Esad Efendi'nin ifadesine göre "Post" lakabı kendisine, vücudunun baştan ayağa kadar gür ve sık kıllarla örtülü olmasından dolayı verilmişti. Musiki tarihimizin bazı kaynaklarında adından Tanburi Mehmed yada Mehmed Çelebi olarak söz edilir.
"Hafız Post'un babası bir imamdı;fakat, kamil-i devran bir imam. Bu yüzden İmam-zade Hafız Post diye de anılır. "Çok iyi bir öğrenim gördüğü, genç yaşında hafız ve Hacı olduğu biliniyor. Sultan IV. Mehmed döneminin bu büyük ustası klasik musikimizin en dikkate değer siması, musiki geleneğimizi büyük bir başarı ile Itri'ye ulaştırmıştır denebilir. Saray'da yapılan fasıllara sazı ve sesi ile katılmış, bütün çağdaşları gibi Selim Giray Han'dan yardım ve ilgi görmüş, bu sanat sever devlet adamının tertip ettiği edebiyat ve musiki toplantılarına katılarak sanatkar kişiliğinin gelişmesini sağlamıştı. Gençliğinde resmi görev almamış, son zamanlarına Divan hocaları zümresine katılmış, daha sonra Birun Kağıt Eminliği'ne getirilmişti.
Nihayet 1694 yılında vefat ederek Karacaahmed Mezarlığı'nda, Divan şairi Nabi'nin mezarının yanıbaşında toprağa verildi. Ölümüne o dönem şairlerinden Fenni, "Çergehte eyleyüb ahır karar Postu şir-i ecel çak eyledi"
Itri ise,
"Dedi Itri Hafız'a meva ola ya Rab cinan" demişlerdir.
Türk güzel sanatlarının önemli bir kolu olan Hat sanatına da merak etmiş, çağının değerli hattatı Tophaneli Mehmed Efendi'den Taliyk, Sülüs,
Nesih türü yazı meşk ederek "icazet" almıştı. Mustaki-Zade Sadeddin Efendi, Tuhfe-i Hattatin adındaki eserinde Hafız Post'un "hüsn-i kitabet ve imla" ile ünlü olduğunu söylemektedir. Nitekim , "Hafız Post Mucmuası" adı ile bilinen eserini Taliyk hattı ile yazmıştır. Bununla birlikte hattatlığı musikişinaslığı kadar başarılı değildir.
"Şair tezkireleri Hafız Post'un güzel şiirleri, rağbet kazanmış sözleri ve tarih söylemekte hayli mahareti olduğunu yazar. Divan nazmının mühim simalarından biri olan meşhur Naili'nin talebesinin bu güzel şiirlerinden , rağbet kazanmış sözlerinden ancak yedi mısra var. . . Şüphesiz bunlar onun edebi şahsiyeti hakkında bir hüküm vermemiz için yeterli değildir. Yalnız bu büyük bestekardan bir hatıra olarak şu dört mısraı nakledelim:
Leblerin yadına dil alemde rüsvadır gider Kakülün fikri kara başıma sevdadır gider Gül yüzün şevkiyle ol gonce dehanı her seher Hafız-ı şuride bülbül gibi şeydadır gider"
Görüldüğü gibi bu şiirin çağına göre oldukça duru bir dili vardır.
