Mütesellim kelime anlamı olarak “teslim olunan şeyi alıp, kabul eden” manasına gelmektedir. Vali ve mutasarrıflar idarelerinde bulunan sancaklara iki türlü mütesellim tayin ederlerdi. Birincisi, geçici bir görev vesilesiyle başka bir yere gittiklerinde yerlerine bıraktıkları kimselerdir. Bunlara “kaim-i makam” (Kaymakam) deniliyordu. İkincisi ise sancaklara sürekli olarak atadıkları mütesellimlerdir. Mütesellimlerin azil ve tayini, merkezi hükümette Reisül Küttab dairesi vasıtasıyla gerçekleşirdi.
Mütesellimlik hicri 1000 tarihinden sonra yani XVI. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmış, Tanzimat`a kadar devam etmiş bir kurumdur. XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren valiler bazen de mutasarrıflar görevlerine gelinceye kadar, yerlerine geçici bir süre için vekaleten adamlarını görevlendiriyorlardı. Bu mütesellimlerin görevleri, çok kısa olup vali ve mutasarrıfın görev yerine intikali ile sona eriyordu. Ancak XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren mütesellimliğin durumunda bazı değişiklikler olmuştur. Özellikle 1627 tarihinden itibaren birçok sancak, bey ve paşalara “arpalık” olarak verilmeye başlanmıştır. Eğer verilen arpalıklar, bey ve paşaların mansıplarına uygun düşmüyorsa kendileri göreve gitmiyor, ya adamlarından birini ya da o sancakta bulunan ayan-ı vilayetinde uygun gördüğü bir kişiyi mütesellim olarak atıyordu. Bunlar, sancağın mali ve idari işlerini yürüttükten sonra sancağın gelirlerini, iltizam yoluyla bir miktarını mutasarrıfa yolluyorlar, kalanını kendileri alıyorlardı.
XVIII. yüzyılda vezir sayılarında artış, pek çok sancağın arpalık olarak verilmesine neden olmuş, uzun süren savaşlar sebebiyle sancak beylerinin seferde bulunmaları ve uhdelerinde başka görevler bulunması nedeniyle sancaklara gelememeleri yüzünden yerlerine mütesellim tayin ettiklerinden mütesellim sayısı hızla çoğalmıştı. Bu yüzyıl boyunca mütesellimlerin, bulundukları yerlerin yerlilerinden ve nüfuzlu ailelerinden olmasına özellikle zengin, kudretli ve güvenilir olmasına dikkat edilirdi.