere karşı girişilecek bir operasyonu engelleyeceğinin öğrenilmesi üzerine 20 Eylül 1920’de verildi. 28 Eylül 1920’de harekete geçen ordunun ertesi gün Sarıkamış’a girmesi üzerine direnemeyeceklerini anlayan Ermeniler geri çekildi. Daha sonra şiddetli çatışmalar başladı. Harekat devam ederken Ankara Hükumeti, Gürcülere “Ardahan’a girilmeyeceği” garantisi verdi. Doğu Cephesi birlikleri direnişi kırarak 30 Ekim 1920’de Kars’a girdi. Ankara Hükumeti’nin, Ermenilerin ateşkes isteğine karşı Gümrü’nün boşatılmasını şart koşması ve Ermenilerin bunu kabul etmemesi üzerine Türk birlikleri Iğdır’a girdiler. Sonuçta Ermenilerin ateşkesi kabul etmesiyle 2 Aralık 1920’de Gümrü Antlaşması imzalandı. Kızılordu’nun Gürcistan’ı işgal etmesinin ardından 23 Şubat 1921’de Ardahan ve Artvin de Türk topraklarına katıldı. Doğu Cephesi harekatının sona ermesiyle Artvin, Şavşat, Posof, Ardahan, Kars, Çıldır, Iğdır, Tuzluca, Sarıkamış ve Oltu, Türk topraklarına katıldı. Harekatın başarıyla sonuçlanmasından sonra Doğu Cephesi birlikleri Batı Cephesi’ne kaydırılarak Yunanlılara karşı mücadelede büyük başarı sağlandı.
Şark cephesi
Brest Litowsk Antlaşması'ndan sonra, Osmanlı İmparatorluğu 1878'de Ruslar'a kaybettikleri Batum, Kars, Ardahan'ı, plebisit yapılarak elde etme hakkını kazandı. Türk ordusu Nisan-Temmuz 1918 arasında Batum'dan Bakü'ya kadar olan yerlere girdi. Osmanlı Devleti buraları ele geçirir geçirmez Elviye-i Selase'de (Batum, Kars, Ardahan) plebisit yaptırdı. 14 Temmuz'da yapılan plebisitte 87.084 kişiden 84.124'ü Osmanlı Devleti lehinde oy kullandı. Fakat bu topraklar uzun süre elde tutulamadı. Mondros Ateşkesi hükümleri gereğince Türk kuvvetleri 1914 sınırlarına çekilerek buraları terk ettiler. Türk ordusu buradan çekilirken milis örgütler kurmuştu. "Milli Şüra" adını alan bu örgütlerin en etkilisi Kars'taki İslam Şurası idi. 5 Kasım 1918'de kurulan bu örgüt 17 Ocak 1919'da bir kongre toplayıp "Cenub-i Garbi Kafkas Hükümet-i Muvakkate-i Milliyesi" adındaki Kağızman, Iğdır, Şavşat, Nahcıvan, Ordubad şehir ve kasabaları içine alan bu Hükümetin ağır silahları olmayan küçük bir ordusu da vardı. 13 Ocak 1919'da Kars'a giren İngilizler önce bu hükümete dokunmadılar. Fakat bir süre sonra Ermeni isteklerine uyan İngilizler, Geçici Hükümet'in Ermeniler'in geri dönmesini red etmesi ve İngiliz isteklerine karşı koyması üzerine 12 Nisan 1919'da Cihangiroğlu İbrahim Bey Hükümeti'ni dağıttılar üyelerini Malta'ya sürdüler. Bütün bölgenin yönetimine el koyacaklarını ilan ettiler. Fakat gerçekte yönetimi Ermeniler'e teslim ettiler. Ermeniler Erzurum ve Van'a kadar uzanan yerleri de istemeye başladılar Yörede inceleme yapmaya gelen General Harbord 22 Eylül 1919'da M. Kemal ile görüştü. Ermeni ve İngiliz iddialarının asılsızlığını gördü.Ermeni Harekatı
