Laozi Çin efsanelerine göre milattan önce 6. yüzyılda ChÇ” (楚) Devletinin Ku (苦縣 KÇ” Xií n) ilinde, yani günümüzdeki Henan eyaletinin Lí¹yí¬ (鹿邑) kasabasında doğmuştur. Akademisyenler ise, Çin`in Yüz Düşünce Okulu ve Savaşan Beylikler Dönemi olan M.Ö. 4. yüzyılda yaşamış olabileceğini söylerler. Hakkında pek çok efsane vardır. Bir rivayete göre Zhou Hanedanlığının imparatorluk kütüphanesinde arşivciydi; 80 yaşına geldiğinde insanların doğal güzelliklerin ve iyiliğin yolundan gitmemesinden yorulmuş ve üzülmüş olarak Çin`i terk etti. Hangu sınır kapısından geçerken muhafız Yin Xi, Laozi`dan gitmeden önce öğretilerini kaleme almasını istedi ve o da Tao Te Ching kitabını yazdı. Bazılarına göre ise Laozi Çin`in efsanevi sarı imparatoru Huang-di`ydi. Başka bir görüşe göre ise Tao Te Ching hepsi de Laozi takma ismini kullanan farklı yazarın kaleme aldığı metinlerden oluşur.
Çin'in ünlü tarihçilerinden Sima Qian M.Ö. 100 yılında yazdığı Shiji (şı-ci) adlı eserinde Laozi’nın biyografisini şu şekilde yazmiştir: ‘‘Lao-Tzu Chou devletinin Ku mıntıkasında Li-hsiangg’da Chü-jen köyünde doğmuştur. Kendi adı Erh, aile adı Li, müstear adı Tan’dır. Chou sülalesi imparatorluğunun tarihçisi ve kütüphane muhafızıdır.” Buna göre onun asıl adı Li Tan (Lao-Tan)’dır. Lao-Tzu, ona verilmiş bir lakaptır; ‘‘İhtiyar Bilge’’ anlamına gelir.
Çin sözlü geleneğinde M.Ö. 604 diye bilinen doğum yılı, Shiji`de kayıtlı değildir. Bu, tarihin daha sonraları belirlendiğini göstermektedir. Bununla beraber bu belge onun yaşadığını gösteren en iyi kanıt olarak kabul edilmektedir.
Mitolojiye göre, Laozi`nın annesi nurdan gebe kalmış, 80 yıl sonra ak saçlı, ak sakallı bir çocuk doğurmuş. İşte Laozi, yani ihtiyar çocuk lakabı buradan gelmektedir. Bu efsane daha ileriye götürülerek doğum tarihi M.Ö. 1321 yılına kadar çıkarılmış ve kutsal bir kişi olarak gösterilmiştir. O zaman Lao-chun adını almıştır. Bazı araştırmacılara göre, bu gibi uydurma hikayelerin çoğu Budizm`den sonra Budist hikayelerine rağbet için yazılmıştır.
Laozi'nun adı, ayrılmaz bir şekilde ünlü Tao-te-ching ('Yolun ve Erdeminin Klasiği')le bağlantılı olsa da, bu eseri kendisinin yazdığı şüphelidir. Muhtemelen öğrencileri tarafından yazılmıştır.
Tao-te-ching, Taocu felsefenin klasik metni olarak kabul edilir. Metin kolaylıkla anlaşılmaz ve çok büyük yorum problemleri sunmaktadır. Heraklit gibi Laozi da genellikle 'şaşırtıcı' ve 'anlaşılmaz' görülmüştür. Tao-te-ching, en iyi şekliyle Çin tabiat felsefesine ve oluş felsefesine bir katkı olarak değerlendirilebilir. Böylelikle kendisini, pratik eğilimli Konfüçyus felsefesinden kesin bir tarzda ayırır.
