Sistematik olarak sınıflandırıldığında, Almanya içinde ve dışında Hegelcilik olarak ikiye ayrılır.
1- Almanya’daki Hegelcilik üç ana başlık altında ifade edilebilir: a- Rozenkranz, Fischer ve Zeller tarafından temsil edilen birinci akım, yani Ortodoks Hegelcilik, Hegelci görüşü hiçbir değişikliğe uğratmadan aynen sürdürür. b- Yeni-Hegelcilik olarak bilinen ve bir yandan Hegel’in idealizmini sürdürürken, bir yandan da devleti en yüce amaç olarak gören Kroner ve Liebert’in temsil ettiği yaklaşım.
c- Hegel’in diyalektik yöntemini ve oluş kavramını benimserken, idealizmini yadsıyan, Feuerbach ve Marx’ın yaptığı gibi dini, Stirner’ın yaptığı gibi yerleşik kurumları eleştiren sol Hegelcilik.
2- Almanya dışında ise Hegelcilik İtalya’da Benedetto Croce ve Giovanni Gentile, İngiltere’de Francis Bradley ve Bernard Bosanquet, ABDde ise Josiah Royce tarafından çok güçlü bir biçimde temsil edilmiştir. Fransa’da ise varoluşçu bir Hegel yorumu geliştiren Jean Wahl’den Alexander Koj ve bir yandan Hegel ile Heidegger’in düşüncesini birbirleriyle uzlaştırmaya çalışırken, diğer yandan Phanemonolagie’yi insanın her türlü yabancılaşmadan kurtuluşunu ilan eden bir bildiri olarak yorumlamıştır.
Hegelcilik tarihsel gelişimi içinde ele alındığında, onda bu kez dört ayrı evreyi birbirinden ayırmak gerekir. 1- Bunlardan birincisi Hegelci Okul içinde Hegelin sağlığında başlayarak19. yüzyılın ortalarına kadar süren ve üçlü bir bölünmeyle sona eren çekişme dönemidir. Sağ ya da muhafazakar Hegelciler diye bilinen ve doğrudan Hegel’in Öğrencilerinden oluşan bir grup Hegelciliğin İncil öğretisine ve muhafazakar politikalara ters düşmediğini savunurken, genç ya da Sol Hegelciler diyalektiği hareket ve değişme ilkesi olarak yorumlamış, siyasal ve kültürel gerçekliğin değişimini amaçlamıştır. Bunların dışında kalan merkez grup ise Hegel’in sisteminin oluşumuyla ve mantık problemleriyle ilgilenmişt.ir 2- 19. yüzyılın ortalarından 20. yüzyıllarına kadar olan ikinci evrede ise Hegelcilik Almanya dışında yayılmış ve ortaya çıkan Yeni-Hegelcilik daha ziyade mantığa ve diyalektiği yenileme işine ağırlık vermiştir.
3- Yirminci yüzyılın başlarından Hegelciliğin Almanya ‘da yeniden canlanması, Hegelciliğin tarihindeki üçüncü evreyi meydana getirir.. Dilthey’ın Hegel’in gençlik dönemi yazılarını ortaya çıkarmasından sonra yaşanan bu canlanma döneminde filoloji ve tarihsel araştırmalar öne çıkmış, Hegel’in düşüncesi Aydınlanma ve romantizm çerçevesinde ele alınmıştır.4- İkinci Dünya Savaşına rastlayan son dönemde ise Marksist araştırmaların yeniden canlanması, Marx-Hegel karşılaştırmalarının gündeme gelmesine ve özellikle siyasal-toplumsal problemler üzerinde durulmasına yol açmıştır.