B.M.M. nin açılışını izleyen tarihte bir yandan iç ayaklanmalar ülkeyi sarsarken, diğer yandan 22 Haziran'da Yunan ordusu saldırıya geçerek Bursa'yı aldı. Batıda bu gelişmeler sürerken, Doğu'da da Ermeni saldırıları tehlikeli boyutlara ulaşmıştı. Ermeniler Paris Barış Konferansı'na da başvurarak Türkiye'de 2.100.000 Ermeni bulunduğunu ileri sürerek "Altı Vileyet"e ek olarak, Adana, Mersin, İskenderun, Sivas, Tokat, Amasya, Trabzon ve hemen bütün Doğu Anadolu'yu içine alan toprakların kendilerine verilmesini istemişlerdi. Mondros Ateşkesi'nden sonra 9. Ordu kaldırılınca 15. Kolordu kurulmuştu. Kolordunun Komutanı Kazım Karabekir Paşa Ermeni saldırıları karşısında, Kars-Bakü yolunu açmak, Ermenilerin İslam halka yaptıkları zülmü durdurmak ve Ermenilerin saldırısına fırsat vermeden Elviye-i Selasiye'yi (Kars, Ardahan, Batum) ele geçirmek için hazırlıklara başladı. İstanbul'un işgali ve Doğu'nun Ermeniler'e verileceğinin duyulması üzerine buradaki Kürt aşiretleri, Karabekir'e başvurarak "Din ve vatan uğrunda açılacak mücadeleye katılamaya hazır olduklarını." bildirdiler.Ermeniler'in müslümanlara karşı zulmü her geçen gün artıyordu. Bu sırada Kızılordu, Denikin ordusunu yenmiş ve Kafkasya yolu açılmıştı. Kızılordu'nun buraları işgali an meselesi idi. Bunun üzerine M. Kemal Paşa Karabekir'e düşüncesini sordu. Karabekir, fazla beklemeden Brest Litowsk'ta çizilmiş sınırlara kadar olan yerlerin (Kars, Ardahan, Batum) hemen işgali gerektiği yanıtını (28 Mart 1920) verdi. Bu sırada Ermeni konusu Paris ve San Remo'da gündeme gelmişti. Fakat İngiltere, konuyu eskisi kadar desteklemiyordu. A.B.D. Başkanı ise Ermeni mandası yanlısıydı. General Harbord bunun için 59.000 askere ve 750 milyon dolara ihtiyaç olduğunu bildirmişti. Büyük devletlerin Ermeni sorununu gündeme getirdiği bir sırada T.B.M.M. Ermeniler'e taarruz edilmesinin zararlı olacagını düşündü ve Kazım Karabekir'e saldırıyı ertelemesini bildirdi. Fakat Kızılordu'nun Kafkasya'ya girmesi üzerine T.B.M.M. Hükümeti taarruza karar verdi ve 9 Haziran 1920'de Doğu illerinde kısmi seferberlik ilan edildi. 15. Kolordu Komutanlığı, Doğu Cephesi Komutanlığı'na çevrildi ve yetkileri genişletildi. Bu sırada (15 Haziran) Sovyet Hariciye Komiseri Çiçerin'in mektubu geldi. Ruslarla başlayan iyi ilişkilerin bozulmaması için Ermeni harekatı yine ertelendi. Sovyetler Birliği ile görüşmelere giden Bekir Sami Bey Çiçerin'le görüştü. Çiçerin Kars, Ardahan, Batum'un Ermenilere geri verilmesini istedi. M. Kemal Paşa Misak-ı Milli sınırlarını parçalayan bu öneriyi geri çevirdi. Ermeniler de 12 Ağustos'tan itibaren Oltu bölgesinde saldırıya geçip,Türk halka zulme başladılar. Türk ordusuna da saldırmaktan çekinmiyorlardı. Durumu 23 Eylül'de T.B.M.M.'ne yazan Kazım Karabekir 27 Eylül'de karşı taarruza geçeceğini belirtti. Ermeniler zaten 24 Eylül tarihinde genel taarruza başlamışlardı. Türk ordusu 28 Eylül sabahı karşı taarruza başladı. 29 Eylül'de Sarıkamış kurtarıldı. Fakat Sovyetlerin alacağı durumun beklenmesi için ileri harekat durdu. Sovyetler eski görüşlerinde ısrar edince, M. Kemal, Misak-ı Milli'den ödün verilmeyeceğini bildirdi.