Naili'nin edebi çevresinde yetişen sanatkar, bu bilgilerin yanı sıra Arapça ve Farsça öğrendi. O da hocası gibi Halvetiyye tarikatına mensuptu. Çağdaşı olan bazı şairler gibi, halk şiirinden kaynaklanan bir ilhamla aşıkhane şiirler de söylemiştir. Buna hece kalıpları ile söylenmiş şu güzel şiir bir örnektir:
Sana dil vereli bir dem Şad olmadı mahzun gönlüm Hasretinle geçti ömrüm Şad olmadı mahzun gönlüm
Musikiye genç yaşında başlayarak kabiliyet ve yeteneği musiki, şiir , hattatlık gibi muhtelif güzel sanat şubelerinde kendini gösteren Hafız Post'un asırlar arasından süzülüp gelen şöhretini, onun musikişinaslığı, bestekarlığı temin etmiştir. Musiki üstadı kendi ifadesi ile (pir-i cihandide Kasımpaşa'lı Osman Efendi)'dir. Bu zat hakkında Esad Efendi'nin musikişinaslar tezkeresinde şu sözler var:
(Üstadlık tarikatının piri, ehliyet vadisinin rehnüması olub bir çok musiki üstadının üstadı olmuştur. )İşte Koca Osman'ın ehliyet vadisindeki rehnümalığı, Hafız Post'un da musikiye olan istidat ve kabiliyetini açtı, genişletti ve onu devrinin en büyük üstad ve bestekarı mertebesine yükseltti.
Kasımpaşa'lı Osman Efendi'den sadece musiki dersi almakla kalmadı;hocasının engin kültüründen her yönü ile yararlandı. Tanburi ve hanendeydi. Esad Efendi onun sesinin güzel olmadığından söz ederse de Safai, okurken (bülbülleri susturduğunu)söyler. Evliya Çelebi ile Mustakim-zade de aynı kanıdadır. Tanbur çalmasını Selim Giray Han'dan öğrendiği sanılmaktadır.
"Hafız Post dini ve ladini mahiyette yüzlerce eser bestelemiştir. İlahilerinden başka yalnız Murabba Beste, Semai, Nakış, Şarkı şeklinde besteledikleri bin'e yaklaşır;fakat, elimizde bulunanlar sekiz-on parçayı geçmez, Klasik musiki repertuvarımızın en güzellerinden olan bu eserler, onun bestekarlıktaki maharet ve ince duygusunun en parlak delilidir. . . . Bu eserler Rast makamındaki,
Biz alude-i sagar-ı badeyiz Anın çün leb-i yare dildadeyiz
güfteli Nakış Semai ile,
Gelse o şuh meclise naz-ü tegafül eylese
Güftesiyle başlayan aynı makamdaki Yürük Semai'yi hatırlatmak bile bu vadideki kabiliyet ve muvaffakiyetini anlatmaya yeter. "
Kendisinden öncekilerine göre eserlerinde bir yenilik ve hareketlilik vardır. Güfte seçmekteki titizliği ve şiirlerin sanat değerinin yüksek oluşu, iyi bir edebiyat kültürünün olduğunu gösterir. Özetle Hafız Post klasik musikimin şekillenmesine, formlaşmasına büyük katkıda bulunmuş bir bestekarımızdır.
Bugün elimizde Tevşih, Durak, Beste, Ağır Semai, Yürük Semai olmak üzere on eseri bulunmaktadır. Özellikle dini eserlerinde "İlahi bir neşvenin şen duyguları hakimdir. "
Hafız Post'un Divan, Tasavvuf, Âşık ve Halk edebiyatının her tür şiir şekline beste tapmış olması dikkat çekicidir. Beste tekniği açısından da eşşiz bir başarıya ulaşmıştır. Yazma mecmualardaki kayıtlara bakılırsa, büyük formda olanlardan çok halk zevkini okşayan, nisbeten daha kısa eserler unutulmaktan kurtulmuştur.
Dini eserlerine Halveti şairlerinin , özellikle Niyazi Mısrinin şiirlerini seçmiştir. Yaşadığı çağda ve daha sonraki yüzyıllarda ünü yalnız Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde kalmamış, bütün İslam ülkelerine yayılmıştır.
Musikimize büyük hizmetleri geçmiş bu değerli insanı saygıyla ve rahmetle anıyoruz.
Hazırlayan:Tahir AYDOĞDU
Kaynak:Türk Musikisi Tarihi. . . . . . . . . . . . . . . . Dr. Nazmi ÖZALP