Laozi'ya göre en temel fikir, 'tao' dur. Bu 'sınırsız', 'sonsuz', 'değişmez', 'zamandan ve mekandan bağımsız' ve 'biçim olduğu kadar kaos' olarak tanımlanabilir. Böylesi etiketler, sadece taonun neyle ilgili olduğu konusunda bir fikir verebilir. Kurallara bakılırsa dil bunun için yeterli değildir; çünkü tao kavramsal olarak tanımlanamaz. Bununla birlikte Laozi'nun tao üzerine düşünceleri, bizim Yunan doğa felsefesinden bildiğimiz soru ve cevaplarla birçok ortak yöne sahip gözüküyor. Anaximander, arche'nin apeiron, yani 'sınırsız' ve 'sonsuz' olduğuna inanmıştı. Şüphesiz tao ve apeiron arasında kesiş bir aile ligi vardır. Ananximander gibi, Laozi, taonun yer ye gökyüzünden önce geldiğini, tüm varlık için kaynak ve dönüş noktası olduğunu iddia eder. Tao nun 'dünyanın anası', varlığın tüm çeşitliliğinin başlangıç noktası olarak görülebileceğini kanıtlamak için bir örneğe başvurur: Tao'yu; oluşun oluşu, var olan her şeyin temeli olan sınırsız iptidai güç olarak algılamamız mümkündür. Ancak başka bir yerde Laozi, varlığın yokluktan geldiğini söyler. Burada 'varlığın' iptidai gücü olan Tao'yu varolan bir şey ya da nesne kılığına sokmaktan kaçınmak için 'yokluk' olarak tanımlanması gerektiğini kasdetmiş olabilir. Tabii bu tür yorumlar büyük oranda belirsizlikle doludur. Ancak bunlar mantıklı ölçüde, Laozi'nun temel madde problemine Sokrates Öncesi doğa felsefeleriyle aynı şekilde yaklaştığını söyleyebiliriz.
Laozi'nun evrensel adalete dair görüşü erken Yunan felsefesiyle açık bir şekilde paralel yönlere sahiptir. Laozi, varlığımızda temel bir adalet ilkesinin Olduğuna inanmış gözükür: Bir şey haddinden fazla sıkıştırıldığında, bir tepki meydana gelir: 'Nimetler felakete yüz çevirir, ve nimetler felaketlere dayanır.' Bir şey en sınır noktasına kadar dayandığında, tam tersine döner. Çok fazla mutluluk mutsuzluğu doğurur. Aşırı mutsuzluk da mutluluğa dönecektir. Dolayısıyla, bir şey doğal sınırlarını aştığında, kibir meydana geldiğinde, ortada müdahale eden ve olması gereken ya da olacak olan düzeni sağlayan bir güç vardır. Heraklit de benzeri bir düşünceye sahiptir; 44. parçada (D:94) şunu söyler: 'Güneş ölçeğini şaşırmayacaktır. Şayet; bu olursa, Adalet görevlileri bunun farkına varacaklardır.' Sonuç olarak hem Laozi, hem de Heraklit tanzim edilmiş bir varoluşu garanti altına alan kozmik bir adalet prensibini baştan kabul etmiş gözükürler.
"Anlaşılması zor" Laozi'nun neden Konfüçyanizmin pragmatik sosyo - ahlaki düsturlarıyla çatışma halinde olduğunu anlamak zor değildir, Laozi aynı zamanda açıkça Konfüçyen eğitim geleneğine karşı çıkmıştır. İnsanların çok fazla bilgi yerine, az bilgiyle yetinmelerinin daha iyi olduğunu; fazla eğitimin, sadece insanların ruhlarını yoldan çıkaracağını söylediği iddia edilir.
Laozi'nun sözleri
* Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile, tek bir adımla başlamak zorundadır.
* Bilmediğini bilmek en iyisidir. Bilmeyip de bildiğini sanmak tehlikeli bir hastalıktır.
* Başkalarını bilen kimse bilgili, kendini bilen kimse bilgedir.
* Kötülüğü adaletle, iyiliği iyilikle karşıla
* Acele karar vermeyin. o zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir, karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. bir yol biterken yenisi başlar. bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.
* Bilenler konuşmuyor, konuşanlar bilmiyor.
* En büyük fetih mücadele etmeden kazanılır, en başarılı yönetici emretmeden yönetir.
* Yontu ustasının işini yapmaya kalkan elini sakatlamazsa şanslı sayılır.
* Gerçek akıl çok öğrenmekle elde edilmez,bilge istifçilik yapmaz.