21. Ekim'de de Karabekir Paşa'nın isteği kabul edilerek, Ermeni ordusunu yok etmesi izni verildi. 28 Ekim'de yeniden taarruza başlayan Türk ordusu 30 Ekim'de Kars'ı geri aldı. Ermeni ordusu çok ağır bir yenilgiye uğratıldı. 1.100 ölü ve 1.500 esir verdiler ve ağır silahlarını bırakmak zorunda kaldılar. Misak-ı Milli sınırlarına ulaşan Türk ordusu ilerleyişini durdurdu. Ermeni siyasi varlığını ortadan kaldırmak amacında olmayan Türkiye, Taşnakların gücünü kırarak hedefine ulaşmıştş. Gümrü'yü de terk eden Ermeniler barış istemek zorunda kaldılar ve 17 Kasım'da Ateşkes kabul edildi. Gümrü'de başlayan görüşmeler sonunda 3 Aralık 1920'de Gümrü Antlaşması imza edildi. T.B.M.M.'nin ilk askeri başarısı sonucu ilk anlaşması olan Gümrü ile Kars, Sarıkamış, Kağızman, Rulp ve Iğdır yeniden Türk topraklarına katıldı. Bu sırada B.M.M. Hükümeti Gürcistan'a bir nota vererek, Ardahan, Artvin ve Batum'un Türkiye'ye bırakılmasını sağladı.
Bu antlaşmanın imzalanması ile Türkiye Doğu Cephesinde üstün geldi. Barışın sağlanmasıyla, bu cepheden önemli sayıda asker, silah ve cephane Batı Cephesi'ne taşındı. 5 Aralık 1920'de Ermeni Hükümeti Sovyetleştirilince, burada Sovyetler egemen oldular. Sovyetler barış antlaşmasının değiştirilmesini istiyorlardı. Ankara bunu kesin bir şekilde red etti. Öyle görülüyordu ki, bu cephede kesin barış henüz sağlanmış değildi. Sovyet istekleri, Ermeni isteklerinden farksız olduğu için Türk-Ermeni sorununun yerini, Sovyetlerin Ermenistan'ı ele geçirmesinden sonra Türk-Sovyet sorunu aldı ve Moskova Antlaşması'na kadar sürdü.
Doğu Cephesi
Kurtuluş Savaşı sırasında 1919 - 1921 yılları arasında Türk Ermeni Savaşı (24 Temmuz - 7 Kasım 1920) dahil olmak üzere, Doğu Anadolu ve Güney Kafkasya'da açılan savaş cephesi. Doğu Cephesinde askeri harekat, 1 Kasım l914 günü Rus Ordusunun sınırı geçmesiyle başladı. Bu cephede, Osmanlı devletinin 3. Ordusu bulunuyordu. 21 Kasım’da sınırı geçerek Erzurum istikametinde ilerleyen Rus kuvvetleri, önce Köprüköy ve ardından da Azap muharebelerini kaybederek geri çekilmek zorunda kaldı. Ancak Türk Ordusu da ağır zayiat verdiği için geri çekilen düşman takip edilemedi; daha elverişli bir arazide toplanmak, takviye kuvvetlerinin gelmesini beklemek ve yeni bir Rus taarruzunu karşılamaya hazır olmak amacı ile geri çekildi.Avrupa’da savaşın mevzi harbine dönüşmesi ve Galiçya’da Avusturya’lıların Ruslar karşısında zor durumda kalmaları üzerine; Harbiye Nazırı ve Türk Başkomutan Vekili Enver Paşa, doğu cephesinde Rus kuvvetlerinin imhasını hedef alan büyük ölçüde kuşatıcı bir taarruza karar verdi. Bu amaçla 14 Aralık 1914’te Erzurum’a geldi. Taarruz için mevsimin uygun olmadığını ve bu nedenle bahara bırakılmasını isteyen 3 Ordu Komutanını görevden aldı. Ordu komutanlığını kendisi üstlendi. Savaş planı, düşmanın cepheden ve yanlardan kuşatılarak imha edilmesi esasına dayanıyordu.
