Adın kökeni
Gürcüler kendilerini Kartvelebi, ülkelerini de Sakartvelo olarak adlandırır. Her iki ad, Gürcü ulusunun atası sayılan Kartlos ile bağlantılıdır. Gürcistan’ın doğu kesinin tarihsel adı olan Kartli’nin de Kartlos adından geldiği kabul edilir. Gürcüler, değişik dillerde birbirinden farklı adlarla anılırlar. Türkçe’deki Gürcü adı ise, İranlıların Gürcüleri verdiği ad olan Kurc veya Gurc adından gelir. Osmanlı döneminde kullanılan Gürci adı da buradan gelir. İngilizce’de Georgians, Almanca’daki Georgier, Fransızca’daki Géorgiens gibi adların da Gürcülerin Farsça adından geldiği sanılır.Dil
Gürcülerin konuştuğu dil Gürcüce, günümüzde Gürcistan’ın standart dilidir. Gürcü alfabesi olarak bilinen ayrı bir yazı sistemiyle yazılır. Bu alfabede 33 fonem vardır. Gürcüce, temel olarak Doğu Gürcüce’si üzerinde gelişmiş, süreç içinde edebiyat ve devlet dili olmuştur. Bu standart dile dayanan Gürcü edebiyatı, yaklaşık 1.500 yıllık bir geleneğe sahiptir. Dilbilimcilerin çoğunluğu Gürcüce’yi Kafkas dilleri ailesinden Güney Kafkas dillerine bağlı bir dil olarak sınıflandırır.Gürcistan, tarihi boyunca farklı feodal siyasi yapıların varlığını sürdürdüğü bir ülkeydi. Birkaç yüzyılın birleşik bir devlet yapısı olmasına karşın, bu zaman dilimini dışında ülke topraklarında birden fazla krallık ve prenslik bulunuyordu. Ayrı siyasi yapıların da korunduğu bu bölgelere bağlı olarak Gürcüce’nin farklı diyalektleri konuşuluyordu. Günümüzde bu diyalektlere konuşma dilinde rastlanır, ancak bu diyalektler ayrı bir yazı dili olarak kullanılmamıştır. ," target="_blank"> Vardzia'dan bir fresk]
Tarih
Kafkasya’nın yerli halkı olarak kabul edilmelerine karşın, Gürcülerin yerli bir Kafkas halkı olmadığına ilişkin görüşler de vardır. Bu görüşe göre Gürcüler, Küçük Asya’dan göç eden halkların kaynaşmasıyla ortaya çıkmış bir halktır. Bununla birlikte bugünkü Gürcü ulusunun ataları sayılan halklarla ilgili 1. binyılda Urartu ve Asur kaynaklarında bilgilere rastlanır. Küçük birer siyasal birlik de olan Kolha ve Diaohi kabileleri, Karadeniz’in doğu ucunda geniş toprakları ellerinde tutuyorlardı. Değişik kaynaklarda Kolhis, Kolheti olarak da adlandırılan Kolha, Yunan mitolojisinde zenginliğiyle ünlü bir yerdir. Bu zenginlik, Altın Post’un peşine düşen Argonotlar ve Medea efsanesinde yerini bulur.Miletos’tan gelen Eski Yunanlar İÖ 600’lerde Kolhis’te koloniler kurarken, Doğu Gürcüleri İÖ 5. yüzyılda İran’daki Ahamenişlerin egemenliğine girdiler. Büyük İskender’in seferinden sonra Gürcüler, İÖ 4. yüzyılda Kartli veya İberia’da ilk krallığı kurdular. Bu krallığın kurucusu Parnavaz’dır. Ancak İÖ 65 yılında Gürcüler de Romalıların egemenliğini tanımak zorunda kaldı. Bu tarihlerde Strabon’un Coğrafya’sında (Geografika) da Gürcüler hakkında önemli bilgilere rastlanır. Roma’nın zayıflamasından sonra yeniden İran egemenliğiyle yüz yüze gelen Gürcüler, Zerdüşt dininden de etkilendiler. Ancak Gürcülerin ortaklaşa kabul ettiği din Hıristiyanlık oldu. Azize Nino olarak bilinen Kapadokyalı bir kadının İS 337’den itibaren Gürcüleri Hıristiyanlık dinine döndürdüğü kabul edilir. Bir süre sonra Hıristiyanlık devlet dini olarak ka kabul edilmiştir.
Bizans ve İran arasındaki çekişmenin sahne olduğu Gürcistan toprakları, 7. yüzyılda Müslüman Araplarla da tanıştı. Araplar 654’te Tiflis emirliğini kurdular ve yaklaşık beş yüz yıl Tiflis ve yöresine egemen oldular. 11. yüzyılda Gürcü ulusal bağımsızlık hareketi gelişti ve bu hareket Kraliçe Tamar döneminde (1184-1213) zirvesine ulaştı. Bu dönemde Gürcüler, kuzeyde Çerkesya’dan güneyde bugünkü Azerbaycan’a, batıda Erzurum’dan doğuda Gence’ye uzanan küçük bir Kafkas imparatorluğu kurdular. Altın Çağ olarak adlandırılan bu dönemde Gürcüler, mimari, edebiyat, ekonomi açısından büyük gelişme gösterdiler. Şota Rustaveli'nin ünlü destanı Kaplan Postulu Kahraman'ı (Vephistkaosani) bu dönemde yazdı. 1220’lerdik Moğol istilası Gürcülerin siyasal birliğini ortadan kaldırdı ve Gürcülerin yaşadığı topraklar yeniden küçük devletlere bölündü. 15. yüzyıldan itibaren batıdan Osmanlılar, doğudan İranlılar Gürcüler üzerinde ağır baskılar kurdular. ] İran şahı I. Abbas, Doğu Gürcistan’daki direnişi kırmak için Kartli bölgesinin nüfusunun büyük bölümünü İran’a sürdü. Bu nüfusun yerlerine Türkmen nüfusunu yerleştirdi. Bugün Fereydan Gürcüleri olarak adlandırılan İran’daki Müslüman Gürcüler, bu sürgün Gürcülerin torunlarıdır. Osmanlılar da Tao-Klarceti ve Samtshe-Cavaheti gibi Tamar dönemindeki birleşik Gürcistan’ın güneybatı bölgelerini topraklarına kattı. Buradaki Gürcülerin hemen tümünü Osmanlı döneminde Müslümanlaştı. Bugün Acara ve Türkiye’de yaşayan Müslüman Gürcüler, 16-17. yüzyıllarda Müslüman olan bu Gürcülerin torunlarıdır. Gürcüler, 1801’de doğudan başlayarak Gürcistan’a ilhak eden Çarlık Rusya’sının egemenliğine girdiler. 1828-1829 ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra, Gürcistan’ın güneybatı kesimi de Rusya’nın eline geçti. Bu ikinci savaşın ardından Müslüman Gürcülerin büyük kesimi, Muhaciroba (Muhacirlik) olarak adlandırılan göçle Türkiye’nin değişik bölgelerine gelip yerleştiler. Ama küçük bir bölümü Acara bölgesinde yerlerinde kaldı.
Gürcüler, 1918 yılında bağımsız Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti’ni kurdular, ama bu cumhuriyet uzun ömürlü olamadı. 1921’de Sovyet yönetimine katılan Gürcistan, ancak 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonda yeniden bağımsızlığın kavuştu.