Tamamen karla örtülü çok yüksek dağlık ve yolsuz bir arazide, o günün şartları altında kış donatımından yoksun yaya ve atlı birliklerle yapılan bu hareket çok riskli idi. Nitekim Türk Kuvvetlerinin büyük bir kısmı donarak öldü. Sarıkamış’a girebilen çok az sayıda bir kuvvet de Ruslar tarafından geri atıldı. 3. Türk Ordusu tamamen elden çıktı. Bu savaşta Türklerden 60.000 asker kaybedilmiş, çok sayıda da esir verilmişti. Bu başarısızlık üzerine Doğu Anadolu’nun kapıları Rus ordularına açılmış oldu.
1915 Nisan sonlarında Rus ordusu tekrar taarruza geçti. Bu arada, Van bölgesindeki Ermeniler de ayaklanarak Türk ordusunu arkadan vurmaya başladılar. Bu durumda Osmanlı Devleti, Ermeni azınlığı, çıkartılan “Tehcir Kanunu” ile başka yerlere göç ettirerek buradaki Türk kuvvetlerinin arkasını sağlama almaya çalıştı.
1915 yılı sonunda doğudaki kuvvetlerinin sayısını 700.000’e çıkaran Ruslar karşı taarruza geçtiler ve Erzurum, Muş Rusların eline geçti. 1916 ve 1917 yıllarında cereyan eden savaşlar sonunda Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmını işgal ettiler. Ruslar, Trabzon ve Erzincan’ı aldılar. 1917 Mart’ında başlayan Rus İhtilali, cephedeki Rus kuvvetlerini de etkilemişti. Ekim 1917’de gerçekleştirdikleri bir ihtilalle Rusya’da ‚arlık rejimini yıkarak yönetimi ele geçiren Bolşevikler, savaştan çekilme kararı aldılar. Bunun üzerine, 16 Aralık 1917’de Ruslarla Erzincan Mütarekesi yapıldı. Bu mütarekeden sonra Rus kuvvetleri Doğu Anadolu’yu boşaltmaya başladılar. Rusların boşalttığı bu toprakları bu kez Ermeni birlikleri istila etti. Ermenilerin bölgedeki Türkleri toplu katliamlarla yok etmeye başlamaları üzerine; Şubat 1918’de başlarında ileri harekata geçen Türk ordusu, bütün Doğu Anadolu’yu istiladan kurtardı.
Sovyetlerle 3 Mart 1918’de yapılan Brest Litovsk Antlaşmasıyla Kars , Ardahan ve Batum vilayetleri Osmanlı Devleti’ne geri verildi. Bölgedeki Türk kuvvetleri Azerbaycan içlerinde Bakü’ye ve Hazar Denizi kıyılarına, İran içlerinde ise Tebriz’e kadar olan geniş bir sahayı ele geçirdi. Ancak, Mondros Mütarekesi’nden sonra, galip devletlerin baskısı üzerine, Türk Ordusu harbin başladığı yere 1914 hududuna çekildi ve İstiklal Harbinin Doğu Cephesi de tekrar bu huduttan başladı.
Birinci Dünya Savaşı ve Ermeniler
Brest Litowsk Antlaşması'ndan sonra, Osmanlı İmparatorluğu 1878'de Ruslara kaybettikleri Batum, Kars, Ardahan'ı, plebisit yapılarak elde etme hakkını kazandı. Türk ordusu Nisan-Temmuz 1918 arasında Batum'dan Baku'ye kadar olan yerlere girdi. Osmanlı Devleti buraları ele geçirir geçirmez Elviye-i Selase'de (Batum, Kars, Ardahan) plebisit yaptırdı. 14 Temmuz'da yapılan plebisitte 87.084 kişiden 84.124'ü Osmanlı Devleti lehinde oy kullandı. Fakat bu topraklar uzun süre elde tutulamadı. Mondros Ateşkesi hükümleri gereğince Türk kuvvetleri 1914 sınırlarına çekilerek buraları terk ettiler. Türk ordusu buradan çekilirken milis örgütler kurmuştu. "Milli Şura" adını alan bu örgütlerin en etkilisi Kars'taki İslam Şurası idi. 5 Kasım 1918'de kurulan bu örgüt 17 Ocak 1919'da bir kongre toplayıp "Cenub-i Garbi Kafkas Hükümet-i Muvakkate-i Milliyesi" adındaki Kağızman, Iğdır, Şavşat, Nahcıvan, Ordubad şehir ve kasabaları içine alan bu Hükümetin ağır silahları olmayan küçük bir ordusu da vardı. 13 Ocak 1919'da Kars'a giren İngilizler önce bu hükümete dokunmadılar. Fakat bir süre sonra Ermeni isteklerine uyan İngilizler, Geçici Hükümet'in Ermenilerin geri dönmesini ret etmesi ve İngiliz isteklerine karşı koyması üzerine 12 Nisan 1919'da Cihangiroğlu İbrahim Bey Hükümeti'ni dağıttılar üyelerini Malta'ya sürdüler. Bütün bölgenin yönetimine el koyacaklarını ilan ettiler. Fakat gerçekte yönetimi Ermenilere teslim ettiler. Ermeniler Erzurum ve Van'a kadar uzanan yerleri de istemeye başladılar Yörede inceleme yapmaya gelen General Harbord 22 Eylül 1919'da M. Kemal ile görüştü. Ermeni ve İngiliz iddialarının asılsızlığını gördü.Ermeni Harekatı
B.M.M. nin açılışını izleyen tarihte bir yandan iç ayaklanmalar ülkeyi sarsarken, diğer yandan 22 Haziran'da Yunan ordusu saldırıya geçerek Bursa'yı aldı. Batıda bu gelişmeler sürerken, Doğu'da da Ermeni saldırıları tehlikeli boyutlara ulaşmıştı. Ermeniler Paris Barış Konferansı'na da başvurarak Türkiye'de 2.100.000 Ermeni bulunduğunu ileri sürerek "Altı Vilayet"e ek olarak, Adana, Mersin, İskenderun, Sivas, Tokat, Amasya, Trabzon ve hemen bütün Doğu Anadolu'yu içine alan toprakların kendilerine verilmesini istemişlerdi. Mondros Ateşkesi'nden sonra 9. Ordu kaldırılınca 15. Kolordu kurulmuştu. Kolordunun Komutanı Kazım Karabekir Paşa Ermeni saldırıları karşısında, Kars-Baku yolunu açmak, Ermenilerin İslam halka yaptıkları zulmü durdurmak ve Ermenilerin saldırısına fırsat vermeden Elviye-i Selasiye'yi (Kars, Ardahan, Batum) ele geçirmek için hazırlıklara başladı. İstanbul'un işgali ve Doğu'nun Ermenilere verileceğinin duyulması üzerine buradaki Kürt aşiretleri, Karabekir'e başvurarak "Din ve vatan uğrunda açılacak mücadeleye katılamaya hazır olduklarını." bildirdiler.Ermenilerin Müslümanlara karşı zulmü her geçen gün artıyordu. Bu sırada Kızılordu, Denikin ordusunu yenmiş ve Kafkasya yolu açılmıştı. Kızılordu'nun buraları işgali an meselesi idi. Bunun üzerine M. Kemal Paşa Karabekir'e düşüncesini sordu. Karabekir, fazla beklemeden Brest Litowsk'ta çizilmiş sınırlara kadar olan yerlerin (Kars, Ardahan, Batum) hemen işgali gerektiği yanıtını (28 Mart 1920) verdi. Bu sırada Ermeni konusu Paris ve San Remo'da gündeme gelmişti. Fakat İngiltere, konuyu eskisi kadar desteklemiyordu. A.B.D. Başkanı ise Ermeni mandası yanlısıydı. General Harbord bunun için 59.000 askere ve 750 milyon dolara ihtiyaç olduğunu bildirmişti. Büyük devletlerin Ermeni sorununu gündeme getirdiği bir sırada T.B.M.M. Ermenilere taarruz edilmesinin zararlı olacağını düşündü ve Kazım Karabekir'e saldırıyı ertelemesini bildirdi. Fakat Kızılordu'nun Kafkasya'ya girmesi üzerine T.B.M.M. Hükümeti taarruza karar verdi ve 9 Haziran 1920'de Doğu illerinde kısmi seferberlik ilan edildi. 15. Kolordu Komutanlığı, Doğu Cephesi Komutanlığı'na çevrildi ve yetkileri genişletildi. Bu sırada (15 Haziran) Sovyet Hariciye Komiseri Çiçerin'in mektubu geldi. Ruslarla başlayan iyi ilişkilerin bozulmaması için Ermeni harekatı yine ertelendi. Sovyetler Birliği ile görüşmelere giden Bekir Sami Bey Çiçerin'le görüştü. Çiçerin Kars, Ardahan, Batum'un Ermenilere geri verilmesini istedi. M. Kemal Paşa Misak-ı Milli sınırlarını parçalayan bu öneriyi geri çevirdi. Ermeniler de 12 Ağustos'tan itibaren Oltu bölgesinde saldırıya geçip,Türk halka zulme başladılar. Türk ordusuna da saldırmaktan çekinmiyorlardı. Durumu 23 Eylül'de T.B.M.M.'ne yazan Kazım Karabekir 27 Eylül'de karşı taarruza geçeceğini belirtti. Ermeniler zaten 24 Eylül tarihinde genel taarruza başlamışlardı. Türk ordusu 28 Eylül sabahı karşı taarruza başladı. 29 Eylül'de Sarıkamış kurtarıldı. Fakat Sovyetlerin alacağı durumun beklenmesi için ileri harekat durdu. Sovyetler eski görüşlerinde ısrar edince, M. Kemal, Misak-ı Milli'den ödün verilmeyeceğini bildirdi.
21. Ekim'de de Karabekir Paşa'nın isteği kabul edilerek, Ermeni ordusunu yok etmesi izni verildi. 28 Ekim'de yeniden taarruza başlayan Türk ordusu 30 Ekim'de Kars'ı geri aldı. Ermeni ordusu çok ağır bir yenilgiye uğratıldı. 1.100 ölü ve 1.500 esir verdiler ve ağır silahlarını bırakmak zorunda kaldılar. Misak-ı Milli sınırlarına ulaşan Türk ordusu ilerleyişini durdurdu. Ermeni siyasi varlığını ortadan kaldırmak amacında olmayan Türkiye, Taşnakların gücünü kırarak hedefine ulaşmıştı. Gümrü'yü de terk eden Ermeniler barış istemek zorunda kaldılar ve 17 Kasım'da Ateşkes kabul edildi. Gümrü'de başlayan görüşmeler sonunda 3 Aralık 1920'de Gümrü Antlaşması imza edildi. T.B.M.M.'nin ilk askeri başarısı sonucu ilk anlaşması olan Gümrü ile Kars, Sarıkamış, Kağızman, Rulp ve Iğdır yeniden Türk topraklarına katıldı. Bu sırada B.M.M. Hükümeti Gürcistan'a bir nota vererek, Ardahan, Artvin ve Batum'un Türkiye'ye bırakılmasını sağladı.
Bu antlaşmanın imzalanması ile Türkiye Doğu Cephesinde üstün geldi. Barışın sağlanmasıyla, bu cepheden önemli sayıda asker, silah ve cephane Batı Cephesi'ne taşındı. 5 Aralık 1920'de Ermeni Hükümeti Sovyetleştirilince, burada Sovyetler egemen oldular. Sovyetler barış antlaşmasının değiştirilmesini istiyorlardı. Ankara bunu kesin bir şekilde ret etti. Öyle görülüyordu ki, bu cephede kesin barış henüz sağlanmış değildi. Sovyet istekleri, Ermeni isteklerinden farksız olduğu için Türk-Ermeni sorununun yerini, Sovyetlerin Ermenistan'ı ele geçirmesinden sonra Türk-Sovyet sorunu aldı ve Moskova Antlaşması'na kadar sürdü.
- Ergün AYBARS, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1, Ege Ün. Basımevi, İzmir, 1986, ss. 260-262